Yemen'de Ensarullah'ın Babu’l-Mendeb ve Kızıldeniz'de İsrail rejimine giden gemilere yönelik saldırılarının başlamasından bu yana Tel Aviv, Gazze'deki askeri harekatını sürdürmek konusunda büyük bir zorlukla karşı karşıya kaldı.
İsrail, ihracat ve ithalatı için deniz ticaretine bağımlıdır.
Geçtiğimiz haftalarda İsrail rejimine mal taşıyan ticari gemilere yapılan saldırıların ardından, 300 gemilik filosuyla dünyanın en büyük ikinci denizcilik şirketi olan Maersk, bir sonraki duyuruya kadar Bab-ül-Mendeb ve Kızıldeniz üzerinden sevkiyatları durdurduğunu duyurdu. Maersk'in açıklamasının ardından Alman şirketi Hapag-Lloyd, Kızıldeniz'deki faaliyetlerini askıya aldığını duyurdu.
Öte yandan Ensarullah, saldırılarını İsrail limanlarına da genişleterek İsrail'in ana ekonomik arterine ciddi darbeler indirdi. Kuzeydeki Hayfa ve Aşdod İsrail'in en büyük limanları olmasına rağmen, Kızıldeniz'deki Eilat limanı bu rejimin dünya ile ticaretinde kilit rol oynuyor ve işgal altındaki toprakları Doğu Asya pazarlarına bağlıyor. Liman, son haftalarda Gazze ile dayanışma içinde Ensarullah tarafından birçok kez saldırıya uğradı.
Bu limanın rolü, üç yıl önce BAE ve Bahreyn ile normalleşme anlaşmasının imzalanmasından sonra daha da genişledi. Anlaşmaya göre, BAE'nin ham petrol sevkiyatlarının Kızıldeniz'den Akdeniz'e Eilat-Askalan boru hattı üzerinden taşınmak üzere Aşdod limanına taşınması kararlaştırıldı.
Ancak Ensarullah'ın Eilat'a yönelik füze ve insansız hava aracı saldırıları sadece İsrail'in güvenliğini tehlikeye atmakla kalmadı, aynı zamanda GSYİH'sının önemli bir bölümünü oluşturan turizm de dahil olmak üzere İsrail'in ekonomik hırslarını baltalamayı başardı.
Bu, İsrail'in işgal altındaki topraklardaki dış ticaretini ve tüketici fiyatlarını etkileyebilecek önemli bir gelişmedir. İsrail Teknoloji Enstitüsü Endüstri Mühendisliği ve Yönetimi Okulu'ndan Profesör Elyakim Ben-Hakoun, malların yaklaşık yüzde 99'unun İsrail'e deniz yoluyla ulaştığını ve İsrail'e giren yüklerin yaklaşık yüzde 40'ının Süveyş Kanalı'ndan geçtiğini öne sürüyor. Profesöre göre, gemiler Kızıldeniz'den kaçınmak istiyorlarsa, hızlarına, varış yerlerine ve diğer faktörlere bağlı olarak yolculuk sürelerini bir aya kadar uzatabilecek Afrika'nın çevresini dolaşmak zorundalar. Bu da gemi başına 400 bin ila 1 milyon dolar arasında ek bir maliyet getiriyor.
İsrail Deniz Ticaret Odası Başkanı Yuram Sebba'nın da gemi başına benzer bir maliyet tahmini var. Şirketler Afrika üzerinden seyahat etmeyi seçerse, eklenen net maliyetin yolculuk başına yaklaşık 1 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor ve tüm ithalatçı ve ihracatçı kayıpları ve ekonomik etki son tüketicilerin maliyetine ekleniyor. Kasım ayı başlarında yapılan iyimser bir tahmin, Gazze cephesiyle sınırlı olsa bile, bir yıl sürecek bir savaşın İsrail'e 50 milyar dolardan fazlaya veya ulusal GSYİH'nın yüzde 10'una mâl olacağını öne sürdü.
İsrail, gıdasının bir kısmını yurt içinde üretmesine rağmen, tahıl ihtiyacının yanı sıra bazı balık, sığır eti, fındık ve diğer tüketici ürünleri için ithalata güveniyor.
Son haftalarda yerel basında çıkan haberlerde, birçok yerel süpermarketin boş raflar ve gıda kıtlığıyla karşı karşıya kaldığı, birçok tüketicinin uzun süreli savaşla ilgili endişeler nedeniyle gıda stoklamaya yöneldiği bildirildi.
Tradingeconomics tarafından hazırlanan bir rapora göre, İsrail'in başlıca ithalat kalemleri arasında makineler ve aletler (ithalatın yüzde 28'i), elmas (yüzde 11), petrol ve diğer fosil yakıtlar (yüzde 9) ve ulaşım araçları (yüzde 7) yer alıyor.
İsrail, mallarının çoğunu ABD'den (tüm ithalatın yüzde 12'si), Çin'den (yüzde 7), Almanya'dan (yüzde 6,2) ve Belçika'dan (yüzde 6) ithal ediyor.
Arap koridoru ile İsrail'e ekonomik suni teneffüs
Yemenliler, İsrail'e yönelik saldırılarıyla Arap kamuoyunun Arap ülkelerinden Filistinlilere yardım beklentilerini tek başına karşılarken ve Tel Aviv'i askeri ve ekonomik olarak tedirgin etmeyi başarırken, bazı haberler Arap ülkelerinin krize müdahil olduklarından bahsediyor; ancak Filistin lehine değil, İsrailliler üzerindeki deniz baskılarını hafifletmeye yardımcı olmak için İsrail lehine. Pazartesi günü, İsrail haber sitesi Walla, Kızıldeniz'e alternatif olarak bir kara koridorunun başlatıldığını ve Afrika'yı dolaşan gemilerin İsrail limanlarına ulaşmasını önlemek için malların İsrail'e teslim edileceğini açıkladı.
Rapora göre, bu koridor Dubai limanlarından başlıyor ve Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden 2 bin kilometre sonra İsrail'e ulaşıyor.
Bildirildiğine göre, yükler kamyonlarla taşınıyor ve bu amaçla İsrail rejimi TruckNet adlı bir uygulama oluşturdu ve bununla kamyoncuları ve kara taşımacılığı hizmetlerine ihtiyaç duyanları Kızıldeniz üzerinden deniz taşımacılığına alternatif olarak Dubai limanlarını kullanmaya teşvik etmeyi amaçlıyor.
Web sitesinin bildirdiğine göre, geçtiğimiz haftalarda, planın öncüleri olan 10 kamyon, Fars Körfezi limanlarından yüklendikten sonra işgal altındaki bölgelere doğru yola çıktı.
Bu taşıma, İsraillilerin Fars Körfezi'nin güney kıyılarından Hayfa limanına ve tersi yönde bir kargo taşıma hattı kurmak amacıyla BAE lojistik hizmet şirketi Puretrans FZCO ve DP WORLD ile imzaladığı işbirliği anlaşması çerçevesinde gerçekleşiyor ve test taşımacılığı geçen hafta başladı.
İsrail kabinesi ve özellikle savunma bakanlığı da rotaya yeşil ışık yaktı ve Süveyş Kanalı'na en hızlı alternatif olduğunu ilan etti.
Dubai'den işgal altındaki Filistin'e giden rota 2 bin 550 kilometre veya 4 gün ve Bahreyn'den bu mesafe bin 700 kilometre veya 2 gün 7 saattir.
Walla'nın haberine göre, bu koridor kilometre başına 1.2 dolara mal oluyor ve normal günlerde deniz ulaşımından biraz daha pahalı, ancak şu anda daha ucuz.
Filistin halkının direnişini sırtından bıçaklayan ve İsraillilerin Gazze'de suçlarını sürdürmelerine yardımcı olam bir hançer olarak kabul edilen bu kara koridorunun başlatılmasının ifşası, daha önce bazı İsrailli yetkililerin, Arap yöneticilerden bazılarının Gazze'yi destekleyen görünürdeki pozisyonlarının aksine perde arkasında İsrail'i desteklediğini ve İsrail ordusunu Hamas'ı yok etmeye çağırdığını iddia ettiği bir dönemde geldi.
İsrail hükümetiyle çok sayıda ekonomik anlaşma imzalayan Arap ülkelerinden biri olan ve Hamas'ın normalleşme sürecini marjinalleştiren Aksa Operasyonu nedeniyle yaşanan gelişmeleri kendi çıkarlarına ters düşen BAE ise İsraillilerin Kızıldeniz'i aşmasına yardımcı olan en önemli aktör. BAE'nin Tel Aviv'e yardımı, BAE'nin mesleki bir varlık oluşturduğu güney ve kuzey Yemen arasındaki güç dengesizliğini önleme arzusundan da kaynaklanıyor.
Ayrıca, bu kara koridorunun başlatılması, Hindistan'dan İsrail limanlarına ve oradan da Yunanistan üzerinden Avrupa'ya ticareti kolaylaştıran daha geniş Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'na (IMEC) bir kapı açabilir.
Geçtiğimiz yıl boyunca Washington, hem Çin'in Arap Ortadoğu'sundaki Yol ve Kuşak Girişimi'ne rakip oluşturmak hem de Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşmeyi ilerletmek için bu koridor fikrini gündeme getirdi.
Geçici plana göre bu koridor iki ayrı bölümden oluşacak: Hindistan'dan Fars Körfezi'ndeki Dubai limanına doğu koridoru ve Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail demiryolları aracılığıyla Fars Körfezi'nden Avrupa'ya kuzey koridoru.
Arap Yarımadası'nda bu rotayı kullanmak, şu anda İsrail limanlarına giden gemilerin ana kapısı olan Mısır'ın Süveyş Kanalı'nı atlatmak anlamına geliyor. Dolayısıyla İsrail'in Süveyş Kanalı'nı baypas etmesi gerektiği şu günlerde, IMEC için zemin hazırlamak İsrail gündemine hizmet edebilir.
Ürdün televizyonu, Walla'nın haberine tepki olarak böyle bir koridor haberini yalanlamış olsa da ve böyle bir rotanın Ürdün topraklarından geçmediğini iddia etse de, BAE ve Suudi Arabistan henüz haberi yalanlamadı.
Kudüs Haber Ajansı - KHA