Bir Kürt'ün Gözünden ''ABD Niçin Bağımsızlığı Desteklemeli?''
, 09 Ekim 2017 19:30"Bağdat yönetimi, Suriye krizinde de İran ve Rusya’yı takip ederek rejime ve ABD’nin diğer düşmanlarına destek verdi. Fakat Kürt savaşçılar, IŞİD’e karşı mücadelede başat bir rol üstlenerek Amerikan ordusunun yeni bir kara operasyonuna dahil olmasına müsaade etmediler."
Ali Civandverdi -The American Conservative
2005 yılında kabul edilen Saddam sonrası dönemin Irak anayasasına göre o günden beri özerk bir anlayışla yönetilen ve ülkenin toprak hakimiyeti bakımından üçte birlik kısmına sahip olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bugün Irak’tan bütünüyle bağımsız olup olmama noktasındaki tercihini yapacak. Genel hava, Kürtlerin ezici çoğunlukla evet oyu vereceği yönünde olsa da sonuçların hukuki bir bağlayıcılığı olmayacak. Fakat bu referandum, Kürtlerin hedefleri açısından çok önemli bir gösterge olacak ve Bağdat yönetimini oldukça zora sokacak.
Amerika Birleşik Devletleri, bölge devletlerinin karşı çıktığı Kürt bağımsızlığına mutlaka destek vermelidir çünkü bu noktada bu halkın taleplerine sırt çevirmek, ilkesel ve ahlaki açıdan büyük bir yanlış olacaktır.
Dışişleri bakanı Rex Tillerson, Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’ye 20 Ağustos’ta bir çağrıda bulundu ve IŞİD ile mücadelenin öncelikler listesinin ilk sırasında olmasını gerektiğini hatırlatarak referandumun ertelenmesi gerektiğini çünkü olası bir gündem sapmasının IŞİD ile mücadeleyi bütünüyle tehlikeye sokacağını ifade etti. Aynı söylem, Amerika’nın Uluslararası IŞİD ile Mücadele Koalisyonu özel temsilcisi Brett McGurk ile Barzani arasında yapılan 14 Eylül tarihli görüşmede de gündeme getirildi. McGurk, Barzani’ye referandumun yasal bir dayanağı olmadığı gerekçesiyle ABD’nin destek veremeyeceğini iletti.
Ancak Barzani, referanduma bir hafta kala kendi kararlılığını yineledi ve Kürt yönetiminin uluslararası baskılara boyun eğmeyeceğini deklare etti:
“Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana biz, Irak’ın bir parçası değiliz” diyen Barzani, “Irak, teokratik ve mezhepçi bir devlet. Bizim kendi coğrafyamız, toprağımız ve kültürümüz var. Kendi dilimiz var. Biz kuyruk olmayı kabul etmiyoruz" dedi.
Kürtler, 1991’den beri sürekli olarak Washington’daki hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi yönetimler ile askeri ve siyasi ortaklıklar yürüttü, düzenli işbirliği sergiledi. Bu ilişkiler, Saddam’ın Kuveyt’i işgalinden sonra daha da güçlendi. 2014’te IŞİD’in ortaya çıkmasıyla birlikte, ABD’nin Kürdistan’a verdiği destek, çok daha ilerilere taşındı. Başkan Obama, IŞİD mevzilerinin bombalanması emrini, IŞİD, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti olan Erbil’i ele geçirme tehdidinde bulununca verdi. O tarihte ABD’nin Peşmerge’ye sağladığı askeri eğitim ve silah yardımında dikey bir artış yaşandı. Donald Trump’ın başkan seçilmesinden sonra da işbirliği ve destek aynen devam etti çünkü Kürtler, IŞİD’e karşı en dinamik güç olduklarını kanıtlamışlardı. Peşmerge, IŞİD ile mücadelede en etkili unsur oldu ve olacak.
ABD’nin referanduma destek vermemesi sadece bir hata olarak kayıtlara geçmeyecek. Aynı zamanda IŞİD ile mücadeleyi etkileyecek biçimde ABD’nin Kürtlerle ilişkisine zarar veren bir boyutu da içerecek. İlişkide yaşanabilecek sorunlar şu dört noktada olumsuz etki yaratabilir:
BİR: 2003’te Saddam’ın düşüşüyle birlikte, Bağdat'ta Şii çoğunluk hükümeti ele geçirdi. ABD’nin tüm askeri ve teknik desteğine rağmen Bağdat yönetimi adım adım İran İslam Cumhuriyeti’ne meyletti. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Iyad Allavi, Haziran ayında yaptığı açıklamalarda önümüzdeki yıl Irak’ta yapılacak meclis seçimlerinde hissedilebilecek olası İran etkisi konusunda uyarılarda bulunmuştu.
“İran, Irak halkının karar alma mekanizmasına bile müdahale ediyor. Mezhepçiliğe dayalı bir seçim istemiyoruz. Kapsayıcı ve kucaklayıcı bir siyasi süreçten yanayız… Irak halkının kendi kararlarını herhangi bir yabancı gücün etkisinde kalmadan alabilmesini umuyoruz” demişti Allavi.
Bağdat yönetimi, Suriye krizinde de İran ve Rusya’yı takip ederek rejime ve ABD’nin diğer düşmanlarına destek verdi. Fakat Kürt savaşçılar, IŞİD’e karşı mücadelede başat bir rol üstlenerek Amerikan ordusunun yeni bir kara operasyonuna dahil olmasına müsaade etmediler.
İKİ: Birleşmiş Milletler raporlarına göre, 2003’ten bu yana Bağdat ve Musul’da yaşayan on binlerce Iraklı Hristiyan, eziyet, işkence, haksız tutuklamalar ve IŞİD tarafından katledilme korkusuyla Kürdistan’a kaçmış görünüyor. Kürdistan’da yaşayan Hristiyan nüfus, tam dört kart artış gösterdi. Şabaklar, Kakeiler ve Ezidiler gibi diğer azınlıklar da Kürdistan’ı güvenli bir liman olarak görüyorlar ve sığınma talebinde bulunuyorlar. 800 binden fazla Iraklı Sünni Arap, Kürdistan’a sığınmış durumda. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne iltica eden bütün bu azınlıklar, hiçbir şekilde bir ötekileştirmeye maruz kalmadılar. Ne dinleri, ne mezhepleri ne de etnik kimlikleri yüzünden. Yani, Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık referandumuna destek vermek demek, bu ülkede yaşayan tüm azınlıklara destek vermek anlamına gelecektir. (Vermemek ise tam tersi sürecin işlemesine...)
ÜÇ: İslam Cumhuriyeti’nin Kudüs Gücü ve Besic orduları binlerce Iraklı Şii milis ile birlik olup Musul’un hemen yanındaki Telafer üzerinden Tahran’dan Şam’a uzanacak bir koridor kurma peşindeler. Telafer’de zaten çoğunluklu bir Şii nüfus var. Koridor üzerindeki Sincar’ın bir bölümü de İranlı Besic güçleri tarafından kontrol ediliyor. İran’ın kara yoluyla doğrudan Suriye’ye bağlanması, Şii hilalinin kurulması anlamına gelir. Amerika, eğer bağımsız Kürdistan’ı desteklerse, İran’ın bölgedeki emellerini de engellemiş olur.
DÖRT: Giderek güçlenen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Amerika’dan gün geçtikçe uzaklaşıyor. NATO üyesi bir ülke olan Türkiye, aynı zamanda ABD’nin en sıkı müttefiklerindendi. Fakat son yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyasi pratikleri ABD’nin çıkarlarına zarar veriyor. 2015(yazarın hatası; aslında 2016 olacak) Temmuz’undaki başarısız darbe girişiminden sonra Erdoğan, AB uyum politikalarından bütünüyle vazgeçip Batı’dan uzaklaşarak Rusya’ya meyletmeye başladı.
Evet, Türkiye, Kürtlerin dostu değil. Türklere göre Suriye’deki Kürtler, PKK ile doğrudan aynı yapının unsurları. Türkler bu konuda İran ile aynı düşünüyorlar. Hatta Türkler, Amerika’nın Suriye’deki müttefiki olan Peşmerge güçlerini vuracak kadar ileri gittiler. Eğer Türkiye, Amerika’nın güvenini sarsmaya devam edecek adımlar atacak olursa, Kürdistan’a verilen destek ve Kürtlerle kurulan ittifak bölgede Türkiye’ye karşı da önemli bir balans görevi görür.
Bunlara ek olarak, ABD ile Kürdistan arasında ontolojik bir bağ var. Kürtler, kendi mücadelelerinin Amerika’nın bağımsızlık mücadelesiyle bir tutuyorlar. Thomas Jefferson ve George Washington’a inanılmaz bir yakınlık duyuyorlar.
Iraklı Kürtler bırakın yolsuzluk olaylarını, sosyo ekonomik olarak Bölgesel Yönetim’in kurulduğu günden bu yana kayda değer ilerlemeler kaydettiler. Laiklik yasal olarak kabul edildi ve yönetimde seküler bir anlayış tesis edildi. Bütün etnik ve dini azınlıklara mensup insanlar, Kürt toplumunun her kesiminde birlikte çalışabiliyor. Ortadoğu’nun en güvenli bölgesinde yaşayan Hristiyanlar ile diğer etnik gruplar arasında benzeri görülmemiş bir uyum var.
Saddam’ın 2003’te ortadan kaldırılmasıyla birlikte ABD, dikkatsiz politikalarla İran İslam Cumhuriyeti’nin Irak’ta etki alanını genişletmesine ve yayılmasına yardımcı olmuş oldu. Trump burada aynı hataları tekrarlamamalıdır.
26 Eylül 2017
*Ali Civanverdi, Erbil’de yaşayan aynı zamanda bir Amerikan vatandaşı olan bir gazeteci.
(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)
KUDÜS HABER
Yorumlar (0)