Ebu Ni'me... Savaşmak İstedi, Savaştı
ÇEVİRİ ANALİZ, 06 Temmuz 2024 07:14Hüseyin el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “EBU Nİ’ME... SAVAŞMAK İSTEDİ, SAVAŞTI” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Takvimler Haziran 1982’yi gösterirken, düşman İsrail’in tankları ve araçları Beyrut şehrinin güney girişinde göründü. Savaş uçakları ise Arap direniş başkentinin (Beyrut’un) kalbini bombalıyordu. Farklı meşrepten Lübnanlı savaşçıların yanı sıra Filistinli savaşçı grupları da Halde’de işgal tankları birliklerine kahramanca karşı koymaya çalışıyordu. Düşman, yaklaşık iki ay içinde Kudüs’ten sonra İsrail işgali tarafından kirletilen ikinci Arap başkenti olacak olan Beyrut’u kuşatma altına alıyordu.
İşgal altındaki Filistin sınırına çok yakın olan güneyde, İsrailli düşman, bölgenin kendi askerleri için güvenli olduğu konusunda mutmaindi. Çünkü kalbi ele geçirilen bir ülkenin direnmesi mümkün olmayacaktı. Fakat Haddasa kasabasından Muhammed Ni’me Nasır adlı bir genç ise farklı düşünüyordu.
Birinci kuşak direniş komutanlarından biri, Muhammed Ni’me Nasır adlı gençle ilgili o zamanki tanıklığını şöyle aktarır: “İşgalin başlamasından sonraki ilk aylarda askeri üniformasını giymiş bir halde bize geldi. ‘Savaşmak istiyorum’ diye seslendi. O zamanlar, sonradan Hizbullah olacak olan oluşum henüz mevcut değildi. Çok az silahımız ve düşmanla her şekilde savaşmanın gerekliliğine olan tam inancımızla, orada burada küçük ve az sayıda gruplar halindeydik. Ebu Ni’me ilk katılanlardan biriydi.”
Muhammed Nasır Ebu Ni’me o sırada 17 yaşındaydı. Kısa süre sonra memleketi Haddasa’ya döner; ancak bu kez bir direniş savaşçısı olarak, düşmanı kovmayı hayal ederek ve görevin zorluğunun tamamen farkında olarak... Zaten her şey bir hayalle başlamıyor mu? O dönemde esas görev, köylerden genç erkekleri direnişe katmak, işgal edilen bölgelerde silah depolamak ve düşman kuvvetleri, hareketleri ve yerleri hakkında bilgi toplamaktı. Tabii bu kolay bir görev değildi. Bu görev, ölüm, sınır dışı edilme, esaret, ailenin sınır dışı edilmesi veya aile üyelerinin tutuklanması gibi ciddi riskleri beraberinde getirmekteydi. Ebu Ni’me, daha sonra işgal altındaki şeridin köyleri olarak bilinecek yerlerde direnişte faaliyet göstermeye başlayan az sayıdaki kişiden biriydi.
İşgali takip eden ilk aylarda Ebu Ni’me ve arkadaşları kısa sürede işgal güçlerine karşı birçok operasyon gerçekleştirmeyi başardı. O zamanlar, düşman erken fark etti ki bu sefer farklı bir türden insanlar çatışmaya karar verdi ve bunu en zor ve en hassas yerlerden başlattı. 1985 yılında düşman İsrail, kısa bir süre içinde nicelik ve nitelik olarak gelişen direniş saldırılarının baskısı altında sınır şeridine doğru geri çekildi. İslami Direniş, daha organize ve düşman için daha acı verici olan farklı bir askeri eylem türüne geçti. O dönemde Ebu Ni’me, Rişaf ve et-Tiri’den Bint Cbeyl köylerine kadar keşif yapmakla görevliydi.
O yıllarda ona yoldaşlık edenlerden biri, “O dönemde keşif tüm askeri eylemlerin temeliydi ve bunun için seçkin direniş savaşçıları seçilirdi ve Ebu Ni’me de onlardan biriydi” diyor ve devam ediyor: “Ancak keşifle yetinmeyecek, keşif yapacak, planlayacak, donatacak ve operasyonlara bizzat katılacak, her zaman ön saflarda yer alacaktı.”
Birkaç yıl sonra, 1990’ların başında Ebu Ni’me, Sarbin kasabası sınırından Nebatiye’nin güneyindeki Litani Nehri köylerine kadar uzanan Bint Cbeyl eksenindeki bir mevkinin, “bugünkü terminolojiyle bir askeri eksenin” başına geçecekti. Özellikle o yıllarda yönettiği bu bölge, düşmana karşı çok sayıda nitelikli ve acı verici operasyona tanıklık etti.
Onun kuşağından bir direnişçi, 1995 yılında Beyt Yahun’da (Bint Cbeyl’e bağlı belde) bir operasyonda ona nasıl eşlik ettiğini şu ifadelerle anlatıyor: “O sırada bölgeden sorumluydu ve görevi yerine getirmek için yeterli sayıda kardeş vardı, ancak o katılmakta ısrar etti. Direniş grubu düşman askeri mevziinin karşısındaki garajlara vardı. Plan, garajı tuzaklayıp düşman kuvvetleri mevzilerinden çıkarken üzerlerinde patlatmaktı. Büyük patlayıcıları yerleştirme işini biz üstlendik, Ebu Ni’me ise gözetleme ve güvenliği sağlamayı üstlendi. Biz büyük el yapımı patlayıcıları yerleştirirken, Ebu Ni’me de düşmanı izleme ve güvenliği sağlamayla ilgileniyordu. O esnada direniş grubu bazı sorunlarla karşılaştı, bu da direnişçilerden birinin düşman mevziine çok yakın bir yerde kalmasına neden oldu. Bunun üzerine, Ebu Ni’me diğer direnişçilerin bölgeden ayrılmasını emretti ve siperin arkasında kalan ve yaklaşık 3 saat sonra doğacak olan şafaktan önce hareket edemeyen direnişçiyi bizzat korumayı üstlenmiş oldu. Cesur ve büyük fedakarlıklar gösteren biriydi. Patlayıcılar bir şekilde keşfedildi. Lahd ordusundaki en iyi patlayıcı uzmanını getirdiler; el-Mısrî olarak bilinen, Lübnan’da yaşayan ve patlayıcıları tespit etme ve sökme konusundaki becerisiyle tanınan bir Mısırlıydı. Bir grup işbirlikçi ile birlikte bölgeye varır varmaz, büyük bir patlama sesi tüm komşu köylerde duyuldu ve uzman işbirlikçi diğer 4 işbirlikçiyle birlikte olay yerinde öldü.
Aynı yıl Ebu Ni’me’nin idaresindeki “eksen” bir başka nitelikli operasyona tanıklık edecekti. “Melek” adıyla bilinen istişhad eylemcisi şehit Salah Gandur ile birlikte, Bint Cbeyl girişindeki 17. güvenlik-askeri merkezine giden yolda keşif yaptı. Birçok kez devriye gezdiler. İki şehit çok sayıda devriye gezisi yapıp Beyt Yahun ormanlığında birlikte birçok saat geçirdiler. Operasyon gününde Ebu Ni’me, Melek’in (Salah Gandur), arabasını düşman araçlarıyla birlikte havaya uçurarak onları metal ve ceset yığınına çevirdiği son ana kadar Beyt Yahun ormanında operasyonu video kaydına alıyor ve Gandur ile telsiz bağlantısı kuruyordu. Görev, Ebu Ni’me’nin videoyla birlikte hızla ormanlıktan çekilmesini gerektiriyordu. Operasyondan hemen sonra düşman tarafından alınan önlemler nedeniyle o sırada oradan çekilmenin yüksek riskine rağmen, oradan çıkmayı ve operasyonu ölümsüzleştiren video ile geri dönmeyi başardı.
Sonraki yıllarda, Lübnan’ın 2000’de özgürleşmesine kadar Ebu Ni’me, Bint Cbeyl Ekseni’nin kilit bir üyesi olarak kaldı ve başta 1999’daki Beyt Yahun ve Haddasa operasyonları olmak üzere çok sayıda operasyonun plan ve uygulanmasına imza attı. Lübnan’ın özgürlüğüne kavuşmasının ardından farklı faaliyetlere yöneldi.
Cephe ateşi dindi, fakat Ebu Ni’me’nin yüreğinde tutuşan ateş dinmedi. O zamanlar Filistin dosyası olarak bilinen dosya üzerinde çalışan ilk ekibin bir parçasıydı ve uzun yıllar boyunca işgal altındaki topraklarda direniş gruplarını desteklemek ve onlara yardımcı olmakla görevlendirildi. Daha sonra Güney Lübnan’daki askeri komutanlık olan “Cebel Amil Operasyonları “nda subay olarak görev yaptı. Temmuz 2006’daki savaşta ise Filistin’e en yakın köyler olan Kunin-Beyt Yahun-Haddasa bölgesindeydi. Haddasa’da ilerleyen düşman kuvvetleriyle yaşanan çatışmalara katıldı ve seçkin düşman kuvvetleriyle evden eve bire bir silahlı çatışmalara girdi.
Savaştan sonra, güneyden sorumlu olan Seyyid eş-Şüheda (a.s.) karargâhında operasyonlardan sorumluydu. Ta ki Suriye’de savaşın başladığı 2012 yılına kadar. İlk durağı Zebadani bölgesiydi ve oradan da Humus’a geçerek komutayı ele aldı. Humus’taki Halidiye savaşı çok çetin geçti ve militanların savunmasını kırmak için saldıran güçlerin başında bizzat kendisi yer aldı. İki yıl sonra Ebu Ni’me, küçük bir direnişçi grubuyla birlikte Şam Havaalanı’ndan Bağdat’a giden bir uçağa binecektir. IŞİD, kontrolünü hızla genişletiyordu; bu yüzden “Ebu Ni’me, Samarra’da geniş bir bölgenin denetimini üstlendi; ardından Curf es-Sahr ve Amirli’de büyük bir saldırıya katılarak örgüte karşı ilk zaferlerin öncüsü oldu.” Irak’ta yaklaşık üç ay kaldıktan sonra Suriye’ye ve ardından çatışmada yaralandığı Doğu Cephesi’ne döndü. Komutan Hasan Muhammed el-Hac’ın 2016’da şehit edilmesinin ardından Ebu Ni’me, Aziz birliğinin sorumluluğunu üstlendi. “Aziz bölgesi zor ve karmaşık coğrafyası nedeniyle en zor bölgelerden biriydi; bu nedenle inşaat, hazırlık ve ekipman açısından çalışmalar iki katına çıkarılmıştı.
“Aksa Tufanı” operasyonundan sonra, Ebu Ni’me, el-Lebbune ve Ras en-Nakura’nın ormanlık alanlarından Nahariye, Akka, Hayfa ve diğer bölgeleri izliyordu. Bu bölgelerin yerlerini, konumlarını ve mahallelerinin isimlerini ezbere biliyor ve içlerindeki düşman askerlerinin nefeslerini sayıyordu. Gazze’deki Direnişe Destek Cephesi’nin faaliyete geçirilmesi kararının ardından, işgal altındaki topraklara giren ve Arab el-Aramşe’de düşman güçleriyle çatışan Filistin İslami Cihad savaşçılarının gerçekleştirdiği ilk başarılı operasyonu yönetti. Bu, Ebu Ni’me’nin daha sonra, dün şehit edildiği güne kadar yöneteceği yüzlerce operasyonun yankı uyandıran bir açılışıydı. Güneydeki direniş kadrolarından biri, “Geçtiğimiz dokuz ay boyunca onu tanıdığımız gibiydi; cesur, sakin ve güven vericiydi” dedi ve ekledi: “Geçtiğimiz dönemde, savaştaki gelişmelere hızlı bir şekilde uyum sağladı ve her zaman operasyonları ve sonuçları geliştirmenin yollarını aradı.”
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 06 Temmuz 2024 07:14
Yorumlar (0)