Gerçek Olan Şu: Her Şey Tıkanmış Durumda

Ronen Bergman tarafından ynet.co.il adlı internet sitesinde kaleme alınan “ESİRLER, SAVAŞ VE SAVAŞ SONRASI: DÜRÜSTÇE SÖYLEMELİYİM Kİ HER ŞEY TIKANMIŞ DURUMDA” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

02 Nisan 2024
Gerçek Olan Şu: Her Şey Tıkanmış Durumda

Savaşın başlangıcından bu yana, televizyondaki çeşitli yorumcular, İsrail ve güvenlik sistemi hakkında olumsuz, nahoş veya övücü ve yüceltici bir şey söyleyecek olduklarında "dürüstçe söylemek gerekirse" ifadesini kullanmaya başladılar. Bu biraz garip bir ifade. Çünkü eğer şimdi dürüstçe söylememiz gerekiyorsa, şimdiye kadar ne yaptık peki? 

İsrail medyasının bazı kesimlerinin, durumun çarpıtılmış bir resmini oluşturmak için görünürde vatanseverlik adına eksik gerçekler, aldatmacalar, dikkat dağıtıcı şeyler ve spin oyunları maskesi altında kendilerini nasıl faaliyet gösterdikleri sorusu kesinlikle sorulacaktır. Ancak, sizin deyiminizle, dürüstçe her şeyin tıkanmış olduğunu söylemelisiniz. İsrail Devleti, Gazze'de yarattığı bataklıkta bocalıyor, siyasi ve uluslararası alemde bir uçuruma sürükleniyor.

Ve dürüstçe söylenmesi gereken bir şey daha var: İsrail Devleti, kaçırılanları kaderlerine terk ediyor ve öncelikler sırasının en üstünde yer alan ilk üç konu arasında bile onları saymadı. 

Dün itibarıyla, ateşkesin patlamasının ve Hamas'la rehine anlaşmasının üzerinden tam dört ay geçti. Kabine toplantıları sırasında neler olup bittiğini en iyi bilen üst düzey yetkililere göre, bu dört ayın çoğu boşa gitti. Kabine ve lideri, kaçırılan 40 kişinin serbest bırakılmasını da içeren "insani anlaşmaya" nihayet ulaşmak için hızlı müzakereler yürütmek adına yeterli yetki almaya devam eden müzakere ekibiyle "zamana yayma" ve "geri dönme" yöntemini kullanıyor. Ancak imzalandığı zaman kaçırılan askerlerle ilgili müzakereler yapmak mümkün olacak.

Bu arada, kaçırılanların aileleri, üst düzey yetkililerden "önümüzdeki iki günün kritik" olduğunu ve İsrail hükümetinin harika ve muazzam esnekliği hakkında haberler aldığı da biliniyor.

Başarısız müzakerelerde yer alan aktörleri konuşacaksak, çok azı tarihe iyi bir şekilde geçecektir. Müzakereler Hamas'ın şeytani unsurunu hesaba katmalı ve üstesinden gelmeliydi, bu konuda sızlanmamalı ya da tüm mazeretleri ve gecikmeleri çözmeliydi. Başbakan Binyamin Netanyahu'nun gücü, keskinliği ve ağırlığı, Hamas'ın tepkisini de tartmasını gerektirirdi. Hamas'ın reddedeceğini bile bile, duvara toslamayı göze alarak bile isteye hesap yapmaktan kaçınıyorsanız, o ayrı.

Konuya yakın bir istihbarat kaynağına göre, müzakere heyeti üyeleri, iki hafta önce Şabat'ın başlaması nedeniyle üç gün ertelenen görüşmede, "acil olan konunun Gazze'de ölen esirler" olduğunu söyledi ve Netanyahu'nun kendilerine verdiği yetkinin Hamas'ı ikna etmeye yeterli olmadığını söyledi. Netanyahu daha fazlasını vermeyi reddetti ve ekibe, yalnızca kendilerine söyleneni Hamas’a sunmalarını emretti. Hamas, beklendiği gibi teklifi reddetti ve ekip İsrail'e döndü. Son kabine toplantısında ise Netanyahu başka bir uzlaşmaya karşı aşırılık yanlısı bakanların yanında yer aldı.

Şimdi bir kez daha Hamas'a en yakın ülke olan Katar'ın bizi kurtarmasını, Mısır ve ABD ile sıkışmış arabayı çamurdan çekecek bir arabuluculuk önerisiyle bir araya gelmesini bekliyoruz. 

Dana Weiss dün gece yaptığımız görüşmede, Likud’daki birçok bakanın, Mossad’ın önerisi üzerine anlaşmayı sağlayacak bazı tavizler vermeye olumlu baktığını bildirdi.

İsrail ordusu zaman zaman kaçırılan ve öldürülen İsrailliler ile ilgili listeler yayınlıyor. Fakat umuyorum ki bir gün gerçek listeler yayınlanacak ve esirlerin kaçının İsrail güçlerinin açtığı ateş sonucu öldüğü ortaya çıkacaktır.

Netanyahu oyunu sertçe oynuyor –özellikle esirler açısından. Ve bu tutum, Gantz ve Eisenkot gibi bakanlar tarafından halkın gözünde normalleştiriliyor. Bu bakanlar güya İsrail halkını korumak üzere kabineye girmişlerdi, fakat zaman gösterdi ki kabinede borusu öten kişi Netanyahu’dur.

Perşembe günü kabinede neler olup bittiğine aşina olan bir kişi, Eisenkot'un eleştiri dolu bir konuşma yaptığını söyledi. Peki bu konuşmaların önemi nedir? Sorumlu iki yetişkin, Gantz ve Eisenkot, destekledikleri başarısız ve tehditkar hamleler nedeniyle eleştirilmiyorlar ve İsrail halkını kurtarıyor ve sessizce yetkileri sayıyor gibi görünüyorlar. Halk, Netanyahu'nun tehdidini yerine getireceğine ve onları Ben Gvir ve Smotritz ile değiştireceğine ve o zaman gerçekten kötü olacağına inanıyor. En azından kaçırılanlar söz konusu olduğunda, daha da kötüye gidebileceğine inanmak zor.

7 Ekim’in İsrail’de yarattığı bir başka durum da hükümete olan güvensizliktir. Bu güvensizlik duygusu hem halk arasında hem de kabine de ortaya çıktı. İsrail’de bir otorite var, ama düzgün işleyen bir yönetim yok.

Bu arada İsrail hükümetinin şu an hayatta olan İsrailli esirlerle alakalı verdiği rakamlar da yanlıştır. Hamas’ın elindeki esirler her geçen gün hayatlarını kaybetmekteler. Hükümet, esirlerin yaşamlarını artıık önemli konular arasına almalıdır.

Genel Kurmay Başkanı Halevi, hükümetin ve kabinenin direktiflerini yürürlüğe koymak konusundaki kararlılığını açıklarken, halkı yanlış yönlendirmenin ne büyük bir hata olduğunu belirtmekten kaçınıyor.

İsrail Ordusu Gazze’de hedefine ulaşamadı. CIA raporlarına göre Hamas militanlarının yalnızca üçte birini öldürebildi; tünellerin ise yine yalnızca üçte birini yok edebildi. Ocak ayının ortalarından bu yana, Gazze’de hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Esirler konusunda da planları tutmadı.

Bunun sebeplerinden biri Netanyahu’nun siyasi beklentileridir. Netanyahu kısa vadeli siyasi hesapları yüzünden Filistin Yönetimi ile masaya oturmuyor. Ayrıca ABD ile de ilişkilerini yıpratmaktan kaçınmıyor.

Bu hafta tecrübeli bir İsrailli analist, “müzakereler, esirler, kayıp vatandaşlar… tüm konular birbiriyle bağlantılı” diye konuştu. Ve şöyle devam etti: “Sorunların çözülmesini istemeyenler var. Çünkü savaşın bitişi, istifaların, soruşturma komisyonlarının ve yeni seçimlerin gelmesi demektir.”

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.