Ramallah Yönetimi İsrail'in Emirlerini Uyguluyor
ÇEVİRİ ANALİZ, 04 Ekim 2023 20:00al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “FİLİSTİN ABBAS YÖNETİMİ İŞGALCİLERİN GÖREVİNİ YERİNE GETİRİYOR: MEZHEPÇİ BİR DİL KULLANARAK İSLAMİ CİHAD’A KARŞI KIŞKIRTMADA BULUNUYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
İsrail, direnişin kökünü kazımak ve onun imkân ve kabiliyetlerini yok etmek amacıyla Temmuz ayı başında Cenin kampında 50 saatlik bir süre içinde başlattığı “Ev ve Bahçe" (Beyt ve Hadîka) operasyonunda büyük bir başarısızlığa uğradı. Bu, ikinci intifadadan bu yana başlattığı en büyük operasyondu. Bu başarısızlık Filistin Yönetimini güçlendirmek de dahil olmak üzere onu diğer seçenekleri düşünmeye sevk etti. Filistin Yönetiminin güvenlik güçlerine de bu görevi yerine getirmeleri için Kuzey Batı Şeria'da, özellikle de Cenin'de konuşlanmaları için baskı yaptı.
Filistin Yönetimi, işgal ordusunun çekilmesinin ardından, Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın kampı ziyaret etme niyetini bahane ederek çok sayıda güvenlik teşkilatı mensubunu Cenin şehrine göndermekte gecikmedi. Güvenlik personelinin bu yoğun mevcudiyeti gölgesinde, tüm vilayette direniş üyelerine yönelik tutuklama ve kovuşturmaların hızı arttı. Özellikle Cenin kampındaki direnişçiler, işgalin tetikte beklediği ve kendilerini yok etmek amacıyla her an saldırmak için fırsat kolladığı göz önünde bulundurduklarından, Filistin güvenlik servisleriyle çatışmaya girmek istemediler hiçbir zaman. Güvenlik güçlerinin sürekli zulmüne maruz kalıyor ve bu durum direnişçilerle güvenlik güçleri arasında çatışmaların yaşanmasına kadar varıyor. Güvenlik güçleri tüm parti ve gruplardan direniş üyelerine karşı bir tutuklama furyası başlatırken, el-Aksa Şehitleri Tugayları’ndan savaşçıları hedef alıyor, fakat özellikle İslami Cihad üyelerine odaklanıyor. Buna örnek olarak en son "Cenin Tugayı" üyesi "Roket" lakaplı Ahmed el-Cadun ve hareketin askeri kanadı olan "Kudüs Tugayları" komutanlarından şehit Hamza Ebu er-Rub'un oğlu Mustafa Ebu er-Rub'un (28 yaşında) Cenin'in Kabatiya kasabasından kaçırılmasıydı.
Güvenlik servisleri, İslami Cihad üyelerine yönelik geniş çaplı tutuklama kampanyalarını başlattı. Bu tutuklama hamlelerinin en önemlileri Temmuz ortalarında ve diğeri Eylül ortalarında gerçekleşti, ayrıca zaman zaman farklı yerlerde yapılan tutuklamalar da oldu. Bu tutuklamalar, Cenin kampındaki direniş gruplarını, zulme uğrayan ve özgürlüğüne kavuşan mahkumları etkileyen siyasi tutuklamalara son verilmesi talebiyle bir basın toplantısında bulunmaya itti. Ayrıca, Temmuz’daki “Cenin Savaşı”ndan sonra, “Cenin Tugayı” ve “El-Aksa Şehidleri Tugayları” üyelerini içeren siyasi tutuklamalar yoğunlaştı.
Direniş grupları, Abbas Yönetimi’nin bu hamlelerini işgalci ve yerleşimcilerden başka hiç kimseye hizmet etmediğini ifade ettiler. Siyasi tutuklamaların “el-Fetih hareketi ve el-Aksa Şehidleri Tugayları’ndan onurlu direnişçileri temsil etmediğini” belirten gruplar, Cenin’deki ve Batı Şeria’nın geri kalanındaki güvenlik güçlerine “bu siyasi tutuklamalara katılmayı bırakmaları” çağrısında bulundu. – Ki bu gidişata itiraz eden el-Fetih Hareketi ve el-Aksa Şehidleri Tugayları’ndan onurlu direnişçilere yönelik de tutuklama hamleleri başlatıldı.-
Abbas Yönetimi, halkın kendisini reddeden ve direnişi destekleyen ruh halinin farkındadır. Yine tüm direniş gruplarından gelen bu tür bir teklif ve hitapların kendisine karşı argüman ve kanıt oluşturacağını, Filistin sokağının kendisine olan nefretini arttıracağını ve direnişin, Şarm eş-Şeyh ve Akabe zirvelerinde varılan mutabakata göre kendisine verilen direnişi sürdürme rolünü sürdüreceğini bilmektedir. Bununla birlikte takip ve tutuklamadaki güvenlik ve istihbarat çalışması aşamasından, “İslami Cihad Hareketi” ve “Cenin Tugayı”na karşı çeşitli araçlar kullanılarak başlatılan kışkırtma aşamasına geçmeye karar vermiş gibi görünüyor. Yani baktı ki, bu yolla başarılı olamıyor, taktik değiştirerek başka seçenekleri devreye koydu. Kışkırtıcı ve mezhepçi bir dil kullanarak, İran’ı arkasında durmakla İslami Cihad Hareketi’ni suçluyor. Neymiş? İran, İslami Cihad Hareketi’ne silah, para ve çeşitli destekler sağlıyormuş. Filistin’de bir iç savaşın patlak vermesine karşı uyarıda bulunarak ve Suriye ve Libya’da yaşanan yıkım deneyimini hatırlatarak Filistin sokağının gözünü korkutmaya çalışıyor.
Bu tutuklama ve yıldırma hamleleri, “el-Aksa Şehidleri Tugayları“ndan oldukları söyleyen bir grup silahlı adamın video klibine dayandırıldı. Video klipte söz konusu silahlı adamlar, Cenin ve Kudüs Tugayları’na atıfta bulunarak sokaktaki ihanet şebekeleriyle savaştıklarını iddia ettiler. Videodaki adamlar, “ihanet şebekesi” olarak söz ettikleri Kudüs ve Cenin Tugayları’nın amaçlarının, Arap dünyasındaki tek Sünni silahını ortadan kaldırmak, çatışma ve mezhepçilik ateşini körüklemek, güvenliği ve emniyeti vurmak, bölgeyi kan ve kaosla doldurmak olduğunu belirttiler. Yine Kudüs ve Cenin Tugayları’nı kastederek, “emirlerini çağdaş Mecusilerden alıyorlar” ifadelerini kullandılar.
Bu mezhepçi konuşmayı içeren video klibin arkasında güvenlik güçlerinin olduğunu sezmek zor değil. Bu video klibe, güvenlik kurumlarına, devriyelerine ve mensuplarına ateş açılmasıyla ilgili uyarı, ciddi bir alarm ilan edilmesi ve “Kutsal Filistin Savaşı” başlatma tehdidi ve hazırlığı eşlik etti.
Ancak en sarih tehdit Abbas Yönetimi’nin gazetesi el-Hayat el-Cedide aracılığıyla geldi. Fetih Hareketi’nin kadrolarında yer alan ve mezkur gazetenin genel yayın yönetmeni olan Mahmud Ebu’l-Heyca, Cenin Tugayı’nın 24 saat içinde yok edilebileceği tehdidini savuran bir başyazı kaleme aldı. Yazısında şunu diyordu: “Görünen o ki, İslami Cihad militanları, işgal altındaki Batı Şeria’da, Ulusal Güvenlik Güçleri tarafından 24 saat içinde dosyalarının kapanabileceğinin farkında değiller. Ulusal Güvenlik Güçleri, 24 saat içinde onlara hadlerini bildirip dosyalarını kapatabilir, fakat galiba onlar bunun farkında değiller belki de inanmıyorlar.”
Ebu’l-Heyca, “İslami Cihad Direniş Hareketi”ndeki “direniş” sıfatını kullanmayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “İslami Cihad milislerinin yaptığı hiçbir şeyde direniş yoktur ve popülist gösterileri daha fazla komplocu finansman doları çekmek için sergilenmektedir.”
Öte yandan Filistin Yönetimi ve güvenlik birimleri, 18 Eylül’de kimliği belirsiz silahlı kişilerin Cenin’de bir gümrük polisi aracına ateş açarak 4 kişiyi yaralaması olayını, bu olayın arkasında kimin olduğunu bilmeden “İslami Cihad”a saldırmak için bahane olarak kullanmaktadır. Ancak Cenin kampındaki direniş gruplarının konferansına denk gelen olay, “İslami Cihad” savaşçılarının güvenlik güçlerinin karargahlarına ve üyelerine kurşun sıkmadığını ve sıkmayacağını birden fazla kez teyit etmesine rağmen, bu bağlantıyı kurmak ve saldırıyı başlatmak için iyi bir fırsattı. Cenin’de çizmeye çalıştığı tablonun aksine, el-Halil kentinde günlerdir yaşananlar ve suikast girişimlerine, araç yakmaya, kliniklere ve el-Halil Belediyesi’nin resmi merkezlerine ateş açmaya kadar varan güvenlik kaosu olayları, yetkilileri aynı şekilde endişelendirmiyor gibi görünüyor.
Şehirde günlerdir en kötüsünün habercisi olabilecek çok ciddi güvenlik olayları yaşanıyor. Olaylar el-Halil Belediye Başkan Yardımcısı Esma eş-Şerbeti’nin aracına, eşinin kliniğine ve el-Halil Belediyesi’nin merkezine ateş açılmasıyla başladı. Bunu belediye meclisi üyesi Abdulhakim Farrah’ın kaçırılması, kendisine doğrudan ateş açılması ve aracının yakılması takip etti. Peş peşe yaşanan bu olaylar, belediye meclisindeki el-Fetih üyelerinin, seçimlerde hareketin resmi listesine meydan okuyan ve kazanan el-Fetihçi başkan Teysir Ebu Esnine istifa etmedikçe meclise geri dönmeyeceklerini teyit ederek istifa etmeleriyle aynı zamana denk geldi.
Bu olayların öncesinde El-Halil kentindeki birkaç polis karakolunun silahlı kişiler tarafından yoğun ateş altına alınması, güvenlik güçlerinin el-Ca’bari ailesinden bir gencin tutuklanmasının ardından saldırgan ve aşağılayıcı fotoğraflarını yayınlaması ve bunun üzerine ailenin (el-Halil’in en büyük ailelerinden biri) bir açıklama yayınlayarak, el-Halil sokaklarında yürüyen herhangi bir güvenlik gücü mensubunu vurmakla tehdit etmesi ve güvenlik kurumunun durumu kontrol altına almak için aileden özür dileyen bir açıklama yayınlaması yer almaktadır.
El-Halil’deki direniş çalışmalarının hız kazanması ve İsrail güvenlik kurumlarının uzun zamandır korkulu rüyası olan işgale karşı fedai operasyonlarının uygulanmasının ardından, her türlü direniş eylemini kriminalize etmek için iyi düşünülmüş gibi görünen bir planla, şehirde olay ve güvenlik kaosu yaratma girişimlerinin arttığı fark edildi. İçişleri Bakanı Ziyad Hab er-Rih’in el-Halil’de güvenlik birimlerinin müdürleriyle yaptığı toplantı da bu olayları engelleyemedi ve şehrin farklı bölgelerindeki birçok dükkân ateş altında kaldı.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 04 Ekim 2023 20:00
Yorumlar (0)