İsrail, Çıktığı Ağaçtan İnmeye Merdiven Arıyor!
ÇEVİRİ ANALİZ, 09 Mayıs 2024 20:19Yahya Debbuk tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “MÜZAKERELER BİRBİRİNE ZIT GÜÇLERİN ETKİSİ ALTINDA… İSRAİL, TIRMANDIĞI AĞAÇTAN İNMEK İÇİN BİR MERDİVEN ARIYOR…” başlıklı yazıyı Muhammed Yaşar, siz kıymetli okuyucularımız için çevirdi.
İşgalci Siyonist varlık, Mısır’dan gelen ateşkes taslağını Hamas hareketinin kabul etme duyurusunu reddetti ve Refah şehrini işgal etme planını aynen tasarladığı üzere sürdüreceğini ilan etti. Ancak İsrail’in bu tutumu, Hamas’ın siyasi müzakere yolunda kendisini kabul ettirecek ve Tel Aviv’deki karar alıcı mekanizma üzerinde iç ve dış baskı noktasında bir kaldıraç görevi oluşturacak tutumunun önemini ortadan kaldırmadı. Öte yandan hareketin, ateşkes taslağını kabul etmesi, direniş ile Amerikalı “arabulucu” arasında tartışma ve müzakere konusu olan, savaşı sona erdirmeye ve anlaşmanın süresi dolduktan sonra tekrardan savaş seçeneğine dönülmesini engellemeye yönelik bir garantiyi Hamas’ın ABD’den alamadığı gerçeğini de ortadan kaldırmadı. Bu durumda İsrail, Refah’ı işgal etme tehdidiyle Hamas’ın pozisyonunu yumuşattığını öne sürerek, direnişin daha fazla taviz vermesi ve aynı zamanda boyun eğmesi için, İsrail’in sahadaki durumu daha ileri bir noktaya taşıması gerektiği vasatta hem iç baskılara hem de yurt dışındaki ortaklara (arabuluculara) karşı koymak adına sağlam bir materyal bulmuş oldu.
Aşağıdaki değerlendirme tüm bu zikredilenlere rağmen -esas olarak- İsrail’in askeri güç yoluyla değişim meydana getirme yeteneği ile ilgili olacak. Yakın zamana kadar direniş ile İsrail ve onun arabulucu ortakları arasındaki uçurum çok büyüktü. Tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi askerî açıdan ve emniyet noktasında işgalci İsrail’in, Gazze Şeridi’nde istediğini yapabilmek için bir manevra payı aradığı düşünüldüğünde Siyonist varlık ve avenesi, savaşın sona erdirilmesinin gerekliliğini sözlü olarak ilan etmek yerine savaşı sona erdirmenin gerekliliğinin ne anlama geldiğine odaklandığı göze çarpıyordu. Hamas ise Gazze Şeridi’nin ikinci bir Batı Şeria’ya dönüşmesini önleyecek taahhütler ve garantiler istiyordu. İsrail’in, direnişi bitirmek şeklindeki ana hedefine ulaşana kadar Gazze’deki savaşını tamama erdirmeme konusunda büyük bir motivasyonu olduğu açık. İsrail ile “arabulucular” arasındaki temel anlaşmazlık ise işgalci varlığın ve ortaklarının son aylarda kendini açıkça tüketen bir savaşta elde ettiği taktiksel başarılara rağmen, mevzubahis hedeflere ulaşma konusunda yetersiz olduğu sahada kanıtlanan askeri gücün sınırları etrafında dönüyor.
Arabulucu tarafların Refah işgalini reddetmeleri, ortaya çıkacak tehlikeli insani gerçeklikle değil, daha ziyade bu gerçekliğin Sina yönünde Filistinli sivillerin sınırı işgal etmesine yol açması olasılığıyla ilgilidir ki bu durumun Washington’un çıkarları hatta -Amerikan vizyonu ve değerlendirmesine göre- Tel Aviv’in çıkarları üzerinde de yansımaları olacaktır. ABD ve İsrail’den gayrı o diğer taraflara, “arabuluculara” ve bölge ve bölge dışındaki savaşı reddedenlerin çoğunluğuna gelince, onlar hakkında söylenecek fazla bir şey yok; zira onlar sadece çıkarları ve politikaları Amerika’nın arzu ve iradesine göre belirlenen ABD’nin elinde bir araç mesabesindeki devletçiklerdir. Bununla beraber Hamas, Mısır’ın teklifini kabul ettiğini açıklayana kadar İsrail’in siyasi ve sahadaki eğilimi, medyadaki anlatıma göre, Hamas’ı katı tutumundan vazgeçirmeye zorlamak için Refah’ı işgal etme planına dönüktü ve bunun da iki yüzü vardı:
1- Hamas’ın esir değişimi anlaşmasında taleplerini yumuşatması için Filistinli sivillerin eşi benzeri görülmemiş acılara maruz kalacağına dair bir korku salma.
2- Siyasi alanda ve sahada işlerin nasıl sonuçlanacağına göre daha sonra genişleme ihtimali ile beraber İsrail’in kontrol altına almadan Gazze’deki savaşını bitirmek istemediği sınır kapısı da dahil olmak üzere ilk aşamada Doğu Refah’ı işgal etmesi.
Öte yandan Hamas’ın tutumu, savaşı sona erdirmeyecek geçici ve sınırlı bir kâr karşılığında, kendisini elindeki baskı aracı olan İsrailli esirlerden soyutlamayı amaçlayan herhangi bir anlaşmayı önlemekte vücut buluyordu. Yine Hamas’ın, ateşkes sonrasında şu anda var olana benzer bir gerçekliğin oluşmasını engellemeye çalıştığı da açıktı ki tek fark, elinde hiçbir esir kalmamış olacaktı. Özellikle de hareketin, esir kartının kaybedilmesiyle sağlanacak geçici ateşkesin, İsrail’i şu anda yapmakla tehdit ettiği şeyi yapmaya, yani üzerinde herhangi bir iç baskı olmaksızın daha sonra Refah’ı işgal etmeye iteceğini idrak etmesi göz önünde tutulunca nasıl bir anlaşmaya varılmış olursa olsun, savaşı sona erdirmek adına tam garantiler almadığı sürece bir taslağı kabul etmesinin hiçbir gerekçesi, hiçbir mantığı ve gözle görülür bir çıkarı olmayacağı anlaşılacaktı.
Önümüzdeki iki gün içinde siyasi alanda ve sahadaki gerçeklik nasıl şekillenecek? Dün ortaya çıkan görüntüye göre, Refah’ta -özellikle doğusunda ve sınır kapısı hattına kadar- askeri operasyon düzenlenmesi çok muhtemel. Ayrıca operasyonun çekilme gösterip, batısında yüz bine yakın sivil bulunan ve yerleşim alanlarının oldukça kısıtlı olduğu Selahaddin Yolu’nun doğusunu da kapsayacak biçimde genişlemesi ihtimaline ilişkin tahminler de var. Her halükârda İsrail, bu adımı, savaşın ertesi günüyle bağlantılı olarak Filistin tarafından geçişi kontrol altına almak için zorunlu bir önlem ve aynı zamanda tırmandığı çok yüksek ağaçtan inebilmek için gerekli bir basamak olarak görmekte.
Kudüs Haber Ajansı - KHA
ÇEVİRİ ANALİZ, 09 Mayıs 2024 20:19
Yorumlar (0)