Nuseyrat Katliamı: Rüzgar, Netanyahu'nun Aksine
ÇEVİRİ ANALİZ, 15 Haziran 2024 20:16Hasan Lafi tarafından almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “NUSEYRAT KATLİAMI... RÜZGÂR NETANYAHU’NUN İSTEMEDİĞİNİ GETİRDİ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
İsrail medyasının askeri muhabirleri aracılığıyla övündüğü ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ânı siyasi hesapları için fırsata çevirebilmek adına kameraların ardından dilini çıkartıp solumaya ve cumartesi gününün hürmetini çiğnemeye iten bir operasyonla İsrail “ordusu”, 4 İsrailli esiri, Filistin Direnişi’nin elinden kurtarmayı başarmış olsa da Gazze merkezinin çeşitli bölgelerinde büyük çoğunluğu çocuk ve kadın 220 Filistinlinin öldürülüp şehadet mertebesine erdiği ve 80 evin sakinleri içindeyken bombalandığı Nuseyrat Kampı katliamı, İsrail’in 7 Ekim’den sonra net bir biçimde ortaya çıkan stratejik sorunlarına, özellikle de direnişin elinde bulunan İsrailli esirler sorununa bir son veremedi.
Hazırlanma, hazır olma, uygulama ve karar verme cesareti düzeyinde Nuseyrat Kampı katliamına eşlik eden ve ona pek çok Hollywoodvâri sinematik dokunuş bahşeden İsrail medyasının devasa gayretine rağmen bu operasyona, Direniş’in elinde bulunan Gazze’deki 120 İsrailli esirin çıkmazını çözmeye yönelik stratejik düzeyde pratik ve etkili bir stratejik üslup ve yöntem olarak bakılamaz. Zira Filistinli direniş grupları adına konuşan pek çok sözcünün tekrar ettiği ve vurguladığı şey, İsrailli esirlerin serbest bırakılmasının tek ve biricik yolunun Filistin Direnişi ile yapılacak bir anlaşma olduğudur ki bu durumu İsrailli yazar, analist ve uzmanlardan oluşan geniş bir grup da Nuseyrat Kampı katliamına ilişkin ilk yorumlarında kabul etmiştir.
Nitekim Nahum Barna, operasyondan bir gün sonra Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan “Gücün Başarısı ve Sınırlılıkları” başlıklı makalesinde açıkça şöyle yazdı: “İsrailli esirlerin tamamının, hatta ordunun tahminlerine göre yarısı hayatta olan 120 kişilik çoğunluğunun askeri operasyonlarla kurtarılması mümkün değil. Dünkü operasyonun (Nuseyrat Kampı katliamının) hükümeti direnişle anlaşma yapmaktan muaf tutacağını düşünenler gerçekten hayal dünyasında yaşıyor.”
Ayrıca “İsrail”deki bazı şahsiyetler bu operasyonun, Gazze’deki İsrailli esirler dosyasına, özellikle de direnişin esirlerle gündelik ilgilenme şekli ve onları saklama yöntemlerine olumsuz yansımaları olabileceği konusunda uyarıda bulundu. İsrail “ordusu”nun eski operasyon şefi İsrael Ziv de bu minvalde konuşanlardan biriydi. Bu bağlamda İsrailli esirlerin ifadeleri, direnişçilerden gördükleri iyi muameleyi, televizyon seyrettiklerini doğruluyor. Ötesi İsrailli esir Noa Arğamani, direnişçilerin kendisini zaman zaman Filistinli bir kadın kılığında açık havaya çıkardığını vurgulayıp kendisinin ve beraberindeki esirlerin hayatına yönelik asıl tehdidin tek kaynağının Yossi Şarafi ve Etty Spersky adlı iki esirle birlikte bulunduğu evi bombalayan ve onların öldürülmesine; kendisinin de mucizevi bir şekilde ölümden kurtulmasına yol açan İsrail’in füze saldırıları olduğunu da ikrar etti. İşte tam da bu noktada Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin çıkıp Nuseyrat Kampı katliamının “düşman esirleri için büyük tehlike oluşturacağını, onların yaşam koşulları ve hayatları üzerinde olumsuz etki meydana getireceğini” açıklaması son derece doğaldı.
Burada şunu belirtmek gerekir ki hem İsrail ordu liderliğinin hem de onun ardındaki siyasi liderliğin, Nuseyrat Kampı katliamı ile alakalı kararı almaları, İsrailli esirlerin yaşamlarının kesinlikle dikkate alınmadığının ve mevzu bahis liderlerin çıkarlarının yanında bu insanların hayatlarının bir önceliğe sahip olmadığının açık bir kanıtıdır. Bir yandan generalleri tarafından başarısızlıkla suçlanan Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin, 7 Ekim’deki stratejik başarısızlığını örtbas etmek için askeri kariyerini sınırlı da olsa operasyonel bir başarıyla sonlandırmanın peşinde olduğunu ve bu noktada dört esirin kolaylıkla ölümüne yol açabilecek karmaşık bir operasyonun gerçekleştirilmesini kabul ettiğini; öte yandan içeride ve dışarıda kriz yaşayan bir başbakanın, esirler meselesini seçim hesaplarında siyasi bir kart olarak ele aldığını ve dört esirin özgürlüğe kavuşturulmasının sarhoşluğu içinde kendi dar siyasi hesapları adına rakibi Beni Gantz ile sürtüştüğünü görüyoruz. Tabii böylesi bir manzara karşısında İsrailli esirlerin aileleri “Şimdi Anlaşın” sloganı altında birleşerek sokaklara döküldü ve gösteri yaptı.
İsrail “ordusu”, sivil nüfusa yönelik korkunç bir katliamın ardından Nuseyrat Kampı’ndaki dört esiri kurtarmadaki başarısına rağmen kendisini “İsrail”in kuzey, Yemen ve Irak olmak üzere tüm cephelerde karşı karşıya olduğu stratejik sorunlardan hatta uluslararası cephede bir köşeye atılmaktan ve sapkın bir devlet olarak yalnızlaşmaktan kurtaramadı.
En önemlisi de Nuseyrat operasyonunun, “İsrail”in geleceği açısından en hararetli ve tehlikeli cephe olan İsrail’in iç anlaşmazlıklarının çözümüne olumlu bir etkisi olmadı. Sadece bir gün sonra Beni Gantz ve ortağı, eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, keskin bir bölünme dönemine girildiğini ilan edercesine olağanüstü hâl hükümetinden ayrıldıklarını ve 6 Ekim 2023’te olduğu gibi Netanyahu’yu ve onun hükümetini ellerindeki tüm imkanlarla devirmek isteyen muhalefet saflarına geri döndüklerini duyurdu. Halk düzeyinde ise dört esirin dönüşünden duyulan geniş tabanlı Siyonist sevinç, Netanyahu’nun son sekiz ay boyunca İsrail “toplumundaki” çeşitli kesimler arasında tartışmalı bir meseleye dönüştürmeye çalıştığı esirlerin kurtarılması konusundaki fikir birliğinin boyutunu gösterdi.
En önemlisi de İsrail’deki bu sevince -gerek halk nezdinde gerekse güvenlik birimleri ve askeri kadro düzeyinde- İsrailli esirlerin geri dönüşü konusunda diplomatik yollardan başka bir çözüm bulunmadığına dair tam bir kanaat eşlik etti. Hiç kuşkusuz bu durum, özellikle Haredi Yahudileri ile ilgili zorunlu askerlik yasasının artan kriziyle birlikte, Netanyahu’nun alanı git gide daralan hükümeti üzerinde büyük bir gerilim oluşturacak. Evet, böylece Nuseyrat operasyonu, Netanyahu ve hükümetinin önüne, operasyonu uygulamaya karar verirken akıllarında olmayan bir esir değişimi anlaşmasına gitme yönündeki İsrail’in iç baskısını getirmiş oldu.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 15 Haziran 2024 20:16
Yorumlar (0)