Her iki tarafın da yani Netanyahu ve Filistin direnişinin kapsamlı bir anlaşmaya varmak için acele etmediği ve her birinin kendi sebepleri ve saikleri olduğu çok açık. Sinvar’ın yokluğunun, askeri baskının artmasının ve Direniş Ekseni’ne ait cephelerin kopuşunun, İsrail’in şartlarını Filistin tarafının kabul etmesi için gerekli koşulları sağlayacağını söyleyen Netanyahu’nun yaklaşımını görünen o ki yaşananlar doğrulamıyor. Dolayısıyla Hamas, kendileriyle şimdilerde imzalanacak ve Netanyahu’yu bağlayacak bir anlaşmanın yokluğunda önemli bir garanti elde edebilmek adına acele etmiyor. Zira İsrailli esirlerden tek seferde feragat etmek, sonrasında Netanyahu’nun iyi niyetine (!) ve Batı’nın o malum garantilerine yönelmeyi gerektiriyor.
Büyük olasılıkla direniş, anlaşmanın ilk aşamasında yalnızca bazı İsrailli esirlerin kademeli olarak geri dönmesini kabul edecek; ancak geri kalanını bırakmayacak. Çünkü onları bırakmanın büyük ölçüde Netanyahu’nun Gazze’deki yıkıcı savaşına geri dönmesi anlamına geleceğini ve esir kartının zayi edilmesinden ötürü bu sefer İsrail protestoları ya da Amerika’nın eleştirileri olmayacağını hatta hiçbir sınırlama olmayacağını biliyor. Gazze Şeridi’nde meydana gelen cinayetleri durdurma konusunda istekli ve aceleci olmasına rağmen bu şartlar altında direniş, zamanı ve sabrı var gibi görünüyor.
Paradoksal bir şekilde bu yaklaşım, yani İsrailli esirleri elinde tutan Filistin direnişinin, onları bir anda Netanyahu’ya teslim edip müzakere masasındaki en önemli kartlarını kaybetmekten korkması durumu, Netanyahu ve hükümetinin planına da tam olarak uyuyor. İsrail hükümeti, liderinin pozisyonunu berkitmekle beraber kendi siyasi hayatından endişe ediyor. Netanyahu, kapsamlı bir çözümün bedelinin savaşı durdurmak olduğunu kesinlikle biliyor ve aynı zamanda bunun, hükümetinin ödemeye istekli olmadığı ve ödeyemeyeceği bir bedel olduğunun da farkında. Bu nedenle onlarca İsraillinin esaret altında kalmasına, belki de ölümüne hükmetmeye hazır.
İsrailli esirler ve aileleri, esaret altında geçen her saniyeyi sayarken, Netanyahu’nun hesaplarında bambaşka bir zaman yaşanıyor ve Netanyahu, kısmi bir anlaşmaya varmanın kendisine istediği vakti kazandıracağını umuyor. Müzakereler belki iki ya da üç hafta daha sürecek ve sonrasında anlaşmada birçok düzeltmeye ihtiyaç duyulacak. Bu arada Netanyahu’nun anlaşmayı ihlal etmek ve belki de yok etmek için bir bahanesi de eksik olmayacak.
Elbette bu, Netanyahu’nun ve hükümetinin pazarladığı şeyler açısından İsrail’in güvenlik çıkarlarıyla bağdaşan bir tutum değil; daha ziyade İsrail halkına ve esirlerin ailelerine, hükümetini parçalamadan “bir şeyler” verme girişimi. Buna paralel olarak Netanyahu hükümeti, müftteki Amerika’ya da “aynı şeyi” vererek kendisiyle bir çatışmaya girmesini önlemek ve gelecekte onun İsrail’in çıkarları adına pazarlık yapmasını garanti altına almak istiyor.
Şu hâlde Netanyahu bir taşla birçok kuş vuruyor. Kısmi anlaşma kendisine birçok yönden kazandıracak. Bunların başında İsrail’in iç dengeleriyle alakalı kısım geliyor; koalisyon liderlerinin pozisyonlarını inceleyen herkes Netanyahu’nun onlarla koordineli çalıştığını düşünüyor. Aryeh Deri esir anlaşması lehinde konuşuyor ama aynı zamanda “zorunlu askerlik uygulamasının Haredi Yahudileri üzerindeki olumsuz etkisinden” de acıyla bahsediyor. Nitekim Haredilerin askerlik hizmetinden kaçınabilmesini ön gören yasa tasarısının yürürlüğe konulmasındaki gecikme nedeniyle koalisyondan çekilme talebinde bulunan seçmenlerine ulaşabilmek için şöyle diyor: “Zorunlu askerliğin getirilmesi konusu çok acı verici ve kabul edilemez; ancak esirlerin özgürlüğüne kavuşturulması hala önümüzde çözülmesi gerekli bir mesele olarak duruyor ve anlaşma için müzakereler devam ettiği sürece zorunlu askerlik nedeniyle hükümetten çekilemem.” Sonuç olarak Haredi Yahudilerin, zorunlu askerlikten kaçınma yasasının onaylanması konusunda ısrar etmek namına içinde bulunulan zamanın en uygun zaman olmadığını anlaması gerekiyor.
Yerleşimin vaftiz babası Ben Gvir ise başlığı “Gazze’de yerleşim” olan yeni bir cepheyi açmak istediği kadar vatanın bir kısmını İsrail halkına iade etmekle ilgilenmiyor gibi görünüyor. Zira bu yaklaşım, savaşın devam etmesine ve mümkün olan her yöne yayılmasına olanak tanıyor; çünkü - çok açık bir biçimde anlaşılan o ki- çatışma olmadan onun, fikirlerinin ve partisinin bir dayanağı ve vücut bulacağı bir alan olmayacak. Aynı şey ortağı Smotrich için de geçerli.
Koalisyonun geneline gelince işgalci Siyonist varlığın meclisi Knesset’in 60’tan fazla üyesi, kısmi bir anlaşma da olsa, anlaşmayı engelliyormuş gibi görünmek istemeyecek ve lehte oy kullanacak. Zaten bu üyelerin bir kısmı destek niteliğinde öncesinden seslerini yükseltmiş durumda.
Bay güvenlik Netanyahu’ya gelince kısmi anlaşma ve savaşın devam etmesi, kendisine, yöneltilen yolsuzluk şüphelerine bakan mahkeme önünde ifade vermeyi erteleme, oyalama, istediği zaman geri çekilme ve savaşın dayattığı olağanüstü hâl bahanesiyle defalarca görüşmeleri sonraya bırakma olanağı sağlayacak. Genellikle sıkıcı olması beklenen bir hukuki sürece daha fazla drama katarak mahkeme salonunun dışında ve içinde oynanan tiyatro tam da buydu. Sonunda istediğini elde etti, kuzey cephesini ziyaret ettiği gün ifade verilmedi ve tüm dünya bir kez daha Netanyahu’nun kendisini ve yalnızca kendisini ilgilendiren bir medya gündemini yönetme becerisiyle meşgul oldu.
Netanyahu, ileriye baktığında, zorunlu askerlikten kaçınmayı sağlayacak yasa taslağını devam eden davasıyla uzlaştırıp; koalisyonunu, sarsıcı şoklar olmadan gelecek bahara ulaştırsa bile koalisyonunun, ezici bir yenilgiye tanık olacağı güne hazırlanması gerektiğini görüyor. 7 Ekim’in başarısızlığı, savaşın maliyeti ve topluma getirdiği ekonomik yük, yargılamanın yükü ve ağırlığı ile mevzu bahis noktaya varmak istemiyor. Peki, bu yüklerin ağırlığından kurtulmaya devam etmek için savaş halini sürdürmek daha mı kolay?
Öte yandan sadece çocuklarını aralarında görmek isteyen İsrailli esirlerin aileleri bir yana muhalefet liderlerinin, Netanyahu’ya yönelik eleştirilerini ve saldırılarını artırması; İsrail kuvvetlerinin Gazze Şeridi’nde kalacağını ve savaşı bitirmeyi reddettiğini önceden duyurması nedeniyle Netanyahu’yu esir anlaşmasını bozmakta ısrar etmekle suçlaması dikkat çekici görünüyor. Bu eleştiriler, sadece muhalefet liderlerinin, esirlerin özgürlüklerine kavuşmasını arzulamalarıyla ilgili değil; Netanyahu’nun, muhalefetin çelişkilerini kullanıp onları dilediği gibi şekillendirerek eleştirilerini değersiz kılıp kendi planlarına devam edebilmesi karşısında zayıf ve güçsüz kalan muhalefet, kapsamlı bir anlaşma için baskı yapmanın, Netanyahu yönetiminin sonunu hızlandırmanın ve koalisyonuna son vermenin tek yolu olduğunu anlamış gibi görünüyor.
Muhalefetin önde gelen şahsiyetlerinin, Netanyahu’ya karşı çok yoğun bir öfke ve kızgınlık duydukları, bu nedenle İsrail toplumunu kışkırtmaya ve kısmi anlaşmaya daha fazla karşı çıkmaya teşvik etmeye çalıştıkları ve böylece Netanyahu’nun manevra alanını daraltıp onu savaşı sonlandıracak kapsamlı bir anlaşmaya varmaya zorladıkları bir gözlemci için bir sır değil. Son kamuoyu yoklamaları, İsraillilerin %74’üne varan çok yüksek bir yüzdesinin, savaşın sona ermesi pahasına da olsa kapsamlı bir anlaşma istediğini ortaya koyuyor. En önemlisi de ankete katılanların bir kısmı, hükümeti destekleyen aşırı sağcı bloktan.
İsraillilerin büyük bir kısmı, Netanyahu’nun kapsamlı bir esir anlaşmasına gideceğini umut etse de onun tam olarak aradığı şeyin kısmi bir anlaşma olduğunun farkında değiller. Netanyahu’nun, Gazze’nin yeniden yerleşim bölgesine çevrilmesi ve Filistinlilerin sınır dışı edilmesi çağrısında bulunanlardan gerçekten farklı olduğuna inanan ve sonunda doğru olanı yapacağını ümit edenler ise hayal dünyasında yaşayan saf insanlar. Netanyahu kaosu dizginlemez, aksine oluşturur. Netanyahu budur. Bu onun doğasıdır.
İsrail siyasi sahnesinin bugününe dair özet, iki gün önce İsrail medyasında yer alan isimlerden birinin şu sözlerinde karşılık buldu: “Bizim için durum ne kadar kötüyse, aramızda ne kadar çatışma artarsa görevde kalmayı hayat misyonu haline getirmiş olanlar için durum o kadar iyidir. Dolayısıyla olağanüstü halin, savaşın ve belirsizliğin daha uzun süre devam etmesinin önünde bir engel yok.”
Kudüs Haber Ajansı - KHA