Haftalardır Yemen’e yeniden kara harekâtı düzenlenmesi ihtimali konuşuluyor; ama bu sefer çok farklı bir düzlemde. Zira ABD Başkanı Donald Trump ikinci dönemi için Beyaz Saraya döndü, Kızıl Deniz’de San’a ile gerginlik zirve noktasına ulaştı, Birleşik Arap Emirlikleri geniş kapsamlı bir kara müdahalesi için çabalıyor ve Suudi Arabistan yeniden doğrudan askeri müdahale konusunda aşırı temkinli davranıyor.
Wall Street Journal’ın son haberine göre ABD’de, BAE veya müttefik Yemen güçlerinin Aden’den yöneteceği bir kara harekâtına destek verilmesi olasılığı görüşülüyor. Karar henüz kesinleşmemiş olsa da genel tablo, defalarca “Husileri bitireceğiz” tehdidinde bulunan Trump yönetimi altında Washington’un Yemen sorununa ilişkin yaklaşımında önemli bir değişime işaret ediyor.
Trump’ın Yemen’e ilişkin açıklamaları sıradan bir seçim konuşması değildi. Dönüşünün ilk gününden itibaren Kızıldeniz’deki saldırıları “Amerikan prestijine doğrudan bir hakaret” olarak ele aldı, Husileri “yabancı terör örgütü” olarak yeniden sınıflandırdı ve San’a, Hudeyde ve Sa’ada’daki mevzilerine yoğun hava operasyonlarının yolunu açtı.
Ne var ki bu operasyonlar, tüm yoğunluğuna rağmen, işgalci varlığa doğru ilerleyen gemilerin hareketine uygulanan ablukayı kaldırmayı başaramadı. Aksine, Yemen silahlı kuvvetleri saflarını yeniden organize edip taktiklerini hava saldırılarına göre uyarlayabilmiş gibi görünüyor. Bu da “karadan müdahale” fikrinin yeniden masaya konulmasına sebebiyet veriyor.
Özellikle de Washington’ın bölgedeki prestijinin ciddi şekilde sınandığı bir dönemde Trump için önemli olan sadece “küresel ticareti korumak” değil, aynı zamanda Amerika’nın nüfuz alanlarında güvenliği sağlama gücünü göstermektir. Dolayısıyla, sınırlı da olsa başarılı bir kara harekâtı ABD namına hem sembolik hem de stratejik bir “zafer” olacaktır.
Bu arada San’a’ya karşı kara cephesi açma konusunda en istekli taraf BAE gibi duruyor. Abu Dabi’nin hamlesi, yalnızca hava saldırılarının yeterli olmadığı ve yıllardır eğittiği Yemen’deki muhalif birliklerin hareket ettirilmesiyle Hudeyde, Taiz ve Me’rib cephelerinde bir atılım sağlanabileceği inancına dayanıyor.
Ancak bu senaryonun karşı karşıya olduğu birçok zorluk var:
- BAE, 2019’da bazı bölgelerden kademeli olarak çekilmesinin ardından sahada hazır kıta müttefik sıkıntısı çekiyor.
- Herhangi bir kara müdahalesi, kesin hedefleri vurma yeteneklerini kanıtlamış olan Yemen insansız hava araçları ve füzelerinin otomatik hedefi haline gelecektir.
- BAE öncülüğündeki herhangi bir askeri hamle, özellikle Suudi Arabistan’ın çekinceleri göz önüne alındığında, kapsamlı bir Yemen desteğine veya Körfez konsensüsüne sahip değil. Başka bir deyişle Birleşik Arap Emirlikleri yeterli siyasi derinliğe veya halk desteğine sahip olmadan kendini bir mücadelenin ön saflarında bulabilir.
Evet, Suudi Arabistan, Yemen’e yönelik kara ve hava savaşına doğrudan katılmış olması rağmen, özellikle kuzey bölgesinde yeni bir kara harekâtı konusunda son derece temkinli davranıyor. Zira San’a’nın, kendisine karşı bir kara harekâtı başlatılması halinde Suudi Arabistan’ın içlerine kadar ulaşabilecek bir füze caydırıcılık kapasitesine sahip olduğunun farkında.
Bu bağlamda Suudi Arabistan’ın, çatışmanın kendi topraklarına sıçramasından endişe ederek kara harekâtına katılmayacağını Washington ve San’a’ya bildirdiği ifade edildi. Bu aşamada, Vizyon 2030 projelerine odaklanması ve aynı yıl FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasıyla açık bir uyum içinde, özellikle sınır konusunda asgari düzeyde mutabakat sağlamayı ve gerilimi tırmandırmaktan uzak durmayı amaçlıyor. Yani ABD’nin çok sayıda ülkeye uyguladığı gümrük vergilerinden kaçan yatırımcı sermayesinden yararlanmaya başlayan Riyad, Yemen konusunu yalnız kendi savaşı olarak görmediği için herhangi bir askeri eylemde bulunmayacaktır.
Siyasi ve lojistik niyetler mevcut olsa bile Yemen arenası, hiç kuşkusuz bölgenin en karmaşık askeri sahalarından biri olmaya devam ediyor. Zira:
- Ensarullah sadece silahlı bir grup değil, aynı zamanda oldukça karmaşık dağlık bir ortamda yerleşik, gerilla savaşında büyük bir deneyime sahip askeri-ideolojik bir örgüttür.
- Özellikle Sa’ada başta olmak üzere kuzey Yemen, ağır kayıplar verilmeden geçilmesi güç, zorlu bir bölge olarak değerlendiriliyor.
- San’a yönetimi, 2024’ün başından bu yana “hızlı bir işgal” varsayımını zayıflatacak biçimde hareketlilik ve gizlilik hususunda dikkate değer bir esneklik sergiledi ve Güney Geçiş Konseyi gibi BAE destekli Yemen güçlerine karşı başarılı yıpratma taktikleri uyguladı.
Ayrıca ardı ardına yaşanan ekonomik krizlere rağmen San’a’nın kontrolü altındaki bölgeler, bugüne dek hiçbir isyan yaşamadı. Dolayısıyla Yemen’e saldıracak herhangi bir grubun yeşerebileceği bir ortam da oluşmadı.
Dolayısıyla yakın vadede tam kapsamlı bir kara harekâtı pek olası görünmüyor. Gerçekçi olarak öngörülebilecek şey, tesisleri veya önde gelen şahsiyetleri hedef alan sınırlı özel operasyonların uygulanması, BAE tarafından eğitilen yerel birliklerin ikincil eksenler boyunca hareket etmesine destek verilmesi ve deniz ablukasının yoğunlaştırılmasıyla hava baskısının sürdürülerek kademeli bir tükenme ortamının meydana getirilmesidir. Ne var ki dokuz yıldan fazla bir süredir bombardıman ve abluka altında yaşayan Yemen, ilave bir baskı dozundan önemli ölçüde etkilenmeyecektir. Zira savaşın yıktığını yeniden inşa etme fırsatını ve ekonomik canlanma için gerekli altyapıyı yeniden sağlama olanağını şu ana kadar bulamamıştır.
Bu senaryo, Trump’a yeni bir bataklığa saplanmadan siyasi kazanım ve propaganda getirisi sağlayabilir, Suudi Arabistan’ı sıkıntıya sokmadan BAE’yi memnun edebilir. Bununla birlikte cephelerde düzenlenecek herhangi bir organize askerî harekât, her şeyi yaklaşık iki yıl öncesine döndürebilir. Fakat bunun manası, hızla gelişen olaylar üzerinde kontrolün garanti altına alınmasının imkânsız hale gelmesi olacaktır.
Kapsamlı bir strateji olmadan Yemen’de kara savaşına girişmek, sonu hüsranla bitecek bir maceradır. Zira Yemen stratejik açıdan zayıf bir konumda değil ve Trump, saldırgan eğilimlerine rağmen Yemen coğrafyasının kolay işgal edilemeyeceğini biliyor. BAE ise sahnenin merkezine geri dönmesini sağlayacak yeni bir denklem arayışında; ancak Suudi Arabistan olmadan tek başına bir şey yapamaz veya yalnız savaşa giremez.
Kudüs Haber Ajansı - KHA