İsrail'in Suriye Projesi Hakkında Ne Biliyorsunuz?
ÇEVİRİ ANALİZ, 25 Ağustos 2025 23:14Gazi Dahman tarafından aljazeera.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “MOSSAD VE ‘YİNON PLANI’: İSRAİL’İN SURİYE PROJESİ HAKKINDA NE BİLİYORUZ?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
İsrail, Suriye’yi küçük devletçiklere bölmeyi hedefleyen açık ve ilan edilmiş projesini hayata geçirmek amacıyla, Suriye'nin güneyini mezhepsel bir savaşla ateşe vermeye çalışıyor. Bu yolla, Suriye'nin toprak bütünlüğü, istikrarı ve hem bölgesel hem de uluslararası sistemlere yeniden entegre edilmesi konusunda oluşmuş ortak bölgesel ve küresel mutabakatı boşa çıkarmayı hedefliyor.
Bu küresel yönelim, İsrail’in güvenlik hesaplarına ağır bir darbe vurdu ve çevresini kalıcı olarak dönüştürmeye dayalı jeopolitik projesi açısından ciddi bir gerileme anlamına geldi. Zira İsrail’in bu projeyi gerçekleştirmesine olanak tanıyan elverişli koşullar her zaman mevcut olmayabilir. Dahası, Suriye'nin bu zorlukların üstesinden gelme ve içsel zaaflarını onarma ihtimali, İsrail’in Suriye’yi parçalama yönündeki tarihî fırsatı kaçırmış olmaktan ötürü pişmanlık duymasına yol açacaktır.
Dürzi Duvarı: Teoriden Uygulamaya
Suriye’yi parçalamak, uzun zamandır İsrail’in stratejik hedeflerinden biri olmuştur. Bu hedefin ardında yatan sebeplerden bazıları, Suriye’nin çok dinli ve çok etnisiteli toplumsal yapısıyla ilgilidir; bazıları ise Suriye’nin jeostratejik konumuyla doğrudan bağlantılıdır. Zira Suriye, Arap dünyasının kalbinde yer almakta; hayati öneme sahip ulaşım yollarını, ticaret güzergâhlarını ve bölgesel ittifakları kontrol etmektedir. Bu özellikleriyle Suriye, Ortadoğu üzerinde nüfuz kurmak ve bölgeyi yeniden şekillendirmek isteyen güçler için önemli bir platform niteliği taşımaktadır.
İsrail’in Suriye’yi parçalama stratejisi, sızdırılan bazı gizli belgelere göre, aslında 1950’li yıllara kadar uzanıyor. Ancak bu strateji, en net haliyle 1982 yılında İsrailli diplomat Oded Yinon tarafından ortaya konan ve “Yinon Planı” olarak bilinen vizyonda somutlaştı. Bu plana göre, Suriye etnik ve dini azınlıkların yaşadığı bölgelere ayrılarak, mezhep ve etnik temeller üzerine kurulu küçük devletçiklere bölünmeliydi. Amaç, bu yeni yapıları İsrail'in koruması altına giren, ona bağlı müttefikler ve vekiller haline getirmekti.
Açıkça görülüyor ki, bu düşünce tarzı artık İsrail’in Suriye politikasının temel bir unsuru haline gelmiştir. Aynı şekilde, Suriye’yi parçalama stratejisini uygulama konusunda taktiksel bir dağınıklık sergileyen İsrail’in, bugün kaynaklarıyla daha uyumlu politikalar geliştirme yoluna gittiği de ortadadır. Güney Suriye’nin tamamını askeri olarak işgal etmenin, özellikle bölgesel ve uluslararası düzeyde bu politikalara karşı oluşan tepki göz önüne alındığında, İsrail’i ciddi biçimde yıpratma ihtimali bulunmaktadır.
İsrailli stratejistler ve siyasetçiler daha önce, güneyi doğuya bağlayan ve Suriye coğrafyasındaki Kürt ve Dürzi oluşumlarını destekleyip kalıcı kılmayı hedefleyen "Davud Koridoru"nun kurulmasına dair imalarda bulunmuşlardı. Ardından, Suriye’nin askeri altyapısının tahrip edilmesi ve merkez ile çevre arasındaki krizlerin derinleşmesiyle birlikte, İsrail hedeflerini bir adım öteye taşıdı. Artık araçların hazır ve olgunlaştığını gören İsrail, iki ayrı Dürzi ve Kürt devleti kurma amacını açıkça benimsemeye başladı.
Ancak, yeni Suriye'nin bölgesel ve uluslararası düzeyde sürpriz bir şekilde kucaklanması ve Türkiye ile Arap dünyası arasında şekillenen bölgesel ittifakın, İsrail planlarına karşı açık bir tırmanışa varacak denli güç kazanması, İsrail’i "Davud Koridoru", Kürt ve Dürzi devletçikleri projelerinden taktiksel ve geçici olarak geri adım atmaya zorladı. Bunun yerine, Güney Suriye’de bir "Dürzi duvarı" inşa etme planı devreye sokuldu. Bu duvar, ilerleyen aşamalarda belirtilen hedefleri gerçekleştirecek şekilde geliştirilmeye açık bir ilk adım olarak görülüyor.
"Dürzi Duvarı" fikri, Katna bölgesine bağlı Cebel-i Şeyh köylerindeki Dürzilerden silahlı gruplar oluşturulması, bu grupların en modern silahlarla donatılması ve yönetimlerinin İsrail ordusunda görev yapmış, işgal altındaki topraklardan gelen Dürzilere verilmesi esasına dayanıyor. Ayrıca, bu grupların faaliyetlerini koordine edecek bir harekât merkezinin işgal altındaki topraklarda kurulması da planlanıyor.
Daha sonraki bir aşamada, bu gruplar genişletilip sayıları artırıldıktan sonra, Süveyda vilayetinden ve hatta Golan Dürzilerinden yeni üyeler katılarak İsrail ordusunun yapıları içinde yer almaya başlayacaklar. Güney Suriye’de, Kuneytra’dan Yermuk Vadisi’ne uzanan sınır şeridini tutan alaylarda görev alacaklar ve böylece bu bölgelerin halklarının İsrail ordusuna yönelik herhangi bir tehdidini engelleyen bir set oluşturacaklar.
Elbette, bu düzenlemeler sınır şeridindeki bölgelerden nüfus boşaltma ve demografik yer değiştirme operasyonlarının planlarına dahil edilecek. Bu süreç, şu ana kadar sınırlı da olsa başlamış durumda; ancak çatışmaya mezhepsel faktörlerin müdahil olmasıyla birlikte artması muhtemel görünüyor. Bu, yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sürülen bedevilerin deneyimiyle başlayan Süveyda’daki süreçle birlikte tamamlanacak gibi.
Dürzi Duvarı, hayal ürünü bir söz değildir. Bu konudan ilk bahseden lider, Şam’ı ziyaret eden ve oradaki yöneticilerle görüşen Velid Canbolat oldu. İsrail’in, “Dürzi Duvarı”nı inşa etme planlarına karşı onları uyarmıştı. Bu uyarılar, boş yere söylenmiş sözler değil; bilgisi ve kaynakları olan birinin yaptığı ciddi bir ikazdı. Dahası, İsrail’in bu gelişmeye hazırlık olarak attığı adımlar gözden kaçmayacak kadar açıktır.
İsrail, Suriye’de devam eden dinamiklerin üzerine bahis oynuyor. İnancı şu ki; mezhebi ve etnik dinamikler yeni bir gerçeklik yaratacak ve bu gerçeklik İsrail’i şiddetli ve maliyetli müdahalelerden kurtaracak. Zira bu tür müdahaleler, beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla, artık bu gerçeklere uygun düzenlemeler yapılması gerekiyor. Bunların en önemlilerinden biri altyapının hazırlanmasıdır. Bu süreçte gerekenler şöyle sıralanabilir:
Öncelikle, Suriye’nin çeşitli bölgelerinde özerklik talebinin olgunlaştırılması gerekmektedir. Aynı zamanda, rejim hükümetinin önüne tuzaklar kurulmaktadır. Çünkü bu hükümet, çeşitliliği yönetme ve krizlerle başa çıkma konusunda zorluklar yaşamaktadır. Herhangi bir hata, özerklik talebini meşru kılacak haklı bir sebep olarak gösterilecektir.
Bu bağlamda, yerel yönetimleri savunan konferanslar yoğunlaştırılmakta, merkezi yönetim yanlılarını ve Suriye’nin birliğini destekleyenleri zor durumda bırakacak medya baskısı artırılmaktadır.
İkinci olarak, Suriye’deki Dürzî azınlığı ele alırken yeni bir yaklaşım geliştirilmiştir. Bu yaklaşım, Suriye Golanı’ndaki Dürzîlere İsrail’in tarım projelerinde istihdam fırsatları açmayı amaçlamaktadır. Böylece, duygusal olarak İsrail’e bağlanmaları sağlanacak ve Suriye’nin birliğini savunan ulusal güçlerin aleyhine, İsrail ile ilişkiler kurmayı teşvik eden akımlar güçlendirilecektir.
Bu bağlamda, Golan’daki Dürzîlerin vatandaşlık işlemleri de yürütülmektedir. Çünkü özellikle Süveyda olaylarının ardından, önemli bir kesim artık Suriye vatandaşlığından vazgeçmeye hazır görünmektedir. Buna ek olarak, Cebelu’ş-Şeyh ve Süveyda vilayetindeki Dürzî köylerine gıda ve tıbbi yardım sağlanmakta, hatta yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamak bahanesiyle kurumsal yapılar oluşturulmaktadır.
Üçüncüsü: Kuneytra ve Dera’daki sınır şeridi sakinlerine yönelik baskılar artıyor. Onların topraklarını ekmelerine ve hayvanlarını otlatmalarına engel olunuyor; zira bu bölgelerin halkı için temel geçim kaynakları bunlar. Bunun yanı sıra, sürekli tutuklamalar, ev baskınları ve özel hayatı hiçe sayan arama ve operasyonlarla şiddetli bir politika izleniyor. Bu uygulamalar, halkı bölgelerini terk etmeye ve Dera ya da Şam’a göç etmeye zorlayan, yavaş fakat kararlı bir yerinden etme ve eritme sürecinin parçası olarak yaşanıyor.
Dördüncüsü: İsrail, Güney Suriye’de askeri bir altyapı inşa ediyor. Bu kapsamda stratejik noktalara yerleşiyor, silahsızlandırılmış bölgeler dayatıyor ve Şam ile güney çevresinde istihbarat kontrolü ve stratejik gözetim kuruyor.
Tüm bunlar, Suriye'nin büyük bir bölümünün güvenlik gerçekliğini, bölgeye dair stratejik vizyonuna uygun şekilde yeniden şekillendirmeyi ve düzenlemeyi amaçlayan uzun vadeli stratejik bir konumlanma süreci çerçevesinde gerçekleşiyor.
İsrail’in ünlü gazetesi Yedioth Ahronoth, İsrail ordusundaki yeni doktrin hakkında askeri yetkililere dayandırdığı haberinde, bu doktrinin şimdi Suriye’de kararlı bir şekilde uygulandığını ve üç güvenlik halkasından oluştuğunu aktarıyor.
Bizim ilgilendiğimiz ise, içinde “büyük askeri yığınakların yer aldığı ve iki ülke arasında derin bir ayrımı sağlamak üzere yapay bir vadiyle bölünmenin derinleştirildiği” birinci halkası. Bu tanımın pratik karşılığı, üzerinde konuştuğumuz yapay duvar gibi görünüyor.
Dürzi duvarı, "Davud Koridoru" ve ayrılıkçı yapıların oluşturulmasına yönelik hazırlıklar; İsrail’in Suriye’yi parçalaması için ilan edilmiş stratejisinin somut araçlarıdır. Görünen o ki, uzun yıllar boyunca İsrail istihbaratının (Mossad) dosyalarında beklemiş bu proje, artık masaya yatırılmakta ve sahada uygulanmasını sağlayacak operasyonel araçlarla desteklenmektedir.
Bu durum, Şam’daki yönetimin bir karşı strateji geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Bu stratejinin içeriği mutlaka askeri olmak zorunda değildir; çünkü güç dengeleri büyük ölçüde eşitsizdir. Ancak, iç politikaların yeniden şekillendirilmesi yoluyla, iktidarın aldığı ve özellikle Ulusal Diyalog Konferansı ile Anayasal Bildiri gibi, aslında kötü hazırlanmış sahne oyunlarından ibaret olan uygulamalardan geri adım atması gerekmektedir.
Bugün, diyalog alanını genişletmek ve mevcut Suriye gerçeklerini gözeten, daha geniş bir Suriyeli yelpazenin katılımını garanti eden anayasal bir bildiri üzerinde uzlaşmak gerekiyor.
Bugün, her bileşenden ulusal güçlere, Suriye’nin birliğini savunabilmeleri için destek olmak şarttır; çünkü ayrılıkçı seslerin karşısında durmak ve İsrail’in parçalama sürecinin Suriyeli duvarları delip geçmesini engellemek zorundayız.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 25 Ağustos 2025 23:14
Yorumlar (0)
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor
Barış Mukabilinde Teslim Olmak
Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?
Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor
Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor
Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor
Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi
Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!
Filistin Açısından Sonraki Gün
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?
Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri
Hizbullah Kandırıldı Mı?
İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor
İran Zamanı Lehine Kullanıyor
İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor
Trump ve Filistin'in Kanı
Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?
ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı
Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor
Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır
Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?
Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek
İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?
Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah
Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti
Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk
Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı
Bir İnsan Olarak İbrahim Akil
Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı
Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1
İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?
Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı
İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı
Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine