Trump, Steve Witkoff’u Ortadoğu’ya özel elçi olarak atadığında, Amerikan ve bölgesel siyaset ve medya çevrelerinde bir şaşkınlık ve bir hayret hali yaşandı; zira bu adamın başta Arap-İsrail çatışması ve Filistin sorunu olmak üzere bir asırdır dünyanın en karmaşık çatışmalarına tanıklık eden ve etmeye devam eden bir bölgede ne arabuluculuk ne de çalışma yapmaya elverişli diplomatik veya siyasi bir geçmişi yoktu.
Steve Witkoff, Başkan Trump’ın en önemli Cumhuriyetçi destekçilerinden ve seçim kampanyasına büyük bağış yapanlardan biri. Ayrıca seçimler sırasında Amerikan Yahudi iş çevrelerinden Trump’a destek toplamayı başaran bir isim. İsrail’e yönelik mutlak tarafgirliği ve Siyonist Başbakan Binyamin Netanyahu’ya olan hayranlığıyla tanınmakta. Geçtiğimiz yıl Netanyahu’nun Kongre’deki son konuşmasına katılmış, onu bolca alkışlamış ve oturumu “ruhani” olarak nitelemişti. Steve Witkoff, Amerikalı bir avukat, gayrimenkul yatırımcısı, mülk sahibi, hayırsever ve Witkoff Gayrimenkul Yatırım Grubu’nun kurucusudur.
Çok geçmeden sis perdesi aralandı ve diplomasiyi pek sevmeyen, rakiplerinden önce müttefiklerine vizyonunu dayatma eğiliminde olan Trump’ın bu tercihinin arka planı ortaya çıkmaya başladı. Trump, diplomasiyi bir kenara atarak, Ortadoğu ile alakalı, özellikle Filistin meselesi ve Gazze Şeridi’yle ilgili kararını vermiş, planını ortaya koymuşken diplomasiye veya deneyimli bir diplomat atamaya ihtiyaç mı duyacaktı? Nitekim “Mısır ve Ürdün’den, Orta Doğu’ya barış getirilmesi bağlamında Filistinlileri Gazze Şeridi’nden çıkarmalarını istiyoruz. Tüm bölgenin temizlenmesi namına bir buçuk milyon kişiden bahsediyoruz. Gazze harap olmuş bir yer. Bu adım geçici veya uzun vadeli olabilir.” diyordu.
Trump vizyonunu ve planını basitçe özetlemişti. Ona göre, mesele politik veya varoluşsal bir yöne sahip olmaktan ziyade gayrimenkulle alakalıydı. Gazze Şeridi’nin ve tüm Filistin’in dışında bir yerlerde oturmaya ve yaşamaya uygun siteler inşa etmek adına yeni gayrimenkul alanları bulmak gerekiyordu. Onun için bu konu kaçırılmayacak bir yatırım fırsatıydı ve Gazze Şeridi’ni Filistinli sakinlerinden boşalttıktan sonra buraya yatırım yaparak ütopik kazançlar elde edilebilirdi. Gazze coğrafyasına olan hayranlığından bahsederken ima ettiği şey de buydu. Evet, Trump şöyle diyordu: “Gazze cazibesi olan harika bir yer. Deniz kenarında ve havası da müthiş. Her şey beklentilere uygun. Orada bazı güzel şeyler yapabilir. Gerçekten ilgi çekici. Orada bazı harika şeyler yapılabilir.”
Böylesi sözlerin, dünyaya hükmeden Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük bir ülkenin başkanının ağzından çıkması garip gelebilir; ama yatırım tutkusuyla, özellikle gayrimenkul, turizm ve otel yatırımıyla tanınan Trump için bu sözler hiç de garip değil. Hiç kuşkusuz Gazze’nin güzelliği ve ihtişamı hakkında yaptığı konuşmada mevzubahis Gazze’nin, Akdeniz kıyılarındaki gazının kokusunu aldığında ağzının suyu akıyordur. Adam, yatırım ve spekülasyon çerçevesi dışında düşünemiyor. Hatta bunun için siyaseti kullanması gerekse bile, ya da tam tersi, geri durmuyor; zira bu iki terim -politika ve spekülasyon- onun için ayrılmaz bir ikili. Bu durum, Trump’ın iş adamı arkadaşı Steve Witkoff’u Orta Doğu’ya özel elçisi olarak atadıktan sonra yaptığı tanıtımda açıkça görülüyor. Zira Witkoff’u “iş ve hayırseverlikte son derece saygın bir lider, dahil olduğu her projeyi ve topluluğu daha güçlü ve daha müreffeh kılan bir kişilik ve barış için yumuşamayacak ve kendilerini gururlandıracak bir ses” olarak niteliyordu.
Witkoff, başkanını hayal kırıklığına uğratmadı. Trump başkanlığı devralmadan önce Tel Aviv’e koştu ve Netanyahu ile görüştü. Ona savaşın derhal durdurulması gerektiğini söyledi ve Witkoff tekrar Tel Aviv’e dönmeden önce Netanyahu hemen yanıt verdi. Witkoff’un ikinci gelişi resmi sıfatıyla ve Trump’ın Beyaz Saray’da göreve başlamasının ve Gazze planını sunmasının ardından gerçekleşti. Tel Aviv’den konuşan Witkoff, Gazze’nin tamamen yıkıldığını ve yeniden inşasının 10-15 yıla ihtiyaç duyduğunu, Gazzelilerin Mısır ve Ürdün’e taşınması için ise kısa sürede düzgün binalar ve konutlar inşa edilebileceğini duyurdu.
Trump’ın planı anlık bir plan değildi. Zira 2016-2020 Arasındaki ilk başkanlık döneminde Trump, direnişin boşa çıkardığı Yüzyılın Anlaşması planını önermişti. Sonrasında İsrail ve arkasındaki Washington, yeni bir gerçeklik ve yeni sınırlar meydana getirmek adına hedeflerin etrafından dolaşmanın daha fazla ateş, savaş; daha fazla kan, ölüm ve yıkım gerektirdiğini fark etti. Onlar göre istenilen hedeflere ulaşmak namına oluşturulan planın, daha fazla hazırlığa ve mukaddimeye ihtiyacı vardı.
Mukaddimeler ve Ayrıntılar
- İsrail (her türlü modern ve ağır silahla donatıldıktan sonra) Gazze Şeridi’ni, kamplarını, şehirlerini, kasabalarını, altyapısını ve tüm sağlık ve eğitim sistemini tamamen ve sistematik bir şekilde yok edip buraları yaşanmaz hale getirebilmesi için Gazze’deki ateşkesi 15 ay boyunca engelledi. Tüm bunlara boğucu ve kapsamlı bir kuşatma da eşlik etti.
- Suriye, Filistin meselesinden uzaklaştırıldı ve İsrail Hava Kuvvetleri, Suriye’deki iç koşullardan yararlanarak, daha sonra dağıtılan Suriye Arap Ordusu’nun teçhizat ve silahlarının neredeyse tamamını gerçekleştirdiği 500’den fazla saldırı ile imha etti.
- İşgal altındaki topraklarda Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA’nın) faaliyetleri yasaklandı ve İsrail Parlamentosu (Knesset) UNRWA’nın İsrail sınırları içinde herhangi bir faaliyette bulunmasını engelleyen, ona tanınan ayrıcalıkları ve olanakları kaldıran ve UNRWA ile her türlü resmi teması engelleyen iki yasayı büyük bir çoğunlukla nihai olarak onayladı. Daha sonra işgal altındaki Kudüs’teki UNRWA’nın ana ofisi kapatıldı ve Washington da ajansın finansmanını durdurdu.
- ABD Başkanı Trump, İsrail’e 2 bin kiloluk bombalar sağlama kararı aldı. Bu karar, Gazze Şeridi’ndeki direniş tünellerini, özellikle de Şeridin büyük çoğunluğunun sığındığı Refah’ı hedef alan tehdit edici bir mesaj gibi görünüyordu.
- ABD, yüksek borç yükü altında ezilen Mısır ve Ürdün’e yardımların kesileceği imasında bulunarak bu ülkeleri, Gazze’ye yönelik tehcir planını kabul etmeye zorladı. Trump ise Mısır ve Ürdün’ün tehcir planını kabul edeceğini vurguladı.
Hedefler
- İsrail’in genişleme hedefini gerçekleştirmek. Nitekim ABD Başkanı Trump, daha önce seçim kampanyası sırasında İsrail’in sınırlarını genişletmek istediğini şu sözlerle açıklamıştı: “İsrail haritada küçük görünüyor, ben de her zaman nasıl genişletilebileceğini düşündüm”. Evet, tehcir planı, Trump ve İsrail sağının ileride Gazze Şeridi’ni ilhak etme planının bir parçası olarak vücut buluyor.
- Filistin davasını tasfiye planının bir aşaması olarak, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere karşı, onları komşu ülkelerdeki güvenli ve yaşanabilir bölgelere nakletme bahanesiyle, modern tarihin en büyük etnik temizlik operasyonlarından birini hayata geçirmek.
- Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) hesaplamalarına göre bölgede bulunan 1,5 milyar varil ham petrol ve 1,4 trilyon feet küp mavi yakıtı, Gazze Şeridi’nden çalmak.
- Aksa Tufanı sebebiyle dondurulan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru projesinin, yeniden canlandırılması. Aksa Tufanı, projenin duyurulmasından üç hafta sonra gerçekleşmişti.
- Avrupa ile Doğu Akdeniz arasında Akdeniz’deki enerji bağlantı planının tamamlanarak İsrail’in himayesi ve nüfuzu altına alınması.
- Bölgedeki ve dünyadaki tüm kara ve deniz enerji ve ticaret yollarını kontrol etmek, egemen olmak, etkilemek ve denetlemek adına İsrail ve ABD için Gazze Şeridi’ni Akdeniz’de gelişmiş bir askeri, ekonomik ve yatırım platformuna dönüştürmek.
Sonuç olarak meselenin, Filistinlileri Gazze Şeridi’nden komşu ülkelere ve belki de komşu olmayan diğer ülkelere nakletmek bahanesiyle sahte insani başlıklar altında planlarını güzelleştirmekle sınırlı olmadığı gayet ortada. Mevzu onlar için bunun çok ötesinde.
Gazze halkının üzerine yağdırdıkları cehennem ateşi, Filistin ve bölgede çizmeye çalıştıkları kanlı sınırlar ve kontrol etmeyi amaçladıkları yatırım piyasaları arasında, eski-yeni planlarına dair öncüller ve detaylar bu şekilde kendini göstermekte.
Kudüs Haber Ajansı - KHA