Kudüs Haber Ajansı - KHA | kudushaber.com.tr

Gazze'de Sabır Açlığa Galip Gelecek

Ahmed Abdurrahman tarafından almayadeen.net adlı internet sitesinde kaleme alınan “GAZZE’DE SABIR AÇLIĞA GALİP GELECEK” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

28 Temmuz 2025
Gazze'de Sabır Açlığa Galip Gelecek

İsrail’in Gazze Şeridi sakinlerine karşı işlediği suçların benzersiz olduğunu ve modern çağda buna denk bir şeye neredeyse hiç rastlamadığımızı söylediğimizde mübalağa yapmıyoruz. Gazzelilere karşı uygulanan şiddetin boyutu ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani ve maddi kayıplar, son on yıllardaki hiçbir çatışmada görmediğimiz rekor seviyelere ulaştı. Dahası; çoğu, uluslararası hukuku ihlal eden çeşitli araçlarıyla bu şiddet, tüm dünyanın gözleri önünde ve “insan haklarını” gözetmekle meşhur tüm uluslararası kuruluşların gözetimi ve denetimi altında uygulanıyor. Bu kuruluşlar, sadece kendi saygınlığını kurtarmak için sıkıcı ve iğrenç bir üsluba bürünen alışıldık yadsıma ve kınama ifadelerini kullanmakla yetinirken sahada kayda değer bir değişiklik meydana getirmeyi başaramadılar. Nihayetinde olaylar, büyük ölçüde trajik bir hal aldı ve felaket seviyesine ulaştı.

Siyonist düşman, yirmi bir aydır Gazze Şeridi’ne yönelik artan bir hızla devam eden vahşi saldırısında tüm askeri, istihbarat ve psikolojik imkânlarını kullanmış ve savaş hukukunun yasakladığı tüm kirli araçlara başvurmuştur. Hatta yıkılmış haldeki Gazze Şeridi’nde, sivil halkın ihtiyaçlarını ölümcül bir silaha dönüştürmüştür; böylece de onları haklı davalarını inkâr etmeye, tüm hukuklarını unutmaya ve topraklarında kalıp tutunmak yerine, topraklarını terk etmeyi tercih etmeye zorlamaya çalışmıştır.

Evet, Filistinlilerin bedenlerini küle çeviren ve şu ana kadar altmış binden fazla kişinin şehit olmasına ve on binlercesinin yaralanmasına yol açan ağır füze bombardımanlarıyla öldürmekten; evleri, konutları ve çeşitli altyapıları yok etme politikasıyla Gazze Şeridi’nin kentsel alanlarının yüzde sekseninden fazlasını yaşanmaz hale getirmeye ve “benzer koşullara tanıklık edilmesine rağmen savaşın geçmiş evrelerinde bu kadar vahşi, canice ve insanlık dışı boyutlara ulaşmamış” bir açlıkla preslenmiş sıradan vatandaşların bedenlerinde açık ve belirgin izler bırakan ve art arda beş aydır felaket niteliğindeki sonuçlarıyla devam eden sistematik ve genel aç bırakma ve yoksullaştırma kampanyasına kadar işgalci Siyonist varlık çeşitli seviyelerde vahşetini ortaya koymuştur. 

Düşmanları ve kardeşleri tarafından kuşatılmış, yoksul Gazze Şeridi’nde halkın durumu en kötü noktada gibi görünüyor. Bitmek bilmeyen trajediler ve felaketlerden başka bir şey duymuyor veya görmüyorsunuz. Yakın gelecekte bunların üstesinden gelmek veya tehlikeli ve korkutucu etkilerini hafifletmek için uygun çözümlerin bulunması pek olası değil. Bu durumun hiç kuşkusuz Gazze Şeridi sakinlerinin hayatları, özellikle sağlık ve yaşam koşulları üzerinde uzun vadeli etkileri olacak. Ayrıca yaşananlar, bu insanların yakın ve uzak geleceğe ilişkin bakış açılarında tüm ülkelere, rejimlere ve halklara yönelik genel bir güven kaybına neden olacak.

Bir zamanlar güzel olan o küçük Gazze’de açlık, zirve noktaya ulaşmış ve az bir yol yürüyeme dermanları olmayan insanların zayıf, bitkin bedenlerine güçlü bir kırbaç gibi çalınmış. Hayatın çeşitli zorluklarıyla başa çıkmak için gerekli tüm bileşenleri kaybetmiş bu bedenler nasıl hareket etsin? Sanki ölüm belgelerinin verilmesini bekleyen iskeletler gibiler. Hatta içlerinde bazıları tükenmiş ruhlar ve yorgun canlar taşıyan kemikten tabutlara dönüşmüş.

Önemli ve teşekkürü hak eden bir eylem olarak Gazze trajedisini sınırları dışından yazanlar, Gazze halkının durumunu duygusal ve dokunaklı ifadelerle anlatabilir ve okuyucuların sempatisini, hatta gözyaşlarını harekete geçirebilirler; özellikle de günümüzde olayların gidişatını dünyanın her yerine ileten birçok sosyal medya platformu sayesinde yazmak için gerekli bilgilere ulaşmak mümkün hale gelmişken. Ne var ki bu yazarlar hiçbir şekilde Gazze halkının neler hissettiğini hissedemeyecekler; zira duygular uydu kanalları ve radyo istasyonları aracılığıyla iletilemiyor ve birkaç sahneyle de betimlenemiyor. Aksine, onları tanımak ve güvenilirliklerinden emin olmak için yakından deneyimlenmeleri gerekiyor; hele de mevzu, “suni devrimler yapanların ustalaştığı oyunculuk sanatını icrada başarılı olamayan” ve “başka arenalardaki büyük kanalların ekranlarının kendilerine açıldığı şahsiyetlerden alıştığımız üzere kelimeleri iyi seçemeyen ve nitelemeleri güzel yapamayan” basit insanların hayatlarıyla ilgiliyse.

Gazze’deki durumu yazmak için, halkının çektiği acıları yaşamanız ve orada yaşanan tüm trajedi ve felaketleri yakından gözlemlemeniz gerekir. Dahası, ayrıntıların özüne inip olayların derinliklerine dalmanız icap eder; çünkü Gazze’yi uzaktan izleyenler için nice küçük olay, aslında Gazze’yi yaşayanlar ve ateşinde kavrulanlar için büyük bir felakettir.

Damar damara doğranan, yakınlar ve uzaklar tarafından yüzüstü bırakılan Gazze Şeridi’nde, yaşantımız ve çalışmalarımız sayesinde oradaki her küçük ve büyük şeyin neredeyse farkında olarak yazıyoruz. Acı ve ızdırabın boyutlarını hiçbir makyaj olmadan tüm tezahürleriyle görebiliyor ve orada bulunan ve duvarları arasında trajediyi yaşayan herkesi etkileyen baskı ve acı türlerine hiçbir engel veya bariyer olmaksızın doğrudan dokunabiliyoruz. Bu duvarlar ki çoğu işgalci Siyonist düşman tarafından ama bir kısmı da Arap ve İslam dünyasının kararlarıyla ve gerektiğinde yaralarımıza merhem ve acımıza panzehir olacağına inandığımız eller tarafından inşa edilmiştir. Evet, zamanla ne yazık ki, bu ellerin sadece davamızı yok etmek için bir araç olduğunu ve düşmanımızla aynı rolü oynayan gardiyanların elleri olduğunu keşfettik.

Gazze’de iki buçuk milyondan fazla insan gerçek bir açlık çekiyor; bu açlık, bedenlerinden geriye kalanları neredeyse dağıtıyor ve belki de yakında akıllarını da yok edecek. Zira Siyonist işgalin, her türlü uluslararası yardımın kendilerine ulaşmasını engellemesi ve ayrıca onlara yaşadıkları felaketin yükleriyle başa çıkmalarında yardımcı olabilecek bazı şeyleri üretebilecekleri tüm malzemeleri yok etmesi ve tahrip etmesi, on sekiz yıldan fazla süredir maruz kaldığı ablukaya rağmen yiyeceğinin çoğunu kendisi üreten, ihtiyacı olan şeylerin çoğunu imal eden ve hatta bazen ihtiyaç fazlasını, özellikle sebze ve meyve sektörüne, büyük komşu ülkelere ihraç eden bu küçük kıyı şeridi halkının daha önce hiç karşılaşmadığı eşi benzeri görülmemiş bir yoksulluk ve açlık dalgasının ortaya çıkmasına yol açtı. Evet, Gazze Şeridi, özellikle Han Yunus, Refah ve Gazze vilayetlerinde Gazze’nin temel gıda ihtiyacını karşılayan alanların büyük bir bölümünün işgal edilmesi ve çiftliklerin yıkılması politikası nedeniyle büyük bir yıkıma maruz kaldı.

Ancak Gazze’nin hüzünlü ve kanlı yüzünü yansıtan bu trajedinin aksine, uzaktan bakanların çoğunun pek bilmediği ve çeşitli medya kuruluşları aracılığıyla durumunu takip edenlerin hissedemediği bir yüzü daha var. Güçlü bir irade, sarsılmaz bir kararlılık ve davanın meşruiyetine ve mesajın adaletine sarsılmaz bir inanç gerektiren bu yüz, açlık ve yoksulluk silahıyla yüzleşmede en etkili silah olarak kabul ediliyor. Bu yüzleşme, başka hiçbir meydan okumaya benzemeyen bir meydan okuma gerektiriyor. Mevzubahis silaha gelince “Amerikalıların önderliğindeki harekât odalarında titizlikle hazırlanmış, adımları İsrail tarafından atılan; bölge, Arap ve İslam ülkelerinin öyle ya da böyle katkıda bulunduğu şeytani bir planın sonucu olarak tek seferde meydana çıkan, ar perdesi yırtılmış ve çıplak yüzünü daha önce hiç olmadığı kadar net gösteren türlü türlü felaketlerin” üzerine atıldığı bir yüzün sahibinin; mühimmatı olmayan, bileşenleri olmayan, sadece malikinin gücünü yansıtan silahıdır bu silah.

Gazze’de Filistin halkı, önceki aylarda suçlu işgal “ordusuna” büyük yenilgiler yaşatmayı ve ağır asker ve teçhizat kayıpları verdirmeyi başardığı diğer mütevazı silahlarının yanı sıra, sabır kılıcını da çekiyor. Bu arada işgalci varlık, çoğu zaman söz konusu kayıpların bir kısmını kabul etmek zorunda kalırken Gazze’deki askerlerinin moralini korumak için de çoğunu gizledi. Zira İsrail basınının da kabul ettiği gibi askerler zorlu psikolojik koşullar, bitkinlik ve stresten mustarip ve bu durum onları birçok taktik ve operasyonel hata yapmaya itiyor.

Gazze’de sabır silahı, açlık silahına nesnel ve stratejik bir denklik oluşturuyor. Sabır silahı, Filistinlilerin felaketler ve krizlere mukabil benimsemek durumunda kaldıkları zorunlu bir silah olmasına rağmen işgalci varlığın ve ortaklarının kendilerini mecbur kılmaya çalıştığı yıkıcı tavizlerden onları muaf tutan uygun bir karşılık olarak kendini gösteriyor. Ayrıca söz konusu silah, Filistin halkının yaşadıkları zorlukların ve kendilerine doğrultulan silahların baskısı altında bilinin kırılmasına ve çöküşüne bahse tutuşan tüm düşmanlara atılmış bir tokat mesabesinde ve hatta belki de düşmanın Gazzelilerin karşısına çıkardığı bu çileyi, yakın gelecekte kendilerine karşı amansız bir biçimde yürütülen soykırım savaşına son verebilecek bir nimete dönüştürecek.

Sabırlı ve ecrini Rabbinden uman Gazze’de, halkın sabrının bir bedeli olacağına inanıyoruz. Bu mucizevi ve tarihi sabrın -eğer gerçekleşirse- başta Siyonist düşmanın, onun zalim müttefiki Amerika’nın ve onlarla aynı saftaki Batılılar ve Araplardan müteşekkil uluslararası suç şebekesinin yüzüne atılacak bir tokat mesabesindeki gelişmelerine dair muştuları biz görüyoruz. Bu şebeke ki Filistin halkını kirli aletleri ve gayrimeşru imkânlarıyla tek bir yaydan hedef almaktadır.

Gazze’de kurtuluşun yakın olduğuna, vadedilen kolaylığın kesin olduğuna ve zorlukların sonsuza dek ortadan kalkacağına inanıyoruz. Tüm bunlar, arabulucuların gayretlerinden veya işgalcilerin geri çekilip dönmesinden değil; yolun nihayetinde çabalarının, mücadelelerinin ve sabırlarının sonucunu hiç şüphesiz bulacak olan bu halkın kararlılığından kaynaklanmaktadır. Netice, Allah’ın izniyle, direniş için zafer, onur ve kesin bir güçlenme şeklinde kendini gösterecek ve şüphesiz, herkesi silah gücüyle Talmudî döneme sürüklemek isteyen bu haydut “devletin” sonu yazılacaktır. Zira tarihte cari olan hüküm, onların tasavvurlarının aksi yöndedir. Tıpkı kendilerinden önceki zalimler gibi işgalci Siyonist varlık da yok olacak ve büyük Filistin halkının kararlılığı ve bölgedeki destekçileri ile müttefiklerinin omuz vermesi sayesinde bu topraklarda bir daha esameleri okunmayacaktır.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.