İsrail-Lübnan Ateşkesiyle İlgili İki Senaryo

alwaght.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “İSRAİL-LÜBNAN ATEŞKES GÖRÜŞMELERİNDE İKİ SENARYO MEVCUT” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

27 Kasım 2024
İsrail-Lübnan Ateşkesiyle İlgili İki Senaryo

Savaş Lübnan'ın güney sınırlarının çoğunu kaplamış ve çatışmalar her gün yeni zirvelere tırmanırken, diplomatlar ateşkes müzakerelerinin henüz bitmediğine, müzakereleri devam ettirmeyi başardıklarına inanıyorlar.

Geçenlerde, New York Times, bazı bölgesel ve Amerikalı yetkililere atıfta bulunarak, Lübnan ve İsrail'in bir ateşkes anlaşmasına varmalarının yakın olduğundan bahsetti. 

Gazeteye göre, muhtemel anlaşma, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine hareket etmesini öngören 60 günlük bir ateşkes olacak.

New York Times ayrıca, Amerikalı diplomatlara atıfta bulunarak, İsrail'in Gazze'den ziyade Lübnan'da bir anlaşmaya daha fazla ilgi duyduğunu bildirdi. 

Gazete, Amerikalı yetkililerin, İsrail'in yerinden edilmiş İsraillileri kuzeye geri göndermenin en kolay yolunun Hizbullah ile ateşkes anlaşmasına varmak olduğuna inandıklarını ve bu nedenle müzakerecilerin, geçici ateşkesin 60 gün sürmesini ve Trump yönetimi altında kalıcı olmasını umduklarını söylediğini aktardı.

Gazeteye göre anlaşma, Hizbullah ve İsrail güçlerinin sınır bölgesi dışında kalmasını sağlamak için ABD öncülüğünde yeni bir sistem içeriyor.

Bu arada İsrail gazetesi Yedioth Aharonot'un haberine göre, İsrail'deki tahminler, küçük farklılıklar hala çözülmemiş olsa da, Lübnan ile ateşkes anlaşmasının önümüzdeki günlerde ilan edileceği yönünde.

Ancak bu iyimser tahminler, İsraillilerin son günlerde Beyrut ve banliyölerinin çeşitli bölgelerini hava saldırılarıyla ağır bir şekilde bombaladığı; işgal ordusuna göre sığınak bombalarını bile tekrar kullandıkları; ve görgü tanıklarının ifadesine göre Lübnan'a çok sayıda beyaz fosfor içeren bomba atıldığı bir zamanda geldi. 

Öte yandan, Hizbullah lideri Şeyh Naim Kasım Çarşamba günü yaptığı bir video konuşmasında direnişin önerilen anlaşma hakkındaki görüşlerini sunduğunu ve Hizbullah'ın anlaşma için iki şartının İsrail'in Lübnan'a yönelik tüm saldırılarının sona ermesini ve Lübnan'ın egemenliğinin korunmasını içerdiğini söylerken, raporlar İsrail ordusunun sınır boyunca aşılmaz bir tampon bölge oluşturmaya çalıştığını gösteriyor.

Bu bağlamda, Lübnan hükümeti tarafından rejimin saldırılarının yol açtığı hasarı araştırmak üzere atanan Lübnan Güney Konseyi Başkanı Haşim Haydar, AFP'ye yaptığı açıklamada, 120 kilometrelik bir yol boyunca 18 Lübnan köyünün yüzde 70'inin yıkıldığını, bunun da 45 bin eve tekabül ettiğini söyledi.

Bu bölgedeki köylerden biri, köyün belediye başkanı Abdul Munim Şakir'e göre sınır bölgesini kavrulmuş bir toprak görüntüsüne sokan Meys El Cebel. AFP'ye göre, Meys El-Cebel'in bitişiğindeki Muhib köyünde, evlerin yüzde 84'ünden fazlası yerle bir oldu.

Lübnan ordusunun emekli tuğgenerali Hasan Cuni, El Arabi'ye verdiği röportajda, İsrail rejiminin, sınır köylerini yok ederek ve çevredeki ormanlar ile tarım alanlarını yakarak sınır bölgelerini denetleme kabiliyetini artırmak istediğine inandığını söyledi.

İsrail ordusu, barbarca eylemlerini savunmak için, tarım alanlarını, ormanları ve kırsal evleri sistematik olarak yok etmek gibi gizli hedefleri kabul etmeden, Hizbullah'ın sınır bölgesindeki, özellikle de Nebatiye’deki tünel ağını yok ettiğini savundu. 

Her ne kadar bu durum, Hizbullah savaşçılarının sürekli direnişi nedeniyle İsrail askerinin kuruluş ve işgal noktasına ulaşmamış olsa da ve İsrail askerleri, son günlerde El-Hayyam köyünün işgali üzerine yaşanan şiddetli çatışmalar gibi, direniş güçlerinin her saldırısından sonra geri çekilmek zorunda kalsa da, Hizbullah'ın İsrail'in lehine olan ateşkesteki şartlarına uyulmadığını gösteriyor. Başka bir deyişle, İsrailli diplomatlar ateşkes konusunda iyimser görünürken, İsrail ordusunun güney Lübnan'daki planları böyle bir anlaşmanın mümkün olmadığını gösteriyor.

 

İki senaryo

İsrail'in bu çelişkilerini açıklamak konusunda iki perspektif mevcut. Birincisi, Amerikan ve İsrail medyası ve yetkilileri tarafından dile getirilen anlaşma, İsrail rejiminin sınırlardaki askeri üstünlüğünün korunmasını sağlamaya ve Lübnan'ın toprak egemenliğini ihlal etmek için izin alma koşulunu dayatmaya ve Batılı ülkelerin BM Barış Gücü (UNIFIL) misyonuna nicel ve nitel katılımını güçlendirmeye dayanıyor. 1993'ten 2022'ye kadar İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün icra direktörü olan Kenneth Roth'a göre, Tel Aviv diplomatik olarak "Hizbullah'a ateş etmemesini söylerken, kendilerinin ise periyodik olarak ateş edebiliyor olmasını" istiyor. Roth, "Bu tek taraflı bir anlaşma, bu bir ateşkes değil" diye ekliyor.

Bu arada, bu koşullar altında bir anlaşma tamamen imkansız olsa da, Netanyahu ateşkes ve savaşın durdurulması için bir hazırlık jesti yapmak istiyor. Washington Post'a göre Trump, Netanyahu'ya, kendisi göreve gelene kadar savaşın bitmesi gerektiğini söyledi. "Çatışmanın ve şiddetin sona ermesi; bu konuda Netanyahu’nun bir şeyler yapması gerektiğini” söyledi.

Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerin, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendisi ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emri karşısında şok olmaları ve daha da kötüsü, Tel Aviv'in bazı Batılı müttefiklerinin bu kararın uygulanmasına destek verdiklerini açıklamalarından sonra, güvenlik garantileri sağlandığı takdirde savaşı durdurmaya ve ateşkesi kabul etmeye hazır olduklarına dair bir jest yapmaya çalışmaları da mümkündür.  Buradaki amaç, Lübnan'ın anlaşma şartlarını reddetmesi durumunda ateşkes çabalarının başarısız olmasının arkasındaki faktör olarak Hizbullah'ı gösterebilmektir.

Bu arada, İsrail rejiminin savaştan kaçmak ve siyaset ile müzakere alanlarında asgari başarılar elde etmek için mücadele ettiğini gören ikinci bir perspektif var. Bu nedenle, rejimin askeri harekatının Hizbullah'ı yenemediğini bilen Amerikalılar, Lübnan hükümetinin ve Hizbullah'ın yeni ateşkes planındaki çekincelerini dikkate aldılar. Bu arada, İsrail ordusunun Lübnan'ın güney köylerindeki eylemleri, müzakerelerde avantaj elde etmeyi amaçlıyor.

New York Times, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun yerinden edilmiş on binlerce İsrailliyi kuzeydeki evlerine geri döndürmesi için baskı altında olduğunu bildirdi, ancak İsrailli yetkililer, yerleşimcilerin kesintisiz süren Hizbullah saldırılarından korkmalarının geri dönmelerini engellediğini ve bu nedenle kuzey İsrail'e yönelik günlük roket saldırılarını yalnızca bir ateşkes anlaşmasıyla sona erdirebileceğini söyledi.

Yerinden edilmiş yerleşimciler ve kuzey bölgelerinde kalan az sayıdaki yerleşimciler üzerindeki artan baskıyla ilgili olarak, son günlerde İbrani medyası, kuzeydeki yerleşimcilerin bitmek bilmeyen kabusları ve umutsuzluk durumu hakkında raporlar yayınladı. Medya organları, kuzey sakinlerinin uyarı sirenleri, füzeler ve insansız hava araçları arasında yaşadığını ve sürekli olarak sığınaklara gitmeye zorlandığını belirtti.

Yedioth Ahronoth muhabiri Roi Kais bu konuda şunları yazdı: "Batı Celile'nin kuzey bölgelerinde, Nehariye, Akre ve hatta Kerioth ve Karmel de dahil olmak üzere, boşaltılmamış yerleşimlerdeki İsraillilerin çoğu, sürekli bir korku ve alarm halindedir ve bu gidişin sonunu görmüyorlar." 

Bir yerleşimci Yedioth Ahronoth'a şunları söyledi: "Sürekli acı ve ıstırap içindeyiz ve buradaki köpekler bile sığınaklara koşmayı kendi kendilerine öğrendi."

Tetikte olmak ve sığınağa koşmak günlük yaşamlarının bir parçası haline geldi ve önlerinde sürekli bir soru var: Bu kabus ne zaman bitecek?

Bu arada, yeni anketler Hizbullah'la ateşkes anlaşması isteyenlerin sayısında bir artış olduğunu bildiriyor ki bu Netanyahu'nun savaş kabinesinin askeri harekatı için iyi bir haber değil. Bu anketin sonuçlarına göre, İsrail toplumunun yüzde 57'si Lübnan ile siyasi bir çözüm istiyor ve bu oran geçen haftaki ankete göre yüzde 12'lik bir artış gösteriyor.

Silahlı kuvvetler içindeki kriz ve Hizbullah'ın son günlerdeki askeri baskısı, Tel Aviv'in ateşkes anlaşmasına Lübnanlılardan daha fazla ihtiyaç duymasını da sağladı. Bu bağlamda, Axios Cuma günü bir rapor yayınlayarak, İsrail ordusunun suikast operasyonları için istihbarat toplamaktan sorumlu Birim 8200'deki benzeri görülmemiş krize atıfta bulundu ve eski istihbarat subaylarına atıfta bulunarak, bunu kuvvet tarihindeki en kötü kriz olarak nitelendirdi.

Ayrıca Maariv gazetesi, Golani Tugayı'nda da benzer bir krize ilişkin haber yaparak, İsrail ordusunun seçkin askerlerini ve kara kuvvetlerinin bel kemiğini içeren tugayın, 7 Ekim 2023'ten bu yana 110 üyesini kaybettiğini ve bunun tüm piyade tugayları arasında en yüksek kayıp sayısına ulaştığını belirtti. 

İsrailli bir askeri muhabir, "Bizi her şeyden önce endişelendiren şey, bu savaşta Golani Tugayı'nın diğer piyade tugaylarına kıyasla yüksek zayiatı ve İsrail ordusunun Golani Tugayı'nı kırmızı çizgisi olarak görmesidir" dedi. 

Bu krizlere, Hizbullah'ın son günlerde askeri pozisyonuna somut bir destek veren gelişmiş yeni silahlar kullanarak gerçekleştirdiği saldırılar da ekleniyor. Saldırılar arasında, sınırdan 110 kilometre uzaklıktan Tel Aviv'in derinliklerine doğru gerçekleştirilen insansız hava aracı füze saldırıları ve ayrıca Tel Aviv'in banliyölerindeki Birim 8200'ün karargahına yönelik bir saldırı yer alıyor ve arabulucu Amerika’ya, ateşkes müzakereleri sırasında Hizbullah'ın İsrail saldırısına karşı savunma gücüne ek olarak, şimdi de Dahiye’ye karşılık Hayfa ve Beyrut’a karşılık Tel Aviv anlayışını benimseyerek saldırı gücünü tesis ettiğine dair kararlı bir mesaj gönderiyor. Bu gelişmeler ayrıca, Lübnan'ın müzakerelere daha fazla ihtiyaç duyan taraf olmadığını ve belki de Hizbullah'ın müzakereleri ciddiye almayacağını ve bunu düşmanın Lübnan'da bölünme tohumları ekmek ve Hizbullah'ın savaştaki kararlılığını değerlendirmek için kullandığı siyasi bir taktik olarak göreceğini de vurguluyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.