ABD, Filistin Uzlaşısını Bir Fırsat Olarak Görüyor

ABD, Gazze'de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'ın söz sahibi olabilmesi için yeni bir kumara girişti. Bu kumarın kazananı henüz belli değil! 

14 Ekim 2017
ABD, Filistin Uzlaşısını Bir Fırsat Olarak Görüyor

*Eli Lake – Bloomberg

Filistin’de rekabet halinde olan Hamas ve El-Fetih’in uzlaşısı meselesi söz konusu olduğunda İsrail ve ABD genellikle aynı yerde dururlardı. Hamas, silah bıraktığını ilan edinceye kadar Telaviv ve Washington Hamas’ın Filistin Yönetimi’nin bir parçası olmasını asla kabul etmeyeceklerini ard arda dile getirirlerdi.

İşte bu yüzden Perşembe günü imzalanan uzlaşı anlaşmasına ABD’den gelen tepkinin İsrail’den farklı olması, büyük önem arz ediyor. İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu, konuyla ilgili olarak sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada lafı gevelemeden açık ve net kelimeler kullandı: “Katillerle uzlaşı girişimi çözüm değil sorun getirir. Barışa evet diyenler, ellerini Hamas’a uzatmaktan vazgeçmelidir”.

Amerikan dışişleri bakanlığı sözcüsü Heather Nauert ise konuyla ilgili olarak İsrail’den farklı olacak şekilde şu açıklamayı yaptı: “Filistin Yönetimi’nin Gazze’deki sorumluluklarını tam olarak yerine getirmesine zemin hazırlayan bu çabayı memnuniyetle karşılıyoruz. Bu gelişmeyi Gazze’ye insani yardımların girişi için büyük potansiyel taşıyan çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz.”

Filistin birlik hükümeti, (ABD ve İsrail açısından) terör örgütü sayılan Hamas’ın uluslararası yardımlara erişim sağlama potansiyelini arttıracak ve Mısır ile İsrail’in ablukası olan örgütün gücünü muhafaza edebilmesi için gerekli olan hayati desteği sağlayacak. Filistin Yönetimi’ne ise 2007’den bu yana Hamas kontrolünde olan Gazze’ye yeniden dönme imkanı tanıyacak.

İlk bakışta İsrail ve ABD’den gelen farklı tepkiler, iki sıkı müttefik arasında Obama dönemindeki kötü ilişkilere yeniden dönüş olarak anlaşılabilir. Fakat burada daha farklı bir mesele var. Amerikalı ve Arap diplomatlardan edindiğim bilgiye göre İsrail, müzakerelerin başladığı ilk günlerden itibaren sürece ilişkin genel gidişattan haberdar edildi ve Netanyahu, kamuoyu önünde sergilediği sert tavrı perde arkasında kesinlikle sergilemedi.

Zira bu kez, uzlaşı anlaşmasında arabuluculuk yapan taraf, İsrail’in müttefiki haline gelmiş olan General Sisi’nin Mısır’ıydı. Sisi yönetimindeki Mısır, İsrail ile, ilk günden itibaren Hamas’a ve Sina’daki gruplara karşı sessiz ama etkili bir işbirliği süreci yürütmüştü.

Ayrıca Sisi, Hamas üzerinde kayda değer bir baskı kurmuş ve Mısır ordusuna Gazze ve Sina arasındaki tünelleri yıkma emri vermişti. Gazze ile Mısır arasındaki sınır kapısını uzlaşı anlaşmasının şartlarından biri haline gelene kadar yani Ağustos ayına kadar neredeyse sürekli olarak kapalı tutmuştu. 2011 yılındaki uzlaşı girişimine de Mısır arabuluculuk yapmıştı ama o dönemde İsrail ile Mısır arasındaki ilişki bugünkü gibi değildi.

Bu yeni anlaşma, aynı zamanda içine bir şekilde Birleşik Arap Emirlikleri’nin de dahil olduğu bir sürecin akabinde yapıldı. Öyle ki ABD ve İsrail açısından ılımlı Sünni bir devlet olarak addedilen Birleşik Arap Emirlikleri, Gazze’ye ulaşan insani yardım ve altyapı malzemeleri konusunda Katar’ı ekarte ederek ana tedarikçi haline geldi. Kahire’deki uzlaşı müzakereleri öncesinde Mısır istihbaratı ile Hamas’ın arasını düzelten kişi, bir zamanlar el-Fetih’in önemli isimlerinden biri olan Muhammed Dahlan oldu. Muhammed Dahlan son yıllarda Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşıyor ve bu ülkenin emirleriyle yakın ilişkisi bulunuyor.  

Amerika’daki Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (FDD) başkan yardımcısı Jonathan Schanzer’e göre bu son varılan uzlaşı anlaşması “bölgesel yapıyı yeniden şekillendirme girişiminin bir parçası.” Schanzer’e göre bu süreç, Gazze’deki yönetimi Türkiye, İran ve Katar’ın elinden almak ve burada Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ılımlı Sünni Arapların rolünü güçlendirmek için girişilen bir kumar. Schanzer, İsrail ile Sünni Arap devletler arasında sessizce ilerleyen belli bir koordinasyon olduğundan söz  ediyor ve bu durumun “taraflar arasındaki derin ilişkilerin hangi seviyede olduğunun büyük bir delili olduğunu” ifade ediyor.

Başka bir deyişle, bu anlaşmanın bir hedefi de, kendi içinde siyasi ve ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan Hamas'ı, ılımlı Sünni Arap devletlerine daha bağımlı hale getirmek. Böylece Hamas’ın radikalliği sönümlenecek ve daha ılımlı bir hale gelecek.

En azından teorilerden biri de bu. Schanzer, Hamas’ın bu ay ikinci adamı konumuna seçilen Salih el-Aruri’ye işaret ediyor. Aruri, 2014’te savaşın başlangıç sebebi olarak gösterilen Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilerin kaçırılması planlayıcısı ve uygulatıcısı. Hamas’ın Kassam Tugayları’nı kuran isimler arasında daha ilk yıllarda Aruri ismi de var.

Uzlaşı anlaşmasının görünen maddeleri arasında İsrail’in belirlediği kırmızı çizgiler yok. Neydi o kırmızı çizgiler? Hamas’ın silahsızlandırılması ve İsrail’e yönelik saldırgan tutumundan vazgeçmesi; bu tür eylemlerin kınanması. Öte yandan Hamas’ın, kendi içerisinde bir dizi reformu gerçekleştirmeden Filistin Yönetimi’yle iktidar paylaşımını içeren bir anlaşmaya dahil olması durumunda Amerika, Filistin Yönetimi’ne yaptığı yardımları da askıya almalıydı.

Her ne kadar Hamas bu müzakerelere zorlanmış olsa da, Müslüman Kardeşler’in uzantısı olan bir hareket için Sisi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen müzakere sürecini kabul etmek büyük bir değişime işaret ediyor. Sisi, 2013’teki askeri darbe ile Müslüman Kardeşler Hareketi’nin temsilcisi olarak Mısır’ın cumhurbaşkanlığına seçilmiş olan Muhammed Mursi’yi devirmiş ve Müslüman Kardeşler’e savaş açmıştı.

Muhammed Dahlan, Temmuz ayında Associated Press ajansına verdiği röportajda, Hamas’ın Gazze’deki yeni lideri Yahya Sinvar ile Gazze’deki Han Yunus mülteci kampında birlikte büyüdüklerini ve diyalog için ortak bir zemin bulabildiklerini söylemişti.

Bu ortak zemin oldukça önemli. Hamas, 2007’de Gazze’de yönetimi ele geçirirken el-Fetih adına Gazze Şeridi’nden sorumlu olan Dahlan yanlıları ile çatışmaya girmiş ve Dahlan yanlılarından çok sayıda kişiyi öldürmüştü. 1990’larda ve 2000’lerde Gazze Şeridi’nde tüm sorumluluğu elinde bulunduran Dahlan’ın asli görevi ise Hamas’ı (direnişi) bitirmek ve İsrail ile yürütülen barış sürecinin başarıya ulaşmasını sağlamaktı. Hamas, Gazze’de yönetimi ele geçirdiğinde Dahlan’a bağlı karargahlarda Dahlan yanlılarının ve Dahlan’ın yardımcılarının çok sayıda işkence ve diğer suçlara karıştığını gösteren doküman ve video kayıtlarını da ele geçirmiş oldular.

Tarihsel süreçteki bu kirli noktalar, Hamas ile el-Fetih arasında şimdiye kadar girişilen uzlaşı çabalarının başarılı olmasının önüne geçti. Dolayısıyla önümüzdeki haftalar için bunu da akılda tutmakta fayda var. Her iki Filistinli grup da birbirilerine karşı neredeyse İsrail’e karşı duydukları öfkeyi duyuyorlar. Dolayısıyla görünürdeki bu sakin gidişat, bölgedeki sessiz iyimserlerin beklentisinden çok daha kırılgan bir yapıya sahip aslında.

*Eli Lake, Amerika'da yaşayan Siyonist bir aileden geliyor. Amerika'nın birçok ünlü medya organında üst düzey görevler yürütüyor ve özellikle Sudan, Irak ve Gazze üzerine çalışıyor.

(Çeviri: Enes Berat GÜRLER)

KUDÜS HABER

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.