Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1
ÇEVİRİ ANALİZ, 16 Eylul 2025 23:14alkhanadeq.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “ULİ’L-BE’S MUHAREBESİ’NDEKİ ZAFERİN TARİHİ (1)” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
2000’den 2024’e kadar, Lübnan İslami Direnişi Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışma bir an bile durmadı. Sadece mücadele farklı şekillerde tezahür etti: topyekûn savaş, karşılıklı caydırma, savaşlar arası çatışmalar, doğal gaz mücadelesi ve devam eden yıpratma savaşı. Her aşamada, Lübnan İslami Direnişi Hizbullah, direnme ve hatta mücadele araçlarını geliştirme yeteneğini kanıtlarken; İsrail, iradesini dayatma konusundaki yetersizliğini gösterdi.
2000 Yılında işgal altındaki güney Lübnan topraklarının özgürlüğe kavuşturulmasının ardından geçici Siyonist varlık, 1985’ten bu yana işgalle mücadelede ilk zaferini elde eden direnişe karşı kapsamlı bir misilleme yapabilmek adına hazırlıklara başladı. İsrail liderliği, 12 Temmuz 2006’daki esir alma operasyonunu, misilleme planının uygulanmasını hızlandırmak için kullandı ve planı, bölge için “Yeni Orta Doğu” olarak bilinen Amerikan projesi kapsamındaki raporların da daha sonra ortaya koyduğu üzere, aynı yılın Ekim ayında planlanan orijinal tarihinden öne çekti.
Ne var ki savaşın sonucu İsrail’in hesaplarının tamamen tersi bir sonuç verdi; işgalci varlık hedeflerinden hiçbirine ulaşamadı. Esirlerin serbest bırakılması hedefi bile, İsrail’in istediği gibi çatışmayla değil, Hizbullah’ın istediği gibi dolaylı müzakerelerle savaşın sona ermesinden yaklaşık iki yıl sonra gerçekleşti. İsrail, savaşta sırasında -çoğu karada yaşanan çatışmalarda olmak üzere- 121 askerini kaybetti. Bombardıman, yenilmez olduğunu iddia eden bir ordunun 33 gün süren aleni küçük düşürülüşünün ardından, 11 Ağustos 2006’da ateşkes çağrısı yapan 1701 sayılı BM Kararı’nın yayınlanmasıyla sona erdi.
O dönemde, işgalci varlığın askeri ve güvenlik elitleri, Hizbullah’ı işgal altındaki toprakları çevreleyen en tutarlı ve karmaşık stratejik tehdit olarak sınıflandırıyordu. Bu değerlendirme, İsrail’in, Hizbullah’ın denge bozucu askeri yetenekler geliştirmesi konusundaki artan uyarılarıyla daha da güçlendi. Bu bakış açısına uygun olarak İsrail, askeri performanstaki boşlukları gidermeyi amaçlayan Winograd Raporu’na dayanarak, “savaşlar arası çatışma” olarak bilinen yöntemle, Hizbullah’a ait söz konusu yeteneklerin birikmesini engellemeye çalıştı ve direnişi tamamen sona erdirecek büyük bir savaşa hazırlık yapmaya başladı.
Savaş Sonrası Dönem: Restorasyon ve Caydırma
Hizbullah, Ağustos 2006 sonrasında birbirine paralel iki işle meşgul oldu: içerde yeniden imar ve askeri gücünü yeniden inşa.
Askeri alanda; çatışmadan dersler çıkarmak, füze sistemleri geliştirmek ve savunma ağını genişletmek üzerine çalışıldı.
Buna mukabil İsrail, 1973’ten bu yana gerçekleştirdiği en büyük askeri-politik incelemesini yaptı. Soruşturma komisyonları, içerideki güven krizi ve dünyaya yenilmez olarak sunulan ordunun herhangi bir stratejik hedefe ulaşamadığına dair artan farkındalık… Evet, o zamandan itibaren Tel Aviv, işgal altındaki kuzey Filistin’in Hizbullah füzelerinin rehinesi haline geldiği ve gelecekteki herhangi bir maceranın iç cepheyi cehennemin tam ortasına yerleştireceği gerçeğiyle yaşamak zorunda kaldı.
Bu bağlamda, Lübnan’a yönelik saldırgan niyetler, 2008’den 2023’e kadar, resmi siyasi söylemdeki tehditlerle başlayan bir medya programına dönüştürüldü. Söz konusu tehditler özetle şöyleydi: Orantısız güç kullanma tehdidi (10 kez), Lübnan Devleti ve kurumlarını hedef alma tehdidi (12 kez), Lübnan’ı Taş Devri’ne döndürme tehdidi (5 kez), önleyici sürpriz saldırı tehdidi (4 kez) ve Lübnan Devleti’ni Hizbullah’ın büyüyen gücünden sorumlu tutma tehdidi (7 kez). Tehditler, 2006’dan bu yana gerçekleştirilen 8’den fazla resmi askeri tatbikata ek olarak yapıldı. Tüm bunlar, Lübnan ile savaşa hazırlık kapsamında iç cephenin hazırlandığına işaret ediyordu.
Güvenlik ve askeri düzeyde, geçici Siyonist oluşum, savaşlar arası çatışmanın silahlanma ve ulaştırma operasyonlarını hedef alma temelinde 2008’de şehit İmad Muğniye ve 2013’te de şehit Hasan el-Lakkis de dahil olmak üzere önemli Hizbullah liderlerini hedef alan bir dizi suikast gerçekleştirdi. Mevzubahis operasyonlar, Hizbullah’ın saha komuta yapısını vurma ve niteliksel birikimini tüketme girişiminde önemli kilometre taşları olarak kabul edildi. Ancak yaşananlar, bu politikanın hedeflerine tam olarak ulaşmadığını gösterdi; zira hassas füzeler ulaştı, geliştirme fabrikaları kuruldu ve askeri altyapı güçlendirildi.
Ayrıca işgalci varlık, sonradan “Çağrı Cihazı Operasyonu” olarak bilinecek operasyon için 2018’den itibaren hazırlıklara başladı. Direnişin iletişim sistemini felç etmek amacıyla bu operasyonda aralarında 15 binden fazla telsiz ve 5 bin çağrı cihazının da bulunduğu binlerce cihaza patlayıcılar yerleştirildi.
2011-2017 Suriye Savaşı ve İsrail ile Yaşanan Çatışmanın Dönüşümü
Suriye’deki savaşın patlak vermesi bir dönüm noktasıydı. İşgalci Siyonist varlık, Hizbullah’ın Suriye’deki savunma savaşına katılmasının kendisini yoracağına, güçlerini tüketeceğine ve iç cephesini zayıflatacağına inanıyordu. Fakat tam tersi bir netice geldi. Hizbullah’ın, Suriye’de muazzam fedakarlıklar yaptığı doğruydu; ama buna mukabil şehir içi çatışmalardan insansız hava araçlarının kullanımına, düzenli ordularla koordinasyondan Batı ve Körfez ülkeleri tarafından desteklenen silahlı gruplarla mücadeleye kadar önceden sahip olmadığı niteliksel tecrübeler kazandı.
2010’ların sonuna doğru ise Hizbullah’ın, İsrail’in çizdiği “kırmızı çizgileri” aştığı net bir biçimde ortaya çıktı. Artık sadece konvansiyonel füzelerden değil; havaalanlarından askeri üslere, elektrik santrallerinden limanlara kadar İsrail’in stratejik derinliğini tehdit eden entegre bir hassas füze sisteminden bahsediliyordu.
Eylül 2019’da Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın direnişin hassas füzeler edindiğini duyurması, yeni bir aşamaya girildiğinin ilanıydı. Denklem, artık sadece “caydırıcılık” ile sınırlı değildi; “korku dengesi” seviyesine geçilmişti. Şimdi İsrail, büyük çaplı bir askeri operasyona girişmeden önce bin kere düşünmek zorundaydı.
Ardından Eylül 2019’da Avivim operasyonu geldi. Bu operasyonda Hizbullah, Suriye’deki savaşçılarının hedef alınmasına işgal altındaki topraklar içinde hassas bir operasyonla karşılık verdi. Böylece kana kan, Lübnan dışında Hizbullah savaşçılarına yönelik saldırılara ise işgal altındaki Filistin’de karşılık verileceğine dair denklik ilkesi ortaya kondu.
Deniz Sınırının Belirlenmesi ve Doğal Gaz Savaşı
Askeri olmayan mücadelenin en önemli noktalarından biri de Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırının belirlenmesiydi. Hizbullah bu bağlamda belirleyici bir rol oynadı; insansız hava araçları ve saha mesajları aracılığıyla yeni bir denklem dayattı: Ya Lübnan’ın haklarını koruyan şartlarda bir sınır çizilecek ya da açık bir çatışmaya girilecekti.
Mevzu, Ekim 2022’de bir sınır anlaşması imzalanmasıyla son buldu; direnişin baskısı olmadan tabii ki böyle bir şey mümkün olmayacaktı. Evet İsrail, Hizbullah’ın Akdeniz’deki gaz projelerini engelleme yeteneğini fiilen kabul etmek zorunda kaldı. Her ne kadar mesele, ABD tarafından “bir çözüm” olarak pazarlansa da Lübnan için önemli bir siyasi ve ekonomik zafer anlamına geliyordu.
2023-2024: Gazze’den Güney Lübnan’a
7 Ekim 2023’teki “Aksa Tufanı” Harekâtı tarihte yeni bir sayfa açtı. Filistinlilerin bu büyük sürprizi, denklemleri altüst etti ve bölgeyi benzeri görülmemiş bir aşamaya sürükledi. Hizbullah savaşa tam anlamıyla dahil olmasa da Lübnan-Filistin sınırında bir yıpratma cephesi açtı. Karşılıklı füze atışları, İsrail mevzilerinin hedef alınması ve insansız hava araçlarının devreye girmesi, İsrail ordusu üzerinde muazzam bir baskı oluşturdu ve işgalci varlık, kuvvetlerinin çoğunu çeşitli cephelerde konuşlandırmak durumda kaldı.
İsrail için karşılaştığı zorluk oldukça katmerliydi: Gazze’de eşi benzeri görülmemiş bir çatışma, kuzeyde bir yıpratma savaşı, Batı Şeria cephesiyle ilgili endişeler ve İran’ın doğrudan müdahale olasılığı. Hizbullah içinse meydan, uzun soluklu bir çatışmayı yönetme yeteneğini ve kuzey cephesinin, herhangi bir büyük savaşta İsrail için bir tehdit haline geldiğini kanıtlama fırsatıydı.
Hizbullah, Aksa Tufanı’nın ardından bir destek cephesi açmaya karar verdiğinde, başlangıçta angajman kurallarına bağlı kalarak operasyonlarını işgal altındaki Lübnan toprakları; Şeba Çiftlikleri ve Kefar Şuba Tepeleri ile sınırladı ve işgal altındaki Filistin topraklarına yönelmedi. Ancak İsrail, ilk andan itibaren işgal altındaki bölgelerin dışına atış yaparak karşılık verdi ve operasyonlarını kademeli olarak güney Lübnan’a doğru genişleterek saha komutanlarını öldürdü ve saldırıları Sayda ile Beyrut şehirlerine ulaştı. Bu bağlamda İsrail, 7 Ekim’de yaşananların tekrarlanmasından korkarak sınıra bitişik kuzey yerleşimlerini boşalttı ve daha sonra da bu tahliyeyi savaşını meşrulaştırmak için temel bir bahane olarak kullandı.
Eylül 2024: Yeni Dengeler ve Açık Çatışma
Eylül 2024’e gelindiğinde ise tablo daha da netleşmişti: İsrail, iç ve dış krizlerle boğuşuyor, Gazze Savaşı sorununu çözemiyor ve kendisini her geçen gün daha da tüketen kuzey cephesiyle mücadele etmek zorunda kalıyordu. Hizbullah ise Gazze’ye verdiği destek ve savaşın genişlemesi halinde büyük bir çatışmaya girişebileceği vasatta bir denge kurarak, Lübnan sınırlarının ötesine uzanan bölgesel bir güç imajını pekiştiriyordu.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 16 Eylul 2025 23:14
Yorumlar (0)
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor
Barış Mukabilinde Teslim Olmak
Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?
Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor
Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor
Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor
Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi
Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!
Filistin Açısından Sonraki Gün
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?
Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri
Hizbullah Kandırıldı Mı?
İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor
İran Zamanı Lehine Kullanıyor
İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor
Trump ve Filistin'in Kanı
Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?
ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı
Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor
Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır
Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?
Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek
İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?
Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah
Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti
Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk
Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı
Bir İnsan Olarak İbrahim Akil
Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı
Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2
İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?
Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı
İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı
Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine
Yemen Neden Caydırılamıyor?