Düşman Liderlerinin Yüzü Olanları Gösteriyor
ÇEVİRİ ANALİZ, 26 Ağustos 2024 20:16İbrahim el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “DÜŞMANIN LİDERLERİNİN YÜZÜNE DİKKATLİCE BAK; NE OLDUĞUNU GÖRÜRSÜN” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik.
İsrail ile düşmanları arasında devam eden savaşta anlatılar daha esaslı bir konuma sahip olmaya başladı. Siyonist düşman, yaşananlarla alakalı ilk defa eksiksiz, sağlam, net ve inandırıcı bir sunum yapamadı. Bu denli yalan ve hilenin ortasında İsrail kamuoyu ile yöneticileri arasında yaşanan güven krizi tabii ki bir tesadüf değil. Tel Aviv’in, Aksa Tufanı savaşıyla başlayan bir kendini ifade etme problemi var. İlk günde ağır silah gücünün saldırganlardan önce sivilleri katlettiği sırada ve iki saat içinde askeri kayıpların gerçekleştiği vakitte neler yaşandığının zihinlerde net bir görüntü oluşturması için biraz beklemek yeterli oldu. Siyonistlerin kendi içlerindeki o meşhur dayanışma ve devletlerinin, ordularının ve güvenliklerinin imajını korumaya yönelik kaygıları, insanları uzun süre susturamadı. Kurbanların aileleri o günün sabahında “hareket eden her şeyi öldürün” emrini alan İsrailli askerlerden duyduklarını aktarmaya başladılar.
Bizim cephemizde her şeyi bir anda mahveden pek çok müneccimin ve “üstün güçlere sahip bir kuşağın” üyelerinin olduğu doğru; ancak daha önce hiç bu kadar aptallık siyasi ve askeri gündemi Siyonist cephede meşgul etmemişti. Ayrıca şimdi İsrail’de, yabancı basından yaşananları gizleyen askeri ve siyasi kaynakların anlattıklarını tekrarlayan ve “söylememiz istenen şeyleri söyleriz” diyen bir kesim ortaya çıkıyor. Peki, Binyamin Netanyahu başta olmak üzere olayın önde gelen kahramanlarının görüneni göz ardı etmesi nasıl mümkün olabiliyor? Doğrusu Netanyahu bunu yalnızca alternatif mümkün olmadığında yapıyor. Dün de durum böyleydi. Siyonist düşmanın, askeri ve güvenlik ekibinin operasyon odasına dair yayınladığı videoları yeniden izleyelim. Kendisiyle birlikte çalışanlardan, direnişin binlerce stratejik füzesini topraklarında akamete uğratan önleyici saldırı hikayesini tekrarlamalarını isterken Binyamin Netanyahu’nun yüzünde bir anlık gurur, övünme ya da coşku görüyor muyuz?
Düşmanın kötü şansı peşini bırakmıyor. Belki de ona ihanet eden şey anıları. Evet, dün Tel Aviv, 100 uçağın 200 noktayı hedef aldığını ve Hizbullah’ın, İsrail’deki hayatî öneme sahip merkezlere fırlatmak üzere olduğu binlerce stratejik füzeyi yarım saat içinde imha ettiğini söyledi. Tam bu noktada 14 Temmuz 2006’nın şafağına dönersek, o gün de Siyonist varlık, yüzlerce uçağının yoğun baskınlar düzenlediğini ve yarım saat içinde Hizbullah’ın elinde bulunan stratejik füzeleri imha ettiğini söylemişti. Dönemin başbakanı Ehud Olmert dün Netanyahu’nun bulunduğu salonda durup alkışlayarak “Kazandık!” diye bağırmış ve o zamanki genelkurmay başkanı Dan Halutz, kibirli bir şekilde kendisine: “Mademki Hizbullah’ı ezebiliyoruz, artık duralım mı?” diye sormuştu. Basitçe söyleyecek olursak siyasi, askeri ve diğer güvenlik birimlerinden İsrailli liderler, ordularının yarım saat içinde 6 ila 8 bin arası stratejik füzeyi hava saldırıları ile imha etmeye gücü olduğunu bilselerdi; en çok istedikleri şey olan Hizbullah’ı paramparça edip ezme görevini tamamlamak için Lübnan’a kara harekâtı düzenlemeden önce böylesi operasyonları birçok kez tekrar ederlerdi.
Dün zafer ilan etmede aceleci davranan Netanyahu, sonunda kendini tutmaya, ekranların karşısında durumu takip etmeye ve Hizbullah’ın füzelerinin ve insansız hava araçlarının Tel Aviv’e ulaşmak üzere sınır geçtiğini söyleyen etrafındaki askerleri dinlemeye mecbur kaldı.
Hizbullah’ın dün yaptığı, ilk günden itibaren benimsediği stratejiyle tamamen uyumluydu. Lübnan İslami Direnişi, kapsamlı bir savaş istemiyordu ve bu nedenle zamanlaması, alanı ve şekli açısından tercihi olmayan bir savaşa kendisini sürükleyecek hiçbir eyleme girişmiyordu. Şöyle ki, herhangi bir şekilde savaş isteseydi Hayfa’daki Krayotlara ya da Nahariye veya Safed sokaklarına rastgele füze atardı. Bununla birlikte Hizbullah, Siyonist düşmanı, gücünü Gazze ve Batı Şeria’ya yoğunlaştırmak için ihtiyaç duyduğu bir anlık huzur hissinden mahrum ve İsrail’in askeri, güvenlik ve siyasi yapısını, gücünün üçte birini Lübnan’a karşı kullanmaya mecbur bir durumda bırakmak istiyor. Tüm bunların ötesinde büyük bir bedelin ve daha da büyük fedakarlıkların ön bilgisiyle rolünün çerçevesini çizmeye karar veren Hizbullah, düşmana kendisini Lübnan’da ya da bölgede stratejik ikinci bir pusuya sürükleme fırsatını vermek istemiyor.
Rivayetlerle gerçekleşen savaşta abartılar, tahrif ve gelecekten haber verme, var olmayan şeyleri pazarlamak için yeterli olmayacak. İsrail halkının, kendi askeri ve siyasi liderlerinden daha çok Lübnan İslami Direnişi’ne inanması bunun açık kanıtı. Dolayısıyla diyoruz ki devam eden çatışma, son üç ayda büyük ölçüde değişen çerçevesine dönecek. Bu öyle bir çerçeve ki günden güne değişmeye kabil olmasına rağmen halihazırdaki durumu değiştirmeyecek. Abartı ve alkıştan uzakta dün yaşananlar, bizi sadece Hizbullah’ın, direniş ve Gazze halkı için Lübnan Destek Cephesi’ni açtığı 8 Ekim 2023’e götürüyor. Bu cephe devam etmekte olan bir cephe ve güneydeki yangın söndürülmeden kuzeydeki yangının durmasına bir yol yok.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 26 Ağustos 2024 20:16
Yorumlar (0)