Hizbullah: Güney, Uzun Süreli Yıpratma Savaşında
ÇEVİRİ ANALİZ, 13 Eylul 2024 20:12Nicola Nâsif tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “HİZBULLAH: GÜNEY, UZUN SÜRELİ BİR YIPRATMA SAVAŞINA GİRDİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Güvenlik Konseyi’nde yakın zamanda oybirliğiyle yenilenmesinden öncesini ve sonrasını kapsayacak biçimde 1701 Sayılı Karar, birçok sebepten ötürü güvenilirliği, etkinliği ve geçerliliği konusunda şüphe uyandırıyor. Artık karardan beklenen tek şey, Lübnan-İsrail sınırının her iki tarafını da istikrara kavuşturmak değil; ayrıca bölge sakinlerine evlerinde kalabilecekleri konusunda güvence vermek de talep edilen bir şey.
1701 Sayılı Karar’ın son olarak 28 Ağustos’ta yenilenmesinin, kâğıt üzerinde ve uluslararası hukukta varlığını devam ettirdiğini belgelemekten başka bir manası yok. Zira 8 Ekim 2023’te Hizbullah’ın güney cephesini açmasından bu yana artık sahada bir karşılığı yok. Bir bakıma uluslararası gücün, yakın zamana kadar son yıllarda birden fazla kez görev süresinin yenilenmesine denk gelecek şekilde önümüzdeki yılın 31 Ağustos’una kadar uzanan zaman diliminde bazı hükümlerinde değişiklik yapılmasının veya başka bir alternatif karara yönelinmesinin önünde kapılar kapandı. 1701 Sayılı Karar’ın lafızlarının aynen sürdürülmesi, Gazze savaşı ağırlıklarını bırakır bırakmaz kararın değiştirilmesi için baskı yapan İsrail’in ve Hizbullah’ın da acil değişiklik hususunda uluslararası toplumla aynı görüşü paylaştığını ortaya koydu. İki taraf arasındaki ortak payda, Gazze savaşının eninde sonunda iki şeyden biriyle sonuçlanacağı gerçeğini görmeleri: çözüm ya da bir tarafın kaybı ve diğerinin kazanması. Ne var ki her birinin gerek çözüm ve gerekse kar ve zarar seçeneği açısından hesaplarının karşılığı diğerininkinin zıddına bir yere tekabül ediyor. 2006 yılında yayımlanan 1701 Sayılı Kararın sorunu, 18 yıl boyunca Lübnan-İsrail sınırlarının istikrarını garanti altına almasına olanak tanıyan mevcut modelde yatmakta. Karar artık -en azından yüzeysel olarak- Mavi Hat’ın günümüzde Şeba Çiftlikleri’ne dek uzanmasıyla oluşan yeni gerçekliklerin yansımalarını karşılayamıyor.
Güvenlik Konseyi kararlarının mevcut modeliyle alakalı soru işaretine sebebiyet veren mevzulardan bazıları ise şunlar:
Birinci mevzu,1701 Sayılı Karar’dan Hizbullah’ı kuzey Litani’den uzaklaştırmanın ötesinde bir bedel isteme noktasında görevin yenilenmesinden önce İsrail ve Amerika’nın aynı yaklaşımı sergilemesi. Nitekim Güney Lübnan’a saldırının yakın olması hususunda İsrailli siyasi ve askeri liderlerin tehditlerindeki tonun artmasının arka planında da bu var. O kadar ki kimisi Lübnan’da ikamet eden Arap ve Batılı kaynaklardan Lübnanlı yetkililerin kulağına saldırı için en geç tarih olarak Aralık ayı telaffuz edildi. İsrail ve Hizbullah, sınırın her iki tarafında da geçerli olan asgari angajman kurallarına bağlılıklarını açıklamış olsalar da saldırıların, Lübnan ve İsrail topraklarının derinliklerine doğru ilerlemesi ve iki başkentin dış mahallelerini hedef alması, mevzu bahis angajman kurallarının ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu gösterdi.
İkinci mevzu ise “güney cephesinin, yeni yılın ilk aylarına kadar olmasa da en azından yeni bir yönetimin beklendiği Amerikan seçimleri sonrasına uzanan uzun soluklu bir yıpratma savaşına girdiğine ve Gazze savaşıyla ilgili herhangi bir çözümün, Ukrayna savaşı da dahil iç içe geçmiş ve birbirinden ayrı değerlendirilemeyecek bölgesel dosyalarla bağlantılı olacağına” dair Hizbullah’ın dillendirdiği söylemle alakalı.
Üçüncü mevzu; Hizbullah’ın, 8 Ekim 2023 sonrasına ait verileri dikkate alarak 1701 Sayılı Karar’ın artık çıktığı zamandaki gibi saha gerçeklerine denk düşmediğini değerlendirmesi ile ilgili. Şu anda Lübnan İslami Direnişi Hizbullah, işgalci İsrail ile olan tüm sınır şeridi boyunca askerlerini yayıyor, kendi toprakları içinde ona hücum ediyor ve ona, kuzeyindeki yaklaşık 150.000 yerleşimcinin yerinden edilmesi anlamına gelen bir oldu bittiği dayatmayı başarıyor. Halihazırda Hizbullah’ın söylediği şey, Siyonist Yahudi devletinin tarihindeki benzeri görülmemiş gelişmenin, yani kuzeydeki nüfusun bir kısmının yerinden edilmesinin, onunla yapılan müzakerelerde hesaplanmış bir konu haline geldiği ve buna karşılık gelen koşulların dayatılmasından kaçışın olmadığı. Son durumda Hizbullah, Temmuz 2006’daki savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail’in, işgal altındaki Lübnan topraklarından çekilmesine mukabil anlaşmanın, Litani Nehri’nin kuzeyine çekilme kısmının uygulanmasını ve güneyinin silahtan temizlenmesini kabul etmek zorunda değil; artık Lübnan İslami Direnişi, şartlarını dayatacak bir müzakereci konumunda. Önde gelen yetkililerin nezdinde söylenen en basit şey ise Siyonist varlığın kuzey kısmının güvenliğinin yanı sıra kuzeyde yaşayanların güvenliğinin, müzakerede ellerini güçlü kıldığı.
Dördüncü mevzu ise yine Hizbullah’ın, 1701 Sayılı Karar’ın şu anki dondurulmuş haliyle kabul edilebilir en alt seviyeyi temsil etmesi adına Gazze savaşının durmasının ve ardından güney cephesinin söndürülmesinin bir sonraki aşamasında kararın uygulanmasına geri dönülmesi için iki ek konuyu içermesi gerektiğini söylemesi ile ilgili: 1) Seviyesi ne olursa olsun uçuşların ve hava sahası ihlallerini durdurulması 2) İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırısı yolunda Beka Vadisi’ni kullanmaması.
Beşinci mevzu, Lübnanlı yetkililerin, Lübnan ordusunun uluslararası gücün operasyon alanındaki performansına ilişkin doğrudan Amerikalılardan duydukları eleştiriler ile alakalı. Bazısı eski olan bu eleştiriler, Amerikalılar tarafından uluslararası gücün görevlerinde değişikler yapılması ve Lübnan ordusundan ayrı olarak devriye gezmesine olanak sağlanması çağrısında bulunduklarında defalarca dile getirilmişti. Eski ve güncellenmiş eleştirilerden en önemlisi, mavi bereli askerler için 1701 Sayılı Karar’ın, “özel mülkiyet” olarak adlandırdığı bölgelere baskın yapmalarının önlenmesi de dahil olmak üzere bağlayıcı kısıtlamalar getirmesi ile ilgili ki sonrasında Amerikalılar, bu özel mülklerin; dernek, depo, kurum, eğitim merkezi ya da konut gibi isimlerle Hizbullah’ın eğitim veya depo ya da hücum karargahına dönüştüğü iddiasını Lübnanlı yetkililere taşıdı. Orduya yönelik eleştiri ise güneydeki sayısının, 1701 Sayılı Karar’da öngörülenin neredeyse üçte biri kadar olması (15.000 değil de 4.500 asker olması) yönünde -ki bu da onlara göre uluslararası sınır boyunca Hizbullah’ın kontrolüne ve İsrail’in derinliklerini hedef alan füze rampalarının geçmesine karşı hoşgörü gösterilmesi manasına geliyor.
Amerika’nın yaptığı eleştiriler, ordunun da vakıf olduğu, Hizbullah’ın şu anda orada oynadığı olumlu role iltifattan başka bir şey değil. Vakıa, Hizbullah ile İsrail arasındaki şiddetli savaşın ışığında ordunun, sivil savunmaya ve Kızıl Haç’a mümkün olduğunca yakın bir rol oynamaktan başka seçeneği yok; uluslararası güç ise Hizbullah ve İsrail’in 1701 Sayılı Karar’ı karşılıklı ihlallerini belgelemekle yetiniyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 13 Eylul 2024 20:12
Yorumlar (0)