İsrail'in Nihai Yenilgisi Ekonomik İzolasyondan Olacak
ÇEVİRİ ANALİZ, 11 Kasım 2024 12:29Janna Kadri tarafından english.almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “'İSRAİL'İN NİHAİ YENİLGİSİ NEDEN EKONOMİK İZOLASYONDAN DOLAYI OLACAK?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Yıllardır, "İsrail'in" bölgesel bir güç olarak varlığı, başta ABD ve müttefikleri olmak üzere emperyal yapılar tarafından desteklenen bir askeri-endüstriyel komplekse bağlı olmuştur. Fakat "İsrail" askeri yenilmezlik kisvesi altında gelişirken, asıl zayıf noktası ekonomik bağımlılıktır.
"İsrail'in" şiddetin normalleştirilmesi ve özerkliğin bastırılması yoluyla desteklenen sözde "güvenlik" aygıtı, şimdi içeriden bir erozyon ile karşı karşıya. Bu erozyon sadece roketlerden ya da direnişten değil, küresel yatırımların geri çekilmesi, boykot ve yaptırım güçlerinden kaynaklanıyor.
Emperyal Yapılar ve Askeri Hakimiyet Yanılsaması
"İsrail Devleti" askeri bir güçten daha fazlasıdır; küresel sermaye ve Batı'nın Ortadoğu üzerindeki hegemonik kontrolü ile iç içe geçmiş emperyal bir projedir. Bir "güvenlik" devleti olarak çerçevelenen ekonomisi, Batılı müttefikler tarafından sağlanan teknolojilere, yatırımlara ve siyasi örtüye derinden bağımlı olan küresel bir sahnede işliyor.
Fakat Batı'nın kendi krizleri derinleştikçe ve emperyal düzeni artan bir direnişle karşı karşıya kaldıkça, "İsrail'in" ekonomisini ayakta tutan mimari çözülüyor. Bu çözülme basit bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır: Askeri güç, tüm etkilerine rağmen, sağlam bir ekonomik temel olmadan sürdürülemez.
"İsrail'in" gücü içsel değil, koşulludur – yabancı sermayeye, diplomatik kalkanlara ve pazar erişimine bağlıdır. Yatırımların geri çekilmesi hareketleri, yaptırımlar ve boykotlar bu temeli aşındırıyor ve "İsrail"e geleneksel savaş yoluyla değil, küresel ekonomik devrelere katılımın reddedilmesi yoluyla meydan okuyor.
Her tasfiye kararı, her şirketin "İsrail'in" ekonomisinden çekilmesi, "İsrail'in" cilalı zırhının altındaki çatlakları açığa çıkaran emperyal bir çatlağı sembolize ediyor.
İmparatorluk Uyarıcı Hikayesi Olarak Gazze
Gazze'ye uygulanan yıkım sadece münferit bir "güvenlik" olayı değil, öncelikle İran'a ve bölgedeki diğer özerk aktörlere bir uyarı işlevi görmesi amaçlanan emperyal şiddetin açık bir gösterisidir.
Gazze'deki dehşet sadece Filistin'e yönelik bir saldırıyı değil, aynı zamanda Batı sermayesinin egemenliğine direnen herkese yönelik bir mesajı temsil ediyor: Özerkliğin bedeli dayanılmaz bir yıkımdır. Bu sürekli hedef alış, kasıtlıdır ve emperyalizme karşı meydan okumanın müzakereyle değil ezici şiddetle karşılanacağını hatırlatır.
Ancak Gazze'nin çektiği acılar aynı zamanda küresel bir bilinci de harekete geçiriyor. "Güvenlik" bahanesiyle işlenen vahşetler, Ortadoğu'nun ötesinde örgütlü direnişe yol açan öfkeye sebep oldu.
Boykotlar ve yatırımların geri çekilmesi, baskıyı sürdüren ekonomik sistemleri reddeden bu direnişin araçlarıdır. Tıpkı "İsrail'in" eylemlerinin egemenlik arayanlar için bir tehdit olarak hizmet etmesi gibi, dünyanın tasfiye hareketleri de emperyal kontrolün bir suçlaması ve onu sürdürmek için kullanılan yerleşik şiddete karşı bir geri tepme işlevi görüyor.
Ekonomik Bağımlılığın Yumuşak Karnı
"İsrail'in" ekonomisi, büyümesini sürdürmek için yabancı yatırımlara ve ihracata bağımlı olan küresel pazarlara karmaşık bir şekilde bağlıdır. "İsrail'in" sözde bağımsızlığının sembolleri olan teknoloji ve savunma sanayileri, yabancı sermayeye ve uluslararası ortaklıklara derinden bağımlıdır.
Ancak her tasfiye kampanyasıyla, her kurumsal desteğin geri çekilmesiyle bu ekonomik ağ zayıflıyor. İsrail hisse senetlerine yapılan yabancı yatırımlar son on yılın en düşük noktasına geriledi ve Samsung Next gibi teknoloji şirketleri İsrail merkezli operasyonlarını kapatarak rejimin ekonomik izolasyonunu artırdı.
Bu ekonomik değişimin gerçek sonuçları oldu: 2024'ün ikinci çeyreğinde "İsrail'in" GSYİH büyümesi yıllık bazda % 0,3'e revize edildi, bu da bu küresel değişimlerin ve Gazze'de devam eden savaşın ekonomik etkisinin keskin bir göstergesi.
Yatırımların geri çekilmesi hareketi yayıldıkça, "İsrail" ekonomisi yapısal bir kırılganlıkla karşı karşıya kalıyor. Bütçe açığı GSYİH'nın % 8,5'ine genişledi ve 2024 hedefi olan % 6,6'yı aştı ve katma değer vergisinde 2025 yılına kadar % 18'e çıkarılması önerisi de dahil olmak üzere kemer sıkma önlemlerini zorladı.
Kredi notunun düşürülmesi borçlanma maliyetlerinin yükselmesine yol açtı ve borcun GSYİH'ye oranı % 67'ye yükseldi.
Askeri harcamaları ve teknolojik ilerlemeleri destekleyecek mali altyapı olmadan, "İsrail'in" askeri üstünlüğü zayıflamaya başlıyor; Ekonomik zorlanma, yalnızca silah yoluyla sürdürülen gücün, küresel ekonomik destek temeli olmadan sürdürülemeyeceğini ortaya koymaktadır.
Stratejik Yükseliş ve Ekonomik Sonuçları
"İsrail", hakimiyetini sürdürmek için Filistin, Lübnan ve ötesindeki anti-emperyalist güçleri dağıtmaya çalışarak hedefli saldırganlığa yöneldi. Filistinli ve Lübnanlı Direniş liderlerinin sistematik olarak ortadan kaldırılması, "İsrail" ve müttefiklerinin diplomasi iddiasının bile ötesine geçtiğinin sinyallerini veriyor.
Bu tırmanma stratejisi, tüm insani maliyetleriyle birlikte, direnişi güç ve yıldırma yoluyla boyun eğdirme girişimi olarak hizmet eder. Ancak aynı zamanda "İsrail'in" çaresizliğini de gözler önüne seriyor. Bu saldırgan manevralar, küresel sivil toplumu harekete geçirerek ve yatırımların geri çekilme hareketini güçlendirerek daha fazla kınamayı körüklüyor.
"İsrail'in" doğrudan şiddet yoluyla tahakküm kurma çabalarına rağmen, İran'ın yaklaşımı stratejik kısıtlama ile işaretlendi. Acımasız yaptırımlar ve sabotajlarla karşı karşıya kalsa bile, İran sık sık diplomasi izledi ve JCPOA gibi anlaşmalar yoluyla istikrar aradı.
Fakat Batı'nın provokasyonları yoğunlaşıyor ve İran'ı itidalin pasiflik gibi görünme riski taşıdığı bir konuma itiyor. "İsrail"in İran'ın müttefiklerine yönelik saldırıları ve Gazze'ye yönelik amansız saldırısı, gerilimi tırmandırmak için bir bahane sağlayan aşırı bir tepkiyi kışkırtmaya yönelik provokasyonlardır.
Dönüşümün Yolu Olarak Ekonomik Direniş
"İsrail'in" en önemli tehdidi, nihayetinde askeri güçle değil, ekonomik dayanışmayla bağlı olan küresel toplumdan gelebilir. Yatırımların geri çekilmesi dalgası yoğunlaşıyor ve her boykot, yaptırım ve yatırımın geri çekilmesiyle "İsrail" artan ekonomik izolasyon gerçeğiyle karşı karşıya. Kontrol altına alınabilen ve hatta zafer olarak lanse edilebilen askeri çatışmaların aksine, ekonomik direniş kalıcı ve merkezi olmayan bir eylemdir - ortak değerlere ve insan haklarına bağlılığa dayanan küresel bir hareket.
Bu analiz, Gazze'nin kurtuluşu için savaşan direniş hareketlerinin hayati rolünü azaltmayı amaçlamıyor. Aksine, küresel boykot hareketinin emperyal tahakkümüne karşı çok yönlü bir cephe yaratarak çabalarını nasıl hızlandırdığını gösteriyor. Sonunda, "İsrail'in" çöküşü, bir savaşın kaybedilmesinden değil, dünyanın adalet çağrısıyla mali desteğini geri çekmesiyle ekonomisinin sürekli erozyona uğramasından kaynaklanacaktır.
"İsrail'in" ekonomisini ve askeri gücünü ayakta tutan imparatorluk, hem iç çelişkiler hem de dış direniş tarafından zayıflatılarak giderek daha kırılgan hale geliyor. Nihayetinde, "İsrail'in" yıkımı, küresel toplum boyun eğdirme üzerine kurulu bir sistemde suç ortaklığını reddederken, ekonomik altyapısının sessiz ve istikrarlı bir çöküşü olacaktır. Her boykot ve yaptırım, ekonomik geri çekilmeyi baskıya karşı bir deklarasyona dönüştürerek, bu emperyal projeyi mümkün kılmayı reddetmeyi pekiştiriyor.
"İsrail'in" ekonomisinin, yatırımların geri çekilmesi ve boykotla hızlandırılan tasfiyesi, kolektif direnişin güçlü bir sembolü olarak duracak – dayanışmanın güç üzerindeki kalıcı gücünün bir kanıtı ve gerçek gücün tahakkümde değil, adalette ve paylaşılan insanlıkta yattığını hatırlatacak.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 11 Kasım 2024 12:29
Yorumlar (0)