Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı

Şehid komutan Fuad Şükr’ün kızı Hatice Şükr tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “HAYATINI HEP ‘EĞER’LERE GÖRE ŞEKİLLENDİRMEK...” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

21 Eylul 2025
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı

İnsan ömründeki evreler çoğu zaman takvimle ölçülür — yıllarla, aylarla, hatta daha hassas olmak istersek günlerle... Ama hayatımızdaki bazı dönemler vardır ki, onlar yalnızca yaşanan anlarla, hatıralarla ölçülebilir.

Geçen yılı bir kenara koyacak olursak, önceki tüm yıllarım hayatın içinden gelen duruşlarla şekillendi. Babamın, bize teorilerle değil, her biri bir ders niteliğinde olan yaşanmışlıklarla, yani uygulamalı bir eğitimle verdiği terbiyeyle örüldü bu yıllar. Çünkü o, insanın bir sınav anında teorileri kolayca unutabileceğine, ama yaşadığı bir durumu asla unutmayacağına inanırdı.

Çocukluk yıllarım ilerledikçe, yollar çoğaldı; babam ise hep yeni yollar keşfetmeye devam etti. Zihnime ve kalbime dokunan eğitim anlayışlarını hep kendisi yaratıyordu. Fakat onun için ‘koşullu yöntem’ her daim en güçlü ve vazgeçilmez yol olarak kaldı.

Babam özellikle bana bu ezeli bağın incelikle anlaşılmasını emretti; şart kipinde yapılan çabanın ve bu çabanın sonucunda şart cümlesinin gerçekleşme garantisinin arasındaki ilişkiyi. Zamanla, cümlenin başında yer alan o “şart edatı”nı sabırsızlıkla bekler oldum; ne kadar zor ya da inancımı ne kadar çok sınasa da, o anlarda bir haz kaplar beni. Çünkü her seferinde daha büyük bir sonuca, daha tatlı bir ödüle ulaşacağıma dair inancım pekişir dururdu.

Babam, şart kipinde yapılan çabanın ile o çabanın karşılığında alınacak sonucun arasındaki o ezeli bağı bana en ince ayrıntısına kadar göstermeye çalıştı. Zamanla, cümlenin başındaki o “şart edatı”nı büyük bir sabırsızlıkla bekler oldum; ne kadar zor, ne kadar inancımı zorlayıcı olursa olsun, her seferinde daha büyük bir sonuç ve daha tatlı bir ödül beni bekliyormuş gibi gelir bana.

Büyüdükçe, onun hedefleri ve umutları da büyüdü bizimle birlikte. Koşul cümleleri değişti artık… Artık ondan, “Eğer ders çalışırsan başarılı olursun” ya da “Odanı toplarsan daha güzel olur” cümlelerini duymuyorum. Farkındalığımız arttıkça, düşünce ve eylem yolumu açan o koşul cümlelerini bekler oldum. Verdiği yönlendirmeler, kendimi ve hayatı daha iyi anlamamı sağlayan öğütlere dönüştü. Hatta bazen beni daha sakin olmaya ikna etmeye çalışırken bile, bunu şu şart cümlesiyle iliştirirdi: “Eğer suskunluğunu uzatırsan, konsantrasyon gücün artar.” Öğrenme yöntemlerine dair yönlendirmelerinde bile aynı yöntemi kullanırdı; benim gayretimin kazanımlarımı belirlediğini anlatmak isterdi: “Eğer coğrafyayı öğrenirsen, tarihin anlaşılması kolaylaşır.”

Bütün dikkatiyle, bizleri — kızlarını ve oğullarını — adadığı davaya hizmet edebilecek bir bilinç ve terbiyeyle yetiştirmeye odaklanmıştı. Eğitim anlayışı ne kadar ciddi ve disiplinli olsa da, ardında bıraktığı izler; kalplerimize işleyen en zarif, en şefkatli anılarla doluydu. Geriye ise, yüreğimizi ısıtan koskoca bir hatıralar bütünü kaldı...

Ve yine, geride bıraktığımız bu yılı bir kenara koyacak olursak, iç dünyamız hâlâ anılarla dolup taşıyor. Doğru, bu anılar öylesine çeşit çeşit ki, insanın aklını karıştırıyor; kimi zaman neşeyle parlıyor, kimi zaman özlemle ve gözyaşlarıyla yoğruluyor. Bazılarıysa, sanki ilk kez yaşanıyormuş gibi o tuhaf hayretini hâlâ koruyor…

Ve yine, geride bıraktığımız bu yılı bir kenara koyacak olursak, iç dünyamız hâlâ anılarla dolup taşıyor. Doğru, bu anılar öylesine çeşit çeşit ki, insanın aklını karıştırıyor; kimi zaman neşeyle parlıyor, kimi zaman özlemle ve gözyaşlarıyla yoğruluyor. Bazılarıysa, sanki ilk kez yaşanıyormuş gibi o tuhaf şaşkınlığıyla duruyor sanki.

Ama geçmiş yılları hatırladığımda, en çok dikkatimi çeken şey, beden hafızamızı oluşturan o anılar oluyor. Mesela, babamızın geldiğini anahtarının çıkardığı sesten anlayıp düşünmeden kapıya doğru yönelmemiz gibi. Ya da oturuşundan, bir daha dışarı çıkmayacağını sezmemiz ve bunun üzerine onun yanına en yakın kim oturacak diye kardeşler arasında tatlı bir yarış başlaması… Sonra, ses tonunun bir anda değişmesinden, aslında sessizliğe ihtiyaç duyduğunu fark edip, içgüdüsel bir şekilde sesimizi kısmamız. Bazen de yalnızca bir bakışından, gelen telefonun önemini anlayıp usulca odadan çıkmamız... Ya da gülümsemesinden, yaptığımız şeyin onu mutlu ettiğini sezip, aynı davranışı tekrar etme isteğimiz…

İşte böyleydi; tüm duyularım, babama göre özel ölçülerle programlanmış gibiydi.

Bu yılı neden anılar defterinden silmedim acaba?

Çünkü bu yıl, gerçekten de birçok dönüşümün yaşandığı dönüm noktası oldu. Hayatımızın her alanında koşullar köklü biçimde değişti. Belleğimin uyarıcıları da değişti; artık zamanı saatin akrep ve yelkovanıyla değil, kayıpların terazisiyle ölçer oldum. Günleri artık "uzaklık" hesabıyla sayıyor, olayları ise vedaların zaman çizelgesine göre sıralıyorum.

Bu yıl, hayatımdaki sınıflandırmalar değişti; bedensel hafızam, duyularımın kendine özgü programlaması bile başkalaştı. Artık gözlerim, şehitlerin yüzlerindeki son anları seçip hafızama kazımayı öğrendi. Burnum, kefen hazırlıklarının bittiğini keskin kafur kokusundan anlayacak kadar hassaslaştı. Ayaklarım, mezarın dibine kadar olan mesafeyi içgüdüsel bir isabetle ölçebiliyor. Ve ben, ne zaman gözyaşlarını silip işe dönmem gerektiğini, tarif edemediğim bir hesapla ama net bir hisle biliyorum artık.

Bu yıl hâllerimiz değişti, hayat tarzımız bambaşka bir hâl aldı. Öyle duygular birikti ki kalplerimizin eşiğinde, henüz onları düzenlemeye bile fırsat bulamadık.

Bu yıl çok acımasızdı…

Kalbime acımasızdı; çünkü ayrılıklar öyle sık tekrarlandı ki, her biri yüreğimi bir parça daha kopardı.

Ruhuma da acımasızdı; çünkü çevremdekilerin, özellikle şehit ailelerinin acısını hafifletmekte ne kadar çaresiz kaldığımı her gün biraz daha derinden hissettim.

Ama sanırım bu yılın en ağır anlarından biri, bir anda farkına vardığım o küçücük cümleydi:

Kendi kendime, farkında olmadan “Babam balığı sever” dediğim an…

Sonra hemen ardından, yüreğime hançer gibi saplanan o düzeltme:

“Severdi…”

Artık o cümle geçmiş zamanla kurulmalıydı.

Seninle ilgili konuşmak artık sadece geçmiş zamanla mümkün oluyor, ey babacığım; oysa başarıların geleceğin tüm zamanlarını doldurmaya yeter.

Evet, bu yıl içinde duyusal ve bedensel hafızamda bir filtre değişikliği oldu; anılarım şimdi daha yoğun olsa da, bir o kadar da dağınık görünüyor. Şimdi onları düzenleyemiyorum; bekliyorum, ta ki bambaşka bir şekilde dile getirileceği ana dek. Hele ki şu an üzerimde ağırlaşan ve uzun süre benimle kalacak olan “geçmiş eylemler” söz konusuysa...

Ama babamın ustalıkla çizdiği hayat kurallarımda, değişmeyecek bazı kalıplar vardır; tıpkı zihnime sonsuz bir dövme gibi kazınmış bazı dil yapıları gibi.

Babam aramızdan ayrıldı, ama bana öğrettiği o ilke hayatımın her anında canlı ve güçlü. Bugün olup biteni anlamak, geleceğe dair bir şeyler düşünmek istediğimde, en güvenilir rehberim Kur’an-ı Kerim’de Muhammed Suresi’nde geçen şu ayettir:

“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder.”

Eğer o ayeti dilbilgisi açısından inceleseydim, şart fiilini (Eğer Allah’ı desteklerseniz) cümlesinde açıkça görürdüm, cevabı ise (O da sizi destekler) ile apaçık belirtilmiştir. Çocukluğumdan beri kendi gözlerimle şahit oldum ki babam, onun arkadaşları ve öğrencileri hep Allah’ın davasına hizmet ettiler. Eğer ben babamın sözüne güveniyorsam, Rabbimin vaadine nasıl güvenmem?

Babamız bize görevlerimizi yapmayı, gerisini ise Allah’ın takdirine bırakmayı öğretti. Bugün, hayatlarını, gençliklerini, zihinlerini ve bedenlerini Allah’ın yolunda, son nefeslerine dek mücadeleyle feda eden liderlerimizi ve kahramanlarımızı gördüğümde; onların izinden yürüyen nice yoldaşlarını da gözlerimle gördüğümde, Allah’ın yolunu savunmayı ve O’nun emrettiği görevi tamamlamayı nasıl sürdürdüklerine şahit oluyorum. İşte bu, beni Allah’ın şartlarına vereceği cevabı beklemeye sevk ediyor. Ve tüm kalbimle biliyorum ki, zafer; Allah’ın vaadi, onun takdirine bağlıdır; zamanı ve şekli yalnızca O’nun elindedir, ve O, seçtiği kullarının eliyle bunu gerçekleştirecektir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.