İsrail'in Stratejik Kayıpları Açığa Çıkıyor

Rîm Hânî tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “İSRAİL’İN STRATEJİK KAYIPLARI AÇIĞA ÇIKIYOR: İRAN ÇATIŞMA HUSUSUNDA DAHA KARARLI” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

10 Temmuz 2025
İsrail'in Stratejik Kayıpları Açığa Çıkıyor

İran ve İsrail arasındaki karşılıklı saldırılara son veren ateşkes anlaşmasının, özellikle de her iki tarafın “öngörülebilir gelecekte” askeri bir tırmanış beklediği göz önüne alındığında, son derece kırılgan olduğu giderek daha da belirginleşiyor. Bu arada İsrail, konuyla ilgili genel gizlilik politikasını sürdürmesine rağmen Batılı gözlemcilerin, Tahran’ın savaşın son turundaki “kazanımları” ve “elde ettiği puanlar” olarak niteledikleri şeyler, yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Ateşkesin geleceğiyle ilgili olarak çeşitli kaynaklardan Axios haber ajansı, Netanyahu’nun kıdemli danışmanı Ron Dermer’in, Netanyahu’nun Washington’a yaptığı son ziyaretten “Donald Trump yönetiminin belirli koşullar altında İran’a yönelik yeni bir İsrail saldırısını destekleyeceği izlenimiyle” döndüğünü yetkililere bildirdiğini aktardı. Kaynaklara bakılırsa İsrail’in harekete geçmesini gerektirecek senaryolar arasında Tahran’ın “Fordo, Natanz ve İsfahan’daki hasarlı tesislerden yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumu çıkarmaya çalışması” veya “İranlıların nükleer programlarını, özellikle de zenginleştirme tesislerini yeniden inşa etmeye başlaması” yer alıyor. 

Ne var ki İsrail’in “hazırlıkları”, İran’ın savaş sonrasındaki durumunun, İsrail’in ve arkasındaki Amerika Birleşik Devletleri’nin umduğunun “aksine” bir görüntü arz ettiğine dair artan analizlerle birleşiyor. Bu bağlamda Amerikan dergisi Foreign Affairs tarafından yayınlanan bir raporda, “Saldırıların, İranlıları 'bayrakları' etrafında toplamasına, saldırıları kınamasına ve hükümetin misillemesini kutlamasına neden olmasının ardından; İran İslam Cumhuriyeti’nin, şokun ağırlığı altında çökmek yerine 'taze kana' kavuşmuş gibi göründüğü” belirtiliyor. Tahran, birçok yetkilisinin şehadet haberini duyursa da hızla yerlerini yenileri ile doldurdu. Dolayısıyla aynı kaynağa göre İsrail ve Amerika’nın saldırıları, İran ulusunun “arasındaki bağları daha da güçlendirdi ve İran Devrim Muhafızları’nın elini kuvvetlendirdi.”

Ayrıca İran’ın ulusal güvenlik stratejisi de “önemli ölçüde değişmedi.” İran İslam Cumhuriyeti “bazı açılardan zayıflamış” olsa da İranlı liderler, İsrail ve Amerikan saldırıları karşısındaki dirençleriyle gurur duyuyor ve İsrail şehirlerine verdikleri büyük zararı “büyük bir başarı” olarak görüyorlar. Yine bu liderler, “saldırganlık karşısında kararlılık göstermenin, düşmanlarını caydırmanın tek yolu” olduğuna inanıyorlar.

Buna bağlı olarak İranlı liderler “vekil ağlarını, yani diğer bir ifadeyle Direniş Ekseni’ni yeniden inşa etmeye” başlayacak ve “diplomasiye” olan güvenleri eskisinden daha da az olacak. İranlı siyasetçiler diplomasiye başvurmak yerine, İsrail ile uzun vadeli bir yıpratma savaşının ve hatta “nükleer saldırı olasılığı ile mücadelenin” temelini atacaklar.

Raporda yer alan şeyler arasında şunlar da var: “İlk başta birçok sıradan İranlı, çatışmanın, kendilerini etkilemesi pek olası olmayan, iki hükümet arasında kısa bir karşılaşma olacağını varsaymıştı. Fakat saldırılar yoğunlaşarak altyapıyı hedef alıp sıradan vatandaşları öldürdükçe, birçok İranlı saldırıların sadece rejime karşı değil, aynı zamanda ulusun kendisine karşı bir savaş olduğu sonucuna varmaya başladı. Bu duygular, Trump ve İsrailli yetkililerin Tahran sakinlerine evlerini boşaltmaları çağrısında bulunmasının ardından daha da şiddetlendi. Bu bağlamda Amerikan dergisi Foreign Affairs, Financial Times’a konuşan bir Tahranlının şu sözlerini tanık gösterdi: “Trump ve Netanyahu, sağlığımızı önemsiyormuş gibi Tahran’ın 'boşaltılması' çağrısında bulunuyor. 10 milyonluk bir şehri nasıl boşaltabilirsiniz? Kocam ve ben onların önünü açmayacağız. Hadi, gelip bizi öldürsünler!”

Saldırılar, İran devletine karşı halk öfkesini körüklemek yerine, ulusalcı bilincin yükselişini körükledi. İslam Cumhuriyeti, İsrail saldırısı karşısında dimdik ayakta durup kendi balistik füzeleriyle karşılık verdikten sonra rejimin yanıtı, çoğu genellikle apolitik veya hükümet karşıtı olan İranlı yazarlar, sanatçılar ve şarkıcılar tarafından da memnuniyetle karşılandı. Siyasi yelpazenin her kesiminden İranlı yorumcular, İsrail saldırısını Nazi Almanyası’nın 1941’deki Sovyetler Birliği işgaline benzeterek çatışmayı bir İran ulusal savaşı, “siyasetin ötesinde bir ulusal mücadele” olarak nitelendirdiler. Hatta bazı kadim muhalifler ve eski siyasi tutuklular bile bu yaklaşıma katıldı.

Dolayısıyla yukarıda zikredilenlere bağlı olarak İran hükümetinin, özellikle Tahran’daki birçok kişinin “kırılgan ateşkesin her an çökebileceğini düşündüğü” göz önüne alındığında, kaynakları Devrim Muhafızları’na ve diğer silahlı kuvvetlere ve güvenlik servislerine yönlendirerek “uzun süreli bir çatışmaya hazırlık olarak ülkenin militarizasyonunu hızlandırması” muhtemel. Bu görüşün savunucularına göre İran ayrıca, “Hizbullah’ı orijinal haline daha yakın, küçük ve daha esnek bir güç olarak yeniden inşa ederek Direniş Ekseni’ni yeniden şekillendirmeyi” de düşünebilir ki buna “Hizbullah’a gelişmiş füze yetenekleri sağlamaya devam etmek” de dahildir. Yine bu insanlara göre Suriye’de Tahran, popüler silahlı grupları güçlendirerek mevcut güç boşluğundan yararlanmaya çalışacaktır; ancak bu tür görevler tabii ki “kolay” olmayacaktır.

Tüm bunlara ek olarak İran’ın, İsrail topraklarına yönelik füze misillemeleri, “Gazze’deki savaşın bölge genelinde İsrail’e yönelik genel öfkeyi körüklemesinin” ardından “Arap halkından birçoklarının beğenisini kazandı.”

Siyonist düşmanın, İran misillemelerinin İsrail içindeki hasarını doğru bir şekilde ortaya koymaya çalışan tüm tarafları “bastırma” girişimi esnasında birçok Batılı kaynak, söz konusu misillemeler hakkında art arda bilgi sağladı. Bu bağlamda İngiliz gazetesi The Telegraph, incelediği radar verilerine göre, İran füzelerinin “12 günlük savaş sırasında beş İsrail askeri tesisini” doğrudan vurduğunu belirten bir haber yayınladı. Haberde “İsrailli yetkililer alınan darbeleri duyurmadı ve sıkı askeri sansür yasaları nedeniyle ülke içinden haber ulaştırılamadı” denildi.

Yeni veriler, savaş bölgelerindeki bomba hasarlarını tespit etmek için uyduların radar verilerini kullanma konusunda uzmanlaşmış Oregon Eyalet Üniversitesi’ndeki Amerikalı akademisyenler tarafından gazeteyle paylaşıldı. Raporlar, aralarında “büyük bir hava üssü, bir istihbarat toplama merkezi ve bir lojistik üssün” de bulunduğu daha önce bildirilmemiş beş askeri tesisin, İsrail’in kuzey, güney ve orta kesimlerinde altı İran füzesiyle vurulduğuna işaret ediyor.

Gazetenin yaptığı analizlere göre, “İran füzelerinin büyük çoğunluğu engellenmiş olsa da misillemelerin başarı oranı savaşın ilk sekiz gününde istikrarlı bir şekilde arttı.” Uzmanlar, bunun arkasındaki nedenlerin “belirsiz” olduğunu; ancak sebebin, “İran’ın, atış taktiklerini iyileştirmesi ve daha gelişmiş füzeleri kullanmasının yanı sıra İsrail’in, sınırlı sayıdaki önleyici füze stokunu limitli kullanması” olabileceğini ifade etti.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.