Yeni Ortadoğu Nerede Duruyor?

ÇEVİRİ ANALİZ, 27 Ağustos 2025 23:14

Zeyneb Akîl tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “ÇATIŞMANIN ÜSTÜNDE BİR MÜHENDİSLİK OLARAK “YENİ ORTA DOĞU” NEREDE DURUYOR?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.

Yeni Ortadoğu Nerede Duruyor?

Batılı liderler bir dünya haritasına baktıklarında, merkezinde Atlantik Okyanusu’nu görmeye alışkındırlar. Ne var ki Çin’in Batı ekonomisine attığı bir tokat, dünyanın merkezinin birkaç on yıl içinde artık Atlantik olmayacağını anlamalarını sağladı.

Bunun nedeni, dünya nüfusunun yarısının Pasifik Okyanusu çevresindeki Doğu Asya’da yaşaması ve Pasifik Okyanusu’nu çevreleyen tüm ülkelerin küresel ekonomiyi kontrol etmek, küresel ekonomik statüye yükselmek veya hegemonya kurmak için bir güç mücadelesi içinde olmasıdır.

Bu haritada Orta Doğu’yu, “dünyanın başlıca ekonomilerine güç veren petrol ve gaz rezervleri, İpek Yolu üzerindeki Çin’den Avrupa ve Afrika’ya uzanan ülkelerde eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaşan çatışma ve Batı Asya’yı yalnızca karada değil, jeostratejik akışlar için de önemli bir arena haline getiren deniz yolları, enerji hatları ve dijital kablolar üzerindeki mücadele göz önüne alınca” çatışmanın merkezinde göreceğiz.

ABD şimdiye kadar, küresel düzenin patlama yapmayacağı bir tavanın altında gerilimi korumak için “nalına da mıhına da vur” politikasını benimsedi. Yeni Orta Doğu projesi olarak adlandırılan projenin bir parçası olarak, Batı Asya’da bazen yavaş ve kesin bir şekilde, bazen de acele ve dürtüyle düşük yoğunluklu bir savaş yürüttü.

Bu noktada projenin, üzerinde uzlaşılan tek bir belge olmadığını, daha ziyade çeşitli biçimlerde değişen ve dönüşen bir söylem ve girişim paketi olduğunu belirtmekte fayda var: Rice’ın 2006 konuşması, Temmuz Savaşı, Büyük Ortadoğu, İbrahim Anlaşmaları, Hint Okyanusu Ekonomik Koridoru (IMEC), Körfez ülkeleriyle güvenlik anlaşmaları, Washington liderliğindeki bölgesel savunma entegrasyonu, vb.

Aşağıdaki makale, ABD ve İsrail’in “potansiyel” stratejik vizyonunun dağınık unsurlarını, birbirine bağlayan kapsamlı bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır. Makale, Aksa Tufanı ve 2024-2025 savaşlarını izleyen koşullar altında -özellikle de Doğu’daki doğrudan çatışma boşluğu göz önüne alındığında- bu hegemonya projesini ABD ve İsrail’in nasıl ilerletebileceğini veya yeniden şekillendirebileceğini açıklamaktadır.

Nitekim Çin ve Rusya, açık bir ekonomi olarak kalması durumunda Yeni Orta Doğu projesini yapısal çıkarlarına bir tehdit olarak görmüyor gibi duruyor. Aksine bu proje, ABD’ye güvenlik açısından yük getirebilir ve Çin ve Rusya’ya para, teknoloji ve enerji yoluyla nüfuz kurma olanağı da sağlayabilir.

İşlevsel Okul

ABD’nin 2001’deki Afganistan işgalinin, ardından 2003’teki Irak işgalinin ve Temmuz 2006 savaşında Hizbullah’ın İsrail’in güvenliğine yönelik birincil tehdit olarak ortadan kaldırılamamasının ardından; “zorla rejim değişikliği” sloganından, çatışmaların kökten çözülmesine ve kapsamlı bir siyasi anlaşmaya ihtiyaç duyulmadan aşılmasına olanak tanıyan güvenlik-ekonomi-dijital bağlantılı ağların yönetimi sloganına doğru bir geçiş gözlemlenebilir. Kalkınma sektörlerinin (demiryolları, su, elektrik vb.) bu şekilde normalleştirilmesi, çatışmayı aşan ve siyasi gerilimin üzerinde işleyen yapılar meydana getirir.

Bu bağlamda Dünya Bankası ve UNDP çalışmalarında; Ürdün, BAE ve işgalci devlet arasındaki “Elektrik Karşılığı Su” projesi (2021-2022) gibi, altyapı diplomasisinin yaygın olduğunu belirtmekte fayda var. Proje kapsamında İsrail için elektrik üretmek üzere Ürdün’de bir güneş enerjisi santrali inşa edilecek ve karşılığında Birleşik Arap Emirlikleri yatırımıyla Ürdün’e tuzdan arındırılmış su göndermek için tuzdan arındırma tesislerinin genişletilmesi sağlanacaktır. Bu proje, ABD tarafından desteklenmiş ve Filistin meselesi gibi önemli siyasi konularda herhangi bir değişiklik yapılmadan veya en azından kutsal mekanlarının Ürdün himayesi altında olduğu varsayılan Doğu Kudüs’ün statüsü dikkate alınmadan uygulanmıştır.

Bu konu, yeni barış anlaşmaları imzalama ihtiyacını ortadan kaldıran teknik bir çözüm olarak pazarlanmaktadır. Gerçek şu ki, iki taraf işlevsel olarak birbirine dayandığında, siyasi veya askeri tırmanış olasılığı azalır, diğer tartışmalı konulara değinilmez ve dolayısıyla da mevzubahis sorunların çözülmesine gerek kalmaz.

Bloomberg’in 2022’de ele aldığı bir diğer proje ise Ürdün ve İsrail üzerinden Suudi Arabistan Yenilenebilir Enerji İhracat Planları’dır. Söz konusu proje, Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail-Avrupa üzerinden bölgesel bir elektrik bağlantı projesidir.

Proje, “Doğu Arabistan’ı Avrupa Şebekesine Bağlamak” veya “Yeşil Enerji Koridoru” başlığı altında sunuluyor. Teknik koordinasyon ise yukarıda adı geçen ülkelerden şirketler aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Evet, Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki resmi diplomasinin üstünde olan bu koordinasyon, siyasi bir anlaşmaya gerek kalmadan gelecekteki normalleşmenin önünü açan “enerji ve güvenlik entegrasyonu” olarak pazarlanıyor. Sonuç, işgalci devletin enerji kaynağı olarak Suudi Arabistan’a, Suudi Arabistan’ın da Avrupa’ya açılan kapı olarak İsrail’e bağımlı olması.

Ayrıca, Direniş Ekseni’nin karşı koyması nedeniyle engellenmeye devam eden Hindistan IMEC Koridoru; mal, enerji, para ve veri hareketinin etki meydana getirebileceği veya yansıtabileceği bir “tedarik zinciri coğrafyası” oluşturabilir. Bu akışların geçtiği kilit noktalara (rıhtımlara, kablolara, veri merkezlerine, enerji santrallerine, limanlara ve diğer altyapılara) kim sahipse, nüfuz sahibi o olacaktır. Mevcut dünya düzeninde temel bir kural vardır: “Ticaret barış getirir.”

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Aracılığıyla Hava Savunma Sistemlerinin Entegrasyonu

İsrail’in 2021 yılında ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na entegre olmasının ardından komutanlık, Körfez radar ve hava savunma sistemlerini İsrail ile entegre etme çabalarını yoğunlaştırdı. Erken uyarı sistemlerinin entegrasyonu ve İran İHA’larının engellenmesi konusunda gizli toplantılar (2022-2023) yapıldığına dair kamuoyuna yansıyan haberler ortaya çıktı. Örneğin, BAE’deki ez-Zafra Hava Üssü bir iletişim ağı üzerinden Katar’daki ABD Hava Komutanlığı’na bağlı olup, Suudi Arabistan ve Bahreyn’deki güdüm ve iletişim sistemleriyle doğrudan etkileşim halindedir.

Bu sistemler İsrail şirketleri tarafından yönetilmekte, koordine edilmekte ve güncellenmektedir. Bu koordinasyon, kamuoyuna duyurulanın fevkinde Arap ve Yahudi pilotlar arasında ortak eğitim tatbikatlarının ve IMX deniz tatbikatlarının ötesine geçmektedir.

CENTCOM, 2025 Durum Beyanı’nda, Amerikan çıkarlarını korumak ve İran ile müttefiklerini caydırmak için Körfez’den doğuya kadar ortak güçlerin entegre bir savunma sistemi içinde birleştirilmesine öncelik verdi. Durum 10 Haziran 2025’te duyuruldu ve kısa bir süre sonra 13 Haziran’da İsrail, İran’a savaş ilan etti. ABD ise daha sonra, İsrail’i ve son misillemede Katar’daki ABD’nin el-Udeyd Hava Üssü’nü hedef alan İran füzelerini engellemek için Körfez ülkeleri ve Arap sistemleriyle entegre bir savunma sistemi kapsamında olaya dahil oldu.

Batı ile ittifak halindeki Körfez rejimleri, daha geniş bir bölgesel çatışmaya kıyasla savaşı etkin bir şekilde düşük profilli tutmaya çalışmasalardı; mevzubahis iş birliği, neredeyse kendileri ile İran arasında bölgesel bir savaşı tetikleyecekti. Bu bağlamda İran’ın Arap komşularının, pratikte güvenlik maliyetinden kaçınmak için ağdan çekilemedikleri sonucuna da varılabilir.

Son tahlilde durum, Katar’ın, topraklarındaki Amerikalılara yönelik İran tepkisini absorbe etmesiyle sonuçlandı. Başka bir deyişle Arapların, bu güvenlik ittifakları ve ortaklıklarının, düşman diye tanımladıkları İran’a karşı silahlanma çabasının bir parçası olduğu iddiasına rağmen Körfez ülkeleri, caydırmak için silahlandıkları düşmana, yani İran’a yönelik bir saldırıdan çekilemedikleri için İran misillemesini gönüllü olarak kabul etmek zorunda kaldılar.

Likidite ile Boyun Eğdirme

BRICS+ gibi alternatif ittifakların genişlemesine ve ABD ekonomik krizi ile Trump’ın doları zayıflatma planına rağmen; küresel rezervler ve büyük borçlanma operasyonları, büyük ölçüde dolar fiyatlandırmasına ve Batı piyasalarına bağımlı olmaya devam ediyor. Bu sürekli bağımlılık, Washington’ın eski hegemonya kolu olan doları; borç araçları, kredi derecelendirmeleri ve ikincil ve azami yaptırımlar aracılığıyla boyun eğdirme mekanizması dahilinde tutuyor.

IMF’nin Suudi Arabistan ve Mısır hakkındaki 2025 raporları, “likidite için reform” sloganı altında, “bölgesel ve Batılı sermayeyi çeken açık piyasalar ve özelleştirmeler için” borç düzenlemelerinin ve Washington’un yapısal reform olarak adlandırdığı şeyin kullanıldığını gösteriyor.

Gerçekte reform dedikleri şey, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve yatırım fonları gibi finans kuruluşları tarafından dikte edilen bir ekonomik yeniden yapılandırmadan başka bir şey değildir. Bu kuruluşlar, kamu sektörlerini özelleştirmeyi, enerji ve gıda fiyatlarını serbestleştirmeyi ve yatırım yasalarını bağışçı ülkenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden yazmayı amaçlamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, bu ülkelere yatırımları hayata geçirmeleri (Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030” yatırımları vb.) veya açıkları azaltıp çöküşü önlemeleri (Mısır, Lübnan vd.) için finansal likidite sağlıyor. Karşılığında ise Washington’a kamu sektörünü yeniden yapılandırma ve devlet kurumlarında daha fazla nüfuz sahibi olma yetkisinin yanı sıra mali ve parasal politikalar üzerinde bir dereceye kadar egemenlik hakkı tanınıyor.

Orta Doğu örneğinde, ülkelere İsrail ile entegrasyona hizmet eden yatırım ortamları meydana getirdikleri ölçüde likidite imkânı da sağlanıyor. Ekonomik sektör bu temelde yeniden inşa edildiğinde işgalci devletle iş yapmak, iş dünyasının “normal” yapısının bir parçası haline geliyor. İbrahim Anlaşmaları olarak adlandırılan anlaşmaların geleceğine dair son analizler, krizlere rağmen ivmeyi korumak için pratik projelerin (enerji, teknoloji, ticaret vb.) gerekliliğini vurguluyor.

Direnci Ortadan Kaldırmak

ABD’nin Yeni Orta Doğu’yu açıkça ilan etmesinin, İsrail’in 2006 yılında İkinci Lübnan Savaşı’nı ilan etmesiyle gerçekleştiği söylenebilir. Ne ironiktir ki, savaş Hizbullah’ı ortadan kaldıramayınca Hizbullah, düşman İsrail’e karşı zaferini ilan etti ve geniş bir halk desteği kazandı.

ABD, “Arap Baharı” sırasında “çatışmanın üstünde bir mühendislik” kurmak adına Arap rejimlerini devirmekle meşgulken Hizbullah’ın gücü, özellikle aşırılıkçı grupların Suriye rejimini devirme planını engellemedeki kilit rolünün ardından, giderek artıyordu ve onu kilit bir bölgesel aktör haline getiriyordu.

Halk Seferberlik Güçleri (Haşd Şabi) ise IŞİD’e karşı koymak için Irak askeri güçleriyle birleşmeden önce Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’nın deneyimlerinden yola çıkarak oluşturulmuştu.

Yemen’deki Ensarullah da yapısal ve askeri oluşumunda aynı tecrübelerden yararlandı. Lübnan İslami Direnişi Hizbullah’ın Genel Sekreteri şehit Hasan Nasrullah, Aksa Tufanı gerçekleşene kadar İsraillilere karşı bir caydırıcılık denklemi kurabildi ve Direniş Ekseni’nin “alan birliği” ilkesinin pratik bir uygulaması olarak ilk kez destek cepheleri açtı. Bu operasyon, yeni Orta Doğu’yu ve onun kalbi İsrail’i varoluşsal bir tehditle karşı karşıya bıraktı.

O dönemde İsrail’in niyeti ve Aksa Tufanı’nın en düşük seviyedeki hedefi Hamas’ı ortadan kaldırmak olan bir savaş için önleyici bir saldırı olup olmadığı göz önüne alındığında -tam olarak ne olduğunu anlamak için yeterli bilgi bulunmamakla birlikte- birçok kişinin fark etmediği şey, Aksa Tufanı’ndan önce -ilk gününden itibaren- açıkça bir savaş hükümeti olan aşırı sağcı bir hükümetin kurulmuş olmasıdır.

Bu hükumetin Yeni Orta Doğu vizyonundaki temel rolü, yerleşim yerlerini genişletmek, iki devletli çözüm söylemine son vermek ve direniş güçlerinin yükselişini sınırlamaktı. Sonuç: İsrail, tüm Amerikan ve (kısmi) Arap desteğine rağmen direniş güçlerini tamamen devirmeyi başaramadı. Eksen askeri ve siyasi olarak hasar gördü; ancak tamamen ortadan kaldırılamadı ve Amerika Birleşik Devletleri’ne direnişten arınmış bir ortam sağlanamadı.

Suriye’nin çöküşü, direnişin coğrafyasını değiştirdi. Eksen, Hizbullah ve İran adına Suriye’nin stratejik derinliğini kaybetti; ama güvenlik ve ticaret açılarından baskı uygulayabilecek bir deniz cephesi kazandı. Ensarullah hareketi, Hizbullah dışında hiçbir direniş hareketinin başaramadığı şekilde İsrail’in derinliğini hedef alan bir direniş cephesi olarak ön plana çıktı.

Hizbullah ise ateşkes ilan edilmeden önceki son saatlere kadar hassas İsrail bölgelerine ulaşma kapasitesini korudu ve hâlâ yeterli askeri, insani ve lojistik kapasiteye sahip.

İsrail daha sonra İran’a savaş açarak bir baş kesme stratejisiyle Direniş Ekseni’ni sona erdirmeye çalıştı ve bu girişim, İsrail’in savaşı durdurma talebiyle sonuçlandı. İran’ın nükleer projesi zayıfladı; fakat sona ermedi. İsrail, İslam Devrimi’ yıkamadı ve Tahran nüfuzunu korumaya devam etti.

Yaklaşık üç yıl süren bombalama ve kapsamlı bir ablukanın ardından Gazze’deki direniş ortadan kaldırılamadı ve İsrail hâlâ “tam bir zafer” elde edemiyor. Associated Press’in analizine göre en olası senaryo “bitmeyen bir savaş.” 

Dolayısıyla, bu direniş hareketlerinin/devletlerinin her biri yeni Orta Doğu projesinin önünde bir engel olmaya devam ediyor veya engelleme kapasitesine sahip olmasa da en azından projenin maliyetini artırma gücüne sahip. Bu arada Washington, kendisine engel oluşturan kaynakları kontrol altına alma ve Aksa Tufanı’ndan önce yaptığı gibi koşulların elverdiği yerlerde koridor projelerini ilerletme yaklaşımının, direniş güçleriyle bitmek bilmeyen savaşların bataklığına saplanmaktan daha iyi olduğunu net bir biçimde biliyor.

Yeni Orta Doğu’nun Mevcut Senaryosu

Yukarıdakilere dayanarak Körfez’in güvenlik ve ekonomi alanındaki kademeli entegrasyonunu gözlemleyebiliriz. Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ile iş birliği ve yatırım projelerini gizlemiyor ve İsrail ile benim “işlevsel normalleşme” dediğim şeye ilişkin artık kendisini ilgilendirmeyen eleştirileri görmezden geliyor.

Birleşik Arap Emirlikleri, siyaset ve ekonomi literatüründe, Körfez sermayesini İsrail teknolojisine ve Doğu ve Batı pazarlarına bağlayan bir “finansal lojistik düğüm” rolünü üstlenirken; Ürdün arenasında, Ürdün ve İsrail arasında sürdürülebilir iş birliği için bir kaldıraç olarak su sorununu vurgulayan siyasi çalışmalar bulunmakta ve Ürdün’deki su kıtlığı ve mülteci kaynaklı baskı ile birlikte su ihtiyacı giderek artmakta.

Mısır’da ise Gazze’den gelmesi öngörülen Filistinli mültecileri Kahire’nin kabul etmesi için azami yaptırımlar gibi Amerikan ve Körfez baskıları uygulanmakta ve ayrıca Mısır ordusunun altyapı ve ekonomik hayata yaptığı yatırımların geri çekilmesi talep edilmekte.

Suriye’de ABD projeleri önündeki engel fiilen yıkıldı ve coğrafi alan Körfez, Türkiye ve İsrail arasındaki enerji koridorları ve diğer güzergahlar için açıldı. Bu durum, zayıf hükümetin ticari projeler için yeni bir istikrarsızlık faktörü teşkil etmesine rağmen böyle. Bu arada Şara’nın hükümeti, yeni projeye uyma niyetini resmen açıkladı.

Lübnan’da ise Amerikalılar, bazen yeniden yapılanmayı silah teslimine bağlayarak, bazen de Lübnan’ı aşırılıkçı gruplara teslim etmekle tehdit ederek Hizbullah’ın silah bırakması için Lübnan devletine azami baskı uyguluyor. Dahası Washington, elçisi aracılığıyla, İsrail’in Lübnan’a herhangi bir koşulda yeni bir saldırı düzenlemesi durumunda, engelleyeceğine dair herhangi bir garanti de vermiyor.

Ne var ki şimdiye kadar -tehditlere rağmen- baskının, iç güvenlik kaosu kisvesi altında uygulandığı görülüyor. Washington, Hizbullah’ın kalan gücü hakkında pek bir şey bilmiyor gibi görünse de kapsamlı bir Lübnan-İsrail-Körfez güvenlik şemsiyesinin oluşumunu engelleyecek yeterli stratejik silaha sahip olduğunu biliyor.

Ayrıca Yemen, eski Suriye rejimine kıyasla Amerikan hegemonyasına karşı daha sağlam ve dirençli duruyor. Batı ittifaklarına ve ABD-İngiliz saldırılarına rağmen Yemenliler, “Gazze kuşatmasını sona erdirmek için deniz ablukasının dördüncü aşamasını sürdürüyor” ve tekrarlanan saldırılar, Gazze’ye yönelik savaşı durdurup durdurmasına bakılmaksızın, Kızıldeniz’den geçen nakliyenin %90’ını aksatıyor. Babu’l-Mendeb ve Kızıldeniz’in bir kısmının kontrolü, Hint Okyanusu Koridoru ve Blue Raman kablo projelerinin gecikmesine neden olan güçlü bir deniz engeli meydana getiriyor.

Tabloyu Tamamlama Bağlamında

Direniş hareketlerinin zayıflamasıyla Yeni Orta Doğu projesi, eskisinden daha hızlı yol alıyor gibi görünebilir; fakat bu hız, Amerikalıların Çin devi karşısında hegemonyalarını sağlamlaştırmak için ihtiyaç duydukları seviyede değil. Krizlere rağmen su, enerji ve ticaret alanlarında işlevsel normalleşme ilerliyor; ancak yapısal dönüşüm, Çin ile rekabet hızından daha yavaş ve Hint Okyanusu Koridoru ve Suriye’deki enerji koridorları projelerinden beklendiği gibi kapsamlı, hızlı geri dönüşlü ve daha az maliyetli bir siyasi barış anlamına gelmiyor.

Askeri gerilimin tehlikeli bir biçimde tırmanışı sırasında Çin ve hatta Rusya, bölgedeki Amerikan hegemonyasına karşı koyacak tarafları desteklemekle ilgileniyor gibi durmadı. Evet, bunun nedeni doğu bloğunun, yaşananları kendisi için bir tehdit olarak görmediği kapsamlı bir vizyona sahip olmasıydı.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

ÇEVİRİ ANALİZ, 27 Ağustos 2025 23:14

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor

İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor

Barış Mukabilinde Teslim Olmak

Barış Mukabilinde Teslim Olmak

Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?

Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?

Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor

Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor

Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor

Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor

Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor

Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor

Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi

Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi

Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!

Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!

Filistin Açısından Sonraki Gün

Filistin Açısından Sonraki Gün

İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?

İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?

Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri

Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri

Hizbullah Kandırıldı Mı?

Hizbullah Kandırıldı Mı?

İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor

İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor

İran Zamanı Lehine Kullanıyor

İran Zamanı Lehine Kullanıyor

İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor

İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor

Trump ve Filistin'in Kanı

Trump ve Filistin'in Kanı

Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir

Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir

Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?

Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?

ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı

ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı

Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor

Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor

Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır

Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır

Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?

Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?

Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek

Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek

İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?

İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?

Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah

Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah

Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti

Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti

Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk

Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk

Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı

Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı

Bir İnsan Olarak İbrahim Akil

Bir İnsan Olarak İbrahim Akil

Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası

Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası

Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı

Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı

Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı

Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1

Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1

İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?

İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?

Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı

Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı

İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı

İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı

Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine

Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine

Yemen Neden Caydırılamıyor?

Yemen Neden Caydırılamıyor?