Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?

nournews.ir adlı internet adresinde yayımlanan “FARS KÖRFEZİ'NDE OLAĞANÜSTÜ HAZIRLIK: TRUMP, İRAN KARTIYLA TEHLİKELİ BİR KUMARA MI HAZIRLANIYOR?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

01 Ekim 2025
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?

Amerikan yakıt ikmal uçakları ve savaş uçaklarının Fars Körfezi’ne sevk edilmesiyle eş zamanlı olarak, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Abdurrahim Musevi’nin Körfez’deki deniz üslerinin hazırlık durumunu denetlemesi, yeni bir stratejik dizilişin sembolü niteliğindedir. Bu dizilişte diplomasi, hukuki baskı ve askeri güç gösterisi eşzamanlı olarak devreye sokularak bölgesel hesaplamaların kontrol altına alınması hedeflenmektedir.

Son dönemde Körfez'de yaşanan gelişmeleri birbirinden kopuk olaylar olarak görmek büyük bir hata olur; zira bunlar, hem bölgesel düzeyde hem de uluslararası arenada yönlendirilen stratejik bir yeniden yapılanmanın parçalarıdır.

ABD’ye ait yakıt ikmal uçaklarının savaş jetleri eşliğinde Körfez’e gönderilmesi, sadece uzun süreli hava operasyonları için lojistik kapasitenin bir göstergesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda iki farklı muhataba siyasi bir mesaj da iletiyor:

İlk mesaj, bölgedeki müttefiklere… Washington, onların güvenliğini sağlamaya kararlı olduğunu göstermek istiyor.

İkinci mesaj ise Tahran’a… Askerî seçenek hâlâ masada.

Bu gelişmelerin karşı cephesinde ise, İran Ordusu ve Devrim Muhafızları’nın Körfez’deki deniz gücünü yerinde denetleyen Tümgeneral Musevi’nin açıklamaları yer alıyor. Bu ziyaret ve verilen mesajlar, İran’ın bu stratejik alandaki karşılığını yansıtıyor:

Bu kez Körfez’den gelen net bir beyan var:

“Biz de her türlü maceraperestliğe karşılık verebilecek ve bunun maliyetini ağırlaştırabilecek güce sahibiz.”

İran Dışişleri Bakanı’nın CNN ile yaptığı röportajda, “New York’a adil, dengeli ve yapıcı önerilerle geldim… ama bu öneriler de ABD ve üç Avrupa ülkesi tarafından reddedildi” ve “her zaman diyaloğa ve diplomatik çözüme açık olduk” ifadeleri, Tahran’ın diplomasi yolunu denediğini, ancak Batı’nın engeliyle karşılaştığını açıkça ortaya koyuyor. 

Bu deneyim iki önemli mesaj barındırıyor: Birincisi, İran artık diplomatik duruş ve kararlılık iddiasında bulunabilir; ikincisi ise diplomatik kanalın işlemez hale gelmesi, karşı tarafın güç gösterisi ve askeri baskı eğilimini artırıyor. Görünen o ki Washington, mevcut koşullarda “askeri/güvenlik tehdidinin” diplomatik çabalara kıyasla daha hızlı sonuç verdiği kanaatine varmış durumda.

Hukuki ve siyasi açıdan bakıldığında, tetik mekanizmasının devreye girmesi ve BM Şartı'nın Yedinci Bölümü uyarınca yaptırımların geri dönmesi, İran üzerindeki baskının artırılması için bir meşruiyet çerçevesi sunar. Bu durum, Batı’nın tehditleri veya hatta sınırlı askeri operasyonları gerekçelendirmesi açısından elini güçlendirir. Ancak dikkat çekicidir ki, geçmişteki saldırılar—özellikle İsrail’in İran’a yönelik saldırısı—ABD ve Siyonist rejimin hukuki kuralların ötesine geçerek hareket ettiğini göstermiştir. Bu nedenle, "hukuki bahanelerin" varlığı ya da yokluğu her zaman eylemin önünde bir engel oluşturmasa da, bu tür gerekçelerin psikolojik ve siyasi ağırlığı, bölgesel destek kazanmak açısından büyük önem taşır. 

Bu bağlamda, Netanyahu’nun Katar’dan özür dilemesi ve benzer ihlallerin tekrarlanmayacağı yönünde verdiği taahhüt, Washington’un itibarını onarma ve İran’ın elinden inisiyatifi alma yönünde tamamlayıcı bir adım ve stratejik bir araç olarak değerlendirilmelidir.

Stratejik olarak kilit nokta şudur: Batılı aktörler—özellikle de Trump—başka dosyalardaki başarısızlıkların boşluğunu doldurmak adına somut bir dış politika başarısı yaratma peşindedir. Trump, hem iç kamuoyunda hem de uluslararası alanda "yarı kahraman" bir imaj inşa etmek için İran’ı düşük maliyetli bir seçenek olarak değerlendirebileceğine inanmaktadır.

Ne var ki bu hesaplamada, İran’ın gerçek gücü ve güçlü yanıt verme kapasitesinin çeşitliliği—ki her türlü saldırgana ciddi maliyetler yükleyebilir—göz ardı edilmektedir. İran’ın artan caydırıcılığı, ulusal birliğini pekiştirmesi, tehditlerle başa çıkma konusundaki son tecrübeleri ve Washington’un hamlelerini yüksek maliyetli hâle getirme yeteneği, gelecekteki muhtemel çatışmanın hem coğrafyasını hem de angajman kurallarını köklü biçimde değiştirecektir. Bu yeni denklemde, özellikle bölgede Amerikan çıkarlarının ne denli savunmasız olduğu artık inkâr edilemez bir gerçektir.

İran Genelkurmay Başkanı'nın Fars Körfezi'nden verdiği, "Olası bir çatışma için olağanüstü hazırız" mesajı, ciddiye alınması gereken bir uyarı niteliğindedir.

Fars Körfezi'ndeki mevcut denge, öyle bir eşiğe yaklaşmaktadır ki, yapılacak her türlü askeri hamle ya da en küçük bir yanlış hesaplama bile daha geniş ve yıkıcı bir çatışmaya yol açabilir.

Bu nedenle stratejik aklın gereği olarak, bölgesel ve uluslararası aktörlerin gerilimi azaltacak yolları ve etkili diplomatik kanalları ciddiyetle değerlendirmeleri zorunludur; zira bu stratejik rekabetin, kimsenin fayda sağlamayacağı felaket boyutunda ve kontrolsüz bir savaşa dönüşmesi işten bile değildir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.