Yabancı bir liderin İran’ı her ziyareti İsrail’de dikkatleri ciddi bir biçimde çeker. Burada bahsedilen şey eleştiri değil. Ancak Amerikan karşıtı bir eksen kurmaya çalışan küresel bir gücün lideri olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ziyareti daha büyük endişeye sebep oldu. Rusya ile İran arasındaki işbirliği benzersiz olmasa da bu ikili arasındaki Suriye üzerinde nüfuz konusunda yaşanan tam rekabet ve Rusya’nın “bölgesel bir paryaya” fazla yaklaşmaktan korkması sebebiyle İsrail böyle ilişkilerin sınırlı kalmasını umuyor. Daha 2018 gibi yakın bir tarihe kadar İsrailli bazı uzmanlar ve politika belirleyiciler, Rusya’nın İsrail lehine “İran’ı Suriye’den zorla dışarı atmasını” bile umuyordu.
Bugün nihayet eldivenler çıkarıldı. Başka bir seçeneği olmayan Rusya İran’a açılıyor ve – İsrail’in aleyhine – İslam Cumhuriyeti ile birlikte parya devletlerden oluşan yeni bir ittifak kurmaya hazırlanıyor. Rusya’nın stratejisindeki bu yön değişikliği sadece İsrail değil, Birleşik Devletler için de yeni bir meydan okuma teşkil ediyor.
Bütün korkuların toplamı
Devlet Başkanı Putin’in 19 Temmuz’daki Tahran ziyaretinde İran yönetimiyle İran yapımı insansız hava araçlarının satın alınması konusunda bir anlaşma elde edip etmediği hâlâ belirsiz. Putin, Tahran’da Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney ve ayrıca İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Bu üç ülke Suriye’de Rusya, İran ve Türkiye’nin çıkarlarının gözetilerek getirilecek barışçıl bir çözümü desteklemek için 2018’de Kazakistan’ın başkenti Astana’da başlayan sürecin garantörüdür.
Putin’in ziyaretinden önce Batılı kaynaklar, Rusya’nın Ebabil ve Muhacir modelleri gibi İran yapımı dronlara duyduğu ilgi hakkında ayrıntılar sızdırdı ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, gazetecilere böyle bir anlaşmanın düşünüldüğüne dair ABD’nin elindeki istihbarat hakkında brifing verdi. İran hükümeti Tahran’daki zirvede böyle bir anlaşmanın görüşüldüğünü reddederken, Rusya yönetimi de şu ana kadar sessizliğini korumuştur. Eğer anlaşma sonuçlanırsa İran yapımı İHA’ların Moskova’nın eline geçmesi Ukrayna için kötü haber demektir; zira Ukrayna savunması için yeni bir tehdit teşkil edecektir. Ancak İsrail’deki uzmanlar ayrıca Orta Doğu için muhtemel sonuçlardan endişe etmektedir.
Son yıllarda İsrail’in Suriye’de İran’ın askeri ekipman ve tesislerini hedef alan yüzlerce hava saldırısı gerçekleştirildiği bildirilmiştir. İsrailli savunma kaynakları bana İran İHA’larının İsrail’e hakiki ve artan bir tehdit teşkil ettiğini söyledi. Mart ayında İsrail’i hedefleyen iki İran dronu Irak üstündeyken Amerikan savaş jetleri tarafından vurularak düşürüldü. Öte yandan 7 Temmuz’da da Lübnanlı milis grup Hizbullah, İsrail’in Akdeniz’deki Kariş doğalgaz tesisini dronlarla vurmayı denedi, ancak bu dronlar da İsrail Hava Kuvvetlerince düşürüldü. İsrail savunmasına göre şimdi Moskova’nın İran dronları edinmesi de Rusya’nın Orta Doğu’ya gücünü yansıtma yeteneğini artırabilir.
Öte yandan İran-Rusya dron anlaşması basında kendisine çokça yer bulsa da iki ülke arasındaki askeri işbirliğinin önemli ancak daha az gündeme gelen başka bir yönü de Rus silahlarının İran’a satışıdır. İsrail yönetimi son yirmi yıldır Moskova ile ilişki geliştirebilmek için önemli bir politik yatırım yapmışlardır.
Bu çabanın başlıca hedeflerinden birisi, Rus silahlarının İran’a stratejik satışının engellenmesidir. Birleşmiş Milletler’in İran’a uyguladığı silah ambargosu 2020’de sona ermiştir ve o zamandan bu yana İran’ın –hem ihracat hem de ithalat anlamında– Rusya ile silah ticaretini yeniden başlatmaya niyetlendiğine dair dedikodular dolaşmaktadır. Bu konu 1990’lardan bu yana İsrail için değişmez bir endişe kaynağıdır. Bu mesele dönemin Başbakanı Ariel Şaron tarafından Kasım 2003’te ve sonra Rus silahlarının Tahran ve Şam’a satışını ele almak için bir mekanizma oluşturulacağını duyuran o dönemin başbakanı Ehud Olmert tarafından Ekim 2008’de Putin’e iletilmiştir. Son olarak da Ekim 2019’da yine dönemin Başbakanı Binyamin Netanyahu, Rus liderle yaptığı görüşmelerle Rusya’nın İran’a büyük miktarda silah satışını iptal ettirdiğini iddia etmiştir.
İsrail’in ricalarına rağmen Hizbullah, Rus roketlerinden edinmeyi başarmış ve onları 2006’daki İkinci Lübnan Savaşı sırasında İsrail topraklarına fırlatmıştır. Rusya daha sonra hem İran hem de Suriye’ye S-300 (Suriye ayrıca 2015’te S-400 de almıştır) gelişmiş hava savunma sistemleri tedarik etmiştir. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, Temmuz’un sonlarına doğru yaptığı bir açıklamada, bu yıl Mayıs ayında İsrail Hava Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeybatısına gerçekleştirdiği bir saldırı sırasında Suriye’deki Rus kuvvetlerinin İsrail jetlerine gelişmiş S-300 uçak savar savunma sistemleriyle ateş açtığını doğrulamıştır.
Bugün Rus ekonomisinin zor durumda olması ve Batı’nın yaptırımları sonrası pazarlara erişiminin kısıtlanması sebebiyle Moskova ile Tahran arasındaki işbirliğinin derinleşmesi kaçınılmaz görünmektedir. İran için bu, geçmişte Kremlin’in Batının İran’a uyguladığı yaptırımlardan duyduğu endişe nedeniyle ulaşamadığı SU-30 savaş jetleri gibi Rus yapımı jetleri edinmek için müthiş bir şanstır. İran’ın alışveriş listesi uzundur ve İsrail mevcut ortamda bu anlaşmayı durdurmak için gereken vasıta ve kaynakların olmamasından kaygı duymaktadır.
Kamplar yeniden tanımlanıyor
Ruya’nın, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerle yakın askeri ve ekonomik entegrasyon dayatan büyüyen izolasyonu yanında Moskova ile Kudüs arasındaki gerilim Ukrayna savaşının patlak vermesinin öncesinden beri artmaktadır.
2022’nin başlamasından bu yana Rusya’nın İsrail’e karşı ses tonu giderek daha saldırgan olmuş ve onu Suriye’de gerçekleştirdiğini iddia ettiği askeri faaliyetlerden dolayı sertçe kınamıştır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarının başlamasıyla birlikte İsrail her iki tarafı da memnun etmek için Moskova ve Kiev karşısında dengeli bir politika formüle etmeyi umutsuzca denemiştir. Savaşın beşinci ayı dolmasına rağmen iki taraf da tatmin olmuş görünmemektedir. Ukrayna, İsrail’in askeri yardım tedarik etmesini talep ederken, Rusya dönemin Dışişleri ve şimdinin Başbakanı Yair Lapid’in Rusya’nın Buça’da işlediği savaş suçlarına ilişkin açıklamalarına öfkelidir. Rusya’nın buna cevap niteliğindeki son adımı, Rusya’daki Yahudi nüfus için hizmet ve göç desteğinde bulunan İsrailli bir sivil toplum kuruluşu olan Yahudi Ajansı’nın faaliyetlerini durdurma tehdididir.
Bugün Ukrayna’daki savaş nedeniyle Orta Doğu’da kamplar hızlıca yeniden şekillenmektedir: bölgedeki ülkelere her iki süper güçle de işbirliği yapma imkânı veren konforlu tarafsızlık pozisyonu artık bir seçenek değildir. Orta Doğu’daki liderlerin çoğu Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u hâlâ nezaketle karşılayıp Moskova’ya temsilcilerini gönderse de kaç tanesi Rus silahlarını alıp yaptırım riskiyle karşı karşıya kalacak ve narin ekonomilerine darbe alacaktır?
Bölgede ABD yardımlarını en fazla alan ve Birleşik Devletler’in en yakın ortağı olan İsrail için hangi kampa ait olduğuna dair bir şüphe yoktur. Ve Moskova İran, Suriye ve Hizbullah’a yakınlaşsa da İsrail son yirmi yıldır Rusya’ya yakınlaşmanın yollarını da buluyordu. Taraflar 2009 yılında İsrail yapımı on iki adet dronun Rus ordusuna teslimatı konusunda bir anlaşma imzalamıştı. İsrail 2014 yılında ABD’nin baskısına rağmen Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini kınamayı reddetti. Daha da ötesi İsrail, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Suriye’deki faaliyetlerinin Rus ordusunun muhtemel bir engellemesine maruz kalmasından duyduğu endişeyi öne sürerek Ukrayna’ya askeri yardım tedarik etmeyi de reddetti.
Rusya’nın İran ile son yakınlaşması, İsrail’e yönelik artan eleştirileri ve Rusya’daki İsrailli ve Yahudi örgütler aleyhindeki hamleleri Moskova ile Kudüs’ün bir tür çatışmaya gittiğine ve iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da kötüleşeceğine dair şüpheye yer bırakmamaktadır. İsrail, Yahudi Ajansı’nın Rusya’da kalmaya devam edeceğini hâlâ umut etse de iki ülkenin de Ukrayna savaşı öncesi gerçekliğe dönmesinin zor olduğuna şüphe yoktur.
İsrail, Ukrayna savaşı hakkında herhangi bir açıklama yapmaktan tamamen kaçınsa da Rusya’nın İran – ve bölgesel vekilleri – ile işbirliği devasa küresel jeopolitik değişimler sebebiyle yine de kaçınılmaz olacaktır. Binyamin Netanyahu 1 Kasım’da yeniden seçilirse, onun Rus liderle yakın ilişkileri düşünüldüğünde Yahudi Ajansı ile ilgili mevcut gerilim düşürülebilir. Netanyahu, Ukrayna ile ilgili hiçbir açıklama yapmazken mevcut krizden Lapid’i suçlamıştır. Netanyahu’nun taraftarları onun Moskova ile ilişkileri Lapid’den daha kolay düzelteceğine inanmaktadır. Yine de Rusya Batı tarafından izole edilmiş ve İsrail’in en güçlü müttefiki –Birleşik Devletler– Ukrayna’ya destek vermek ve Moskova’yı dışlamak için bütün ağırlığını koymuşken Netanyahu, Putin ile dostluğundan gurur duymakta zorlanacaktır.
İsrail bugün Rusya konusunda yeni ve daha güvenli bir politikaya acil bir ihtiyaç duymaktadır. Bunu yapmak için Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ile kurduğu ilişkilerin tecrübesine dayanabilir. O zaman İsrail, Sovyetler Birliği’nden zayıf olsa da Kudüs, Mısır semalarında operasyon serbestisine yönelik engellere karşı koymaya kararlıydı. İsrail, Sovyetler’e rehin olmayı reddetti ve uç bir örnek olarak Sovyet uçakları ile hava savunmasına karşı savaşmaya hazırdı.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaş sahasına odaklanmış olması sebebiyle Suriye’de İsrail’e karşı yeni bir cephe açmaya hevesli olmadığı sıkça rastlanan bir varsayımdır ve bu kırmızı çizgi henüz Moskova tarafından geçilmemiştir. Ancak Rusya’nın İran ve Suriye ile işbirliği genişlemeye devam ederse durum değişebilir. Bu olursa ve olduğunda Kudüs buna Birleşik Devletler’in verdiği güvenle birlikte uygun ve güçlü bir cevap vermeye hazır olmalıdır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA