ABD, İran İslam Cumhuriyeti'nin Straejik Dönüşüyle Felce Uğratıldı
ÇEVİRİ ANALİZ, 29 Kasım 2022 15:24Pepe Escobar'ın presstv.ir adlı internet sitesinde kaleme aldığı ''ABD, İRAN İSLAM CUMHURİYETİ'NİN STRATEJİK DÖNÜŞÜYLE FELCE UĞRATILDI'' başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
İran Parlamentosu, İslam Cumhuriyeti'nin daha önce geçen Eylül ayında Semerkant zirvesinde kararlaştırılmış olan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) katılımını onayladı. Bu en az 15 yıl süren bir sürecin zirve noktasıdır.
İran halihazırda, 2025'ten önce kaçınılmaz olarak Küresel Güney G20’nin alternatifi olarak yapılandırılacak olan ve giderek genişleyen BRICS+'nın bir üyesi olmak için başvuruda bulundu.
İran’ın şuanda BRICS üyeleri Rusya, Çin ve Hindistan ile birlikte Quad'ın bir parçası oluşu önemli bir durum. İran, hem Çin hem de Rusya ile stratejik ortaklığını derinleştiriyor ve Hindistan ile ikili işbirliğini artırıyor.
İran, Yeni İpek Yolları ya da Kuşak-Yol Girişimi'nde (BRI) Çin’in kilit bir ortağıdır. Ayrıca Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) ile bir serbest ticaret anlaşması yapmaya hazırlanan İran, Rusya ve Hindistan ile birlikte Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun (INSTC) kilit bir düğümüdür.
Yukarıdakilerin hepsi, İran İslam Cumhuriyeti'nin, Küresel Güney'de geniş erişime sahip, Batı Asya ve Avrasya'nın büyük bir gücü olarak yıldırım hızında ortaya çıkışını şekillendirmektedir.
Ve bu, Tahran'a yönelik emperyal "politikalar" dizisinin tamamını etkisiz kılıyor.
Bu nedenle, İmparatorluk tarafından kırk yıldan fazla bir süredir beslenen birikmiş İranofobi çalışmalarının, son zamanlarda Anglo-Amerikan medyası tarafından tamamen desteklenen ve yayılan başka bir renkli devrim saldırısına dönüşmesi şaşırtıcı değildir.
Oyun her zaman aynıdır. İslam Devrimi lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney aslında kısa bir tanım ortaya koydu. Sorunun, bir anda beliren isyancılar ve/veya paralı askerlerden oluşan gruplarla ilgili olmadığını, "asıl çatışma"nın, "küresel hegemonya" ile olduğunu söyledi.
Ayetullah Hamaney’in sözleri, kırk yılı aşkın süredir bir dizi ABD yaptırımının İran ekonomisine nasıl ciddi zarar verdiğini ve "muazzam acılara neden olduğunu" belirten Amerikalı entelektüel ve yazar Noam Chomsky’de yankı buldu.
Kürtleri harcanabilir varlıklar olarak kullanmak
En son renkli devrim, hem Suriye'de hem de Irak'ta Kürtlerin manipülasyonu ile örtüşüyor. Emperyal perspektiften bakıldığında, Suriye'de son bulacak gibi görünmeyen vekalet savaşı, sadece Rusya'ya karşı mücadelede ek bir cephe olarak çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda son derece bağımlı Kürtlerin hem İran'a hem de Türkiye'ye karşı araçsallaştırılmasına da olanak tanıyor.
İran şu anda 2011'de Suriye'ye uygulanan planın sapkın bir varyasyonu doğrultusunda saldırıya uğruyor. Kuzeybatı İran'ın geniş kesimlerinde bir tür "kalıcı protesto" durumu dayatıldı.
Kasım ayının ortalarında değişen şey, silahlı çetelerin Irak sınırına yakın birkaç kasabada terörist taktikler uygulamaya başlaması ve hatta bazı kasabaların kontrolünü ele geçirecek kadar silahlandırıldığına inanılmasıdır.
Tahran kaçınılmaz olarak durumu kontrol altına almak ve sınır güvenliğini artırmak için Devrim Muhafızları birlikleri göndermek zorunda kaldı. Bu birlikler, Suriye'nin güneybatısındaki Dera'da daha önce yapılanlara benzer operasyonlar yürüttüler.
Bu askeri müdahale etkili oldu. Ancak birkaç bölgede, terör çeteleri hükümet altyapısına ve hatta sivil mülklere saldırmaya devam ediyor. Kilit gerçek şu ki, Tahran bu asi gösterileri bastırmak için ölümcül güç kullanmayı tercih etmiyor.
Asıl kritik mesele protestoların kendisi değil: Renkli devrim senaryosunu desteklemek için Kürtlerin Irak'tan İran'a silah transfer etmeleri.
Tahran, Bağdat'a fiili bir ültimatom verdi: Kürtlerle ilgili olarak gereğini yapın ve kırmızı çizgileri anlamalarını sağlayın.
Şu anda İran, Kuzey Irak'taki seçilmiş Kürt terörist üslerine karşı Fatih balistik füzelerini ile Şahid-131 ve Şahid-136 kamikaze dronlarını yoğun bir şekilde kullanıyor.
Bunun durumu kontrol etmek için yeterli olup olmayacağı tartışmalıdır. Açık olan şu ki, "Kürt kartı", uslandırılmadığı takdirde, Iraklı Kürtlerin İranlı Kürtlere sunduğu sağlam finansal, askeri ve enformasyonel destek göz önüne alındığında, diğer İran vilayetlerindeki olağan şüpheliler tarafından kolayca kullanılabilir.
Türkiye, ABD tarafından araçsallaştırılmış olan Suriyeli Kürtlerle nispeten benzer bir sorunu yaşıyor.
Kuzey Suriye'de "Kürt" kılığında gezinenler çoğunlukla silahlı çetelerdir. Dolayısıyla, esasen Washington tarafından yararlı aptallar olarak kullanılan bu Kürt silahlı çetelerinin, kısa ve orta vadede, hem Ankara hem de Tahran tarafından eşzamanlı olarak yok edilmesi oldukça muhtemeldir.
Tüm planlar başarısız olursa, rejim değişikliği için dua edin
Yakında kartların içerisine yakın zamana kadar düşünülemeyecek bir jeopolitik oyun değiştirici eklenebilir: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad arasında (on yıldır süren "Esad gitmeli" nakaratını hatırlıyor musunuz?) Rusya'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in arabuluculuğunda üst düzey bir toplantı.
Kürtlerin, ne İran, ne Suriye, ne Türkiye ne de başka herhangi bir devletin, onlara kendi uluslarını kurmaları için toprak teklif etmeyeceğini anlamaları daha ne kadar zaman alacak? Bağdat'taki Iraklıların nihayet ABD'yi sınır dışı etmeyi başarması durumunda parametreler değişebilir.
Oraya varmadan önce, gerçek şu ki, İran zaten akıllı seyir füzeleri, son derece etkili kamikaze insansız hava araçları, elektronik savaş ve hatta son teknoloji hipersonik füzeleri aracılığıyla Batı Asya jeopolitiğini tersine çevirdi.
İmparatorluk "planlamacıları" bunun geldiğini asla görmediler: Rusya-İran stratejik ortaklığı, sadece jeo-ekonomik olarak baştan sona anlamlı olmakla kalmayıp, aynı zamanda askeri bir güç çarpanıdır.
Dahası, genişletilmiş BRICS + 'nın odaklandığı yaklaşan Büyük Resimde tanıtılan şudur: INTSC (Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru), boru hatları ve yüksek hızlı demiryolu gibi çok modlu ekonomik koridorlar aracılığıyla Avrasya ve ötesinin entegrasyonu.
İmparatorluğun İran'la ilgili A Planı, Barack Obama yönetimi tarafından kaba bir çevreleme planından başka bir şey olarak tasarlanmamış basit bir nükleer anlaşmaydı (JCPOA).
Trump aslında her şeyi havaya uçurdu - ve geriye hiçbir şey kalmadı: Viyana'da -teoride- nükleer anlaşmanın canlandırılmasına yönelik aylarca süren denemeler, fiili bir başlangıca dönüşmedi, çünkü Amerikalıların kendileri artık bu anlaşmadan ne istediklerini bilmiyorlar.
Dolayısıyla, ABD dış politikasından sorumlu Straussçu neocon/neoliberal psikozlar için B Planı olarak geriye kalan şey, Kürtlerden, zehirlenmiş Halkın Mücahitleri’ne (MEK) kadar her türlü düşmüş adamı İran kazanına atmak ve histerik ana akım medya tarafından 7/24 desteklenen rejim değişikliği dualarına devam etmektir.
Fakat bu olmayacak. Tahran'ın sadece soğukkanlı bir şekilde beklemeli ve bu renkli devrim sinyallerinin sonunda yaşayacağı patlamayı gözlemlemelidir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 29 Kasım 2022 15:24
Yorumlar (0)