Henry Kissinger, Dünya Ekonomik Forumu’nda açıklamalarda bulundu ve bu açıklamalar siyasi seçkinler arasında ve aynı zamanda Ukrayna’da öfkeye neden oldu. Kissinger, “Ukrayna, savaşı bitirmek için Rusya’ya toprak vermeli” demişti. Ve sınırları da Şubat 2022’den önce belirtmişti. Kissinger ayrıca, Rusya’nın alacağı kesin bir mağlubiyetin daha geniş çaplı bir istikrarsızlığa yol açabileceği uyarısında bulundu.
Histerik tepkiler bir yana koyulursa şu sorulabilir: Kissinger haklı mıydı? Bu sorunun kestirme bir cevabı olmasa da Mike Whitney tarafından yazılmış bir analize dayanarak cevaplamaya çalışacağım.
Kissinger yaptığı açıklamalarla Birleşik Devletler ile AB’nin mevcut politik yaklaşımının Amerika ve Avrupa’nın çıkarlarını zedelediği konusunda uyarmaya çalıştı. Washington’un temel stratejisi Rusya’nın Avrupa ile ekonomik ilişkilerini zayıflatmak ve onları Ukrayna’da uzun süre kalacakları pahalı bataklığa iterek Rusya’yı “zayıflatıp izole etmektir”. Kissinger’a göre bu strateji yanlış. Peki neden?
Zira Amerikan ulusal güvenlik stratejisi Çin’i Amerika’nın bir numaralı düşmanı olarak tanımlamaktadır. Yani Çin’i güçlendirecek herhangi bir politika ABD’nin çıkarları aleyhine işler. Yani soru, Birleşik Devletler’in Ukrayna’daki vekâlet savaşında izlediği politika Çin’i güçlendiriyor mu? Basit cevap ‘evet!’ Çünkü böylece Rusya, Çin ile ilişkilerini güçlendirmeye zorlanmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, ABD’nin üretken olmayan stratejisi sebebiyle dünyanın üretim dinamosu olan Çin ile dünyanın en büyük ikinci hidrokarbon üreticisi olan Rusya arasındaki ilişkiler geliştikçe Amerikan İmparatorluğunun zayıflama temposu hızlanacaktır. Dolar dışı alanlar genişleyecek ve ikili ticaret tedricen ABD egemenliğindeki küresel ticari sistemin yerini alacaktır.
Yani Kissinger’ın söylediği şey, üstesinden kolayca gelinemeyecek kargaşa ve gerilimler oluşmadan gelecek iki ay içinde müzakerelerin başlaması gerektiğiydi. Kissinger ABD politikasının hemen değişmesi gerektiğini, aksi takdirde ABD ile müttefiklerinin ürün, gıda ve enerji tedarikleri anlamında alacağı hasarın ciddi ve kalıcı olacağını ve ABD önderliğindeki küreselleşme projesinde çatlaklar oluşacağını açıkça ifade etti.
Diğer yandan Putin de Rusya’nın kendisini bir daha ekonomik olarak Avrupa’ya bağımlı bir pozisyona konumlandırmayacağını ve kritik enerji akışını Çin, Hindistan ve ötesine yönlendireceğini, zira Rusya’nın perspektifinden Avrupa’nın Rusya’nın varlığı için bir tehdit olarak görüldüğünü açıkça söyledi.
Sonuç olarak Avrupa, enerji için dünyanın diğer bütün bölgelerinden daha fazla para ödemek zorunda kalacak; zira hiçbir ülke ne miktar ne de fiyat uygunluğu anlamında Rusya’nın yerini alamaz. Bunun biri coğrafya olan pek çok sebebi bulunmaktadır. Yani Avrupa’nın tarihteki en büyük enerji kriziyle karşılaşması ve Almanya’nın enerji tüketimine yakından bağlı ekonomik büyümesinin dramatik bir çöküş yaşaması beklenmektedir. İşyerleri kapanabilir, işsizlik zirve yapabilir ve AB’nin en güçlü ve üretken ülkesi ağır bir hasar alabilir.
Özetle Kissinger haklı ve ABD’nin Ukrayna politikasını şekillendiren neokonlar haksızdır.
Söylemekten nefret etsem de Kissinger’a katılıyorum. Eğer müzakereler hemen başlamazsa Rusya ile ilişkiler kalıcı ve geri döndürülmez biçimde bozulacak ve Rusya’nın devasa enerji kaynakları, mineral zenginliği ve zirai ürünleri doğudaki dost ülkelere yönelecektir. Ve bu da hem Birleşik Devletler hem de Avrupa’daki müttefiklerinin korkunç ıstırabına yol açacaktır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA