İsrail'e Mısır Sürprizi: Yeni Bir Başlangıç Mı?
ÇEVİRİ ANALİZ, 09 Haziran 2023 17:23Yahya Debûk tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “TEL AVİV’İ MEŞGUL EDEN MISIR SÜRPRİZİ: GEÇİCİ BİR İSTİSNA MI YOKSA BİR YOLUN BAŞLANGICI MI?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Birkaç gündür gözler Mısır’ın işgal altındaki Filistin ile sınırlarına çevrilmiş durumda. Tel Aviv’deki istihbarat birimlerine göre Mısır ile Filistin arasındaki sınırda hiçbir zaman herhangi bir güvenlik tehdidi oluşmamıştı.
İşgal rejimindeki güvenlik ve siyasi kurumlar, Mısırlı subayın üç İsrail askerini öldüren operasyonu karşısında panik ve beklenti içinde yaşarken, bu durum İsrail basınının da yansıttığı gibi rejimin her kademesinde ve yerleşimciler arasında korkuya neden oldu.
Bu operasyonun istisnai olup olmadığını ya da diğer operasyonların uygulanmasıyla takip edilecek planlı bir yolun başlangıcı olup olmadığını bilmek için henüz çok erken, korku ise üçüncü bir hipotezden kaynaklanıyor: Operasyonun başarısı, taklit ve simülasyon bağlamında diğer operasyonların tırmanmasını teşvik eder mi?
Mısır’ın işgal altındaki Filistin ile olan sınırları, işgal altındaki Batı Şeria ve işgal altındaki Kudüs topraklarıyla olan iç sınırlar da dâhil olmak üzere, Gazze ile olan doğu, kuzey ve güney sınırlarına kıyasla her zaman kayda değer bir sükûnete sahip olmuştur.
Bu sükûnetin oluşmasında şüphesiz Mısırlı idarecilerin İsrail’le olan dostluğu önemli bir faktördür. Mısır ile işgal altındaki Filistin sınırındaki söz konusu sükûnet nispeten uzak geçmişte olduğunun aksine, yakın geçmişte sadece suç çeteleri aracılığıyla kaçakçılık faaliyetleri veya sığınma ve iş fırsatı arayan Afrikalıların sızması ile bozuluyordu. Mısır ve İsrail tarafındaki suç faaliyetleriyle mücadele başlığı altında iki taraf da bu yükü paylaşmaktadır. Ancak, suç faaliyetleriyle yüzleşmek, işgalle çatışma zemininde güvenlik faaliyetleriyle yüzleşmekten tamamen farklıdır.
İşgal altındaki Filistin toprakları açısından sınır boyunca yayılan sınırlı noktalar, sınırlı ekipman ve istihbarat teknikleri ve İsrail elit kuvvetlerine kıyasla üçüncü veya dördüncü sırada olduğu düşünülen konuşlandırılmış kuvvetlerin rütbesi, korkulan tehdidin güvenlikle ilgili veya İsrail ile çatışmayla ilgili değil, kriminal olduğunu yansıtmaktadır.
Haaretz gazetesine göre, İsrail ve Mısır kuvvetleri sınır boyunca konuşlandırılmış durumda ve bu kuvvetler arasında, görevli subayların ve doğrudan sorumlu yetkililerin kimliklerinin belirlenmesiyle birlikte, yıllar boyunca özel bir dostluk oluşmuştur. Bu kuvvetler arasında homojen birlikler bulunmaktadır ve subay düzeyinde özel bir ilişki gelişmiştir. Mısırlı subayın sınırları ihlal etmesi ve bu ihlal sırasında hiçbir alarmın çalmaması, son yıllarda etkinleştirilen tüm teknik ve prosedürlere rağmen dikenli tel çit boyunca açıklar olduğunu göstermektedir. Bu açıkların sözde kaçakçılığı veya Afrika göçmenlerinin işgal altındaki bölgelere sızmasını önleme konusunda başarılı olduğu söylenmesine rağmen, bu durum İsrail ve Mısır arasında istihbarat ve saha araştırması gerektiren bir neden olacak.
Eğer bugüne kadar Mısırlı bir subay sınırı geçip İsrail askerlerine ateş açtıysa, bu “anormal” ve işgal açısından alışılmadık ya da beklenen bir operasyondur, ancak bu durum bir dizi soruyu da beraberinde getirmektedir: Mısırlı polis kendi başına mı hareket etti? Kendi inisiyatifiyle mi? Bu soruya cevap vermek, üç ihtimale kapı aralayacaktır. İlk olarak, operasyonun faili bir “yalnız kurt” ise, bu durum iki tarafın da bu tür kişileri operasyon yapmaya iten arka planı araştırmasını ve ardından operasyon kararını motive eden doğrudan nedeni araştırmasını gerektirmektedir. Sonrasında, faile benzer kişilerin aranması ve bu kişilerin de benzer operasyonları gerçekleştirmeye aday olma ihtimalleri, her bir vakanın benzersizliği ve mahremiyeti nedeniyle istihbarat değerlendirmesi için zor bir nitelik taşıyacaktır.
İkinci olarak, Mısır tarafı subayın Sina yarımadasında faaliyet gösteren gruplara mensup olma ihtimalini araştırmalı ve ardından buna kendi başına mı karar verdiğini yoksa operasyonun gruplardan birinin daha üst düzey bir liderinin kararı sonucunda mı gerçekleştiğini öğrenmelidir. Bu da bu grupların ya da en azından bir tanesinin Sina’dan operasyonlar düzenleyerek İsrail’e zarar verme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Üçüncüsü, eylemi düzenleyen subayın Filistin topraklarındaki direniş örgütlerinden biri ile özdeşleşip özdeşleşmediğinin doğrulanması söz konusudur ki bu direniş sahalarına yeni bir saha eklenerek İsrail’in hesap etmediği ve beklemediği birden fazla hipotezi gündeme getirmektedir.
Tüm bunlara karşın, İsrail güçlerinin iddia ettikleri gibi saatlerce süren arama ve kovalamacanın ardından askerin peşine düşüp öldürerek sürecin etkisini sınırlamaya çalışmalarına rağmen, operasyonun üç İsraillinin öldürülmesindeki başarısı göz önüne alındığında, İsrail’in Sina’dan benzer operasyonlar gerçekleştirme konusundaki motivasyon faktörü açısından korkusu pek değişmeyecektir.
Buna paralel olarak Tel Aviv’de dolaşan varsayımlar arasında Gazze’den Sina’ya, oradan da İsrail’e benzer operasyonlar gerçekleştirmek, hatta İsrail askerlerini esir almak üzere direniş unsurları gönderilebileceği korkusu da var. Tüm bunlar İsrail’in geçmiş yıllarda takviye almadığı bir alanda istihbaratını güçlendirmek ve çok uzun sınırların geleneksel ve teknik takibini geliştirmek isteyeceği, buna paralel olarak da alt düzey kuvvetlerle yetinmeyip elit kuvvetler ya da benzeri bir güç konuşlandıracağı anlamına geliyor.
Yine de, İsrail’le dost bir cephede kaydedilen tek bir operasyon veya ilk operasyon sonucunda kesin sonuçlara varmak için hala çok erken. Bununla birlikte, beklenen taklit ve simülasyon sürecinde, Mısır sınırlarının, boşlukları doldurmak için diğer sıcak cephelerden çaba ve yeteneklerin çağrılmasına yol açabileceği göz ardı edilemez. Bu durum, İsrail ordusunu yük altına sokacak ve yeteneklerini sınırlayacaktır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 09 Haziran 2023 17:23
Yorumlar (0)