Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Amerikan CNBC kanalı ile yaptığı röportajda, Orta Doğu’da NATO benzeri bir askeri ittifakın teşekkülüne destek verdiğini söylemesi, Batı Asya ve ötesinde pek çok tartışmanın fitilini ateşledi.
Ancak Ürdün’ün dışişleri bakanı Eymen es-Sefadi geçen Salı günü Katar merkezli el-Cezire kanalına İsrail’i içine alan bir askeri ittifak planları bulunmadığını ifade etti. Es-Sefadi, Batı basınında konuyla ilgili çıkan haberleri yalanlayarak, “İsrail’in bir parçası olacağı bir Arap koalisyonu yok. Böyle bir fikir teklif edilmedi” dedi.
Siyasi yorumcular arasında Kral Abdulah’ın sözlerinin tümüyle yanlış yorumlandığı ve Orta Doğu’nun genel görünümü göz önüne alındığında, Ürdün’ün karmaşık düşüncelerini yansıtmadığı konusunda geniş bir görüş birliği hâkim.
Ürdün’deki politikacılar için –meyve verme şansı çok az olan– sözde Orta Doğu NATO’sunun arkasındaki fikrin Tel Aviv’i birkaç Arap rejimi ile askeri ortaklığa dâhil ederek İran’a karşı koymak olduğu bir sır değildir.
Ürdün’ün diplomatik aygıtları, Orta Doğu’daki Soğuk Savaş dönemindeki Avrupa ile kıyaslanamayacak karmaşık siyasi denklemlerin ve böyle çılgınca bir fikrin sadece önerilmesinin bile zaten istikrarsız durumdaki Orta Doğu’yu korkunç bir uçurumun kıyısına iteceği için aşırı derecede tehlikeli olduğunun farkındadır. Ürdünlüler ayrıca bir sözde Arap-İsrail NATO’su kurmanın aslında Filistinlilerin davasını unutulmaya terk etmek için tasarlanmış sinsi bir entrika olduğunu ve bölgede beliren ve kesinlikle Ürdün’ün faydasına olmayan stratejik düzenlemeleri güçlendirdiğini bilecek kadar zekidir. Daha da ötesi, böyle kuruntulu bir fikir Batı Asya’daki dini ve etnik fay hatlarını İsrail’in sürekli yapmak istediği gibi derinleştirecektir.
Bu arada ABD Başkanı Joe Biden’ın yakında Batı Asya’ya düzenleyeceği bölge turunun arifesinde Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Ürdün ziyaretinin ardından Amman-Riyad ilişkileri bir şekilde düzelmeye başlamıştır. Ancak 2021’deki başarısız darbe girişiminin ardından Kral Abdullah ile Suudiler arasında uzun zamandır devam eden bölünme henüz giderilemediği için gerçek anlamda bir uzlaşmanın sadece tokalaşarak gelmeyeceği açıktır. Raporlara göre, darbe planı Kral Abdullah’ın üvey kardeşi Prens Hamza bin el-Hüseyin tarafından yönetilmiş ve Suudi istihbaratınca gizlice desteklenmiştir.
Ürdün bugün özellikle Suudi Arabistan ile ilişkilerinin belirsiz doğası ve Biden’ın Suudi Arabistan ile BAE arasındaki anlaşmazlıkları çözme arzusu göz önüne alındığında kendisini daha da savunmasız görmek istemiyor. Diğer bir ifadeyle Amman, İran’a ya da müttefiklerine karşı düşmanlığı alevlendirmek istemediği gibi güvenliğinin tamamını da muhtemel bir Arap-Amerikan-İsrail askeri ittifakına bırakmak istemiyor ki her ikisi de Ürdün’ün nazik durumu için zarar verici olacaktır.
ABD eski başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’dan ayrılıp Biden da kötü isim yapmış İbrahim Mutabakatını benimsemeleri için yapılan baskıyı hafifletince, Ürdünlüler rahat bir nefes aldı. Ancak ABD’nin mevcut başkanı, Trump’ın Batı Asya’da İsrail yanlısı askeri ittifak fikrini asla terk etmedi. Sonuç olarak Ürdün’dekilerin çoğu Orta Doğu’da NATO benzeri bir askeri ittifak kurulmasının Ürdün’ün ulusal çıkarları ile El-Aksa Camiinin koruyucusu olarak tarihi statüsüne zarar vereceğine ve hepsinin ötesinde ataları Filistinli olan milyonlarca Ürdünlüyü öfkelendireceğini tartışmaktadır.
Bir Arap-İsrail NATO’sunu şekillendirmenin önündeki engellerin çoğu asla kaldırılamayacağı için böyle bir ittifakın yaşayabilirliği hayalden öte görülmemektedir. Her durumda böyle safça ve umutsuz girişimlerin tamamen sonuçsuz olduğu ve kanıtlanacak ve çok geçmeden sonu gelecektir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA