Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor
ÇEVİRİ ANALİZ, 22 Ekim 2025 21:51Ali Haydar tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “AKSA TUFANI, “İSRAİL’İN GÜCÜ KADER DEĞİLDİR” DİYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Aksa Tufanı Harekâtı, çatışmanın zaman çizelgesinde yalnızca geçici bir savaş olmadı; aksine Filistin davasının siyasi ve sembolik varlığının seyrini değiştiren ve İsrail, Filistin, bölge ve dünya arenalarında yankılar bırakan dinamikleri harekete geçiren bir hadise oldu. Filistin Davası’nı bölgesel ve uluslararası kaygıların dışına itmek ve “oldu bitti” mantığı içinde tutmak için onlarca yıldır süren sistematik çabaların ardından 7 Ekim operasyonu, Siyonist projenin irade ve planlamayı birleştiren özgür bir nefes karşısında zayıf bir kabuktan başka bir şey olmadığını gösterdi. Böylece Filistin, yönetilebilir bir mesele olmaktan çıkıp büyük başkentlerin kararlarını etkileyen bir çekim ve çatışma eksenine dönüştü.
Aksa Tufan’ı öncesinde işgalci düşman kurumları için güven verici bir unsur gibi görünen “Filistinlilerin birlikte yaşanabilecek bir sorun haline geldiği” düşüncesi yaşanan büyük olay karşısında çöktü. Meseleyi salt bir “rahatsızlık kaynağı” veya “günlük olarak yönetilmesi gereken bir sorun” olarak gören önceki yaklaşımlar, Aksa Tufanı sonrası aşamada artık geçerliliğini yitirdi. Aksa Tufanı, sahadaki denklemleri değiştirmenin illa ki geleneksel askeri yapıları gerektirmediğini ve davaya duyulan inancın ve bu inanca dayalı gayretin, en köklü istihbarat teşkilatlarının ve orduların beklentilerini aşan sonuçlar elde etmek için yeterli olabileceğini kanıtladı.
Nitekim bu sonuç sadece operasyonel olarak değil, sembolik ve politik olarak da kendini gösterdi. Aksa Tufanı, uzun zamandır sarsılmaz bir gerçeklik diye pazarlanan “güvenli sığınak” varsayımının kırılganlığını ortaya koydu ve emniyet ve istikrarın tek garantisi olarak teknolojik üstünlüğe güvenmenin sınırlılığını herkese izhar etti. Buradaki sembolik yenilgi yalnızca maddi kayıplarla değil, aynı zamanda -düşmanın sırtını yasladığı meşruiyet söyleminin etkinliğinin bir kısmını kaybetmesiyle- halkın ve uluslararası kamuoyunun, İsrail’e ait anlatıyı yeniden değerlendirme becerisiyle de ölçülmektedir.
Aksa Tufanı’nın en büyük yankıları, erken uyarı ve izleme sistemlerinin başarısızlığının artık yalnızca içerdeki bir teknik tartışma konusu değil, İsrail siyasi arenasında bir meşruiyet ve risk yönetimi meselesi haline geldiği istihbarat ve güvenlik alanlarında görüldü. Güvenlik kurumlarına olan kamu güveninin aşınması ve askeri ve istihbarat liderlerinin etkinliğine dair artan sorular, bu kurumları çalışma yöntemlerinde, stratejik düşüncelerinde ve korumakla yükümlü oldukları toplumla ilişkilerinde köklü değerlendirmeler yapmaya zorladı.
Sorun yalnızca güvenlik teşkilatlarıyla sınırlı kalmadı; Aksa Tufanı’nın ardından gelen kaygı hali, vatandaşların devletin araçlarına olan güvenini aşındırdıktan, siyasi bölünmeyi artırdıktan ve kurumsal istikrarı tekrar tekrar sarstıktan sonra, toplum ve iç siyasetin dokusuna da yayıldı. İstikrarı, kararsız güven birikimlerine dayanan her devlet, temel sorularını yeniden şekillendirmek zorunda kalır. Siyonist örnekte ise bu sorular geleceğe ve varoluşa kadar uzanır.
Stratejik düzeyde de Aksa Tufanı sembolik caydırıcılık dengesini bozdu. İşgalci düşman, kuvvetini kalıcı bir caydırıcılığa dönüştürme kabiliyetindeki ivmesini kaybetti ve caydırıcılık artık askeri raporlar veya teknik engellerle dayatılabilecek bir korku rezervi olmaktan çıktı. Bu duruma bağlı olarak Siyonist varlık içindeki karar vericiler, dış ve savunma politikalarının maliyetlerini ve risklerini yeni ölçüler çerçevesinde gözden geçirmek zorunda kaldı.
Ne var ki mevzubahis dönüşümler, Gazze’nin coğrafi ve lojistik bağlamı düşünülmeden anlaşılamaz. Zira her taraftan kuşatılmış; yoğun istihbarat, hava ve deniz gözetimine tabi; dar ve kalabalık nüfuslu bir yer olan Gazze Şeridi, karmaşık sosyal ağı ve operasyonel esnekliğiyle bölgesel bir süper güç olarak sınıflandırılan bir yapıyı şaşırtıp temellerini sarsabilmiştir.
Bu durum, mekânsal büyüklük ve dayanma gücü arasındaki ilişki ile metodolojik ve insani faktörlerin maddi kabiliyetlerdeki eksiklikleri nasıl telafi edebileceği konusunda temel bir soruyu gündeme getirmektedir.
Aksa Tufanı’nın meydana getirdiği şok, uluslararası destek kanallarına özellikle de ABD’ye ulaşırken; İsrail’in saldırganlığı ile verdiği karşılık, deruni bir varoluşsal hassasiyeti yansıtmıştır. Zira askeri tepkilerin mutlaka sonuca dair net bir güveni değil, saldırganlığın öncesinde gelen bir tehdit duygusunu yansıttığı da olur.
Evet çatışma, ekonomik ve pratik açıdan düşmanın kaynakları üzerinde baskı oluşturmuş ve uzun vadeli manevra alanını daraltmıştır. Maddi imkânların tükenmesi ve savaşa dair maliyetler ile süregelen toplumsal baskı, genişleme ve devamlılık politikalarının ne ölçüde dayanabileceğini etkileyen faktörler haline gelmiştir. Bu gerçekler, her türlü stratejik tartışmayı, “devletin” kendini yenileme kabiliyetini siyasi ve mali dayanıklılık sınırlarıyla dengeleme çabasına dönüştürmektedir.
Sonuç olarak Aksa Tufanı bize gücü anlama konusunda çarpıcı bir ders sunmaktadır. Fiziksel güç tek başına bir garanti değildir; güç, hedefleri meşruiyet ve toplumsal temellere bağlayan ahlaki bir projeye ihtiyaç duymaktadır. İsrail’e verilen mesaj açıktır: Teknik üstünlük, özgürlük hususunda kararlı bir halkın iradesini alt etmek için yeterli değildir. Ayrıca İsrail’in sivillere karşı işlediği vahşi katliamlar, Aksa Tufanı’nın, işgalci varlığın temellerini sarsan ve mevcudiyetinin kırılganlığını ortaya koyan bir hadise olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. İsrail’in gelişmiş ve yıkıcı silahlara sahip olması da bu hakikate halel getirmemektedir. Nitekim Siyonist varlığın, doğrudan Amerikan müdahalesi de dahil olmak üzere her türlü destekle ihata edilmesi gerekmiştir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 22 Ekim 2025 21:51
Yorumlar (0)
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor
Barış Mukabilinde Teslim Olmak
Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?
Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor
Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor
Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi
Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!
Filistin Açısından Sonraki Gün
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?
Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri
Hizbullah Kandırıldı Mı?
İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor
İran Zamanı Lehine Kullanıyor
İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor
Trump ve Filistin'in Kanı
Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?
ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı
Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor
Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır
Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?
Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek
İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?
Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah
Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti
Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk
Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı
Bir İnsan Olarak İbrahim Akil
Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı
Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1
İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?
Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı
İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı
Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine
Yemen Neden Caydırılamıyor?