Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?
ÇEVİRİ ANALİZ, 23 Ekim 2025 21:51Abdülhalik er-Ravi tarafından shehabnews.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “SİNVAR’INKİ BİR İNTİHAR MIYDI? GAZZE İNTİHAR MI ETTİ?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Yahya Sinvar, 7 Ekim günü saldırı emrini vermeden önce nasıl düşünüyordu?
Tarihin akışını değiştiren 7 Ekim operasyonuna tanık olduğum ilk anlardan itibaren şunu merak ettim: Yahya Sinvar’ın aklından neler geçiyordu? Bu hamlenin Gazze ve halkına cehennemin kapılarını açacağını bilen bir adam ne düşünürdü? Kontrolü mü kaybetti? İntihara mı karar verdi? Yoksa tüm Gazze mi intihar etti? Bu tamamen askeri bir hamle miydi yoksa başka, daha derin bir şey miydi?
Zamanla Sinvar’ın yaptığı şeyin, duygusal anlamda bir intihar olmadığına; Filistin’in esir anlaşmalarıyla, BM ofisleriyle veya uluslararası forumlarda dilencilik yaparak kurtarılamayacağına dair derin bir hisse dayanan birikimli bir farkındalıkla hesaplı ve stratejik bir intihar olduğuna ikna olmaya başladım. Evet, Yahya Sinvar, “krizi” yönetmeye devam etmenin, işgal gerçeğini örtük bir şekilde kabul etmek olduğunu ve “durumu” korumanın da trajedinin süresiz bir uzantısından başka bir şey olmadığını biliyordu.
O anda Sinvar tek başına bir “fert” değildi; 17 yıl boyunca kuşatma altında yaşamış, aşağılanmayı solumuş, ölümü katık etmiş ve varoluşsal bir boğulma hissiyle büyümüş kolektif bir bilincin psikolojik tecessümüydü. Sosyal psikoloji alanında Emile Durkheim ünlü kitabı İntihar’da, “Bir grubun, haysiyetsizce hayatta kalmanın... gerçek yok oluşu olduğuna dair bir hisse kapıldığı vakit yaşananların, bir tür bilinçli kolektif intihar olduğunu” izah eder. Kolektif bilinç, “anlamı” korumak uğruna bedeni feda etmeyi seçer. İşte Sinvar o anda tam da böylesi bir hali tecrübe ediyordu.
Dolayısıyla aldığı karar, gerçeklikten kopukluğun bir yansıması değil; aynı gerçekliğe bağlılığın bir tür maraza dönüşmesiydi. Gazze halkı, kolektif bilincinin “Sonuçları ne olursa olsun artık boyun eğmeyeceğiz” dediği bir noktaya ulaşmıştı. Frantz Fanon’un şu sözleriyle tarif ettiği de tam olarak buydu: “Sömürgeleştirilmiş bir halk, öldürüldüğünde, yalnızca sömürgeciden intikam almakla kalmaz, aynı zamanda kendi benliğini de yeniden kazanır.”
Sinvar kararını verdiğinde bir siyasi değildi. Yıllarca aşağılanmayı, yıkımı, çaresizliği, çocukların ölümünü, ekili alanların yakılmasını ve alçaltıcı müzakereleri yaşamış kuşatma altındaki iki milyon insanın bilincinin bir aynasıydı. Bu kolektif ruh artık umut aramıyordu. Aksine hiçliğin kendisinden, marjinallik hissinden, dünya haritasında görünmez olmaktan intikam almak istiyordu. Dolayısıyla 7 Ekim sadece silahlı bir ayaklanma değil, aynı zamanda bir varoluş çığlığıydı.
Birçok kişi hadiseye “Bu rasyonel bir karar mı?” perspektifinden baksa da asıl cevap, “Her devrimci ayağa kalkış, geleceğe yönelik özlemlerden değil, şimdiki zamana dair umutsuzluktan kaynaklanır.” diyen Alman filozof Walter Benjamin’den geliyor. Evet 7 Ekim, boyun eğişin son noktasına ulaştığı ve bir silaha dönüştüğü tarihi bir umutsuzluk patlamasıydı.
Garip bir şekilde hâlâ bazı eleştirmenler, “Sinvar, İsrail’in karşılık vereceğini bilmiyor muydu?” diye soruyor. Sanki Sinvar’ın kendilerinden daha fazlasını bildiğini anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar…
Yahya Sinvar, bu anın sadece askeri düzeyde değil, aynı zamanda dünya çapında ahlaki düzeyde de büyük bir “ifşaya” kapı açmasına karar vermişti. Evet, İsrail, devasa bir propaganda makinesi tarafından korunan ve her zaman mükemmel bir kurban gibi görünen bir varlık. İşte Sinvar, onu maskeleri düşene kadar öldürmeye zorlamak istiyordu.
Sinvar, askeri zafer kazanmak için değil, İsrail’i ahlaki yıkıma sürüklemek için karşı koymayı seçti. Ve şu anda olan da budur. İsrail Gazze’yi yenmedi; Gazze’de boğuluyor. İmajı yerle bir oldu. Artık vahşi Doğu’da bir “demokratik vaha” değil; sömürgeciliğin, etnik temizliğin ve soykırımın sembolü. Ne var ki sebep sadece ölü sayısı değil. Sebep, Filistinlilerin korkuya, toplu tutuklamalara ve ölümü beklemeye karşı isyan ettikleri için öldürülüyor olmaları.
Buradaki ironi belki de dünyanın özgür halklarının bunu anlamış olmasıdır. Dünyanın özgür halkları, yaşananların söylemsiz bir devrim ve maskesiz bir cüret olduğunu anladılar. Batı üniversitelerindeki öğrenciler, gösterilerdeki insanlar, makale yazan aydınlar -herkes- Siyonist varlığın ahlaki meşruiyetini elinden almaya başladı. 7 Ekim patlaması olmasaydı bu gerçekleşemezdi. Zira Pierre Bourdieu’nün deyimiyle “şiddetli sembolik eylem”, coğrafyayı yeniden düzenlemeden önce anlamları yeniden düzenler.
İsrail, silahlarla savaşı kazandı; ancak meşruiyet savaşını kaybediyor ve bu onun için daha tehlikeli. Çünkü ahlaki yenilgi her zaman siyasi yenilgiden önce gelir. Aynı şey Amerika’nın Vietnam’da, Fransa’nın Cezayir’de ve apartheid rejiminin Güney Afrika’da başına geldi. Hepsi silahla kazandı; fakat ahlaki açıdan ifşa olduklarında çöktüler. İşi bu noktaya ulaştıranlar ise Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi “yarın hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilseler bile hayır demeyi seçenler”dir.
Şu hâlde Sinvar intiharı mı seçti? Hayır, sadece 75 yıllık bir yalanın kalbine ilk kurşunu sıktı! Bedeni şimdi yok etmese de ruhu yok etmeye başlayan bir kurşundu bu. Gazze intihar mı etti? Hayır! Gazze bugün her zamankinden daha fazla mevcut. Gazze artık insanlığın bilincinde ve Gazze artık tanıkların diyarı, çığlıkların diyarı, reddetmenin diyarı olmuş durumdadır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 23 Ekim 2025 21:51
Yorumlar (0)
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor
Barış Mukabilinde Teslim Olmak
Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor
Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor
Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor
Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi
Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!
Filistin Açısından Sonraki Gün
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?
Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri
Hizbullah Kandırıldı Mı?
İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor
İran Zamanı Lehine Kullanıyor
İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor
Trump ve Filistin'in Kanı
Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?
ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı
Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor
Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır
Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?
Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek
İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?
Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah
Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti
Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk
Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı
Bir İnsan Olarak İbrahim Akil
Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı
Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1
İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?
Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı
İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı
Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine
Yemen Neden Caydırılamıyor?