Sayısız acı dolu ve yıkıcı yılların ardından savaşın yıktığı Yemen, Suudi Arabistan'ın gaddarlığını daha da artırmaya istekli olduğuna ve diğer yandan ABD'nin parçalanmış politikasının da körlemesine Suudi Arabistan'ın adımlarını takip ettiğine şahit oldu. Üç ABD yönetiminin ardından bile Yemen savaşı sürüyor, sivil ölümleri artıyor ve nüfus tehlikeli biçimde kıtlıkla karşı karşıya.
Siz tam da bu kelimeleri okurken Suudi önderliğindeki koalisyon savaşın yıkıma götürdüğü dağılmakta olan ülkeye hava saldırıları düzenleyerek masum sivilleri öldürüyor ve gayri insani bir ablukayı sürdürerek açıkça bütün sağlık ve beslenme malzemelerinin ülkeye girmesini engelliyor.
Dünya Barış Konseyi'nin bir üyesi ve insan haklarını savunmada faal bir üye olan Amerika Birleşik Devletleri, başlamasında büyük bir role sahip olduğu bu savaşı neden hala bitirmiyor?
Joe Biden: 'Evet'çi
ABD Başkanı Biden geçen yıl yemin ederek göreve başladı ve yeni politikasının bir parçası olarak Yemen'e Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun saldırılarına desteği bitirme sözü verdi. Yönetiminin Yemen politikasındaki değişikliklerinin ana hatlarını silah satışı da dahil olmak üzere bütün saldırgan eylemlere verilen desteğin askıya alınmasını ve BM öncülüğündeki barış planının desteklenmesi olarak belirledi. Aslında Birleşik Devletler bu hamlelerin sonucu olarak savaşan taraflarından birini desteklemekten bir barış arabuluculuğuna geçmişti.
Ancak Biden'ın Yemen politikaları önceki yönetimlerin politikalarından ayrılmak şeklinde değildi. Daha ziyade ABD'nin savaşın taraflarından birini doğrudan desteklemekten açıkça savaşın sonlanması için çalışan bir arabuluculuğa kademeli bir geçiş pozisyonuydu. Her halükarda mevcut Başkanın yeni politikaları seleflerinin, yani Trump ve Obama'nın büyüttüğü ve Yemen'i hedef alan soykırım savaşını içeren politikaların devamıydı.
Biden sözünden nasıl döndü?
Biden'ın yaklaşımının birkaç kusuru vardı. İlk ölümcül hata ABD Başkanının “Yemen'de saldırgan operasyonlara ABD desteğini bitirmeye” karar vermesiydi. Ancak zaten Yemen'deki savaşı bütünüyle sürükleyen şey saldırgan eylemler değil miydi? Suudi önderliğindeki koalisyonun Yemen'i hedef alan 25 bin 200'den fazla saldırısına karşın Yemen silahlı kuvvetleri sadece topraklarını hedef alan saldırganlığa yanıt verdi. İkinci hata ise Yemen'i hedef alan Suudi ablukasının derhal kaldırılması çağrısında bulunmak yerine ülkedeki savaşı bitirme yolunda küçük adımlar atmasıdır.
Buradaki soru şu: Suudi Arabistan'a silah satışını artıran Biden savaşı nasıl bitirebilir?
Biden şubat ayında yaptığı bir konuşmada Suudi Arabistan'a bütün silah satışlarını askıya almayı vaad etmiş, ancak Suudi Arabistan'ı da füze saldırılarından ve “İran destekli güçlerin tehditlerine” karşı savunmaya yardım sözü vermişti. Burada kastın Yemen'de Suudi destekli otoritelere karşı savaşan Yemen silahlı kuvvetlerinin saldırıları olduğu açıktır.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın ABD'nin Yemen'de “saldırgan operasyonlara” destek vermeyi durdurmak istediğini duyurunca savaşa karşı çıkanların sevinmesi anlaşılabilir, ancak muhtemelen kutlama yapmak için çok erkendi. Maalesef “saldırgan” kriteri ABD'nin Yemen'deki savaşta Suudi öncülüğündeki koalisyona hedefleme yardımı, silah satışı, lojistik, eğitim ve istihbarat paylaşımı şeklinde gelen desteğini gerçekten bitireceği anlamına gelmiyor.
Biden’ın elleri kirlendi
ABD Dışişleri Bakanlığı birkaç ay sonra yani 4 Kasım 2021’de yaklaşık 650 milyon değerindeki 280 adet havadan havaya füze satışı ile Biden döneminin Suudi Arabistan’a ilk büyük silah satışını onayladı.
Satışın bakanlık tarafından onaylandığını açıklayan bir bakanlık yetkilisi bu satışın “son bir yıl boyunca Suudi Arabistan’a sınır ötesinden yapılan saldırıların” ardından geldiğini ekledi. Burada kastettiği Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin Suudi önderliğindeki koalisyonun saldırılarına cevaben düzenlediği operasyonlardı. Bu arada bakanlığın bu satışına karşın Temsilciler Meclisinin Cumhuriyetçi üyeleri Rand Paul ve Mike Lee ile Demokrat Senatör Bernie Sanders, satışa itiraz için bir öneri sundular.
Biden görünüşe göre Krallığın Kongre’deki karşıtlarını yatıştırırken uzun dönemli ittifakı muhafaza etmek suretiyle ABD-Suudi ilişkilerini yeniden dengelemeye çalışıyor.
Daha da ötesi, Yemen savaşının başlamasından bugüne kadar ABD silahları kesintisiz bir şekilde Suudi Arabistan’a aktı. Yemen’e saldırıların başlamasından bu yana Suudilerin ABD’deki kaynaklar ve şirketlerden 63 milyar dolar tutarında askeri alım yaptığı tahmin edilmektedir. ABD’li firmalar ile yapılan toplu sözleşmeler de eklenince Suudi Arabistan açıkça “en önemli müşteri” olmuştur.
ABD, ABD politikasına karşı
Suudi önderliğindeki koalisyon Yemen’e düzenlediği son saldırıda 60’tan fazla sivili öldürerek bir katliam işlemiştir. Büyük can kaybına rağmen saldırganlar koalisyonu bazı Yemen şehirlerine hava saldırıları düzenlemeyi sürdürmüş ve sivil zaiyata sebep olmuştur. Son birkaç saatte 70’ten fazla saldırı düzenlenmiştir. Koalisyon ayrıca Hudeyde’deki ateşkesi de ihlal etmiştir.
Kongre buna karşın ABD Başkanı Joe Biden’dan Birleşik Devletler’in Yemen’deki rolünü ve Washington’un Yemen’e yönelik savaşta Suudi önderliğindeki koalisyona ne şekilde destek sunduğunu açığa kavuşturmasını talep etti. Suudi Arabistan ABD silah tedarikini istemeyi sürdürürken Kongre üyeleri de ABD yönetimini Krallığa silah satışını yasaklamaya ikna etmeye çalışmaktadır.
Temsilciler Meclisi’nin Demokrat üyeleri birkaç gün önce ABD Başkanı Joe Biden’dan Birleşik Devletler’in Yemen’deki rolünü ve Washington’un Yemen’e yönelik savaşta Suudi önderliğindeki koalisyona ne şekilde destek sunduğunu açığa kavuşturmasını talep etti. Kongre üyeleri ayrıca Biden’ı yedi yıldır devam eden savaşa Washington’u daha fazla dahil edecek başka adımlar atmaktan kaçınmasını istedi. Kongre üyelerinden Ro Khanna basına “Yemen’deki bu tehlikeli tırmanış durmalı. Suudi önderliğindeki koalisyon yıllardır Yemen’deki sivil bölgelere ve alt yapıya vuruyor ve son zamanlarda bu saldırılar arttı” şeklinde konuştu.
Yine Kongre’nin 41 üyesi Biden’a bir mektup yazarak ne tür destekleri sona erdirdiğini ve Trump dönemindeki silah satışlarının hangilerinin saldırı operasyonuyla ilgili görüldüğünü netleştirmesini istedi.
Mektupta “Kongre ABD’nin bu savaşa yasal olmayan dahlini oylama ile sona erdirmek için yasal savaş yetkisi olduğunu defaatle hatırlatır. Biden-Harris yönetiminin Yemen politikasının bu konuda Kongre’de partiler üstü sayısız oylamada elde edilen çoğunlukla konulan sınırlara bağlı kalacağından emin olmak istiyoruz” ifadesine yer verildi.
Temsilciler Meclisi üyesi Peter DeFazio “Başkan Biden ABD’nin bu savaşta sözde ‘saldırgan’ operasyonlara desteğini sona erdirme sözü vermişti, ancak bu belirsiz açıklamanın aslında ne anlama geldiğini asla söylemedi. Aradan geçen bir yılda ABD bu savaşı doğrudan desteklemeyi sürdürüyor” şeklinde konuştu.
Biden göreve başladığında Suudi önderliğinde Yemen’e yönelik bu sözde “saldırı” operasyonlara ABD’nin desteğini geri çekme sözü vermişti. Geçen bir yıla rağmen Birleşik Devletler bir dizi operasyona destek vermeyi sürdürüyor.
ABD’nin Suudi Arabistan’a hassas güdümlü mühimmat satışını durdurmak için ortaklaşa verilen bir itiraz önerisinin ardından Biden 4 Şubat’ta bu satışın “egemenlik ve toprak bütünlüğü” lehine olduğu iddiasıyla ABD’nin desteğini istedi. Ancak daha önce silah satışının durması için aksi yönde yaptığı bir açıklama sebebiyle söylediklerini haklı çıkarmayı başaramadı. Bu, Biden’ın silah satışının nasıl zarar vermekten çok faydalı olacağı sorusunu sordurdu.
Ekonomik güvenlik insanlığa karşı: bir Trump politikası
ABD eski başkanı Donald Trump yıllar boyunca yozlaşmış ve bozuk hanedan mensuplarından oluşan bir çeteyi sopalayıp durdu. Amerikalıların “ülkelerinde totaliterliği uygulayıp Birleşik Devletler’in de içinde bulunduğu yurt dışında terörü” destekleyen zengin kraliyet ailelerini savunmak için neden para ödediğini sorguladı. Ancak yurt içi kil petrol endüstrisinin çöküşünden endişe edinceye kadar, nükleer anlaşmayı terk ettikten ve başkanlığının büyük bölümünü Riyad’a el pençe divan durmaya harcadıktan sonra Trump’ın Suudi saldırganlığını desteklemek için farklı bir sebebi vardı.
Trump utanmadan Suudi Arabistan’a silah satışını destekledi. Bu satışların Arap bölgesinin en fakir ülkesi olarak bilinen Yemen’de binlerce insanın ölümüne yol açan savaşı uzattığından ve zaten patlamaya hazır bölgeyi daha da istikrarsızlaştırdığından şüphe yoktur.
Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Ullyot, Trump’ın kararını desteklemek için “Suudi Arabistan’ın bu tehditlere karşı kendini savunma hakkını adanmışlıkla desteklemeyi sürdüreceğiz” iddiasında bulundu. Oysa bu tehditlerden bizzat Riyad sorumlu tutulmalıydı.
Ekonomik savaş ağası
Trump, yemin ettikten ve Suudi Arabistan’a başkan olarak ilk ziyaretini gerçekleştirdikten sonra Krallık ile milyarlarca dolar tutarında bir anlaşma imzaladı. 110 milyar doları hemen gerçekleşmek üzere 10 yılda toplam 350 milyar dolar tutarındaki anlaşma Beyaz Saray tarafından iki ülke arasındaki “güvenlik işbirliğinin önemli bir biçimde genişlemesi” olarak kutlandı.
Trump’ın Beyaz Saray’daki son günlerinde yönetim Suudi Arabistan’a yaklaşık 500 milyon dolar tutarında silah satışına onay vermeye niyetlendi. ABD başkanının görevinin son günlerinde yapılan bu hamle bir uzman tarafından “gayri ahlaki” olarak tanımlandı. Buna ek olarak yine aynı dönemde ABD Dışişleri Bakanlığı Suudi Arabistan ile telaşlı silah anlaşmalarının bir parçası olarak bu Orta Doğu diktatörlüğüne 290 milyon dolarlık bomba satışını onayladı.
Trump, Obama ve Biden yönetimlerinden farklı olarak Krallığa silah satışını güdüleyen sebepler hakkında açıktı. ABD’nin tasarlayıp ürettiği silahlar yüzünden ölen ve yaralanan binlerce insanı düşünmeksizin, satışların ardından elde edilecek ekonomik ve diplomatik faydalar konusunda oldukça netti.
Washington’un soğukkanlılığı
Trump, göreve gelmesinden sonra Obama’nın Suudi Arabistan’a hassas güdümlü mühimmat satışını askıya alma kararını geriye alarak ve ABD özel kuvvetlerini Suudi-Yemen sınırına göndererek Yemen savaşını kızıştırdı. Trump ayrıca 2019’da Ulusal Savunma Yetki Yasasını imzalayarak “Yemen savaşında sivil zayiatı azaltmak” için konulmuş sınırları da geçersiz kıldı.
Donald Trump 16 Nisan 2019’da, Suudi Arabistan’a vaadlerine bağlı kalma adına, ABD’nin Yemen’e karşı savaşında Suudi Arabistan’a askeri yardımını sona erdirmek için Kongre’nin verdiği bir yasa önerisini veto etti. Trump, veto hamlesini “Bu öneri Amerikan vatandaşlarının ve cesur hizmet mensuplarının hayatlarını hem bugün hem de gelecekte tehlikeye atarak benim yasal yetkilerimi zayıflatmak için gereksiz ve tehlikeli bir girişimdir” sözleriyle savundu.
Muhaliflere göre Trump’ın vetosu, insan hakları gruplarının milyonlarca insanın halihazırda kıtlığın kıyısında olduğunu söylediği ve haftada 100 kadar sivil kaybın olduğu Yemen’de daha fazla vahşet için bir “yeşil ışıktı”.
Temsilciler meclisi sözcüsü Nancy Pelosi, Trump’ın vetosunun ardından yaptığı bir konuşmada “Yemen’deki savaş bütün dünyanın vicdanını zorlayan korkunç bir insani krizdir” ifadesini kullandı. Trump alaycı bir şekilde her şeye rağmen “Kongre’de her iki partinin de desteklediği bir oylamaya karşı hareket etmeyi ve Amerika’nın bu kalpleri yaralayan krize utanç verici bir şekilde dahlini sürdürmeyi” seçmişti.
Baş başa
Kongre meşruluğunu sorgulayarak savaşı bitirmek için yıllarca çabaladı. Aktivistlerin artan protestoları Kongre’nin her iki kanadını da Amerika’nın savaştan belirgin bir şekilde çekilmeye zorladı. Nihayet Şubat 2019’da Temsilciler Meclisi’nde bir yasa kabul edildi ve bir ay sonra Sanders, Murphy ve Lee Senato’da Savaş Güçleri Yasasını geçirmeye muvaffak oldular.
Obama’nın acele verdiği karar
Amerika’nın –Suudi önderliğindeki koalisyona istihbarat sağlamak, yakıt ikmali ve lojistik destek şeklinde– savaşa dahil olması, koalisyonun sayısız ihlallerini durdurup savaşı bitirmedeki başarısızlığı düşünüldüğünde, açık bir hataydı.
ABD eski başkanı Obama, Yemen’e karşı Suudilerin savaşına katılarak alelacele bir karar almıştı, ancak her şey nasıl başlamıştı? Haydi 2015’e, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin 24 saat içinde Yemen Hava Kuvvetleri’ni ortadan kaldırıp hava sahasının kontrolünü ele geçirdiği zamana gidelim. Birleşik Devletler, Birleşik Krallık ve Fransa, Suudi koalisyonunu destekledi. Müdahaleden saatler sonra Başkan tarafından Suudi koalisyonunun Yemen’e savaşını destekleyen resmi bir açıklama yapıldı.
Peki, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin saldırıya uğramasından aylar sonra ilk füzeyi fırlattığı ve Yemen’e ilk saldıranın Suudi önderliğindeki koalisyon olduğu düşünülürse ABD’nin müdahalesini ne geçerli kılar? Obama bombardımanın başladığı ilk günden itibaren, Suudi Arabistan’a ilk füzenin fırlatılmasından neredeyse üç ay önce Suudi krallığına desteğini ilan etti.
Yetkisiz müdahale
Obama’nın Kongre’nin onayı olmadan ve savaş ilan etme yetkisini Başkana değil Kongre’ye veren 1973 Savaş Güçleri Yasasını ihlal ederek yeni bir ABD dış askeri müdahalesi başlatmasından bahsetmeye değer.
ABD koalisyona silah tedarik etti, bombalanacak hedeflerin tanımlanmasına yardım etti ve Suudi ve BAE uçaklarına havada yakıt ikmali sağladı. ABD’nin Suudi savaş suçlarını BM denetiminden koruduğundan ve ABD-Suudi ittifakının gücüne sık sık vurgu yaptığından bahsetmeye gerek yok.
Milyonlarca Yemenliyi yavaşça kıtlığa iten sayısız insani ihlale rağmen Obama, Suudi önderliğindeki koalisyonu desteklemeyi sürdürdü. Bir deri bir kemik bedenlerin ve açlık çeken çocukların fotoğrafları eski Başkanın saldırgan koalisyon tarafından işlenen soykırıma ABD’nin desteğini bitirmeye itmedi. Buradaki soru, son derece zayıf bir ülkeye karşı barbarca suçlar işleyen bir devleti fonlamakta olan bir yönetimin insan haklarından bahsetmeye nasıl cüret ettiğidir.
Savaşı destekleyen kim?
Kongre’nin iki üyesi Obama’nın müdahalesine karşı çıktı ve ertesi yıl Suudi Arabistan’a mühimmat satışını kısıtlayan güçlere katıldı. Hem Senatör Chris Murphy hem de Senatör Mike Lee’nin önerisi Eylül 2016’da 71’e karşılık 27 oyla kabul edildi.
Bernie Sanders’ın Savaş Güçleri Yasası’nı tekrar canlandırmak için verilen ve ABD’nin savaştaki rolünü sorgulayan bir öneride Murphy ve Lee’ye katılmasıyla Yemen savaşını sona erdirme çabaları güç kazandı. Öneri Aralık 2018’de Senato’da kabul edildi. Bütün Demokratlar ve bağımsızlar ile yedi Cumhuriyetçi Senatörün desteğiyle Senato’da bir ilk yaşandı.
Obama yönetimindeki kıdemli yetkililer ABD’nin Yemen savaşına desteğini sorguladılar ve hatta Birleşik Devletler’in savaştan çekilmesini isteyen bir taslak mektup yazacak kadar ileri gittiler. Mektupta Obama yönetiminin desteğinin “Suudi sınırında füzelerin teşkil ettiği meşru tehdide cevaben olduğu” yanlış anlaşılmasındaki ortak “başarısızlık” kabul ediliyordu.
Başından beri anlamsız bir savaş
İlk Suudi bombasının Yemen’e düşmesinden bu yana anlamsız bir savaşın belirtileri vardı. Ancak art arda gelen üç ABD yönetimi de savaşa destek vermeyi sürdürdü. Her yönetim Suudi önderliğindeki koalisyonun katliamlarına şahit olsa da bir şekilde vahşi saldırıları aklamayı başardı.
Bu şiddetli saldırıların sonucunda binlerce Yemenli öldü ve ülkenin yarısı kıtlığın sınırında yaşıyor. Yemen’e açılan bu savaş Birleşmiş Milletler’e göre dünyadaki en kötü insani krize dönüştü. Savaşın yıkıma uğrattığı bu ülke Obama, Trump ve Biden yönetimlerinin başlamasına destek verdiği merhametsiz Suudi Arabistan bombardımanlarıyla küresel bir cinayet sahası haline geldi. Savaşın ilk başlarındaki taraftarlarının, Birleşik Devletler’de savaşa karşıtı siyasi eğilimlerin güç kazanmasıyla, yanlışlarından aklanmalarına izin verilmemelidir. Bunun yerine savaşı bitirmek ve gelecekte benzer kötülükleri engellemek için ABD’nin gerçek niyetleri aydınlatılmalıdır.
KHA