Hizbullah, İsrail'in Meron Üssünü Neden Bombaladı?
ÇEVİRİ ANALİZ, 11 Ocak 2024 20:12Hâdî Hatît tarafından almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “HİZBULLAH, İSRAİL'İN MERON ASKERİ ÜSSÜNÜ NEDEN BOMBALADI?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Lübnan'daki İslami Direniş, Hizbullah, 6 Ocak Cumartesi sabahı Meron Dağı'nın tepesinde bulunan İsrail’in Meron Askeri Üssü’nün, farklı türde 60'tan fazla füzeyle hedef alındığını duyurdu. Bir bütün olarak siyonist varlık düzeyinde stratejik bir merkez; kuzey cephesi düzeyinde hava ve istihbarat savaşı için birincil güvenlik ve askeri komuta merkezi olarak kabul edilen Meron Dağı ve askeri üssü, Aksa Tufanı sonrası yaşanan çatışmalar sırasında ilk kez hedef alınıyor.
İsrail’in Meron Askeri Üssü’nün hedef alınmasının, askeri, istihbarat ve işgalin iç cephesi bağlamında önemi nedir? Bu üssün hedef alınması ne manaya geliyor ve devam eden savaş üzerindeki karşılığı nelerdir?
Meron Askeri Üssü, Bölgedeki Elektronik Harp Merkezi
Üs, Lübnan'la olan son sınır noktasından 8 kilometre uzaklıkta, Lübnan'ın orta kesimlerindeki Ramiş, Yarun ve Marun er-Ras kasabalarının karşısında ve işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde 1948'de işgal edilen topraklardaki en yüksek dağ zirvesi olan Carmak/Meron Dağı'nın tepesinde yer alıyor.
Üs, denizden yaklaşık 1.200 metre yüksekte olup görünür ve temel tesisleri 150.000 metrekare kadar bir alana yayılıyor.
İslami Direniş’in açıklamasında, siyonist işgalin alternatif komuta merkezleri ilan etmediği, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki tek yönetim, gözetleme ve hava kontrolü merkezi olan Meron Askeri Üssü’nün bildirilen öncelikli hedefinin, hava gözetimi olduğu açıklandı. Bu noktada özellikle dikkat edilmesi gereken Meron’un, diğeri güneydeki “Mitzpe Ramon” olmak üzere işgal altındaki Filistin'in tamamındaki iki temel üsten biri olduğu.
6 Ocak’ta yayınlanan direnişin açıklamasına göre Meron Askeri Üssü; Suriye, Lübnan, Türkiye, Kıbrıs ve Akdeniz'in doğu havzasının kuzeyine yönelik tüm hava operasyonlarının organize edilmesi, koordine edilmesi ve yönetilmesiyle ilgileniyor. Bu üs aynı zamanda belirtilen doğrultulardaki elektronik parazit operasyonları için de önemli bir merkez oluşturmakta ve çok sayıda elit İsrailli subay ve asker de bu üste çalışmaktadır.
ABD'nin Teksas eyaletinde uzman bir araştırma grubunun aylar önce yayınladığı ve İsrail basınının da dikkat çektiği bir rapora göre, sivil GPS cihazlarının takibinin sonuçları, bölgede özellikle de güney Lübnan ve işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde bazı sivil uçakların konumlarının belirlenmesinde sorunlar yaşandığını gösteriyordu. Alıcıların uydu dalgalarını tespit etme kabiliyetini aksatan sinyal bozuculara ilişkin birkaç dikkatli gözlem sonrasında tam da Meron Dağı'nın sivil GPS cihazlarına karşı bir parazit kaynağı olduğu belirlendi.
Nitekim Aksa Tufanı'ndan sonraki ilk haftada uydu konumlandırma sistemleri tamamen bozuldu. İsrail medyası, bu sistemlerin devre dışı bırakılmasındaki amacın işgalin, bu cihazların füzeler, insansız hava araçları veya diğer askeri araçlarla Siyonist varlığa karşı hassas saldırılar yönlendirmek için kullanılacağına dair korkusu olduğunu bildirdi.
İsrail'in Lübnan ve Suriye'ye Yönelik Hava Operasyonlarının Karargâhı
Ayrıca üssün coğrafi konumu da Lübnan coğrafyasının büyük bir bölümünü doğrudan ortaya çıkardığı, görebildiği için büyük önem taşıyor. Ayrıca bölge yayın yapan ve alan cihazlar tarafından da denetleniyor. Bu da Meron Askeri Üssü’nden Lübnan'a kadar muazzam bir kontrol ve iletişim yeteneği sağlıyor ve Suriye için işgal altındaki Hermon Dağı'nın Suriye coğrafyasına bakan zirvelerinde yer alan radarlar ve yayın yapan ve alan cihazlarla destekleniyor.
Dolayısıyla bu üs, tarihsel olarak işgalin kuzey cephesindeki hava operasyonlarının ve izleme radarlarının karargâhı olmasının yanı sıra, son yıllarda askeri insansız hava araçlarının hizmete girmesiyle, önceki durumlara nispeten eskisinden çok daha büyük ölçüde iki kat daha fazla değer kazandı.
İşgal “ordusu” Lübnan'da ve hatta Suriye'de istihbarat takibi için neredeyse her gün insansız hava araçlarına bağımlı hale geldikten sonra üs, Lübnan ve Suriye'ye yönelik insansız hava operasyonlarının ana komuta merkezi haline geldi. İletişim cihazlarının, komuta odalarının ve radarların çoğunun Meron Dağı'nda konuşlandırılması nedeniyle üssün, askeri operasyonların yürütülmesini kolaylaştırmasının yanı sıra sağladığı en belirgin özellik, İHA'larla doğrudan bağlantı kurarak onlarla iletişimin kesilmemesinin temini veya sinyallerine müdahale edilmesini zorlaştırması.
Gelişmiş İstihbarat İzleme Yetenekleri
Üs, bahsettiğimiz şekilde Lübnan coğrafyasını iyi görmesi nedeniyle Lübnan'a yönelik her türlü radyo iletişimini alma ve iletme yeteneğine sahip. Bu sebeple, kablosuz iletişimde takip, izleme ve casusluk hareketindeki öneminin yanı sıra, casuslarla iletişim hareketinde de önemli bir unsuru.
Ayrıca devasa kameralar ve modern görüş cihazları, Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınırın büyük bir bölümünde, İsrail'in mevzilerinde ve bunlara mukabil Lübnan'daki mevziler üzerinde stratejik öneme sahip denetim sağlıyor. Dolayısıyla direnişin geçtiğimiz haftalarda hedef aldığı ve yok ettiği İsrail sınır bölgelerinde mevcut olan istihbarat toplama yeteneklerinin önemli bir desteği olduğu düşünülüyor.
Meron Hava Üssü’nün Hedef Alınması
Pek çok işgal analistinin, direnişin hedef bankasına yönelik olası gelişmelerden bahsederken ifade ettiği gibi, Güney Lübnan'daki son askeri tırmanışın başlangıcından bu yana, askeri üs tehditlerden uzak değildi.
Bu saldırının özellikle direnişin, 2006 yılındaki Temmuz Savaşı sırasında tekrarlanan füze bombardımanıyla bu üssü hedef almasından sonra gerçekleşmesi önemli. Düşmanın itiraflarına göre Meron'un hedef alınması 2 yerleşimcinin ölümüne ve 5 kişinin de yaralanmasına yol açmıştı.
Bugün Güney Lübnan'da Hizbullah ile İsrail işgal “ordusu” arasında üç aydır devam eden savaşta bu üssün hedef alınması, direniş hesabına gerçekleşen ve yalnızca doğrudan etkilerle sınırlı kalmayan İsrail'deki stratejik bir hedefe karşı niteliksel bir darbe mesabesinde.
Direniş, İsraillilerle gerilimin tırmanmasını dikkatli bir şekilde yönetmesinin bir parçası olarak, geçtiğimiz dönemde vurduğu hedeflerin niteliğini seçerken dikkatli bir ilerleme kaydetti. Hizbullah, gerilimin 3 ay içinde ritmini ayarlayabildi ve İsraillileri askeri operasyonların alanı, Lübnan içindeki bombalamanın niteliği, Lübnan'daki sivilleri hedef almaktan caydırma ve Lübnan coğrafyasının büyük bir bölümünü işgalin hedef çemberinden dışarıda tutma açısından kendi denklemlerine boyun eğmeye zorladı.
Ancak İsrail'in geçen Salı günü güneydeki kenar semtleri hedef alan bir füze saldırısı düzenleyerek ileri gitmesi ve Filistin direnişindeki bazı liderlerin, özellikle de Hamas hareketinin liderlerinden Şeyh Salih el-Aruri'nin şahadetine sebebiyet vermesi, Hizbullah’ın işgale karşı gerilimi tırmandırma seçeneğine karar vermesini sağladı ve üssün bombalanması, Lübnan’da şehit edilen Şeyh Salih el-Aruri'ye düzenlenen suikasta “ilk tepki” başlığı altında geldi. İsraillilerin de bu tırmanışa yanıt vermeye karar vermesi halinde hesabın karşı karşıya gelme olasılıklarına açık olduğu ifade edildi.
İşgal ve Yerleşimciler Açısından “Tarihi” ve “Dini” Önem
Üssün işgalci yapıya sağladığı askeri ve istihbarat hizmetlerinin yanı sıra Meron Dağı bölgesi, dağın Tevrat'ta da geçtiğini düşünen siyonist Yahudiler için ayrı bir önem taşıyor. M.S. 2. yüzyılda yaşamış bir Yahudi “hahama” ait olduğunu söyledikleri mezarı kutsuyorlar. Dağın doğu yamacında, Lübnan tarafına doğru açık alanda, dağın zirvesinden ve askeri üsten yaklaşık bir buçuk kilometre uzakta bulunan Meron yerleşiminde olduğunu iddia ettikleri mezarının yanında her yıl bu hahamın doğum günü kutlamaları yapılıyor.
En iyi ihtimalle 1.500 civarında nüfusa sahip olan yerleşimde, siyonist Yahudilerin kendileri için kutsal şahsiyetlere ait olduğunu söyledikleri çok sayıda mezar ve türbe de bulunuyor. Bölge, Büyük Felaket/Nekbe'den sonra1949 yılında bu yerleşimi, Filistin kasabası Meron'un yıkıntıları üzerine kurarak, yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanan tarihi eserlerini ve tarihini çalan doğu Mizrahi Yahudileri için özellikle kutsal olduğundan her yıl orada kutlama yapmakta ısrar ediyorlar.
Tam da bu yerleşim yerinde, işgal tarihindeki en büyük “sivil felaket”, 2021'de dini bir kutlama yapan yerleşimci kitleleriyle beraber türbinin çökmesi ve ortaya çıkan izdiham sırasında yaklaşık 50 yerleşimcinin ayaklar altında ezilerek ve boğularak ölmesiyle vuku bulmuştu.
İsrail’e Ait Hedeflerin Niteliğinin Artırılması
Kuzeydeki en önemli üssün güdümlü füzelerle vurulması, Hizbullah'ın son nesil Kornet-EM füzelerini savaşa soktuğunun teyidi anlamına geliyor. Menzili 10 kilometreye kadar olan bu füzenin, Siyonist bir yerleşimci tarafından çekilen ve üssün bombalanmasını gösteren sahnelerine göre, üssün isabetli bir şekilde bombalanması için kullanılmış olması kuvvetle muhtemel.
Lübnan'a karşı hava savaşını yönlendirmedeki merkezi rolünün yanı sıra komuta merkezlerine, yüz milyonlarca dolar değerindeki teçhizata sahip ve işgale ait komutanları ve uzmanları kalıcı olarak barındıran bu önemli askeri üssün, yayınlanan sahneler, 2006’dakine oranla çok daha nitelikli bir şekilde vurulduğunu gösteriyor. Bu da bu üssün, direniş ve güdümlü füzelerinin karşısında ateşe düşen bir nesne gibi olduğu ve İsraillilerin bugün kendilerini gerçek bir ikilemle karşı karşıya buldukları anlamına geliyor.
Sert Tepki... Ana Komuta Üssü Ateşler İçinde
Siyonist işgal, kuzeyde merkezi öneme sahip Meron üssünü tahliye edemiyor. İsrail, bugün kuzeydeki ana karargâhının Hizbullah'tan gelen hassas ateşle tehdit edildiği bir konumda. Bu da Hizbullah'ın, aslında İsraillilerle olan cephe hattını işgal altındaki Filistin sınırlarının 8 kilometre içine kadar ittiği ve ana karargahlarının direnişin yeteneklerinden uzak olduğunu ve ona karşı savaşlarının uçak ve insansız hava araçlarıyla uzaktan yürütüldüğünü düşünen işgalci generalleri ilk kez direnişten doğrudan ateş alma testine tabi tuttuğu anlamına geliyor.
Yine Lübnan'a yönelik hava operasyonlarından sorumlu bir üssün hedef alınması, birkaç gün önce Lübnan’ın iç kesimlerinin hedef alınmasından ve Filistinli liderlere suikast düzenlenmesinden sorumlu olan işgal “ordusu” içindeki kısma verilen yerli yerinde bir yanıt. Bu da gene direnişin, hedeflerinin niteliğini dikkatle seçmesi ve işgalle gerilimi tırmandırmayı hassas yönetmesi kapsamına giriyor.
Kuzeydeki ana askeri karargâhının hedef alınmasıyla bugün “işgalin felaketinin büyük olduğu” sonucuna varılabilir; bu, direnişin topu Siyonist “ordu” liderliğinin ve hükümetinin sahasına bıraktığı anlamına gelir. Şimdi işgalci İsrail, askerî liderlerinin güvenliği ve Lübnan'a yönelik operasyonlarının seyri açısından bu küçük düşürücü ve son derece tehlikeli saldırı karşısında sessiz kalmak ya da etkileri ve sınırları bilinmeyen bir tepkiye yönelmek arasında seçim yapmak zorunda.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 11 Ocak 2024 20:12
Yorumlar (0)