Husiler, Gazze'deki Filistinliler için ayağa kalktıklarından ötürü diğer Müslüman ülkelerden ve halklardan destek ve övgü alırken, küresel bir nakliye krizi yaratıyor. Peki Batı'nın "dünya ticaretini" ve bölgesel güvenliği savunmak için geri adım atması ne kadar zaman alacak?

18 Aralık'ta Savunma Bakanlığı, Refah Muhafızı Operasyonu'nun başlatıldığını duyurdu. On ülkeden oluşan güç, Kızıldeniz'de ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi arasında bir nakliye geçiş noktası olan Babu’l-Mendeb'de deniz güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Husiler, 7 Ekim'den bu yana, İsrail'le bağlantılı tüm gemileri hedef aldıklarını iddia ederek, Cumartesi günü ABD savaş gemilerini hedef alan yüzden fazla silahlı insansız hava aracı ve füze saldırısı düzenledi.

Bu tehditler, küresel denizcilik şirketlerinin Kızıldeniz'den uzaklaşmasına neden oldu. Birçoğu şu anda Ümit Burnu'nda yelken açıyor, bu da yelken sürelerine bir haftadan fazla teslim süresi ve nakliye maliyetlerine % 20'ye kadar ek maliyet ilave edebiliyor.

Sapmalar Mısır'ın kırılgan ekonomisini de etkiliyor. Süveyş Kanalı'ndan gelen geçiş ücretleri, Mısır hükümeti için önemli bir döviz kaynağıdır. Ek olarak, İsrail'in Eilat limanının gelirleri % 80 oranında düştü.

Husilerin deniz taşımacılığına yönelik saldırılarının küresel maliyeti giderek artarken, saldırılar hem Yemen'de hem de Yemen dışında halkla ilişkiler cephesinde kazanıyor gibi görünen Husiler için siyasi ve stratejik kazanç sağlıyor. Yemen'de Husilere verilen destek, bazı düşmanlar arasında bile arttı. Diğer birçok Müslüman ülkede Husiler, "İsrail saldırganlığına karşı duran tek Müslüman grup" olarak görülüyor.

Galaxy Leader'ın kaçırılması da dahil olmak üzere yüksek profilli saldırılar, birçok Yemenli arasında ulusal gururu körükledi. Husilerin sofistike stratejik iletişim operasyonları, tüm bu saldırıları iç ve dış kamuoyunun dikkatine sunuyor. Yemenli kaynaklara göre, bu durum Husilerin asker alımını hızlandırdı ve aynı zamanda Yemenli işletmelerden ve bireysel vatandaşlardan savaş için bağış akışına yol açtı. Saldırılar aynı zamanda Husilerin coğrafi erişiminin ve bölgesel bir güç olarak ortaya çıkışının da bir göstergesidir.

İsrail karşıtı kampanyanın tek olumsuz sonucu, en azından şu ana kadar, Husilerin kontrolündeki Hudeyde ve Salif limanlarına yanaşan gemi sayısının azalması oldu. Yemen, gıdasının % 90'ından fazlasını ithal ediyor ve ithalatın büyük bir kısmı Hudeyde üzerinden geliyor. Limandan kaynaklanan harç ve vergiler Husiler için önemli bir gelir kaynağıdır. Hudeyde'deki liman hareketlerinin azalması ve denizcilik sigortası maliyetlerinin artması da etkisini göstermeye başlayacak.

Husiler dayanıklılık ve uyum sağlama konusunda donanımlıdır. Yaklaşık yirmi yıldır süren savaş, Husilerin savaşla mücadele yeteneklerini geliştirdi. Yemen hükümetinin Eylül 2014'te fiilen düşmesinden sonra Husiler, örgütlerini Yemen ordusu ve istihbarat servislerinden geriye kalanlara aşılayarak bu yeteneklerini daha da geliştirdi. Husiler, 2014'ten bu yana Yemen'in kuzeybatısındaki sivil yönetim, güvenlik, eğitim ve ekonominin neredeyse her yönünü sistematik olarak ele geçirdi.

Husiler, bölgedeki en iyi gerilla güçlerinden biri olsa da, Yemen'de savaş alanındaki ve dışındaki başarılarına, düşmanlarının beceriksizliği ve bölünmüşlüğü yardımcı oldu. Yemen'in Uluslararası Kabul Görmüş Hükümeti (IRG) ve bir araya getirilmiş Başkanlık Liderlik Konseyi (PLC), Husilerin kontrolü dışındaki bölgelerde faaliyet gösteren düzinelerce milisi birleştirmede sürekli olarak başarısız oldu.

Ek olarak, Uluslararası Kabul Görmüş Hükümet, yaygın yolsuzlukta hüküm sürmeyi başaramadı. Husilerin silah ve malzemesinin önemli bir kısmı Suudi Arabistan ve BAE'nin Yemen'deki vekillerine sağladıklarından geliyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli milislerin çoğu, Husilerin veya ajanlarının silah satın aldığı Yemen'in gelişen silah pazarına silah satıyor. Bu, Husi örgütü içinde yolsuzluk olmadığını iddia etmemizi gerektirmez. Yolsuzluk vardır. Bununla birlikte, yolsuzluk yönetilir ve büyük ölçüde örgütün kıdemli üyeleriyle sınırlıdır. Husiler, cephanelikleri, silah toplama tesisleri, hükümet bakanlıkları ve Yemen'de gelişen bir ekonomik imparatorluk üzerinde sıkı bir komuta ve kontrol uyguluyor. Kuzeybatı Yemen, mevcut Husi liderliğindeki rejimden daha etkili bir hükümete sahip olmamıştı.

7 Ekim'den bu yana ABD ve müttefikleri, Husilerin füzelerini ve insansız hava araçlarını engellemeyi amaçlayan savunma önlemlerine odaklandı. Bu önlemlerin maliyetleri giderek artmaktadır. ABD ve müttefikleri, bin dolara kadar mal olabilecek insansız hava araçlarını ortadan kaldırmak için çok sayıda milyonlarca dolarlık füzeleri harcamaya kolayca devam edemezler. Husilerin, birçoğu hedeflenmesi zor yoğun kentsel alanlarda bulunan ve haftada onlarca ve yüzlerce düşük kaliteli insansız hava aracı üretebilen fabrikaları var.

Daha sofistike insansız hava araçları daha yavaş bir hızda üretiliyor, ancak Husiler birkaç ay içinde bunlardan birkaç yüz tanesini bir araya getirebilir. Husiler İran'dan yardım ve malzeme almaya devam ederken, Husilerin neredeyse tüm insansız hava araçları ve füzeleri Yemen'de toplanıyor. Husiler ayrıca İran'ın füze ve insansız hava aracı tasarımlarını kendi özel gereksinimlerine uyacak şekilde değiştirmeye ve uyarlamaya giderek daha fazla odaklanıyor.

Husiler bugüne kadar ellerinde bulunan silahlı insansız hava araçlarının ve füzelerin sadece bir kısmını kullandı. Husiler de daha sofistike uzun menzilli insansız hava araçlarını ve füzelerini kullanmadı. Husiler ayrıca, tespit edilmesi zor nüfuz mayınları da dahil olmak üzere çok sayıda deniz mayınına sahiptir.

Şu anda Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde bir araya getirilen ABD öncülüğündeki gemi koalisyonu, komşu ülkelerdeki karadaki varlıklarla birleştiğinde, Husilerin askeri yeteneklerini en azından kısa vadede zayıflatmaya yetecek kadar ateş gücüne sahip.

Bununla birlikte, böyle bir harekatın aylarca sürdürülmesi gerekecek ve ilgili herkes için muazzam bir maliyete yol açacaktır. Husiler, Kızıldeniz harekatlarının açıkça kanıtladığı gibi, asimetrik savaşın ustalarıdır ve ABD önderliğindeki saldırılara Suudi Arabistan ve BAE'deki enerji altyapısına saldırarak yanıt vereceklerdir. Husiler ayrıca daha gelişmiş füzeler ve silahlı insansız hava araçları konuşlandıracak. ABD ve koalisyon savaş gemileri muhtemelen kendilerini bu silahlara karşı savunabilecek olsa da, ticari gemiler, özellikle tankerler giderek daha savunmasız hale gelecek. Husiler, Babu’l-Mendeb'i birçok küresel nakliye şirketine etkili bir şekilde kapattı. Babu’l-Mendeb ve çevresindeki daha yüksek yoğunluklu çatışmalar, Kızıldeniz deniz nakliye trafiğinin aylarca azalması veya hatta tamamen durması anlamına gelebilir.

Husiler hedeflerine büyük ölçüde ulaştılar: İsrail ve müttefiklerine maliyet yüklemek, bölgesel güçlerini göstermek ve iç desteği artırmak. ABD ve müttefiklerinin Husilerle başa çıkma konusunda pek seçenekleri yok. İsrail'in Gazze'deki amansız saldırısını sınırlamak için harekete geçmenin yanı sıra, tırmandırıcı bir döngüye girmekten kaçınmanın tek yolu, ABD'nin Husilerin tehditlerini ve saldırılarını dizginlemeyi amaçlayan Suudi ve Umman liderliğindeki çabaları desteklemeye devam etmesidir.

Ancak aynı zamanda Husiler sadece güce saygı duyuyor. ABD'nin şu anki tepkisi Husiler tarafından etkisiz olarak görülüyor ve diğer birçok ülke ve devlet dışı grup da tepkiyi aynı şekilde görecektir. Kızıldeniz'deki çatışma, düşük maliyetli ancak giderek daha yetenekli silah sistemlerinin yayılması devam ederken geleceğin neler getireceğinin habercisidir. ABD ve müttefikleri, yüksek ve düşük fiyatlı silah sistemlerinin arasındaki asimetrinin artışıyla birlikte kaçınılmaz olarak kendileri için uygun seçeneklerin olmadığı daha fazla durumla karşı karşıya kalacaklar.

Kudüs Haber Ajansı - KHA