"İsrail'e Eskortluk Edenlere 'İsrail Yanlısı' Demek Az Kalır"
İSRAİL AMERİKA BATI, 06 Ocak 2022 05:20weeklyblitz.net'te yayımlanan, İran nükleer anlaşmasıyla ilgili detaylı analiz Kudüs Haber Ajansı okuyucuları için çevirdik.
İsrail devleti ve vatandaşlarının çıkarlarının nerede yer aldığı hakkında önemli bir açıklama, İran'ın nükler programını kısıtlayan çok taraflı bir anlaşma olan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) ile ilgili kıdemli İsrail güvenlik yetkililerinin uzman görüşleri şeklinde yapıldı.
Bu yorumları yapanlar meslek hayatlarını İsrail'in güvenliğine adamış bulunan insanlardır. İsrail'in güvenliği hakkında endişe duyanların bu kişilere kulak vermesi iyi olur. Onların KEOP hakkındaki görüşleri, Donald Trump'ın 2018'de anlaşmadan caymasının büyük bir hata olduğu yönünde. KEOP'a karşı hangi itirazları getirmiş olurlarsa olsunlar onların değerlendirmesine göre anlaşma şu anki alternatiften iyiydi: İran'ın uranyum zenginleştirme programının sınırsız ve büyümekte olması.
İsrail Uzay Ajansı başkanı ve İsrail hava kuvvetleri istihbarat eski şefi Tümgeneral Isaac Ben, İsrail eski başbakanı Binyamin Netanyahu'nun “Trump yönetimini nükleer anlaşmadan çıkmaya ikna etme çabalarının İsrail tarihindeki en kötü stratejik hata olduğunun anlaşıldığını” söyledi.
İsrail ordusu eski istihbarat şefi Amos Yadlin, “İran'ın nükleer silahlara erişmesini erteleyen şey askeri eylem değil nükleer anlaşmaydı” derken, İran'ın şu anda böyle silahlar edinmeye çok daha yaklaşmış olması gerçeğinin “İsrail devletinin çok yanlış politikalarının yüzünden olduğunu” ifade etti.
İsrail askeri istihbaratının İran kolu eski şefi Danny Citrinowicz, KOEP'ten çekilmeyi bir “felaket” olarak adlandırdı. Sivil istihbarat ajansı Mossad'ın eski şefi Tamir Pardo çekilmeyi bir “trajedi” olarak adlandırırken, İsrail hükümetinin ABD'yi buna zorlamasını “stratejik bir hata” olarak tanımladı. Geçmişte önemli güvenlik sorumlulukları üstlenmiş sayısız İsrailli de benzer şekilde konuştu.
Böyle İsrailli uzmanların bu tür yorumları yeni değil. Onların çoğu KEOP'un yürürlüğe girdiği 2015 yılından bu yana benzer şeyler söylüyor. Örneğin Mossad eski şefi Efraim Halevy, Netanyahu'nun anlaşmayı baltalama çabaları hakkında, “İran'ı bombadan uzak tutan bir anlaşmayı iptal etmenin ne anlamı olduğu” sorusunu edebi bir dil kullanarak sordu. İç güvenlik servisi Şin Bet'in eski başkanı Ami Ayalon da yaklaşık aynı sıralarda İran'ın nükleer gücü hakkında konuşurken KOEP'in “en iyi seçenek” olduğunu söylemişti.
Bu yorumların hiçbirisi şaşırtmamalı. Bir anlık bakış, İran'ın nükleer aktivitelerinin İsrail'in güvenliğini etkileyebildiği ölçüde böyle düşündürse de, bu eylemlerin KOEP kapsamında sıkı bir şekilde denetlenmesi, İran'ın bölünebilir madde üretimine kısıtlama ve sınırlama getirmeyen alternatiften çok daha iyidir.
Eğer İsrail'deki güvenlik profesyonelleri bu konuda eskiye kıyasla hiç olmadığı kadar çok konuşuyorlarsa, bunun sebebi muhtemelen son altı yılda edinilen tecrübenin çarpıcı derecede farklı iki politikanın sonuçları arasındaki büyük ayrılıkların hiç olmadığı kadar açık hale getirmesidir. İran anlaşmanın yürürlükte olduğu üç yıl boyunca nükleer faaliyetleriyle ilgili KOEP'in sıkı kısıtlamalarına tamamen uymuş ve böylece kendisini nükleer bir silaha ulaştıracak muhtemel herhangi bir yolu kapalı tutmuştur. Bunun aksine, son üç yılda Trump'ın “azami baskı” politikasının tamamen başarısız olduğunu kanıtlanmıştır. Yani İran'ın mevcut düşük zenginleştirilmiş uranyum stoku KOEP dönemindekine kıyasla şimdi 12 kat fazladır. Zenginleştirme seviyesini yükseltmiştir. Ve eğer İran bir bomba yapma yarışına girerse beklenen “çıkış zamanı” anlaşma dönemindekine göre kat kat azalmıştır.
İsrail'in politikasının kökleri
İsrail hükümetinin politikaları ne bu değerlendirmeleri ne de yakın geçmişten alınan dersleri yansıtmamaktadır. Naftali Bennett hükümeti İran ile nükleer anlaşma müzakereleri ve bu bağlamda herhangi bir müzakereye karşı çıkmaya devam etmektedir. Yani Bennett, KOEP'i ve müzakereleri sabote etmek için hiçbir çabadan kaçınmayan ve hatta ABD Kongresi huzurunda ABD politikasını kınayan selefi Netanyahu'nun politikalarını devam ettirmektedir.
Birleşik Devletler kendi güvenlik servislerinin değerlendirmelerini dikkate almayan siyasi liderlere yabancı değildir ve aynı şey herhangi bir başka ülkede görülebilir. Ancak böylesine dikkate değer bir hususta İsrail'deki tutarsızlığın daha detaylı bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Bennett ve Netanyahu'nun izlediği siyaset, İran ile ilgili her şeyden nefret eden İsrail'in içgüdüsünü kısmen yansıtmaktadır. Bu nefret bizzat İsrailli politikacıların açıklamalarıyla defaatle güçlendirilmiş ve teşvik edilmiştir. Bu husumet Birleşik Devletler'de çok sık görüldüğü gibi yabancı bir düşmanla müzakere etmek bir yana konuşmayı bile onu ödüllendirmeye eşdeğer görme eğilimiyle birleştirilebilir.
İran ile herhangi bir anlaşmaya katı bir şekilde muhalefet, bu duygu ve eğilimlerden beslenerek İsrail'in ulusal bir davranışı haline gelmiştir. Siyasi bir rakibin İran'a karşı “yumuşak” davranmanın en küçük bir ipucunu bile kendi lehine kullanabilecek olmasının kesinliği düşünülürse bir siyasi liderin alternatif bir yol planlayabileceği alan yok sayılabilecek kadar azdır.
Öte yandan İsrail politikalarının arkasında nükleer silahların yaygınlaşmasıyla ilgisi olmayan daha stratejik bir hedef bulunmaktadır. İran'ı kimsenin ilgilenmediği, tiksinilen, yaptırım uygulanan ve izole edilen bir nefret objesi olarak tutmak İsrail hükümeti için birkaç amaca hizmet etmektedir. Bölgesel nüfuz açısından muhtemel bir rakibi zayıflatmaktadır. Birleşik Devletler ile İran arasında yakınlaşmayı engellemekte ve böylece ABD'nin 'bölgedeki yegane önemli dostu ve ortağı olarak İsrail' düşüncesinin korunmasına yardımcı olmaktadır. En önemlisi de bölgedeki nahoş her gelişme için suçlanacak bir hedef ve Filistin toprakları başta olmak üzere İsrailli liderlerin konuşmayacakları şeylerde dikkatleri dağıtmak için bir konu sağlamaktadır.
Yardım etmeyen dostlar
Bütün bunların kendisini “İsrail yanlısı” olarak takdim eden yorumcu, lobici ve Amerikalı siyasetçiler hakkında nasıl düşünüleceği konusunda etkileri bulunmaktadır. Birleşik Devletler'de bu etiketi taşımak isteyen herhangi birinin İsrail'in güvenliğini en az İsrail ile ilgili diğer meseleler kadar desteklemesi gerektiğine şüphe yoktur. Her şeyden önce İsrail ve vatandaşlarının temel güvenliği meşru bir şekilde ABD'nin çıkarı olarak görülebilir. Fethedilen toprakları bırakmayıp farklı bir etnisite ya da dine mensup insanları ezerken egemen nüfus lehine kullanmak gibi İsrail'in diğer bazı göze çarpan politika ve uygulamaları bunun aksine ABD'nin çıkarı olarak görülmemektedir.
Daha da ötesi ABD çıkarlarından ziyade İsrail çıkarları hakkında dar düşüncelere sahip biri için güvenlik öncelikli olmalıdır. Bu bir devletin başlıca sorumluluğudur ve diğer her şeyin dayandığı temel bir devlet işlevidir. Ancak bu ülkede “İsrail yanlısı” varsayılan duruşu gereği KOEP'e karşı çıkan ve Trump'ın anlaşmadan çıkmasını alkışlayanlar aslında İsrail'in güvenliğinin aleyhine çalışmaktadır. Sözü edilen İsrailli eski güvenlik yetkililerinin değerlendirmelerine göre ve son bir kaç yılda ortaya çıktığı şekilde durum budur.
Aynı şey sözde “İsrail taraftarı” yandaşların toprakların işgal edilip Filistinlilerin esir edilmesini içeren İsrail politikalarına yönelik barışçı eleştirilere gözünü kapatması ya da susturmaya çalışması için de söylenebilir. İsrail'in güvenliğine katkıda bulunmak şöyle dursun işgal ona zarar vermektedir (gerçekten de İsrail'e Batı Şeria'da hangi dış güç saldıracaktır?) Sadece Filistinlilerle barışın yokluğunda harcanan fazladan paranın İsrail'e maliyeti çok yüksektir.
İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim projelerinin İsrail güvenliğine bunun da ötesinde birkaç yoldan verdiği zararlar vardır. İsrailli bağımsız düşünce kuruluşu Molad'ın uygun bir biçimde ifade ettiği gibi:
“Batı Şeria boyunca yaşayan İsrailli siviller ülkenin savunmasına yardımcı olmuyor; bilakis güvenlik güçlerinin sayısının artmasına ve ulusal güvenlik bütçesinin buraya akıtılmasına sebep olurken savunma hattını uzatarak ordunun işini karmaşıklaştırıyor. Güvenlik güçleri İsrail'e yönelik terörler uğraşmak yerine Filistin topraklarının kalbinde yaşamayı seçen vatandaşlarını korumak için dikkate değer derecede kaynak ayırmak zorunda kalıyor.”
Böylece Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) gibi web sitesinin ana sayfasında kendisini “Amerika'daki İsrail Taraftarı Lobi” olarak tanımlayan bir organizasyon, İsrail'in çıkarlarına ve özellikle de güvenlik çıkarlarına karşı hareket etmektedir. Aynı şey AIPAC gibi sözde “İsrail yanlısı” hareket eden, finansal destek için benzer kaynakları kullanan ve her fırsatta İran'a karşı diplomaside uzmanlaşmış olup görünen ve nihai hedefi İran ile savaş olan Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) için de doğrudur.
Bu örgütler ve aynı şekilde konuşan diğer grup ve bireylerin savundukları şey İsrail'in çıkarları hele güvenlik çıkarları kesinlikle değildir. Aslında İsrail hükümetinin mevcut politikalarını desteklemektedirler. İsrail, ABD ya da başka bir ülke için de olsa ikisi arasında fark vardır. İçeride ya da dışarıda Biden yönetimini Afganistan ya da güvenlikle ilgili diğer bazı meselelerde eleştirenler bu ayrımı iyi anlamalıdır. Böyle eleştiriler eleştirenleri hükümetin politikalarını daima destekleyenlerden daha az “ABD taraftarı” yapmaz.
AIPAC ya da FDD gibi organizasyonlarda para sayan ya da çalışanlar kesinlikle İsrail'e duydukları gerçek sevgi ve saygı ile hareket etmektedirler. (Kampanyalarına katkıda bulunup oylarını artırmak için “İsrail yanlısı” etiketini bir araç olarak kullanan politikacılar için aynı şeyi söylemek zordur.) Bu sınırlı anlamda onlar İsrail'in dostudur. Ancak onlar arkadaşlık ettikleri insanların ve mevcut durumda devletin kendini yok eden davranışlarını teşvik etmektedir. İsrail'in en gerçek dostları bu davranışları teşvik etmez ve İsrail'i sonsuza kadar kılıçla yaşamaya, hakiki barış ve güvenliği asla bilmemeye ve meşru eleştirilere karşı her zaman insan hakları örgütlerini terör örgütü olarak yaftalamak gibi çarpık yollarla uğraşmak zorunda kalmaya mahkum eden politikaları kabul etmez.
Bu nahoş yol boyunca İsrail'e eskortluk edenler “İsrail yanlısı” tanımlamasını hak etmiyor.
KHA
İSRAİL AMERİKA BATI, 06 Ocak 2022 05:20
Yorumlar (0)