Asıl Hedefleri Meclisi Tamamen Ele Geçirmek
ÇEVİRİ ANALİZ, 12 Ağustos 2025 23:13İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “SİLAH ÇATIŞMASI MECLİS’İN KONTROLÜNÜ ELE GEÇİRMEK İÇİN” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Gayet net ve son derece kesin olan, milletvekili Muhammed Raad’ın, direnişin silahını teslim etmesinin söz konusu bile olmadığını ifade etmesiydi. Ayrıca, düşmanların durumu daha iyi kavrayabilmesi için şu ifadeyi de ekledi: Direnişin aklını şekillendiren seçenek Kerbela’dır. Burada Kerbela’dan söz edilmesi, pek çok kişinin düşündüğünün aksine ölümü arzulamak anlamına gelmiyor; aksine, direnişten vazgeçmeyenlerin, onu korumak için gerekirse şehit olmayı göze alacak şekilde hareket edeceğini anlatıyor.
Bu tavrın önemi, içinde bilinçten yoksun hatta belki de vatanseverlikten mahrum bir kesimin bulunduğu yönetim erki ortamında daha da artıyor. Ahlaki değerlendirmeleri bir kenara bırakarak—ki bunlar da elbette önemli—olaya menfaat, kapasite ve hedef açısından bakmak gerekiyor.
Direnişin silahı meselesiyle ismi anılmaktan sevinç duyanlar, 17 Mayıs’ın teslimiyetçi seçeneğine yapışmış olanların akıbetinden daha iyi bir duruma sahip olamayacaklar.
Ve eğer biri, bugün Lübnan’ın, 40 ya da hatta 60 yıl öncesindeki Lübnan ile aynı olduğunu sanıyorsa, o kişi insanların gerçeklerini ve ekonomik durumlarını, günlük hayatlarını bilmiyor demektir. Doğru olan şudur ki, aramızda sadece kendileri güvende yaşamak isteyen liderler var; geçmişte kimlerin öldüğünü asla umursamamış olanlar ve kalan insanların hapishanelerde ya da sokaklarda açlık ve baskı altında ölmesine, ya da dünyanın dört bir yanına savrulmasına kayıtsız kalanlar var.
Dışarıdan baktığımızda, sadece Amerika, Avrupa ve İsrail’den bahsetmiyoruz; aynı zamanda Suudi Arabistan ve Arap müttefiklerinden de söz ediyoruz. Karar verici –ki bu bir felakettir–, bunu uygulamak için hepsine dayanacağını düşündü. Bu da yerel cephede sesini en yüksek şekilde yükselten grubun, İsrail’in amansız bir savaşı başlatacağına dair bahis oynadığı anlamına gelir; hedefleri direnişi yok etmek, böylece zafer işareti ya da direniş bayrağı kaldırılmasına izin vermemektir.
Onlar bilir ki, İsrail ve Amerika bunu yapmaktan çekinmez, fakat zamanı uygun gördüklerinde bunu seçeceklerdir. Dolayısıyla bu müdahaleyi bekleyen Lübnanlılar, ancak hakikat anı geldiğinde temizlenmesi gereken hainlerdir.
Avrupa’yı bekleyenler ise, onun kendi topraklarında ne yapabildiğini, Ukrayna savaşına karşı nasıl davrandığını düşünmeli; çünkü bu eski kıta, o cepheyi Rusya ile varoluşsal mücadelesinde arka bahçesi olarak görmektedir.
Suudi Arabistan’a güvenenler ise, onun çaresiz ve güçsüz olduğunu anlar. En fazla yapabildiği, kendisi adına savaşacak paralı askerler tutmaktır. Yemen’e karşı sürdürdüğü savaşta da tam olarak bunu yaptı; Afrika’dan on binlerce savaşçı, Kuzey ve Güney Amerika’dan ise suç örgütleri getirdi.
Ayrıca, Suriye ve çevre ülkelerde yayılan “çağımızın barbarları” olarak nitelendirilen grupların savaşı için finansman sağlamaya hazır olduğunu iddia etmekten çekinmiyor.
Elbette Riyad, bu insanların akıbetini umursamıyor, hatta savaş başarısız olursa ne olacağını da umursamıyor. Lübnan’a verdiği desteği kesmekle tehdit etmesi ise, birilerinin çıkıp halka Suudi Arabistan’ın Lübnan’a hiçbir şey vermediğini açıklamasını zorunlu kılıyor.
Lübnanlıları projelerinde çalıştırma fikri bile aslında sadece bir alışveriş, bir hizmet değiş tokuşundan ibaret. Riyad’daki yönetici ise bugün vefanın ne demek olduğunu bilmiyor; ne kendi ailesine ne de krallığının sadık adamlarına karşı. Lübnan’da bunun açık bir örneği var: Bugün her resmi kurumda, her siyasi yapıda ve şehrin her köşesinde aranan, kaçak durumdaki Saad Hariri ve yoldaşları.
Aramızda, Lübnan ordusu, İç Güvenlik Kuvvetleri ve diğer güvenlik birimlerinin, kendilerinden istenildiğinde silahsızlandırma kararını güç kullanarak uygulayıp uygulamayacağına dair sorular soranlar var. Özellikle siyasi karar makamının, ordunun böyle bir adımı atmaya hazır olduğu inancında olması; Washington’un orduyu yalnız bırakmayacağını söyleyen Amerikalı destekçileri; ve Riyad’ın, Lübnan’da Hariri’nin son adamlarını tasfiye ettikten sonra, Enformasyon Şubesi ve İç Güvenlik Kuvvetleri’ni kontrol edebileceği hayaline kapılması bu durumu karmaşıklaştırıyor.
Ancak, askeri kurumların başındaki ve tüm güvenlik ile askeri birimlerdeki karar vericiler arasında, direniş ve halkıyla karşı karşıya gelmenin kolay olmadığını bilenler var. Hatta “Doğu Cephesi”nden insan gücü desteği sağlanacağı ya da ‘İsrail’den ateş desteği verileceği söylense bile, bu kurumların profesyonel karar alıcıları, meselenin sadece silah ve cephaneyle ilgili olmadığını; öncelikle askerlerin inancı ve kararlılığıyla ilgili olduğunu çok iyi biliyorlar. Ülkeyi çılgınların içine çekebileceği iç savaşı tahmin etmek için de büyük bir bilgelik gerekmez.
Şahsen hâlâ düşünüyorum ki, Nevaf Selam hükümetinin aldığı bu kararın arkasında duran ve onay verenler, başka bir paralel gündem doğrultusunda hareket ediyorlar. Bu, dış güçlerin Hizbullah’a karşı yeni bir savaş planlamadığı anlamına gelmiyor; ancak, asıl niyetin devletin tüm kurumlarını tamamen ele geçirmek olduğu da ortada.
Bu kişiler, şimdiden cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamlarına ulaşmayı başardılar. Şimdi ise önlerinde yeni ve merkezi bir hedef var: İç siyasetin zeminini hazırlamak. Bu zemin, bir dizi kanun ve tedbirle desteklenerek, yaklaşan milletvekili seçimleri için sağlam bir mücadele ortamı oluşturmayı amaçlıyorlar.
Açıkça belirttikleri amaçları, sadece Şii bloğunu aşmak değil; asıl önem verdikleri, tamamının Washington, Riyad (ve onlarla birlikte İsrail) iradesine tabi olduğu, 86 milletvekili eşiğini aşan bir parlamenter blok oluşturmaktır. Böylece, tamamen yeni bir siyasi rotayı dayatmayı planlıyorlar; bu rotanın, Lübnan’ı bir kıyıdan diğerine geçirmek görevlerini kolaylaştıracağını düşünüyorlar.
Nihai varlığından vazgeçenler, kısa sürede fark edecektir ki, bugün direnişe saldıran ekibin amacı mevcut durumu korumak değil. Suudilerin en iyisi olarak düşündüğü, Tom Barrack’ın onayladığı ve İsrail’in de engellemediği şey, Lübnan’ı Suriye’ye bağlı bir eyalet haline getirmektir. Ancak bütün Suriye değil; tam tersine, taşları da insanları da bırakmayacak bir bölünme sürecine doğru giden, tekfirci bölümüyle bağlantılı bir Suriye.
Bütün bunlar ışığında, aklı başında birisi silahı teslim edip etmeyeceğimizi hâlâ sorar mı?
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 12 Ağustos 2025 23:13
Yorumlar (0)
İsrail, İran'a Karşı Sonraki Tura Hazırlanıyor
Barış Mukabilinde Teslim Olmak
Sınvar'ın Hamlesi Bir İntihar Mıydı?
Aksa Tufanı, İsrail'in Gücü Kader Değildir Diyor
Lübnan Cumhurbaşkanı İsrail'le Müzakere İstiyor
Düşman Liderliğinin Farkındalığı Değişiyor
Trump'ın Kutlaması, İsrail'in Söyleminin Teyidi
Seyyidsiz Kalan Savaş Meydanı!
Filistin Açısından Sonraki Gün
İran İle Savaşa Geri Mi Dönülüyor?
Bölgesel Çatışmada Siyonist Varlığın Öncelikleri
Hizbullah Kandırıldı Mı?
İran-İsrail Gerilimi: Alan Daralıyor
İran Zamanı Lehine Kullanıyor
İsrail ve Batı, Hizbullah'ın Toparlandığını Düşünüyor
Trump ve Filistin'in Kanı
Boyunduruk Altına Alma Planı Yeni Savaş Getirir
Trump, İran Kartıyla Bir Kumara Mı Hazırlanıyor?
ABD-İsrail'i, Direnişin Siyasi İlerleme Endişesi Sardı
Hizbullah Milletvekili'nden Nasrallah'a: Yolunuz Sürdürülüyor
Netanyahu: Hedeflerimiz İçin En Büyük Engel Hizbullah'tır
Direnişçiler, 'Büyük Haber'i Nasıl Karşıladı?
Seyyid Hasan'ın İzlerini Takip Etmek
İsrail İstihbaratının Sorusu: Hizbullah'ın Elinde Ne Kaldı?
Filistin Halkının Kalbinde Hasan Nasrallah
Direnişin Destek Cephesini Yönetmedeki Zihniyeti
Hacı Muhsin'in Sırlarına Bir Yolculuk
Fuad Şükr ve İbrahim Akil Ortaklığı
Bir İnsan Olarak İbrahim Akil
Abdülkadir: Direnişin Parlak Zekası
Hatice Şükr, Babası Fuat Şükr'ü Anlattı
Fuad Şükr: Direnişin Anlatıcısı
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 3
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 2
Uli'l-Be's Muharebesi'ndeki Zaferin Tarihi - 1
İsrail, Charlie Kirk'in Gizemli Ölümünün Neresinde?
Katar'daki Saldırıyla Netanyahu Asasını Kırdı
İran-Lübnan-Suriye'deki Gelişmeler ve İsrail'in Gelecek Planı
Direniş Fikri ve Onun Tarihi Tezahürleri Üzerine