Rusya’nın ülke çapındaki saldırılarını artırıp enerji santralleri ile sivil ve askeri altyapıyı ortadan kaldırmasıyla İran yapımı dronların uğultusu Ukrayna’nın kasaba ve şehirleri için tanıdık bir ses haline geldi.
Rusya’nın füze stokunun hızla tükenmesiyle Moskova, Ukrayna’nın askeri ilerleyişini ve daha fazla toprak kaybını hızlıca ve maliyet açısından etkin bir biçimde durdurmak için yüzünü İran’a çevirdi.
Raporlara göre Rusya şu ana kadar İran yapımı birkaç yüz dron satın aldı ve bin kadar dron da sipariş edilmiş durumda. Moskova ve Tahran ise kendi adlarına bu alışverişlerin gerçekleştiğini inkâr ediyor.
Ancak İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bunların Ukrayna’daki muhtemel kullanımını kabul ederken ülkesinin dron programından övünçle bahsetti.
Hamaney, insanların geçmişte İran teknolojisinden şüphe duyduklarını ve sahte olduğunu söylediklerini ifade etti, “Şimdi İran dronlarının tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Neden onlara satıyorsunuz falan diyorlar” dedi.
Televizyon canlı yayınında mikrofonun açık olduğunu fark etmeyen Kremlin yanlısı askeri uzman Ruslan Pukhov, ülkenin en kötü saklanan sırrını ağzından kaçırdı: “Hepimiz onların İran yapımı olduğunu biliyoruz ancak hükümet bunu kabul etmeyecek” dedi.
İran dronları Eylül ayının başlarında ilk kez ortaya çıkmalarından bu yana Rusya için Ukrayna savaş sahasında etkili bir araç oldu. Ukrayna savunma bakanlığına göre son iki haftada ülkedeki enerji santrallerinin çoğunun yok edilmesinde en az 300 İran Şahid 136 kamikaze dronu kullanıldı.
Bu dronların kullanılması İran için dinamik bir savaş ortamında onları deneme fırsatı verirken bilim adamlarının yeni şeyler öğrenmelerine ve siyasetçilerin İran teçhizatını sergilemesine imkân tanıdı.
İslam Devrimi Muhafızları Ordusu eski komutanlarından ve halen İran dini liderinin üst düzey askeri danışmanlarından olan Tümgeneral Yahya Rahim Safevi, kısa bir süre önce en az 22 ülkenin İran yapımı askeri dronları satın almayla ilgilendiğini söyledi.
Ulusal bir öncelik
İran’ın dronlarda ustalaşması yaptırımlara maruz kalan ekonomisine rağmen on yıllardır yetkililerin besleyip yönettiği ulusal bir öncelik olagelmiştir.
1979’daki İslam Devrimi ve sonucunda İran ile Batı arasında başlayan husumet sebebiyle uluslararası yaptırımlar Tahran’ı özellikle askeri kalemler olmak üzere bütün ürünlerde kendine yeterliliğe teşvik etti.
Alman Uluslararası ve Güvenlik Meseleleri Enstitüsü’nde (SWP) İran uzmanı olarak görev yapan Hamidrıza Azizi’ye göre, Batı’nın uzun zamandır sürdürdüğü silah ambargosu, bölgedeki diğer ülkeler Batı’nın desteğiyle silah yarışında sayı ve kalite anlamında ilerlerken İran’ın kendi ordusunu güncelleyememesi anlamına geliyordu.
Middle East Eye’a konuşan Azizi, “İran’ın hissetmeye başladığı belirgin zayıflıklardan birisi hava kuvvetlerini anlamlı bir biçimde geliştirememesiydi” dedi. “İslam Cumhuriyeti hava kuvvetlerini şahtan miras almıştı, ancak ne bölgesel ne de küresel düşmanlara karşı askeri bir çatışmaya temelden uygun değildi.”
Tahran’ın dronlara gerçek ilgisi İran-Irak Savaşı’nın sürdüğü 1980’lerin ortalarıydı ve ilk yapılan dronun bir kuş sürüsü anlamına gelen Ebabil olarak isimlendirilmesi, ülkenin savaş meydanında bu dronları stratejik amaçlarla kullanacağını ima ediyordu.
İran’ın Ebabilleri hareketli mühimmat ya da izleme ve keşif amaçlı kullanması hem insan gücü hem de bakımı için bir zamanlar bağımlı olduğu ABD desteğine artık ulaşamayan hava kuvvetlerinin sınırlı kaynaklarını muhafaza etmek için askeri bir zorunluluğun altını çiziyordu.
Azizi, “İran’ın dron programının, on yıllardır ülkenin askeri yapısının bütünleyici bir parçası olarak geliştirildiğini” söyledi.
Ülkenin insansız hava aracı stratejisi İran askeri stratejisinin dört sütunundan birisidir ve diğerleri de füze programı, devlet dışı müttefik ve vekiller ağı ile siber savaş alanında gelişen yetenekleridir.
Azizi, bunların hepsinin birlikte ele alındığında felç edici yaptırımlar karşısında İran’ın geliştirdiği “asimetrik caydırıcılığın” sacayaklarını teşkil ettiğini söyledi.
Azizi, “İran kendi füze ve dron programını etkin bir hava kuvvetlerinden yoksun oluşunu telafi etmek için geliştirdiğini” ifade ederken, “İran’ın askeri düşüncesinde yerel geliştirmenin öncelik almaya başladığını” ekledi.
Durham Üniversitesi’nde profesör ve aynı zamanda Defending Iran: From Revolutionary Guards to Ballistic Missiles kitabının yazarı olan Anuş İhtişami, son birkaç yılda İran’ın stratejik düşüncesinde dronların öneminin daha hızlı arttığını ifade etti.
Middle East Eye’a konuşan İhtişami, “Özellikle İsrail’e karşı caydırıcılık sebebiyle İran’ın füze programı ilgi odağı olageldi. Dron geliştirmenin önem kazanması sadece son on yılda oldu. Ve bu da özellikle ülke semalarında indirilen bir Amerikan dronunun İran’ın eline geçmesiyle gerçekleşti” dedi.
İran’ın birkaç Amerikan dronunu düşürmesi dron teknolojisi bilgi birikimine katkıda bulundu. Daha da ötesi, ülkedeki bilim insanları düşmanlarından bir şeyler öğrenmekte oldukça gayretliydiler.
İran Silahlı Kuvvetleri 2011 yılında ABD’ye ait bir RQ-170 Sentinel dronunu sağlam bir biçimde indirmeyi başardı. Bir yıl boyunca tersine mühendislik çalışıldı ve İran 1980’lerden beri keskinleştirdiği yetenekle birlikte sonunda dronun kendi versiyonunu üretti.
İhtişami, “İran son birkaç on yıldır kendi tersine teknoloji uzmanlığını geliştirmektedir” şeklinde konuştu. “Onlara iyi kötü bir şey verirsiniz ve özellikle askeri-sanayi sektörde çalışan mühendisleri ile bilim insanları onu parçalara ayırıp tekrar birleştirebilir” dedi.
İran şimdi bir grup gözetleme dronlarına ek olarak 2 bin kilometre menzile sahip güdümlü hassas füze taşıyabilen bir dron filosuyla övünmektedir.
Yeni bir şafak
İran’ın eski silah tedarikçilerinden yalıtılması ülkenin esasen kendine yeterliliğin üstünde durmasına işaret etmektedir. 1988’de İran donanmasının büyük bölümünü yok eden ve Uluslararası Adalet Mahkemesi’nin daha sonra yasadışı ilan ettiği ABD saldırısı, ABD’nin hava gücüne karşı bir caydırıcılık geliştirme ihtiyacını hızlandırmaktan başka bir işe yaramadı.
Ülkenin dron programını geliştirme görevi esasen birkaç savunma şirketine verilmiştir ve Kudüs Havacılık Sanayii Şti, İran Hava Araçları Üretim Sanayii Şti ve Şehid Havacılık Sanayii ülkenin en sağlam dronlarının tasarımından sorumlu önde gelen şirketlerdir.
İhtişami, İran dronlarının İsrail, Türk ya da Amerikan dronlarıyla kıyaslandığında basit olabileceğini, ancak etkili olduğunu ifade etti.
“İran dronları son on yılda büyük mesafe kat etti. İran şimdi izleme amaçlı kullandığı gelişmiş ve karmaşık bir dizi drona sahip, ancak artık onları Fars Körfezi’nde yapmakta olduğu gibi mühimmat taşımak, radar sinyallerini bozmak, bir şeyleri hareket ettirmek ve sürü halinde gezdirmek için de kullanıyor.”
Sürü dronu olarak da bilinen ve şimdi Ukrayna’da yaygın bir biçimde kullanılan Şahid 136 İran’ın kendisini bir dron güç merkezi yapmada ne kadar ilerlettiğine işaret ediyor.
İran tarafından 2021’de resmen duyurulan Şahid 136’ların yapım amacı, düşmanın hava savunma sistemlerini aşıp kara kuvvetlerine baskın yapmak. Yaklaşık 35 kilogram savaş başlığı taşıyabiliyor. Doğrudan hedefe yöneldiği için “kamikaze” drone olarak da biliniyor.
İran’ın cephanesindeki diğer bir ölümcül savaş dronu, Orta Doğu’nun Suriye, Lübnan ve Körfez bölgesindeki pek çok savaş sahnesinde defalarca test edilmiş olan Şahid 129’dur.
Ottawa Üniversitesi’nden Thomas Juneau’ya göre, ABD ile doğrudan karşılaşamayacağını gören İran, sınırlı kaynaklarını “geniş ölçekli, nispeten gelişmemiş, ucuz ancak etkili” dronlar yapmaya yöneltti.
İran dış politikası konusunda uzman olan Juneau, Middle East Eye’a, Tahran’ın dron geliştirmesinin ayrıca, yaptırımların vurduğu ülkenin “aralarında Avrupa ülkelerinin de bulunduğu pek çok ülkeden bazıları ikili kullanıma sahip parça ve teknoloji edinmek” için “geniş çaplı gizli bir küresel kaçakçılık ağı” kurma yeteneğinin bir sonucu olduğunu söyledi.
ABD’li ve Avrupalı yetkililer böyle yasadışı faaliyetleri bastırmaya çalışsa da, gösterdikleri çaba lunaparkta köstebeğe çekiçle vurma oyununu andırmaktadır.
Juneau, “Bu çeşitli dronlar ABD dronlarından daha az gelişmiş olsa da İran onları düşmanların hava savunma sistemlerini yok etmekten ya da sivil bölgeleri vurmaya kadar bir dizi amaçla kullanabilen Yemenli Husiler (ve şimdi de Rusya) gibi ortaklarına sevk edebildiğini göstermiş oldu” dedi.
Dron diplomasisi
İran drone programını başlangıçta teşvik eden şey ülkeyi savunma ihtiyacı olsa da bu program zamanla Tahran’ın başka devletler ile devlet dışı aktörlerden oluşan müttefikler ağını takviye etmek için kullanışlı bir bileşen haline gelmiştir.
İran bu yılın başlarında, eski dronlarından birinin bir türü olan Ebabil-2’yi üretip ihraç etmek için bir Orta Asya ülkesi olan Tacikistan’da ilk dron fabrikasını açtı.
Güçlü bir seküler rejim tarafından yönetilen, yetkililerin devlet kurumlarında hicabı yasakladığı ve erkeklerin sakal tıraşı olması için düzenli kampanyalar yürüttüğü Sünni ağırlıklı bir ülke olan Tacikistan, İran’ı yöneten toplulukla belirgin bir zıtlık içindedir.
Ancak İran hiç değilse faydacı bir devlettir. Tacikistan, Tahran’ın muhtemel İsrail sabotajlarından uzakta dron programını geliştirirken, ikili ilişkilerini güçlendirmesine de izin vermektedir.
Uluslararası Florida Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde bir doçent olan Eric Lob, “İran’ın Tacikistan ile dron üretiminde işbirliği yapma sebeplerinden birisi, Taliban ve Horasan IŞİD örgütü konusunda ortak güvenlik endişeleridir” dedi.
Middle East Eye’a konuşan Lob, “özellikle Ekim 2020’de BM’nin silah ambargosunun sona ermesiyle birlikte İran dron sanayiini Venezuela, Etiyopya ve Rusya gibi aktörlerle ilişkilerini güçlendirmek için kullandı” şeklinde konuştu.
Tahran’ın Rusya ile dron işbirliği, İranlı üst düzey bir generalin Moskova’nın kendi programını filizlendirmek için yardım istemesine işaret ettiği 2016 yılına kadar gitmektedir.
İran’ın siyasetine yön verenler ayrıca dron teknolojilerini bölgedeki devlet dışı aktörlere tedarik etme konusunda isteksiz değildir.
Lob, “İran ile Suriye ve Irak’taki ortakları ve vekilleri dronlarını, teknolojisini ve eğitimini Amerikan müttefikleri ve varlıkları ile El Kaide ve IŞİD gibi aşırılık yanlısı örgütleri izlemek ve vurmak için kullanmaktadır” dedi.
Lob’a göre, İran dronlarının güçlü yanlarından birisi, “Orta Doğu’da ve başka yerlerde bütçe kısıtlamaları ve yok denecek kadar az hava güçleri olan devletler ile devlet dışı aktörlere uygun fiyatlı alternatifler ve benzer taktik avantajlar sağlayabilmeleridir.”
Washington merkezli bir politik risk danışmanlık kuruluşu olan Gulf State Analytics’in CEO’su Giorgio Cafiero, Yemen gibi yerlerde “İran dron teknolojisinin oyunu değiştirdiğini” ifade etti.
Yemen’de İran destekli Husi isyancıların dramatik dron saldırıları Suudilerin Yemen savaşını kendi topraklarına taşıdı ve ülkenin enerji tesisleri sık sık saldırıya uğrayan bir hedef haline geldi.
Middle East Eye’a konuşan Cafiero, “İran’ın bu bölgede Husilere desteğinin yarattığı farkın büyüklüğü çok önemlidir. Husilerin Suudi topraklarının derinliklerine yaptıkları dron saldırıları Yemen’de İran destekli asiler için kocaman bir baskı kaynağıdır” dedi.
İran dronlarının geleceği
İran, dron geliştirme programında mesafe kat etmiş olsa da ülkenin bölgedeki baş düşmanı İsrail de buna karşı koymaya çalışmaktadır.
İsrail, Irak’ın kuzeyini İran’ın dron tesislerine saldırmak için bir sıçrama tahtası olarak kullanmaktadır ve İran’ın füze saldırıları da bunun tekrarlanmaması için caydırıcılık rolü üstlenmiştir. İsrail geçen hafta Suriye’nin kendisine yakın bir bölgesinde İran’a ait bir dron montaj fabrikasını vurmuştur.
Ancak İran’ın dronlarını test eden Ukrayna savaşıdır ve muhtemelen bunun sonucunda bu teçhizat daha pazarlanabilir olacaktır.
Ukrayna savaşında Rusya’ya yardım söz konusu olduğunda İran’ın istediği tek şey satıştan kâr elde etmek ya da bu ülke ile ilişkilerini geliştirmek değildir.
Washington’da yaşayan ve İran ile Fars Körfezi bölgesinin güvenlik ve savunma konularında uzman olan Farzin Nedimi, Middle East Eye’a, “önemli ve yetersizliği kanıtlanmış bir müttefike acil İran desteği hem Putin hem de Rusya’nın utanç verici bir şekilde mağlup olmasını hem de NATO’nun doğuya ilerleme arzusu olarak görülen şeyi engellemeyi hedeflemektedir” dedi.
ABD’li generaller geçen yıllarda İran dronlarının tesiri hakkında uyarılarda bulunmuştu. İran’ın dron teknolojisindeki gelişmelerin Tahran’ın “yerel hava üstünlüğünün” keyfini çıkarabileceği anlamına geldiğini söylemişlerdi.
Kongre’ye konuşan bir general, “Kore Savaşı’ndan bu yana ilk kez tam hava üstünlüğümüz olmadan savaşıyoruz” dedi.
Middle East Eye’a konuşan Nedimi, İran’ın Ukrayna savaşına müdahil olmakla ayrıca “kendisini yeni çok kutuplu dünyada Rusya ile eşit bir ortak olarak takdim etmeye” çalıştığını kaydetti.
İran’ın son birkaç on yıldır boğuştuğu yaptırımlarla Rusya’nın da karşılaşmasıyla Tahran şimdi kendi direncini artırmak için Moskova ile ilişkilerini daha da senkronize etmeye çalışıyor.
Bu yılın başlarında İran Petrol Bakanlığı ile Rusya’nın Gazprom şirketi arasında yapılan 40 milyar dolarlık enerji anlaşması ilişkilerde yeni bir aşamaya ve Avrasya’daki ABD karşıtı cephenin genişlediğine işaret ediyordu.
2006 ilâ 2010 yılları arasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran’ın ekonomik sıkıntılarını derinleştiren kararlarında Batı ile uygun adım ilerleyen Rusya’nın şimdi askeri ve finansal destek için İran’a yönelmesinin bir tür ironi olduğu da düşünülüyor.
SWP’den Hamidrıza Azizi, “İran bir noktada Rusya’nın karşılık vereceğini ve İran’ın her zaman istediği bazı askeri teçhizatı, örneğin gelişmiş savaş jetleri olan SU-35 ya da daha gelişmiş hava savunma sistemlerini tedarik edeceğini umuyor” dedi.
İran’a uygulanmaya devam eden yaptırımlar dron satışlarını sınırlayacak olsa da muhtemelen Ukrayna savaşı, Ermenistan-Azerbaycan savaşının Türk dronları için yaptığını yapacak yani İran dronlarının devletler arası savaşlara uygunluk ve etkililiğini kanıtlayacaktır.
Durham Üniversitesi’nde İhtişami, İran’ın henüz güvenilir bir silah tedarikçisi olarak bir atılım yapamadığını, ancak “Rusya’nın bu silahları kullanmasının bu imajı değiştirebileceğini” söyledi.
“İran’ın dronları henüz önemli bir ekonomik değere sahip olmasa da politik önemleri çok büyüktür. Dünya onun askeri gücünü gördükçe Tahran’dakiler daha rahat hissedecektir. Ve tabii ki İran için bu, caydırıcılık stratejisinin ayrılmaz bir parçasıdır.”
Kudüs Haber Ajansı - KHA