Suudi Arabistan'ın Avrasya Politikası Değişti

Agha Hussain tarafından thecradle.co adlı internet sitesinde kaleme alınan “SUUDİ ARABİSTAN AVRASYA'DAKİ DEĞİŞİMİNİ GERÇEKLEŞTİRİYOR” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

06 Nisan 2023
Suudi Arabistan'ın Avrasya Politikası Değişti

6 Mart 2023'te İranlı ve Suudi yetkililer Pekin'de ikili ilişkileri yeniden kurmayı kabul ettikleri bir toplantı düzenlediler. Anlaşma sadece Batı Asya'daki gerilimlerin karşılıklı olarak azaltılması için değil, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın Çin ve Rusya'nın önderlik ettiği Avrasya entegrasyonu sürecinde artan önemi bakımından da kritikti.

Krallık, Çin'in arabuluculuğunu memnuniyetle karşılayarak, kendisini, geleneksel olarak büyük bir güç rakibi olan ABD tarafından gölgede bırakıldıkları bir bölgede Pekin ve Moskova için kapılar açabilecek bağımsız bir aktör olarak konumlandırdı. Bu hamle, Suudi Arabistan'ın jeopolitik manzaradaki önemini artırıyor ve Pekin ve Moskova ile bağlarını güçlendiriyor.

ABD'den özerklik iddiası

Tarihinin büyük bölümünde Suudi Arabistan, Fars Körfezi bölgesinde ABD'nin sadık bir müttefikiydi. Bununla birlikte, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Yemen'deki askeri bataklığı, diğer unsurların yanı sıra, Washington'un krallığı bölgede istikrarlı ve güvenilir bir ileri karakol olarak algılamasına zarar verdi. Bu duygu karşılıklıydı ve Muhammed bin Selman’ı Suudi sınırlarındaki gerilimi düşürmek için diğer ülkelerden yardım istemeye zorladı.

Riyad, 2021 ve 2022 yılları arasında, Yemen ve Irak'taki müttefiklerinin Suudi topraklarına saldırmasını önlemek için Tahran'dan gelen yardımı müzakere etmek üzere İran'la Irak'ın ev sahipliği yaptığı bir diyaloğun birkaç turuna katıldı.

Çin ve Rusya için özellikle dikkat çekici olan şey, Muhammed bin Selman’ın bu diplomasiyi, ABD'nin krallığın bölgesel ve güvenlik politikalarındaki geleneksel merkeziliğini yeniden tesis etmek için bir araç olarak kullanmamış olmasıdır. Bunun yerine, Pekin ve Moskova ile işbirliği yaparken aynı zamanda Washington'u da dürttü.

Örneğin, Ekim 2022'de Suudi Arabistan, OPEC+ ortağı Rusya ile petrol üretimini kısmak üzere işbirliği yaptı ve Temmuz ayında Cidde'ye yaptığı ziyaret sırasında ABD Başkanı Joe Biden'a verilen taahhüdü bozmuş oldu. Muhammed bin Selman ayrıca, Aralık ayında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'e yönelik çok daha büyük bir karşılama ile Biden’ın ziyaretini gölgede bıraktı ve Riyad, Suudilerin Çin'i sadece ikili bir ortaktan ziyade bölgesel bir ortak olarak gördüğünü vurgulamak için ilk Çin-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı.

Bu çerçevede, Suudilerin, Washington'un müdahalesi olmadan İran'la Çin'in arabuluculuğunda bir anlaşma imzalama kararı, eski ABD Dışişleri Bakanlığı analisti Aaron David Miller'ın sözleriyle, "Biden'a bir kazık" olarak yorumlandı.

Benzer şekilde, Riyad'ın, İran ve Rusya ile müttefik olan Suriye ile ilişkilerinin Rusya arabuluculuğunda yumuşaması da, Suudi Arabistan'ın geleneksel Amerikan yanlısı duruşundan uzaklaşma isteğini de göstermektedir.

Bölgenin doğuya doğru taşınması

Bölgeyi doğuya doğru hareket ettiren Çin ve Rusya'ya göre, Muhammed bin Selman’ın bu hamleleri, ABD'ye karşı diplomatik zaferlerden daha fazlasını ifade ediyor. Onlar, Suudi Arabistan'ın, her iki Avrasyalı gücün de bölgedeki on yıllardır süren Batı egemenliği nedeniyle şimdiye kadar düşük bir profil tuttuğu Fars Körfezi'ndeki dinamikleri şekillendirme çabalarına verdiği desteği temsil ediyorlar.

Suudi Arabistan ile ilişkilerin daha kullanışlı hale getirdiği Fars Körfezi'ni, Pekin ve Moskova, daha geniş Batı Asya bölgesindeki etkilerini genişletmek ve böylece Avrasya entegrasyon tasarımlarını ilerletmek için bir köprü başı olarak kullanabilir.

Özellikle Çin, iddialı, trilyonlarca dolarlık Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) ile bu konuda başı çekti. Fars Körfezi, gelişen Çin-Körfez İşbirliği Konseyi enerji ticareti ve Çin'in KİK genelinde sanayi parklarına ve limanlara artan yatırımları sayesinde Kuşak Yol Girişimi ile halihazırda iyi bir şekilde bütünleşmiştir. Bununla birlikte, Batı Asya'nın geri kalanındaki çatışmalar ve düzensizlik, Çin'in bölgede önemli Kuşak Yol Girişimi yatırımları yapma yeteneğini şimdiye kadar engelledi.

Mart 2022'de Inside Arabia için yapılan bir analizde belirtildiği gibi, Çin, Fars Körfezi'ndeki ekonomik çıkarlarının istikrarını planlarının başarısı için gerekli görüyor ve Çin-KİK bağlarını BRI kapsamında daha geniş Batı Asya'yı istikrara kavuşturmak için bir model olarak görüyor. Bu amaçla Çin, Yemen'de KİK liderliğindeki çatışmanın çözümü çabalarını destekledi ve Mart 2021'de bölge çapında istikrar çabaları ve yerli bir güvenlik mimarisinin kurulması çağrısında bulunan Beş Nokta Girişimi'ni ortaya koydu.

Bu bağlamda İran-Suudi normalleşme anlaşması Çin için harika bir haber. Pekin'in Fars Körfezi'ndeki ortaklıklarının Batı Asya'nın tamamı için istikrar çabaları hususunda bir başlangıç noktası olarak hizmet edebileceği fikrini doğruluyor; Ne de olsa, Tahran ve Riyad'ın rekabeti Yemen, Lübnan, Suriye, Irak ve Filistin gibi yerlerde Körfez'in kendisinden çok daha belirgin bir şekilde yaşandı.

Pekin Anlaşması sadece Çin'in BRI'si için değil, aynı zamanda Rusya liderliğindeki Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) için de olumlu bir gelişmeydi. Moskova, Kuşak ve Yol Girişimi'ni çok kutupluluğu teşvik etmenin ve ABD egemenliğini azaltmanın bir aracı olarak desteklediği gibi, Hindistan'ı deniz yoluyla İran'a ve ardından Azerbaycan ve Rusya üzerinden Kuzey Avrupa'ya bağlayan Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nu ilerletmek için aktif olarak çalıştı.

İran ve Suudi Arabistan arasındaki gerginliğin yatışmasıyla Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru, artan ekonomik fırsatlardan yararlanmaya devam ediyor. Rusya, Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru aracılığıyla İran üzerinden Fars Körfezi ile ve ayrıca Batı Asya'nın geri kalanıyla kendi ticaretini artırmak gibi olasılıkları araştırabilir. Dolayısıyla İran-Suudi yumuşaması, Rusya'nın kendi bağlantı projeleri ve bölgesel entegrasyon çabaları için iyi bir haber.

Şanghay İşbirliği Örgütü’nü güçlendirmek

Suudi Arabistan, 29 Mart 2023'te, Avrasya'daki bölgesel konularda çok taraflı güvenlik ve diplomatik koordinasyonu teşvik etmek için Çin tarafından kurulan bir kurum olan Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) diyalog ortağı olma niyetini açıkladı.

ŞİÖ halihazırda Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ı içeriyor ve Çin'in Orta ve Güney Asya'daki yakın Avrasya mahallesini ve Rusya'yı kapsıyor.

İran'ın ŞİÖ'nün tam üyesi olarak devam eden katılımıyla birlikte, Suudi Arabistan'ın diyalog ortağı olarak girmesi, Batı Asya'daki çatışmanın çözümü açısından en önemli iki devleti örgütün saflarına getirecektir.

Bu, ŞİÖ'nün üyeliğinin, kapsamının ve alaka düzeyinin Çin ve Rusya tarafından aranan bir tür genişlemesidir. Moskova uzun zamandır ŞİÖ'yü ABD çıkarlarına karşı birleşik bir Çin-Rus cephesi sunmak için ideal bir platform olarak görüyor ve bunun ilk örneklerinden biri, ŞİÖ'nün Temmuz 2005'te ABD askeri varlığının Orta Asya'dan çekilmesini talep eden Astana Zirvesi deklarasyonudur.

Bu nedenle, ŞİÖ'nün görev süresinin Batı Asya meselelerine genişletilmesi, Moskova'ya, ŞİÖ'de kutsandığı şekliyle Avrasya ortaklıklarının ruhuyla devam ederek, Batı Asya'da da ABD'ye karşı Çin-Rus işbirliğini zorlama fırsatı sunuyor.

Riyad'ın Avrasya'daki yeni ufukları

Muhtemelen, Suudi Arabistan'ın ŞİÖ'ye doğru ilerlemesi hem Çin hem de Rusya için oldukça avantajlı. Krallık, Avrasya'nın daha büyük, birbirine daha bağlı bir Avrasya toplumu için çabalarına faydasını kanıtlayarak, Avrasya'da Suudi ulusal çıkarlarıyla ilgili kendi amaçlarını sürdürmek için de iyi bir konumdadır.

Örneğin, Suudi Arabistan, Rusya'nın Avrasya tasarımlarına aykırı olarak gördüğü ülkelerin herhangi bir faaliyet belirtisi için yakından izlediği Avrasya alanının bir parçası olan Orta Asya'daki önemli yatırımlar konusundaki planlarını ikiye katlayabilir. Orta Asya cumhuriyetlerinin ekonomilerini petrol ve doğalgaz dışında çeşitlendirme girişimleri, Muhammed bin Selman’ın mega projesi Vizyon 2030 kapsamında enerjinin ötesinde kendi çeşitliliğini arayan Riyad'a kazançlı yatırım fırsatları sunuyor.

Buna ek olarak, Suudi Arabistan, Avrasya'daki hamlelerine rakiplerinden gelen potansiyel muhalefeti caydırmak için Çin ve Rusya ile olan ilişkilerini artırabilir. Bunun bir örneği, Riyad'ın Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan (TAPI) doğalgaz boru hattı projesine yaptığı yatırımlardır ve komşu İran'ın büyük Güney Asya gaz piyasasına girme hırslarına rakip olmaktadır.

Riyad, Pekin ve Moskova ile bir Avrasya algısına sahip olmasaydı, hayati bir Avrasya devleti olarak kabul edilen Tahran, Suudi savunma teçhizatı da satın alan Aşkabat ile ilişkileri konusunda alarm vermeye meyilli olurdu.

Krallığın Avrasya ekseni

Daha çeşitlendirilmiş bir dış politikaya doğru hareket, Suudi Arabistan için nispeten yumuşak bir geçiş oldu. Yemen'deki büyük askeri başarısızlığına ve bunun sonucunda ortaya çıkan güvenlik endişelerine rağmen, Krallık yeni ortaklar bulmakta başarılı oldu.

Suudi Arabistan, Çin ve Rusya tarafından teşvik edilen Avrasya paradigmasını benimseyerek, bölgedeki Washington ile stratejik yakınlığının bozulmasının ardından dış politikasında açığa çıkan boşlukları doldurabiliyor.

Bu, nihayetinde krallığın kendi ulusal çıkarlarını sürdürmesi için esneklik sunarken, aynı zamanda daha birbirine bağlı bir Avrasya topluluğunun daha büyük hedefine katkıda bulunuyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.