Kudüs Haber Ajansı - KHA | kudushaber.com.tr

Güney Lübnan Halkı, İsrail'in Üzerine Yürüyor

Dânî el-Emin tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “DOĞU KESİMİNİN KURTULUŞU: BİZ (1923-1948 ARASINDA BOŞALTILAN) YEDİ KÖY GİBİ OLMAYACAĞIZ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

30 Ocak 2025
Güney Lübnan Halkı, İsrail'in Üzerine Yürüyor

Önceki günden itibaren sınır bölgelerinden çok sayıda insan evlerine doğru hareket etmeye başladı. Kimisi de cep telefonlarını, kameralarını alıp evlerini, hatta evlerinden geriye ne kaldıysa onları gözlemleye ve ertesi güne hazırlanmaya koyuldu. Halkın kararı, düşman tankları ve buldozerlerinin, Vadi’s-Seluki ve diğer yerlerdeki ek noktalara doğru ilerlediği ve toprak bariyerler oluşturup yolları tamamen kapatmaya; tüm binaları, ağaçları ve artezyen kuyularını yıkmaya devam ettiği bir zamanda kasabalarına girmek ve buralardan topluca geçmekti. 

Dün sabah saat 6’da çok sayıda vatandaşla beraber ailesiyle birlikte Şekra kasabasına ulaşan Meysu’l-Cebel sakinlerinden Ahmed Hamdan şöyle diyor: “İşgalci düşmanın ısrarı, kendi kendimize girmemiz ve herhangi bir karar beklemememiz için bir sebepti; çünkü herhangi bir gecikme, düşmanın mülk ve altyapıdan geriye kalanları yok etmesine izin vermek anlamına geliyordu.” İnsanlar, ordunun, araçların geçişini engellemek için dikenli tel çektiği Vadi’s-Seluki’ye giden yola araçlarını park ettiler. Yakındaki paralel bir yolda, Hula kasabasından yüzlerce kişi toplanmıştı. Kalabalığın ön saflarında kadınlar ve çocuklar yer alıyordu. Bazıları direnişin bayraklarını ve şehit resimlerini taşıyordu. Attıkları adımın ciddiyetinin farkındaydılar. Meysu’l-Cebel’den Hasan Kablan şöyle diyor: “Ordu bizim orada bulunmamıza veya ilerlememize karşı çıkmıyordu; sadece arabaların geçişini engelliyordu. Bu da ailelerimizle birlikte herhangi bir sığınacak yer olmadan giriştiğimiz meydan okumanın tehlikesini artırıyordu.” “Bu macera bize bir yakınımızı veya bir sevdiğimiz insanı kaybettirebilirdi; ancak yetkililer bize başka seçenek bırakmıyordu.” Meysu’l-Cebel kasabasına doğru, Ümmü Ahmed küçük çocuğunu sürüklüyordu. “Kocam motosikletiyle önden gitti ve ben insanlarla birlikte yürüyerek gideceğim.” diyordu. Ümmü Ahmed, kurşunların kendisine, çocuğuna veya kocasına isabet edebileceğinin farkındaydı; ancak yine de şöyle diyordu: “Meysu’l-Cebel’e girmek bir görev haline gelmiştir; çünkü gevşeklik geri çekilmeyi geciktirebilir veya engelleyebilir ve düşmanın vahşetini ve mahallelere ve binalara yönelik yıkımını artırabilir.”

Meysu’l-Cebel ve Hula’ya Doğru

Sabah saat 7’de bölge halkı, gençlerin öncülüğünde yaya veya motosikletlerle Hula ve Meysu’l-Cebel’e doğru yola çıktı. Bir saatten az bir süre sonra uzun ve yorucu da olsa iki kasabaya yaklaştılar. Saat 8 sıralarında Hula kasabasının içinden silah sesleri duyulmaya başlandı. Siyonist işgalci İsrail, doğrudan ilk gelenleri hedef aldığından kasaba halkından çok sayıda kişi yaralandı, motosikletlerden birinin sahibi yaralılardan birini Şakra girişine kadar taşıdı; hafif yaralanmıştı. Ancak yaklaşık bir saat sonra Hula’da çok sayıda yaralı olduğuna dair haberler ulaşmaya başladı. Düşmanın kendisini ve arkadaşlarını doğrudan doğruya vurarak öldürmeye karar verdiği bir sırada Ali Galib Kutayş kasabanın mahallelerinden ve sokaklarından görüntüler yayınlayarak kasaba halkını rahatlatmaya çalışıyordu. Bir süre sonra bu nazik genç adamın şehit olduğu haberi geldi. Ali şehit oldu ve sekiz kişi yaralandı. Daha sonra yaralılardan ikisinin şehit olduğu ve kasabanın üç sakininin esir alındığı duyuruldu.

Ne var ki olanlar insanların ilerlemesini geciktirmedi. Aksine, kalabalıklar arttı ve ordu, düşmanın toprak bariyerler inşa ettiği, tanklarını yerleştirdiği ve bir dizi evi de yaktığı kasabanın batı girişine doğru arabaların ilerleyebilmesi için yolu açmaya ikna oldu. Hula halkı batı mahallelerine girmeye çalışıyordu. Doğrudan düşman askerleriyle karşı karşıya geldiler, düşman askerlerinin ilerleyen bazı kişilere yönelik saldırısı sonucu genç sivillerden biri esir alındı. Hula halkı gündüzlerini anayolda veya batı kesimindeki bazı evlerde geçirdikten sonra gece geç saatlere kadar yerleşim yerlerinin dışında kalarak yetkililerin hareket etmesini ve ordunun içeri girmesini bekledi.

Benzer bir sahne Maysu’l-Cebel kasabasında da tekrarlandı; ancak daha hızlı bir tempoda. Zira onlarca kişi sabahın erken saatlerinde yürüyerek UNIFIL merkezi yakınlarında ve ana caddeye konuşlanan düşman tanklarından birkaç metre ötede kasabanın ortasına ulaşabilmişti. Saat 11 sularında ordu, yüzlerce kişinin kasabaya girmesi için yolu arabalara açtı. Siyonist işgalci düşman kasaba halkına ateş açmaya başladı ve bazılarını yaraladı. 

Yıkım sahneleri çok büyüktü. Lübnan’ın her bölgesinden yüzlerce müşterinin uğrak yeri olan dükkanlar ve yüzlerce başka bina yerle bir edilmişti. Tüccar Hasan Şakir şöyle diyordu: “Yıkımın büyüklüğü evlerimize dönmemizi ve evlerimize yerleşmemizi engellemeyecek. Devlet ve kurumlarından tek beklentimiz, elektrik ve su sağlanması; gerisi bize kalmış. Tekrar burada yaşayacağız. Şimdi çalışıp hayatı eskisinden daha iyi bir hale getirme zamanı.” “Şehre giren herkes, ölümün kendilerini beklediğini biliyordu; ancak bununla yüzleşmeye karar verdiler. Zaferi yavaş yavaş kazanacağız ve şehrin geri kalan mahallelerine gireceğiz. Çünkü askeri cephaneliği ne kadar büyük olursa olsun işgalci düşman, hep korkak olarak kalacak.”

Taybeh’in ve Şehitlerin Kurtarılması

Taybeh halkı, Litani Nehri yakınlarındaki Gagaiyyetü’l-Cisr’de yer alan ordu kontrol noktasında toplandı ve sabahleyin Vadi’l-Hucayr’a ve oradan da Deyr Süryan’a doğru yola çıktı ve kasabanın girişine vardı. Orada, ordunun ilerlememe emrine kulak asmayan araçlar, ana yolun iki yanından kapalı yolu geçtiler ve araçlarıyla istedikleri yere ulaşmayı başardılar. Kent meydanına ve sağda solda yıkılan binalara ait yıkım görüntüleri; Uveyda tepesinde ve komşu Adeyse kasabasında konuşlanmış düşman tanklarından çıkan kurşun sesleri, evlere ve mahallelere doğru ilerleyip içeri girmeye engel değildi. Kasabadaki kayıp şehitlerin yakınları ve arkadaşları ile beraber yüzlerce kişi buraya ulaşmıştı. Aralarında Şehit Dr. Züheyr Mansur’un kız kardeşi de vardı ve yıkılan sağlık merkezine ellerinde çiçeklerle şehidin bedenini aramak için gelmişti.

Çok sayıda kurum ve başta bölgede küçük bir hastane gibi hizmet sunan sağlık merkezi olmak üzere çeşitli hizmet merkezlerinin yanı sıra yıkılan konut birimlerinin sayısının 300’ü geçtiğini değerlendiren Belediye Meclisi üyesi Abbas Mustarah şöyle diyordu: “Öncelik, kasabada şehit düşen yaklaşık 43 kişinin naaşlarının bulunması. Belediye derhal molozların kaldırılması ve kalan elektrik jeneratörlerinin çalıştırılması işine yönelecek. Malum olduğu üzere işgalci düşman, jeneratörleri, buldozerleri ve kasabada mevcut makineleri hedef almıştı.” 

İkindiye kadar Rab Selasin, Adeyse ve Kefer Kila kasabalarının halkı, küçük bir grup dışında kasabalarına girememişti. Girenler de kendilerine ateş açıldıktan sonra bu kasabalardan çıkmak zorunda kalmıştı. Rab Selasin ve Adeyse kasabalarına gelenler, düşman ordusunun çekilmesini beklemek üzere Taybeh kasabasında durdular. Kefer Kila halkı ise -bugün geri dönmek üzere- Burcu’l-Muluk kasabası yakınlarında içlerinden bir kısmının gittikleri yerden dönmesini bekliyorlardı.

Aytarun Uyarıyor: Ya Geri Çekilirler Ya Da Direniriz

Kuneyn-Bint Cbeyl otoyolunda halk; Yarun, Marunu’r-Ras, Aytarun ve Buleyde kasabalarından evlerine gelenleri karşılamak için çeşitli noktaları kapattılar. Çiçekler saçıldı, su ve yiyecek dağıtıldı ve şehitlerin resimleri taşındı. Sabah saat yediden itibaren arabalar kasabaların girişlerine gelmeye başladı ve beklentilerin aksine Marunu’r-Ras sakinleri düşman tanklarının birden fazla yerde konuşlandığı engebeli bir yoldan tırmanmayı gerektiren kasaba girişine erken ulaşabildi. Silah seslerine rağmen Marunu’r-Ras sakinleri, bayraklar ve şehit resimleri taşıyarak düşman askerlerinin ardında konuşlandığı toprak bariyerlere yaklaştı. Bu noktada kasabanın görünümü tamamen değişmişti. Bütün evler yerle bir olmuş, yollar buldozerlerle kazınmış; kasabanın sınırları ve yolların yönlerini belirlemek zorlaşmıştı. Yarun kasabasına gelince, Belediye Başkanı Ali Tuhfa şunları belirtti: “Şehit aileleriyle birlikte kasabanın girişine ulaşan halk, düşmanın kapattığı yolu açarak, Siyonist düşman askerlerinin ardında bulunduğu yüksek toprak setin yer aldığı ana girişe ulaştı ve elleri, düşmanın orada konuşlanmış tankının namlusuna dokundu. Kendilerine yönelik defalarca ateş açılmasına rağmen direndiler. Bugün ve önümüzdeki günlerde farklı bir hızla geri dönecekler.”

Ahmed İsmail isminde bir vatandaş, kasabanın başındaki yıkılmış evine yaklaşmadı; zira şöyle diyordu: “Şehitlerin aileleri beni görüyor. Onlar kasabaya geri dönebilmemiz için en değerli varlıklarını sundular. Kasabada yıkılan 330’dan fazla ev için üzülmeyeceğiz. Önemsediğimiz tek şey, düşmanı ne pahasına olursa olsun kovmak. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” 

Aytarun sakinlerine gelince onlarcası, kasabanın girişine doğru ilerlediler; ancak ana caddede ve farklı mahallelerde konuşlanmış düşman tanklarını karşılarında buldular, onlara doğru ateş etmeye başladıkları için mahallelerine giremediler. Açılan ateş neticesinde biri kadın olmak üzere üç kişi şehit düştü, 12 kişi de yaralandı. Hasan Murad şöyle diyor: “İşgalci düşmanın inatçılığı ve zorbalığı uzun süre devam etmeyecek. Halk, yarın (bugün) ve sonraki günlerde geri dönecek ve bölgeye zorla girmeye çalışacak.”

Aytarun Belediye Başkanı Selim Murad ise şunları söylüyor: “Kanları, işgalci düşmanın ısrarından daha güçlü olan direnişçilerin ve şehitlerin emanetini halkımız omuzladı. Bugün (dün) 6 şehit ve 15 yaralı verdiler ve yarın (bugün) geri dönecekler. Cumhurbaşkanına ve yetkililere diyoruz ki vatan uğruna en büyük bedelleri ödedik. Ayrıca onlara diyoruz ki sıra sizde ve orduda. Aksi takdirde bu düşmanı kovacak olan direniş biziz. (1923-1948 Arasında boşaltılan) Yedi köy gibi olmayacağız ve başka bir zamanı da beklemeyeceğiz. Zira düşman son altmış günde, bir yıllık savaşta yok ettiğinden daha fazlasını yok etmek için çalıştı.”

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.