Trump ve Filistin'in Kanı

Münir Şefik (Filistinli yazar ve politikacı) tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “TRUMP VE FİLİSTİN’İN KANI” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

05 Ekim 2025
Trump ve Filistin'in Kanı

Trump’ın Gazze’deki savaşı durdurma planını dikkatlice inceleyen ve Siyonist eğilimleri olmayan herkes, Trump’ın tıpkı Netanyahu gibi kötü bir biçimde Filistinlilerin kanını dökmeye çalıştığını görecektir. Evet, Trump’a, Netanyahu’nun sekiz ay boyunca çağdaş tarihte eşi benzeri görülmemiş bir imha, açlık ve yıkım savaşıyla Filistinlilerin kanını emmesine ortak olması yetmedi. Bu öyle bir imha savaşıdır ki; iki yıldır gün be gün, saat be saat, hatta dakika dakika öldürme ve çocuk bedenlerinin parçalanmasıyla dehşete kapılan bir dünyanın gözleri önünde devam etmiştir.

Trump, silah depoları birkaç kez boşalan Siyonist İsrail ordusuna çeşitli boyutlarda, şekillerde ve farklı görevlerde kullanılan füze ve bombalar tahsis etmek üzere silah depolarının kapılarını açarak Netanyahu’nun suç ortağı olmakla yetinmemiştir. Evet, son iki yılda Gazze Şeridi’ne 150.000 tondan fazla patlayıcı atıldı. Uzmanlar, bunun Hiroşima ve Nagazaki’ye atılanlardan on kat fazla nükleer bombaya eşdeğer bir miktar olduğunu değerlendiriyor.

Bunca Filistin kanını emmek Trump’ı nasıl tatmin etmiyor?

Cevap, Gazze’deki savaşı durdurmaya yönelik son planda yatıyor. Nasıl mı? Planın adının savaşı, yani Gazze’de akan Filistin kanını durdurmayı amaçladığı ve ilk maddesinin savaşı durdurmak olduğu doğrudur. Ne var ki savaşın durmasından önce Trump bir kısım Arap, İslam ve Avrupa ülkesini plana destek vermeye çağırdı ve ardından da doğrudan ve dolaylı olarak Hamas, İslami Cihad, tüm direniş grupları ve tüm Gazze halkına direnişin silahlarını teslim etmesi ve planı tüm maddeleriyle kabul etmesi için baskı yaptı.

Sonrasında ise Netanyahu, Trump, Smotrich ve Ben-Gvir, ellerini teslim olmuş bir şekilde havaya kaldıran direnişçileri ve halkı fena bir biçimde öldürmeye devam edecektir. Eğer biri Trump’ın, silahlar teslim edildikten sonra katliamın veya kıyımın devam etmeyeceğine dair Amerikan garantisi verdiğini iddia ediyorsa, Trump ve Netanyahu’nun verdikleri sözlerden kaç kez döndüğünü ve bu iki adamın nice yalan söylediğini gözden geçirmelidir. O kadar ki Trump’ın verdiği güvencelerin inandırıcı olmadığı artık herkesçe teslim edilen bir gerçektir. Bu adam, iktidarda olduğu süre boyunca, önceki iktidar döneminde olduğu gibi, defalarca aldatmış ve ihanet etmiştir.

Bu bağlamda şunu belirtmek yeterlidir: Trump, Netanyahu ile 29 Eylül 2025’te düzenledikleri basın toplantısında planını sunarken Netanyahu’nun itiraz etmesi üzerine, planın iki maddesi hususunda farklı tavır sergilemiş ve kendi planını koruyamamıştır.

O iki maddeyi Trump, Arap ve İslam ülkelerinin talebi üzerine, Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan planın diğer tüm maddelerini onaylamaları karşılığında, Arap ve İslam ülkelerine rüşvet olarak plana yerleştirmişti. Evet, diğer tüm hükümleri, Gazze için teklif ettiği ve Netanyahu’nun konuşmasında izah ettiği, Trump’ın da müthiş ve muhteşem diye vasfedip sözü bitene dek alkışladığı açıklamada belirttiği gibi, Siyonist askeri otoritenin kontrolü altındaki siyasi sistemden başlamak üzere Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlıyor.

Bu, Trump’ın planının, Hamas’ın planı tüm şartlarıyla kabul etmemesi durumunda Hamas ve Gazze halkını cehennem azabıyla tehdit ettiği anlamına geliyor. Bu planın kabulü imkânsız; zira hiçbir Filistinli planın tüm hükümlerini kabul edemez. Dolayısıyla sonrasında bir bütün olarak reddedilen plan, Trump’ın Filistinlilerin kanını dökmesi -hem de bugüne kadar Netanyahu ile beraber yaptığı ve yapmaya devam ettiğinden daha fazlası için- bir fırsat yaratacak.

Trump, kendi gözetiminde Filistinlilerin kanının içilmesine karar verdi. Filistinlilerin kanının akıtılması ne anlama geliyor biliyor musunuz? Tıpkı Netanyahu’nun başına gelenler gibi küresel çapta o kanı dökenleri süratle bulacak uluslararası bir tecrit… 

Zira bu: 

  1. Filistinlilerin on dört asırdır bu toraklardaki süregelen varlığı,
  2. Kudüs ve Filistin’in İslam ve Hristiyan inançlarındaki statüsü,
  3. Filistin’in, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin öngördüğü üzere Filistin halkına ait olması

açılarından haklı olan bir davayı taşıyan kandır.

Hamas, savaşı Siyonist ordunun başlatması ve kendisinin de savaşın kurbanı olması nedeniyle kendi ilkesi olan savaşın durması ilkesini reddetmese de özünde adalet değil zulüm barındırmasından ötürü Trump’ın planını reddettiğinde Trump, Filistinlilerin kanını yalayıp tehdit ettiği üzere bu kanı akıttığında, planının gereğini ortaya koymuş olacak. 

O zaman da Trump, Filistin halkının düşmanı ve Filistin kanı döken kişi unvanını taşıyacak. Gerçekten de sonsuza dek lanetlenecek; Allah’ın laneti ve Filistin halkına sempati duyan, Netanyahu’yu ve onunla birlikte olanları en sert şekilde kınayan halkların gazabıyla lanetlenecek.

Savaşın devam etmesiyle Trump’ın vadettiği cehennem bile, Allah’ın izniyle, son iki yılda olduğu gibi, direnişin lehine dönecek. Daha fazla sivil kayıp ise hem Trump hem de Netanyahu için bir felaket olacak. Son iki yılın deneyiminden ders çıkarmayanların vay haline!

Başka bir açıdan bakıldığında Trump’ın planı, Arap ve uluslararası kamuoyundan aldığı destekle, Netanyahu’yu kurtarmak adına ortaya kondu. Nitekim Netanyahu, Hamas’ın Netanyahu’yu dünyada tecrit etmesinin ardından, Trump’ın planının Hamas’ın tecrit edilmesine yol açacağını itiraf etti. Bu nedenle Trump, hem küresel hem de bölgesel (Arap-İslam) güç dengesi ve Avrupa ve Amerikan kamuoyu Netanyahu’nun aleyhine olduğu ve Trump’ın itibarının zedelendiği bir durumda yalnızca bir propaganda çabası olarak da olsa planını hayata geçirmekte istekliydi.

Dolayısıyla bir bütün olarak planı reddetmesi durumunda Hamas’ın, savaştan sorumlu tutulacağı endişesi olmamalı. Zira bu gerekli bir tavırdır ve kamuoyu derhal Netanyahu ve Trump’ın aleyhine dönecektir. Ayrıca Amerika’nın Hamas’ı savaştan sorumlu tutmaya çalışması ilk kez olmuyor; nitekim daha öce de bu hususta başarısız olmuştu.

Planı destekleyen Arap ve Avrupa ülkeleri de planın içerdiği tuzağın farkında. Bu arada söz konusu ülkelerin, konuyu yeniden ele almaları, ardından planla alakalı bir denge kurmaları ve Hamas’ın eklediği veya reddettiği koşullarda onu desteklemeleri için Netanyahu ve Trump, düzenledikleri basın toplantısında gereken her türlü özrü onlara sundu. Zaten Filistin halkının yanında olmak adına yapılabilecek en basit şey de budur.

Son olarak, Siyonist ordunun direnişi ortadan kaldırmak için genel bir çatışmaya girmesi halinde askeri yenilgi riskiyle karşı karşıya kalacağını unutmayalım; çünkü bu, sivillerin katledildiği ve suikastların yapıldığı bir savaş değil; gerçek bir savaş olacaktır. Dahası, Trump’ın cehennemi ona ve Netanyahu’ya dönmelidir.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.