Suriye'deki Dönüşüm: Davud Koridoru'nun Arkasında Ne Var?

Hüseyin el-Emin tarafındna al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “SURİYE’DEKİ DÖNÜŞÜM TEVRAT’TAKİ HAYALLERİ CANLANDIRIYOR: “DAVUD KORİDORU”NUN ARKASINDA NE VAR?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

07 Eylul 2025
Suriye'deki Dönüşüm: Davud Koridoru'nun Arkasında Ne Var?

İsrail, geçen yılın sonlarında, Suriye rejiminin devrilmesinden kaynaklı siyasi ve güvenlikle alakalı boşluktan yararlanarak; emniyete dair ve “insani” bahanelerle Güney Suriye’deki saldırılarını yoğunlaştırdı. Daha sonra Siyonist hükümet, “Muvahhid Dürzi toplumunu kaostan korumak” ve “İran’ın mevzilenmesini önlemek” bahanesiyle güneyde silahsızlandırılmış bir “tampon bölge” kurma niyetini resmen açıkladı ve bu açıklama, işgal altındaki Golan Tepeleri’ni Suriye topraklarındaki daha geniş alanlara bağlama yolunda “temel bir adım” olarak değerlendirildi.

Bu durum, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Aralık 2024’te ordusunun Suriye topraklarına konuşlandırılmış bir birimine gösteri ziyareti yaptığı sırada İsrail özel kuvvetlerinin, Kuneytra vilayetinin ve batı Dera kırsalının derinliklerine girmesiyle aynı zamana denk geldi; bu ise Tel Aviv’in güneyin bazı bölgelerini fiilen, doğrudan etkisi altında görmeye başladığının açık bir teyidiydi.

Aynı dönemde bazı araştırma ve düşünce kuruluşları, daha sonra “Davut Koridoru” olarak anılacak projeye, hali hazırda netleşmekte olan stratejik bir plan olarak işaret etmeye başladı. Proje hakkındaki ayrıntıların çoğu, son birkaç ayda ortaya çıkmış olsa da bu fikrin kökleri, araştırmacıların sahadaki gelişmeler ışığında yeniden gün yüzüne çıkardığı eski İsrail planlarına dayanıyor. Davut Koridoru tasavvurunun, Siyonist hareketin erken dönem literatürüne, özellikle de lideri Theodor Herzl’in Nil’den Fırat’a uzanan “Büyük İsrail” hakkındaki fikirlerine dayandığı artık netleşmiştir.

Bu fikir ayrıca İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion tarafından 1960’larda benimsenen “çevre doktrini”nden de esinlenmiştir. Söz konusu doktrin; Kürtler, Dürziler, Türkler, Maruniler ve Etiyopyalılar gibi etnik ve dini azınlıklarla ittifaklar kurarak “Araplara ait bölgelerin derinliklerini” vurmayı ve Siyonist düşmanın üstünlüğünü garanti altına almak için Akdeniz’in doğu kıyı haritasını yeniden şekillendirmeyi amaçlıyordu. Dolayısıyla Davut Koridoru projesi, modern ve yenilikçi bir fikir değil, daha ziyade coğrafyayı İsrail hegemonyasına hizmet edecek şekilde yeniden çizmeyi hedefleyen kadim bir Tevrat inancının güncellenmiş halidir.

İsrail vizyonuna göre önerilen koridor, işgal altındaki Golan Tepeleri’nden başlayıp Kuneytra ve Dera vilayetlerinden geçerek doğuya, Süveyda üzerinden ABD güçlerinin konuşlandığı Tenef sınır üssüne doğru uzanıyor. Ardından Deyrizor vilayetine ve Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki doğu Fırat bölgesine ulaşıyor. Sonrasında da sınır kapıları aracılığıyla Irak Kürdistan Bölgesi’ne bağlanıyor ve İsrail’e dar, ama stratejik açıdan büyük bir etkiye sahip coğrafi bir şeritte Kuzey Suriye ve Irak’a doğrudan erişim sağlıyor.

Bu bağlamda jeopolitik istihbarat ve risk değerlendirme alanında uzmanlaşmış “Special Euroasia” ajansı, koridorun Golan Tepeleri’nden Suriye çölü üzerinden kuzeydoğu Suriye’ye varan uzantısını inceleyen detaylı bir rapor hazırladı. Raporda “bunun, sadece kâğıt üzerinde bir çizgi değil, İsrail’e Akdeniz’in doğu kıyılarında stratejik üstünlük sağlayacak ve güvenliği ekonomi ve demografiyle bir araya getiren entegre bir proje” olduğu belirtildi.

Rapora göre İsrail’in söz konusu projesinin hedefleri şöyle:

- Güvenlik Hedefleri: İran ve Lübnan Hizbullah’ı arasındaki kara bağlantısını kesmek ve “Direniş Ekseni”nin tehditlerini Siyonist varlığın sınırlarından uzak tutacak bir tampon bölge oluşturmak.

- Ekonomik Hedefler: Dicle ve Fırat nehirlerinin su kaynaklarını ve Deyrizor ile Rakka’nın buğday ve petrol bölgelerini kontrol ederek Suriye’yi İsrail’in nüfuzuna açık bir tarım ve enerji üssüne dönüştürmek. Bu yol, İsrail’in projesini altyapı yarışına ve küresel ticaret yollarına bağlayan ABD destekli “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Koridoru” (IMEC) projesiyle bağlantılıdır.

- Siyasi ve Demografik Hedefler: Suriye’yi özerk bölgelere ve devletçiklere bölmek; güneyde Dürziler, kuzeydoğuda Kürtler ve belki de daha sonra kıyıda Aleviler. Bu da Şam’daki merkezi hükümeti zayıflatacak ve İsrail’in Suriye’deki topluluklar ve siyasi dengeleri yeniden dizayn etmesine olanak tanıyacaktır.

- Yayılmacı ve İdeolojik Hedefler: Proje, Büyük İsrail’in tarihsel vizyonu içinde yer alıyor ve Tevrat’ta olduğu iddia edilen haritalara uygun bölgesel sınırların yeniden şekillendirilmesine yönelik bir icrai adım teşkil ediyor.

“Special Euroasia” ajansının raporu ayrıca projenin Suriye, Irak ve İran’ın toprak bütünlüğünü tehdit ettiği konusunda da uyarıda bulundu. Zira Süveyda’da özerk bir Dürzi varlığı ve kuzeydoğuda bir Kürt varlığının teşekkülü, Suriye’nin fiilen parçalanması anlamına gelecek ve bunun da İran’ın ulusal güvenliğine, Irak Devleti’nin birliğine ve Türkiye’nin ulusal güvenliğine önemli menfi yansımaları olacaktır.

Nitekim Türkiye, özellikle İsrail’in Kürt güçlerine verdiği destek göz önüne alındığında, koridoru kendi çıkarlarına doğrudan bir tehdit olarak değerlendirdi. Bu durum, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen Temmuz ayında İsrail’i Suriye’yi bölmeye çalışmakla suçladığı ve “doğrudan askeri müdahale” tehdidinde bulunduğu beyanını açıklıyor. Raporda, mevzubahis koridorun Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki geleneksel ticaret yollarını zayıflatabileceği, Türk ekonomisine zarar verebileceği ve Ankara’nın projeye karşı düşmanlığını artırabileceği belirtiliyor.

Haziran 2025’te Süveyda olaylarının patlak vermesi ve İsrail müdahalesiyle birlikte Davut Koridoru fikri, Dürzi lider Hikmet el-Hicri’nin Kürt bölgelerine doğru kuzeydoğu yönünde bir “insani koridor” açılmasına dair çağrılarıyla eş zamanlı olarak, yeniden ön plana çıktı. Söz konusu talep SDG tarafından memnuniyetle karşılandı. 

Ağustos ayı ise ABD temsilcisi Tom Barrack, İsrail hükümetinde Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve geçici hükümette Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin katıldığı Paris’teki üçlü toplantıda karşılık bulan diplomatik bir gelişmeye tanıklık etti. 

Toplantıda, İsrail ile Süveyda arasında doğrudan bir “insani koridor” kurulması ele alındı ​​ve yerel güvenliğin “Dürzi güçlerine” devredilmesi ve havadan yardım ulaştırılmasına izin verilmesi karşılığında ABD’nin arabuluculuğunda bir ateşkes konusunda prensipte anlaşıldı. Nitekim sonrasında İsrail, Süveyda’ya havadan insani yardım gönderdi. Ürdün, İsrail yardımlarının kendi topraklarından Süveyda’ya geçmesine izin vermeyi reddedip Şam hükümeti de Golan Tepeleri’nden Süveyda’ya doğrudan bir koridor kurulmasına direnince ABD yönetimi, hızla müdahale ederek bir “çıkış yolu” bulmak adına arabuluculuk yaptı ve prensipte Şam’dan Süveyda’ya bir koridor oluşturması hususunda anlaşıldı.

Tüm bu yaşananların ortasında İsrail, “Davut Koridoru” adlı bir projenin varlığını resmen kabul etmedi. Ne var ki Netanyahu’nun 12 Ağustos 2025’te i24’e verdiği, “Kendimi tarihi ve manevi bir misyonda görüyorum... Büyük İsrail vizyonuna duygusal olarak bağlıyım.” şeklindeki açıklamaları, Siyonist varlığın sınırlarının, Tevrat’taki vizyon çerçevesinde genişletilmesi çabasının örtük bir kabulü niteliğindeydi. Benzer şekilde ABD Başkanı Donald Trump’ın 2024 sonlarındaki seçim kampanyası sırasında “İsrail çok küçük ve genişletilmeli” ifadesi, Netanyahu’nun hem Filistin topraklarında hem de ötesinde toprak genişletme vizyonuna doğrudan destek olarak yorumlandı.

Bu göstergelere rağmen birçok analist projenin hâlâ önemli engellerle karşı karşıya olduğuna inanıyor ki bu engellerin başında, tüm koridoru kontrol edecek birleşik bir gücün yokluğu, Irak ve Ürdün’ün herhangi bir sınır değişikliğine karşı net muhalefeti ve Türkiye’nin, SDG’nin herhangi bir biçimde genişlemesini veya bağımsızlığını kesin bir dille reddetmesi geliyor. Analizler ve çalışmalar, Davud Koridoru’nun, geniş bir bölgesel hegemonya elde etmeyi amaçlayan sınır ötesi bir Siyonist hırsı temsil ettiği konusunda hemfikir; ancak bu hırs, öngörülebilir gelecekte büyük engellerle karşı karşıya ve İsrail’in stratejik zihniyetinde varlığını sürdürürse, bölgedeki güç dengesinde bir değişimi gerektiriyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.