“ ‘Dinle, ey İsrail! Yehova hepimizin Tanrısıdır.’ Askerlerimizin Cenin'de bir caminin minaresinden söylediği buydu. Ordunun yaptığı nedir? Onları görevden uzaklaştırın! Onlar ne yaptı? Biz normal değiliz! Burada kendini imha etme düğmesine mi bastık? Gözlerimin gördüklerine, kulaklarımın duyduklarına inanamıyorum! Savaşın başında intikamın bir değer olduğunu söylemiştim. Hamas savaşçıları 7 Ekim'de kibbutzlara girdiler. Gülerek tekbir getirdiler, tehlil getirdiler… Biz bir camide ‘Dinle, ey İsrail!’ diyemiyoruz öyle mi? Savaş liderlerine ne oluyor? Neleri var?”
Likud milletvekili Tali Gottlieb, İsrail Parlamentosu (knesset) kürsüsünden İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'ye yönelik saldırısını sürdürürken böyle haykırdı. Sonra da şunları ekledi: “Ordu liderlerinin kararından ve aşırı sol fikirlerin utancından utanıyorum... Bugün İsrail'in gururu ve mirası adına savaşıyoruz. Parlamentoda söylenmesi kabul edilebilir olanın, düşman topraklarında da söylenmesi kabul edilebilir olmalıdır.”
Eski Diaspora Bakanı Nachman Shai'ye göre, Halevi'ye saldırıya geçen tek kişi Gottlieb değildi. Zira Savaş Konseyi üyeleri de son oturumda kızgın ve gergin görünüyordu ve bu, Ulaştırma Bakanı Miri Regev ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in sözlerinde açıkça kendini belli etti. Cenin’de bir camide yaptıkları ayinden dolayı görevden uzaklaştırılan askerleri savunan bu sonuncu isim hayatı boyunca askerlik hizmetinde bulunmadı. Buna rağmen orduya ve uzaklaştırılan askerler hakkında kararı alan komutanı Halevi'ye hücuma geçti, (Shai'nin ifade ettiği üzere) sanki savaşın nasıl yürütüldüğünü Halevi'den daha iyi biliyormuş gibi. Ancak Genelkurmay Başkanı'na duyulan öfke, sadece görevden uzaklaştırılan askerlerden neşet etmiyordu, bilakis savaşın amacına ulaşamadan uzatılması konusunda sabırlarının tükenmiş olmasından kaynaklanıyordu. Bu minvalde kabine üyeleri Halevi'den Sinvar'ın başını derhal getirmesini istedi ve o da onlara Usame bin Ladin'i bulup ortadan kaldırmanın on yıl sürdüğünü söyledi. Shai'ye göre bu durum, toplantıyı bir fırtınaya çevirirken bazı bakanlar sanki mesele onların varlığına bağlıymış gibi istifalarına atıfta bulunarak artık burada olmayacakları tehdidinde bulundular.
Daha önce İsrail ordusu sözcüsü olarak da görev yapan eski diaspora bakanına göre Halevi, Hamas'ı ortadan kaldırmanın uzun zaman alacağını bilerek hükümetin önünde cesurca durdu: Savunma Kalkanı Operasyonunu neden hatırlamıyoruz? Birkaç hafta sürmüştü; ancak terörün köklerinin sökülmesi iki yıl devam etmişti... Bu arada, yakın zamanda gördüğümüz gibi kökleri yeniden yeşermiş. Shai sözlerine şöyle devam etti: “Halevi gerçeği biliyor ve kendisi bir politikacı değil. Bu nedenle Bakanlar Konseyi'ne şiddetli çatışmaların mevcut aşaması sona erdiğinde İsrail ordusunun, terörü ortadan kaldırmak için Hamas'ın gücü yok edilinceye kadar hücre hücre, tünel tünel uzun bir süre Gazze'nin içinde operasyonlara devam edeceğini söyledi. Sihirli bir çözümü yok, yalan söylemiyor, tutamayacağı sözler vermiyor... Düşük yoğunluklu savaşlar böyle yürütülür. Irak ve Afganistan’daki yaraları yalamakla meşgulken geçtiğimiz günlerde bizi ziyaret eden ABD Savunma Bakanı'na ve ABD Genelkurmay Başkanı'na sorulmalı bunu!”
Haaretz gazetesi askeri analisti Amos Harel’e göre ABD yönetimi üçüncü aşamaya geçiş çağrısında bulunuyorsa da Netanyahu'nun hesapları ve planları bunu değiştirebilir. Harel şöyle açıklıyor: “Çatışma biçiminin değişmesi, Gazze Şeridi sınırlarında kuzeyini ve güneyini birbirinden ayırabilecek tampon bir güvenlik bölgesi oluşturulmasına dayanıyor. Daha sonrasında ise büyük ölçekli, yavaş ve şiddetli kara operasyonunu sürdüren dört tümen yerine askeri tugaylar aracılığıyla baskınlar veya lokal istilalar yöntemine geçmek için ordudaki yedek kuvvetlerin bir kısmının azaltılması var.” Yine yazara göre, İsrail'deki mevcut tartışma bu tavsiyeyi uygulamaya başlamak için en iyi zamanlama etrafında şekilleniyor: Ocak ayının ortasında mı yoksa sonunda mı? Gerçi üçüncü aşamaya geçmenin önündeki bir büyük engel de Netanyahu'nun siyasi durumunda ve sağcı grupların baskısı altında ve memnuniyetsizliğiyle koalisyonunun dağılacağı korkusunda vücut buluyor. Amos Harel şuna dikkat çekiyor: “ABD yönetimi, Pentagon ve ABD Ordusu Merkez Komutanlığı temsilcileri, uzun süredir İsrail hükümetine, bu bağlamda önemli bir baskı uygulamadan, Netanyahu'nun ve hükümetindeki sağ kanadın provokasyonları göz önünde tutulunca olağanüstü bir sabırla operasyonun biçimini değiştirmesini tavsiye ediyordu.”
Ne var ki savaşın bir sonraki aşamasının şeklini belirleyecek tek faktör Amerika'nın tavsiyesi değil. Zira Harel'e göre yedek kuvvetler üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı var. Çünkü hizmetlerinin ekonomi üzerinde geniş kapsamlı etkileri var... Üst üste yaklaşık iki buçuk ayın ardından aileler, işletmeler ve okullar üzerindeki yansımaları artıyor. Önümüzdeki ay bunları dikkate alıp değişiklik yapmak gerekecek gibi görünüyor. Yukarıda zikredilenlere rağmen Amerikan yönetimi, İsrail'in, Savunma Bakanı Yoav Galant'a göre Hamas liderlerine suikast düzenlemeyi amaçlayan Han Yunus'taki operasyonu derinleştirme arzusuna kızmıyor. Yine Yoav Galant'a göre bu, ordu saflarında daha fazla kayıp verme korkusu nedeniyle ve İsrail'in, Hamas'ın bir güvence olarak liderlerinin yanında tutmayı tercih ettiğini varsaydığı İsrailli tutsaklara zarar vermemek için yavaş ve temkinli ilerleyen bir süreç. Ne var ki Galant'ın konuşması, Halevi'nin oturum sırasındaki sözlerinden savaş düzeninin hedeflerine ulaşmadan önce daha az yoğun olacağı bir biçime dönüşebileceğini fark eden kabine üyelerini memnun etmedi. Netanyahu ise gerçeklikle çatışmaya devam eden yüksek hedeflerde ısrarcıydı.
Ordunun elde ettiği “başarılara” rağmen bunun Hamas sistemlerinin çökmesine yol açmadığını ve savaşçıların mücadele ruhunun azalmadığını gözden kaçırmayan Harel sözlerini tamamlarken şunları söylüyor: “Netanyahu neler olup bittiğini gayet iyi biliyor ama onun kaygısı iktidarda kalmak. Muhtemelen koalisyonunun bileşenlerini korumak için Amerikalılarla bir çatışma oluşturmayı seçiyor. Bu da ulusalcı Beni Gantz ve Gadi Eisenkot liderliğindeki Savaş Kabinesi bakanlarını üçüncü aşamaya geçmek için zamanlama hususunda yeni bir karar almaya ve bu iki bakanının savaşın başında katıldıkları olağanüstü hâl hükümetinden çekilmelerine yol açacak tartışmalı konulara zorlayacak.”
Aynı gazetede, yalanın İsrail’de bir sanat haline geldiği ve İsrail'in zafer kazandığına inanmaya devam etmek için İsrail toplumuna her zaman yalan söylenmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunan Chaim Levinson ise ordu sözcüsü Daniel Hagari'nin misyonunun artık dışkıyı almak, onu parfümle kaplamak ve onu lezzetli bir “muhallebi” olarak sunmak etrafında döndüğüne işaret ederek, İsrail ordusunun Erez Sınır Kapısı yakınındaki uzun tüneli keşfetmesini sergilemesi ile “Surların Muhafızı” saldırısı sırasında gerçekleştirilen “metro operasyonu” arasında bağlantı kuruyor. Yazar ayrıca, İsrail toplumuna karşı 2021'den bu yana başlatılan ve onu dünyanın en güçlü ordusuna ve eşsiz bir hava kuvvetine sahip olduğuna inandırmayı amaçlayan bir algı sürecinin yürütüldüğüne inanıyor ve şunu söylüyor: “İsrailliler kendilerine yalan söyleyenleri seviyorlar ve hiç kimse bizim orta derecede güçlü bir orduya sahip olduğumuzu ve bir terör örgütünün, bu orduya diz çöktürebileceği kadar başarısız bir istihbarata sahip olduğunu duymak istemiyor.”
Kudüs Haber Ajansı - KHA