Kudüs Haber Ajansı - KHA | kudushaber.com.tr

İsrail-Suriye Normalleşmesi Zor Olacak

Rîm Hânî tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “NORMALLEŞME HUSUSUNDA ACELE EDİLMEMESİNE DAİR UYARI: AHMED EŞ-ŞARA’NIN YÖNETİMİ GİDEREK “KIRILGAN” BİR HAL ALIYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

15 Temmuz 2025
İsrail-Suriye Normalleşmesi Zor Olacak

Donald Trump başkanlığındaki ABD yönetiminin, İsrail ile Şam’daki yeni hükümet arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan Suriye’ye yönelik “iyi niyet” jestleri, en azından kısa vadede bu hedeflere ulaşmanın mümkün olup olmadığı konusunda artan bir şüpheyle karşılanıyor. Bu durum, böylesi bir adımın Suriye sahnesine hâkim olan “bölünmelere” toslayacağı ve bu bölünmeleri daha da derinleştireceği yönündeki uyarıların ortasında kendini gösteriyor.

New York Times’a göre, yeni Suriye yönetimi ile İsrail arasında, özellikle İran’a yönelik düşmanlık ve İran destekli gruplara ilişkin güvenlik endişeleri konusunda “ortak zemin” bulunmasına ve her iki tarafın da Trump’ı “yakın bir müttefik” olarak görmesine rağmen; Tel Aviv ile Şam arasında devam eden görüşmelerin “hedefi”, Washington’ın Suriye’den talep ettiği normalleşme anlaşmalarına katılım seviyesinin altında yürüyor gibi duruyor.

Gazete, görüşmelerle alakalı bilgi sahibi dört kişinin, “Suriyeli yetkililerin yakın gelecekte anlaşmalara katılma veya İsrail ile ilişkileri başka bir şekilde normalleştirme yönünde bir eğilim göstermediğini” söylediğini aktarıyor. Ahmed eş-Şara’da “son elli yıldaki seleflerinden daha gerçekçi ve İsrail ile ilişkilere daha açık bir Suriye cumhurbaşkanı imajı” görmelerine rağmen söz konusu dört yetkili ve Ahmed eş-Şara ile görüşen ve konuyu ele alan diğer yetkililer, normal diplomatik ilişkilerden bahsetmenin “erken” olduğunu vurguluyor.

Benzer şekilde Yahudi insan hakları örgütü Simon Wiesenthal Merkezi’nin küresel sosyal eylem direktörü Haham Abraham Cooper, Trump’tan anladığı kadarıyla, kısa vadede Suriye ile bir İbrahim Anlaşması duymamızın pek mümkün olmadığına inanıyor. Cooper, en olası senaryonun “çatışmayı yatıştırmak ve İsrail ile Suriye’nin düşman olmamasını sağlamak” olduğunu belirtiyor.

Aynı değerlendirme, iki taraf arasındaki ilişkilerin normalleşmesini, öncelikle ülkenin tamamını kontrolden “aciz” bir başkanın yönetimindeki Suriye’deki sosyal koşullar, ekonomik koşullar ve güvenlik koşullarına bağlayan Amerikan dergisi Foreign Policy tarafından yayınlanan bir rapor da görüyoruz. Nitekim raporda şu ifadelere yer aldı: “Liderlikteki değişime rağmen barışı sağlamak kolay olmayacak; aslında bu mümkün de olmayabilir. Neyseki Suriye ve İsrail’in, özellikle Hizbullah ve sınırlarına yakın faaliyet gösteren diğer İran vekilleri gibi ortak tehditlerle mücadelede ortak bir zemin bulabilecekleri göz önüne alındığında, aralarında güvenlikle ilgili sınırlı iş birliği yapmaları uzak bir ihtimal olarak görünmüyor.” “Kapsamlı bir barış anlaşmasından ziyade böylesi mütevazı hedeflere öncelik veren müzakereler daha somut sonuçlar verebilir.”

Mevzubahis görüşlerin savunucuları, “önceki müzakerelerin başarısızlığına yol açan yapısal gerçeklerin varlığını sürdürdüğünü ve yeni meydan okumalarla daha da kötüleştiğini” belirterek tutumlarını haklı çıkarıyor. Zira 7 Ekim Harekâtı, “Suriyeliler arasında herhangi bir stratejik topraktan vazgeçmeye karşı ulusal mutabakatı güçlendirdi” ve onlar için, ulusal gururun simgesi olarak görülen Golan Tepeleri’nin kaybını kabul etmek siyasi olarak hayal bile edilemez bir durum.

Golan Tepeleri normalleşmenin önündeki en bariz engel olsa da tek engel değil. Zira Ahmed eş-Şara hâlâ iç savaşın pençesinde olan, kırılgan kurumlara ve şüpheci bir kamuoyuna sahip bir ülke yönetiyor.

İsrail, Suriye’de zaten pek de sevilmeyen bir ülkeyken son olaylar durumu daha da kötüleştirdi: Tel Aviv, Suriye askeri altyapısını yok etmek için hava ve kara harekâtı başlattı ve birliklerini, güney Suriye’ye göndererek 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra kurulan silahsızlandırılmış bölgenin hem içinde hem de dışında konumlandırdı. Dahası, sıradan Suriyeliler son bir buçuk yıldır televizyonda yayınlanan Gazze savaşı görüntülerini izledi ve bu da Ahmed eş-Şara’nın herhangi bir müzakere yürütme kabiliyetini daha da zorlaştırdı.

Binaenaleyh İsrail ile barışa yönelik “sembolik imalar” bile hem vatandaşların hem de cihatçı grupların olumsuz tepkilerine yol açabilir. Bu, İsrail ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi adına bir anlaşmaya varılmasının önündeki engellerin, Ahmed eş-Şara’ya sunulan “teşviklerden” daha ağır bastığı anlamına geliyor. Ahmed eş-Şara, “Golan Tepeleri konusunda bir anlaşmaya varmaya” ve “yaptırımların hafifletilmesinde genişleme veya ülkeye yabancı yatırım garantisi gibi belirli teşvikler karşılığında bir barış anlaşma imzalamaya” istekli olsa bile kendi içinde bölünmüş devlet, böyle bir anlaşmaya varma imkânını sınırlıyor. Hele de Suriye’nin büyük bir kısmının Ahmed eş-Şara’nın “kontrolü dışında” olduğu ve iktidara geleli henüz altı ay olmadığı düşünülünce…

Dahası, “Ahmed eş-Şara’nın, Beşşar Esad’ı devirmesine yardım eden bazı yabancı savaşçılar,” “yeni devlet başkanının, aşırılıkçı grupları hedef almak için ABD ile iş birliği yaptığı” gibi çeşitli kanaatlere dayanarak kendisine karşı cephe almaya başladı. Bu savaşçılardan bazıları, Ahmed eş-Şara’nın hükümetini “İslam dışı” olarak nitelendirerek kınadı ve Batılı yetkililerle temaslarını eleştirdi.

Zikredilen nedenlerden ötürü mevzubahis görüşe göre ABD, “Ahmed eş-Şara’yı siyasi açıdan kendisine zarar verecek tavizler vermeye zorlamaktan kaçınarak güvenliği ön planda tutan, gerginliği azaltmaya ve güven oluşturmaya çalışan bir çerçevede” arabuluculuk yapmalıdır. Söz konusu çerçeve, Şam’ın Suriye topraklarında faaliyet gösteren tüm Filistinli grupları ve liderleri sınır dışı etmesini talep etmeyi, Suriye’yi güneyde yerleşik İran destekli milisleri dağıtmak için İsrail ile koordinasyon kurmaya ve Şam ile Tel Aviv arasında “Hizbullah’a karşı” istihbarat iş birliğine girmeye yönlendirmeyi içermektedir. 

Foreign Policy dergisine ait rapor şunlara işaret ederek bitiyor: Sonuç olarak, Suriye ve İsrail arasında İbrahim Anlaşmaları’na benzer kapsamlı bir normalleşme anlaşması kısa vadede gerçekçi değil ve aceleye getirilmemeli; çünkü hızlı bir atılım için baskı yapmak ters tepebilir ve “acele etmenin iktidardaki kırılgan konumunu zayıflatabileceğinin farkında olan” Ahmed eş-Şara’nın süreci tamamen terk etmesine yol açabilir. Dolayısıyla tüm bunlar, Washington’ın arzu edilen hedeflere ulaşmak için “kademeli ve aşamalı bir yaklaşıma” bağlı kalması gerektiği anlamına geliyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.