İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?

İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “İRAN İLE SAVAŞA GERİ Mİ DÖNÜLÜYOR?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

09 Ekim 2025
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?

Bir siyasetçi, üst düzey bir İranlı yetkiliye İsrail ile olası bir savaşa dönüş konuşmalarının ne kadar ciddi olduğunu sorduğunda, İranlı yetkili net bir şekilde şu yanıtı verdi: “Savaşın bittiğini kim söyledi? Sadece ateşkes var. Savaşın yeniden başlamasını engelleyecek hiçbir şey yok ve bu nedenle İran böyle bir tehditle mücadele etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Özellikle de asıl amaç ülkenin tüm liderlerini öldürmek ve rejimi devirmek olduğundan 12 günlük savaştan gerekli şekilde istifade edildi. Bu arada kimse de Amerika ve İsrail’in hedeflerinden geri adım attığını söylemiyor.”

Bu durum, İsrail’in ABD ve Avrupalı ​​müttefiklerinin İran’a yönelik azami baskıyı yeniden uygulamaya başladığı bir dönemde yaşanırken, İran’ın stratejisi, Amerikalılarla müzakerelerin bu aşamada boşuna olduğu düşüncesine dayanıyor. Evet, Avrupa’nın da dahil olduğu yaptırımlar, Tahran’ın kendisine karşı küresel koalisyonun hâlâ aynı şekilde düşündüğüne dair inancını pekiştiriyor. Sonuç olarak, İran’da ABD ve Batı ile nasıl başa çıkılacağına dair her türlü tartışma, niyet sınama aşamasını fiilen geçmiş durumda. Dolayısıyla İran’daki bütün tartışma, devam eden bir savaş karşısında ülkenin siyasi, ekonomik ve askeri yeteneklerini güçlendirmenin yollarıyla sınırlı.

Tam da böyle bir atmosferde İsrail, yeniden çatışma fikrini reddetmeyen bir açıklama ve analiz dalgasına tanık oldu. Siyonist düşmanın Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Amerika ve Avrupalıları İran’la çatışmayı tırmandırmak için harekete geçirme maksadıyla İslam Cumhuriyeti tehdidi hakkında yeni bir söylem oluşturmaya başladığı bir bağlamda mesele gelişmişken eski Savaş Bakanı Avigdor Lieberman’ın açıklamaları, yalnızca İsrail kamuoyunu değil, aynı zamanda genel havayı da etkiledi.

Lieberman, Reshet B radyosuna verdiği röportajda, “İran’la bir sonraki savaş turu yaklaşıyor” dedi ve İsraillilere savaşa hazırlıklı bölgelere yakın durmaları yönündeki tavsiyesini yineledi.

Evet, Lieberman, Yahudi bayramları arifesinde yaptığı açıklamaları tekrarladı. Bu da üst düzey bir güvenlik kaynağının ona hücum ederek şöyle demesine neden oldu: “Lieberman, ana gemisinden ayrılmış, tüm iletişimi kesilmiş uçan bir cisim gibi uzayda süzülüyor ve kaotik bir söylem sergiliyor. Muhalefet liderleri arasındaki mücadelenin bir parçası olarak, dikkat çekmek amacıyla İran konusunda İsrail kamuoyunu korkutma girişimi hem talihsiz hem de rahatsız edici.”

Lieberman bir başka paylaşımında da şöyle diyor: “İran’la savaş harika bir başlangıç ​​yaptı ve hatırı sayılır bir başarı elde etti, ancak görev tamamlanmadı. İranlıları zayıf bir durumda bıraktık ve bu en tehlikeli durumdur. O zamandan beri yaşananlar, bu konuda bilgisi olan her sorumlu insanı uykusundan mahrum bırakmalıdır.”

Ne var ki mesele Lieberman’ın sözleriyle sınırlı değil. Zira Netanyahu’nun Amerikalı-Siyonist gazeteci Ben Şapiro’ya verdiği röportajda yaptığı açıklamalar, düşmanın genel yaklaşımını netleştiriyor. Nitekim Netanyahu, İsrail’in açık savaşının henüz bitmediğini belirterek Gazze’de olup bitenlere değindikten sonra şöyle dedi: “Hamas henüz tamamen yok edilmedi. Aynı şekilde Hizbullah, Suriye ve Husiler can yakıcı darbeler aldı. Tam bir zafere ulaşmak için hâlâ yapmamız gerekenler var.”

Batı’yı suçlarını örtbas etmek için tetikte tutmakta ısrarcı olan ve yalnızca ABD’deki yönetimin değil, Amerikalıların tutumuyla da daha fazla ilgilenen Netanyahu, sonrasında İran hakkında farklı bir şekilde konuşmaya başladı: “İran, şehirlerinizi tehdit etmek için kıtalararası nükleer füzeler geliştirmeye çalışıyor. 8.000 kilometre menzilli füzeler geliştiriyor. 3.000 kilometre daha eklerseniz, nükleer hedefleri New York, Washington, Boston, Miami ve hatta Mar-a-Lago’ya (Trump’ın eğlence merkezlerinin bulunduğu yere) çevrilecek. Kimse ‘Amerika’ya ölüm’ diye haykıranların görüş alanı dahilinde olmak istemez.”

Lieberman’ın ve ardından Netanyahu’nun açıklamalarının meydana getirdiği hengâme, İsrail’in askeri ve güvenlik teşkilatını İran’la savaş riskleri hakkındaki “konuşmaları azaltmak” için harekete geçmeye yöneltti. Nitekim Yedioth Ahronoth’tan gazeteci Ron Ben-Yishai, “Güvenlik teşkilatı şu anda İran’ın, İsrail’e saldırı düzenlemeye hazır olduğuna veya planladığına dair hiçbir belirti olmadığını söylüyor. Daha da önemlisi, İsrail’in, şu anda İran’a saldırma veya onunla askeri bir çatışmaya girme niyeti yok.” diye yazdığı makalesinde söz konusu yaklaşım tarzını tersine çevirdi.

Yine Yedioth Ahronoth’tan bir rapora göre, “Lieberman’ın X’te yaptığı paylaşım gerçeklerden yoksun değil. Zira İran, hava savunma sistemini yeniden inşa etmek için çaba sarf ediyor. İran ayrıca modern ve hassas balistik füze üretim sistemini de yeniden tesis etmek adına büyük bir gayret gösteriyor.”

Bununla birlikte, şu anda açık savaşlar dalgası üzerinde hareket eden İsrail zihniyetinin, daha büyük savaşlar için hâlâ fırsat olduğuna inandığı tüm taraflar nezdinde gayet net. Bu arada Netanyahu’nun İran’a ilişkin röportajda söylediklerinin nazik bir bağlamda ifade edildiğini söylemekte de fayda var.

Ne var ki ABD’nin Lübnan ve Suriye temsilcisi Tom Barrack, daha öncesinde Netanyahu’nun defalarca tekrarlaması üzerinde kendisinden çiğ bir biçimde İsrail’in hiçbir sınırının olmadığını ve istediği zaman, istediği yerde her türlü tehdidi vurabileceğini aktarmıştır.

Nitekim Barrack, bir röportajında, Tel Aviv’deki bir görüşmede Netanyahu’dan doğrudan duyduklarını şöyle ifade etti: “İsrail, görevini tamamlamadığına ve Hizbullah, Hamas ve Husilere karşı yaptıklarının, Tahran’daki yılanın başı kesilene kadar tamamlanmayacağına inanıyor.”

İstihbarat çalışmalarının, İsrail’in tüm savaşlarının temelini oluşturmaya devam ettiği açıktır. Fakat İsrail’in ruh hali, Batı ile eşi benzeri görülmemiş bir iş birliğinden yararlanmaya çalışırken, giderek daha fazla kibir ve kendini beğenmişliğin hâkim olduğu bir değişim yaşamaktadır. Bu durum, uzaktan savaş fikrinin İran’a karşı güçlü bir şekilde mevcut olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Siyonist varlığın maksadı, hedef bankasını yenileme yoluna başvurarak İran veya Lübnan’a daha sert darbeler indirmektir.

Ancak kesin olan şu ki İsrail, Lübnan veya İran ile yeni bir savaş veya çatışmanın, açık bir Amerikan ortaklığı olmadan ilerleyemeyeceğini ciddi bir şekilde anlamış durumdadır. Başka bir deyişle mesele, artık Washington’un, cephane ve istihbarat desteği sağlamasıyla sınırlı değil; hatta hava savunma sistemi tedariği fikrini de aşarak ABD’nin savaşa doğrudan katılımına kadar uzanıyor. Evet, İsrailliler, bu savaşın yalnızca İsrail çıkarlarını değil; Amerikan çıkarlarını da korumayı amaçladığını belirten bir söylem oluşturarak tam da bunu başarmaya çalışıyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.