Balfur’un Asıl Günahı
, 01 Kasım 2017 13:14İngilizler bile bunun 100 yıldan fazla süreceğini planlamamış olsalar dahi İsrail sömürgeciliğine giden yolun taşları, İngiliz sömürgeciliği tarafından döşenmiştir.
Gideon Levy – Haaretz
Böyle bir şey hiçbir zaman olmamıştı: Bir imparatorluk, kendisine ait olmayan toprakları orada yaşamayan bir halka, orada yaşayan halka sormadan vereceğini vadetti. 100. Yılına giren Balfour Deklarasyonu’nun her bir harfinden fışkıran sömürgeci küstahlığı tanımlanın başka bir yolu yok.
İsrail ve İngiltere’nin başbakanları bu hafta Siyonistlerin büyük kazanımını kutlayacaklar. Halbuki kutlama faslı çoktan bitmiş olmalıydı. Artık biraz nefis muhasebesi yapmanın zamanı geldi. İngilizlerle başlayan ve ardından onlardan aldığı ilhamla İsrail tarafından devam ettirilen 100 yıllık sömürgecilik, bir başka halka büyük zararlar verdi ve sonu olmayan felaketler getirdi.
Balfour Deklerasyonu, hem o toprakları arzulayan hem de orada yaşayan insanlara eşit muamelede bulunsaydı adil bir belge olabilirdi. Fakat İngiltere, hiçbirisi o topraklarda yaşamayan hayal sahiplerini yüzyıllardır orada yaşayan ve salt çoğunluğa sahip olan insanlara tercih etti. Orada yaşayan insanlara vatandaşlık hakkı bile vermemeyi uygun gördü.
İsrail’i Arapların yurdu yapmayı ve orada yaşayan Yahudi çoğunluğa yalnızca “sivil ve dini haklar” ile yetinmesini isteyen bir güç düşünün. İşte100 yıl önce olan buydu. Hatta ayrımcılık çok daha ileri boyuttaydı: (Nüfusun yüzde onuna tekabül eden) Yahudiler, Araplara nazaran oldukça küçük bir azınlıktı.
Böylece İngiltere, bugüne kadar her iki halkın da yediği zehirli meyvenin felaket tohumlarını ekmiş oldu. Bu bir kutlama yazısı değil. Aksine deklarasyonun 100. yılında ne İngiltere ne de tabii ki İsrail tarafından en ufak şekilde farkına bile varılmayan adaletsizliğin giderilmesi çağrısıdır.
Bu deklarasyonun sonucunda yalnızca İsrail Devleti kurulmakla kalmadı. “Yahudi olmayan topluluklara” yönelik politikanın temelleri de Lord Arthur James Balfour tarafından Lord Lionel Walter Rothschild’a gönderilen bu mektupta yer alıyordu. Araplara karşı ayrımcılık politikası ve Filistinlilerin evlerinin işgal edilmesi, bu mektubun doğrudan devamıdır. İngilizler bile bunun 100 yıldan fazla süreceğini planlamamış olsalar dahi İsrail sömürgeciliğine giden yolun taşları, İngiliz sömürgeciliği tarafından döşenmiştir.
Yıl 2017! İsrail, Filistinlilere “sivil ve dini haklar” bahşedileceğini vadediyor. Fakat bu insanların vatanları bile yok. Balfour, onlara bu sözü vermesi gereken ilk kişiydi aslında.
Elbette ki İngiltere, I. Dünya Savaşı yıllarında Arapları da memnun edecek çokça sözler verdi. Fakat o dönemin birbiriyle çelişen sözler silsilesi içinde yalnızca Yahudilere verilen sözler yerine getirildi. Önceki Hafta Cuma günü Haaretz’in İbranice baskısında yer alan yazıda da belirtildiği üzere Balfour Deklarasyonu, içerik ve sonuçları bakımından temelde Amerika’nın I. Dünya Savaşı’na katılmasına karşı çıkan Amerikalı Yahudilerin önünü almayı hedefleyen bir metindi.
Sebebi ve amacı ne olursa olsun, Balfour Deklarasyonu’ndan sonra çok daha fazla Yahudi bu topraklara göç etti. Bu bölgeye gelir gelmez toprak ağası gibi davranmaya başladılar. Bu topraklarda yaşamakta olan Yahudi olmayan insanlara karşı tavırlarında ilk günden bugüne hiçbir şekilde bir değişiklik yaşanmadı. Onlara bu serbestiyeti Balfour sağladı. Filistin’de yaşayan Sefarad Yahudileri’nin Balfour’a karşı çıkması ve Arapların da eşit haklara sahip olması gerektiğini savunmaları bir tesadüf değil. Sefaradların seslerinin çok fazla duyulmaması da bir tesadüf değil.
Balfour, nesiller boyu bu topraklarda yaşayan bir halkın haklarını görmezden gelerek Yahudi azınlığın ülkeyi ele geçirmesine izin verdi. Balfour Deklarasyonu’ndan tam 50 yıl sonra İsrail, Batı Şeria ve Gazze’yi ele geçirdi. Aynı sömürgeci postallarla buraları işgal etti ve burada yaşayan insanların haklarını da görmezden gelerek işgalini sürdürüyor.
Eğer Balfour bugün yaşasaydı, Habayit Hayehudi partisi tam ona göreydi. Hayehudi Milletvekili Bezalel Smotrich gibi Balfour da bu ülkede Yahudilerin hak sahibi olduğunu ve Filistinlilerin asla olamayacağını düşünüyordu. İsrail sağındaki halefleri gibi Balfour da bunu hiçbir zaman gizlemedi. 1922 yılında İngiliz Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada açıkça bunu söyledi.
Balfour Deklarasyonu’nun 100. yıldönümünde milliyetçi sağ, bu ülkede Yahudi üstünlüğünü kurgulayan kişi olan Lord Balfour'a büyük bir şükran borçludur. Adalet arayan Filistinliler ve Yahudiler, üzülsünler. Eğer Balfour, metni bu şekilde formulize etmemiş olsaydı, bu ülke belki de çok daha farklı ve daha adil bir yer olurdu.
(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)
KUDÜS HABER
Yorumlar (0)