İsrail'in Suriye'ye İlişkin Yeni Kaygısı: Silah Koridoru
ÇEVİRİ ANALİZ, 04 Aralık 2024 19:46Yahya Debbuk tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “İSRAİL’İN SURİYE’YE İLİŞKİN “YENİ” KAYGISI: “SİLAH KORİDORU” AKTİVE OLURSA NE OLUR?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
Suriye’de silahlı grupların, İsrail’e düşman ekseni; İran, Irak ve Lübnan’da Suriye ordusunun yanında savunma pozisyonuna sokacak şekilde meşgul etmedeki başarısına bağlı olarak Siyonist varlığın güvenlik çıkarlarına fayda sağlaması umulan bahis, hâlâ bazı dinamiklerle malul olsa da öyle görünüyor ki Tel Aviv’in Suriye’deki değişimlere bakışı, fırsattan tehdide dönüştü.
Tel Aviv’deki karar masası, Filistin arenasında aralıksız bir savaşla meşgul olmasının ve Lübnan’da ateşkes sonrası aşamada kazanımlar ve uygun angajman kuralları elde etmeye çalışmasının yanı sıra gelişmeleri izlemek, onlara etki etmeye çalışmak ve en azından en kötü senaryoya karşı hazırlık yapmak suretiyle Suriye’deki değişikliklerle de meşgul oluyor. Özellikle de Suriye’nin tüm müttefiklerini kendine çeken bir arenaya dönüşmesi, İsrail’in güvenlik çıkarlarını tehdit edecek birçok senaryo ve varsayımla beraber Tel Aviv’de endişeler oluşmasına sebebiyet veriyor.
Rusya’nın Suriye’deki varlığı ve desteği Rus Hava Kuvvetleri’nden saldırıların püskürtülmesinde beklenen etkili desteğe rağmen Siyonist varlığa yönelik bir tehdit oluşturmuyor. Tel Aviv’i endişelendiren şey, özellikle İran ve müttefiklerinin müdahalesi varsayımı ile alakalı. Çünkü Suriye ordusunu desteklemek, teçhizat ve personelde önemli bir artış gerektiriyor. Bu da Hizbullah’ın yaralarını sarmasına engel olmak için İsrail’in en iyi ve en etkili yolları aramaya devam ettiği bir dönemde savaştan sonra Lübnan İslami Direnişi’nin askeri yeteneklerini hızla geri kazanmasına kapı aralamak anlamına geliyor. Tel Aviv’de şüpheci ve endişeli ifadelerin yanı sıra iyimserliğin hâkim olduğu Suriye olaylarının ilk gününden farklı olarak şimdilerde İsrail’in güvenlik çıkarlarına uygun beklenti tavanının yükseltilmesine karşı ihtiyatlılığın hâkim olduğu görülüyor. İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah’ın dikkatinin Suriye arenasına odaklanacağı umudunun yerini, Lübnan İslami Direnişi’nin depo ve mahzenlerinin yeniden doldurmasına yardımcı olmak için İran ve Irak üzerinden Suriye’ye ekipman ve personel akışının Lübnan'a doğru kayacağı yönündeki endişe ifadeleri alıyor. Ayrıca, Suriye’de kendini gösteren tehditle ilgili kaygının, bir kısmı Lübnan arenasında mevcut aşamada görünmeyecek veya hissedilmeyecek üst seviyedeki varsayımlara karşı hazırlanılmak üzere tahsis edilecek mali kaynakları çekmesi de bekleniyor.
Tel Aviv, Suriye’ye dönük ekipman ve personel akışının İran ve Irak üzerinden Lübnan’a doğru kaymasından korkuyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, üst düzey siyasi yetkilileri ve güvenlik yetkililerini iki kez üst üste Tel Aviv’de aleni bir biçimde toplarken güvenlik servisinin planlama birimi, Suriye’deki gelişmeler ve senaryolarla meşguldü. İsrail medyasında dolaşan ve son iki günde sızdırılmış en tercihe şayan varsayımlar arasında bir süre sonra da olsa sahadaki durumun Suriye ordusunun ve müttefiklerinin lehine döneceği yönünde. Bu da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın müttefiklerinin, İsrail için başlı başına bir tehdit kaynağı olan Suriye’deki varlıklarını artırmalarını gerektiren bir senaryodur. Yine de Suriye’de rejimin düşmesi neticesinde ortaya çıkacak kaosla kendisi için en önemli coğrafi bölgede başa çıkmak namına şimdiden Tel Aviv’in hazırlanmaya başlamasını gerektiren Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve müttefiklerinin, militanları püskürtmede başarısız olacağı ve militanların başarılarının, orta ve güney Suriye yönünde uzanmasını öngören yaklaşımın da aralarında yer aldığı ve mevcut verilere göre pek de mümkün görünmeyen varsayımlar, Tel Aviv’deki değerlendirme masasından eksik olmuyor.
İsrail’in aleni yaklaşımı, kendisinin olayın nedeni değil, alıcısı olduğu ve militanları harekete geçirme ve güçlendirme kararındaki en önemli ve etkili aktör ABD’nin kendi çıkarları ile İsrail’in çıkarları arasında pek bir ayrım yapmadığı ortadayken -en azından kendi çıkarlarını elde etmek için- bu olaydan yararlandığı havasını veriyor. Bu da aslında ABD aracılığıyla olaydaki ana karakterlerden olan İsrail’in, tarafsızlık iddiasında bulunmak, uzaktan gözlem yapmak, varsayımları değerlendirmek ve onlarla yüzleşmeye veya onlara ayak uydurmaya hazır olmak bağlamındaki manevralarının, gerçeklikle ve onu şekillendiren faktörler ve etkilerle mantıksal olarak bağdaşmayan bir tür kamu aldatmacası olduğu anlamına geliyor. Mevcut gerçeklik, İsrail’in militanları seferber ettiği, onları finanse ettiği ve Suriye ordusuna ve rejimin kurumlarına karşı desteklediği ve desteğini o zamanki Savunma Bakanı Moşe Ya’alon’un diliyle “sivillere bebek maması ve battaniye sağlamak” ile sınırlandırdığını ifade ettiği Suriye’de yıllar önce yaşanan duruma benziyor.
Her halükârda İsrail’in doğrudan müdahalesi, koşullarını ve etkilerini bekleyen geçmiş müdahalenin bir kopyası olabilir; bu koşulların ve etkilerin en önemlisi ise militanların rejimi tehdit edecek ilave önemli başarılar elde etmesidir. Dolayısıyla Siyonist varlık, kuzeydeki militanlarla kendilerini güneyde hareket ettirerek yüzleşmeyi de planlıyor. Zira İsrail’in hedefleri ve çıkarları açısından en uygun varsayım olmasına rağmen şu anda böyle bir senaryonun neticesinden ne çıkacağına dair bir gösterge yok ve bu da Tel Aviv için büyük bir risk manasına geliyor.
Bugün İsrail, umuttan çok endişe içinde; çünkü sonuçlar, Tel Aviv’in ve destekçilerinin Suriye sahasını düşmanları olan Direniş Eksenine karşı ilerletme hamlesinde isabetli olup olmadığını anlamak için karşı tarafın hamlesini bekliyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 04 Aralık 2024 19:46
Yorumlar (0)