Avrupa Sonrası Dönemin Yaklaşan Şafağı

Samuel Geddes’in, english.almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme aldığı “AVRUPA SONRASI DÖNEMİN YAKLAŞAN ŞAFAĞI” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

20 Ekim 2022
Avrupa Sonrası Dönemin Yaklaşan Şafağı

Tarih bir dönüm noktası için nadiren bu kadar bol uyarı verir. 1991 Ağustos’unda Komünist Parti içindeki radikaller bir darbe yapıp Devlet Başkanı Mihail Gorbaçev’i geçici olarak devirdiği zaman Sovyetler Birliği kendini kökten değiştirmenin eşiğinde görünüyordu. Günler geçmeden darbe başarısız oldu ancak istemeden de olsa Sovyetler’e bağlı bütün devletlerin birlikten ayrılma dalgası tetiklenmiş oldu. Daha o yıl bitmeden SSCB yok olmuştu.

Bu dönüştürücü olayın üzerinden otuz yıldan biraz fazla bir süre geçti ve Avrupa kıtasını merkeze almış başka bir jeopolitik birlik ve küresel düzenin başka bir sütunu tarih olma yolunda. Bu sefer belirtiler belki de yıllar öncesinden görülüyor.

Doların egemenliği ABD’nin ‘müttefiklerini’ bile batıracak

Daha acı verici bir ironi Birleşik Krallık’ın yeni Başbakanını daha yeni karşıladığı ve en uzun süre taç giyen monarkını defnettiği zaman gerçekleşti. 23 Eylül’de Thatcher’vari (İngiltere eski başbakanı – çev.) ateşli bir hayalden peyda olmuş küçük bir bütçeye karşın Sterlin ABD Doları karşısında bile tarihin en büyük düşüşünü yaşadı.

Britanya hükümetindeki ideologların zenginlere yapılan vergi indirimleri için ödeme yapma planlarını gören ve hâlâ yüksek borç alım düzeyine sahip olan finans pazarları kâr oranlarını neredeyse elli yıldır görülmeyen seviyeye getirdiler. Açıktır ki Thatcherizm’in kendileri için uygulandığı finansal sınıflar bile aşağıya (alt gelir düzeyine) sızma ekonomi doktrinine artık inanmıyor. Bank of England, emeklilik sistemini çökme tehlikesi altına sokan bir çözülmeye karşılık resmi borçlara destek hamlesi yaptı. Acilen alınan bu yarı-önlem bu hafta sona eriyor ve Britanya’nı ötesine kolayca yayılabilecek genel bir finansal çöküş kâbusu geri dönüyor.

Gerçek şu ki Britanya’daki yeni yöneticilerin kendi ideolojilerini gerçek dünyaya adapte etmekte yeterli olmayışları uzun zamandır Londra’yı yurt edinmiş küresel sermayenin daha güvenli ekonomik limanlara doğru kaçışında kendini gösteriyor. Amerikan Merkez Bankası faiz oranlarını artırarak görülebilir gelecekte dünyanın geri kalanına enflasyon ihraç etmeyi hedeflemiştir. Dolar bazında borçlara uygulanan faiz oranlarının tavan yapmasıyla birlikte Sterlin, Türk lirası ve Euro bile değer kaybetmektedir ve bu da dolara bağımlı ticari ürünlerin ithalatını ekonomik açıdan hiç olmadığı kadar yıkıcı bir hale getirmiştir.

Kendini yaralayan sanayisizleşme

Britanya saf ekonomik yetersizliğin tahrik ettiği yıkımla flört ederken Avrupa kıtası daha vahim bir durumla karşı karşıyadır. Brüksel, Ukrayna’daki savaş konusunda Rusya’ya karşı Washington’un deklarasyonunu desteklerken Avrupa aniden Almanya, Fransa, İtalya ve Avusturya sanayilerini rekabetçi ve kârlı durumda tutan verimli ve ucuz enerji kaynaklarıyla bağlantısını kaybetti. Onlar olmadan kıta ister Kuzey Amerika isterse Fars Körfezi’nin fahiş fiyatlı sıvılaştırılmış doğalgazına yönelsin Avrupa’nın ekonomik modeli dağılmıştır. Geriye, parçaların nereye düşeceğini bekleyip görmek kalmıştır.

Kış mevsimine aylar kala Avrupa’nın petrokimya, metalürji ve sanayi şirketleri ya zaten tamamen kapanmakta ya da operasyonlarını yenilenebilir olanlar dâhil enerji maliyetlerinin çok daha cazip olduğu Birleşik Devletler’e taşımaktadır.

AB üyeleri enerjiyle ilişkili bir çöküşü savuşturma mekanizmaları için hâlihazırda bir münakaşaya girmiş olsa da bu kriz gerçekten etkilediği zaman devletlerarası bir işbirliği oluşturma şansı en fazla kendileri kadar iyidir. Kıta yaklaşan kış mevsimini aksayarak atlatsa da aynı krizle gelecek yıl ve muhtemelen on yıl boyunca hiç olmadığı kadar kötü bir şekilde tekrar tekrar karşılaşacaktır.

Ancak İtalya sonunda borç dağı karşısında acze düşse de, Fransa bir “Frexit” kampanyası düzenleyen neofaşist bir hükümet seçse de, çöken endüstrileri sebebiyle Almanya komşularını fethetme yoluyla ekonomik gücünü sürdürme yoluna geri dönse de Avrupa Birliği’nin sona ermesi şimdi kaçınılmaz bir akıbettir.

Amerika yalnız

AB’nin çökme süreci gelecek yıl ya da 2020’ler boyunca ne zaman gerçekleşirse gerçekleşsin onun SSCB gibi ortadan kayboluşu Birleşik Devletler’i mevcut küresel sistemin yegâne sütunu olarak bırakacaktır. ABD’nin gücünün seviyesi Soğuk Savaş sonrası dönemden bile daha baskın görünebilir. Washington büyük ihtimalle özgüven sarhoşu olup küresel sisteme kendi kafasındaki şekli vermeye çalışacak ancak sonunda dünya sahnesinde yalnız olmadığının farkına varacaktır. Ukrayna savaşının güdülediği sarsıcı kaymaların ve Rusya, İran ve diğerlerini hedef alan azami baskı kampanyalarının gösterdiği üzere ülkeler arasında küresel ekonomik alışveriş için Batı sonrası alternatif sistemler arayışı mevcuttur. Bu gelişmeye başlayan projeye daha fazla ülke katıldıkça bu yeni dünya gerçek haline gelecektir.

Rusya 2 Eylül’de Avrupa’ya gaz taşıyan Kuzey Akımı 1 doğalgaz boru hattını süresiz olarak kapattı ve “bakımın” ardından kısa bir süre önce yüzde 20 ihracat kapasitesi ile tekrar açtı.

Bu tabii ki AB’nin Şubat ayında Ukrayna savaşının başlarında Moskova’ya başlatılan ABD önderliğindeki ekonomik savaşa bağlılığının karşılığıdır.

Bu kampanyaya girişmesinden sekiz ay sonra Avrupa’nın korkunç bir şekilde farkında olduğu tek şey Moskova ile on yıllardır devam eden enerji bağlarını zayıflatmanın Rusya’ya etkisinin AB’nin kendisine olan etkisinden daha derin olacağına inanma budalalığıdır.

Daha rahatsız edici olan şey, aynı zamanda Avrupa entegrasyon projesinin ekonomik ve siyasi motoru olan üye devletlerden birinin, Almanya’nın, Rusya’dan ucuz enerji ithalatına duyduğu acil ihtiyaçtır.

Almanya önceden doğal gaz ithalatının yaklaşık yarısını Rusya’dan tedarik ediyordu ve bu da karşılığında genişleyen petrokimya endüstri altyapısı ile konutların ısınması için gerekli elektriğin üçte biri kadarını karşılıyordu. Avrupa hükümet liderleri doğalgaz stoklarının aylarca yetecek kadar dolu olduğunu söyleyip hava atsalar da bu kapasite normal bir kış mevsiminin ancak yüzde 25 – 30’unu karşılayacak kadar. Şimdi Moskova’nın muslukları tamamen kapatmasıyla kış mevsimi geldiğinde bu kritik kesinti ihtimali neredeyse kaçınılmaz görünüyor.

Şimdi havanın da değişmesiyle Berlin evleri ısıtmak ile sanayi sistemini desteklemek, dolayısıyla kitlesel işsizliği önlemek arasında bir tercih yapmak zorunda.

Kıtanın tamamındaki ağır sanayi şirketlerinin çoğu operasyonlarını enerji maliyetlerinin oldukça düşük mertebede olduğu Kuzey Amerika’ya kaydırma ya da tamamen kapanma arasında zaten tercih yapma aşamasında. Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle bile bu hafta itibariyle Avrupa’nın genel bir sanayisizleşme ihtimalinden bahsetmeye başladı.

Nükleer enerjiye sahip Fransa bile kendisini elektrik kesintileriyle dolu bir kışa hazırlıyor ve bunlar Almanya’dan da önce gerçekleşebilir. Zira ülkedeki nükleer tesislerin yarısı bakım sebebiyle ve kuraklık kaynaklı rekor seviyedeki düşük su kapasitesi yüzünden çalışmaz halde bulunuyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.