Gazze'de Ateşkes: Ne Değişti ve Neden Şimdi?

Şerhabil el-Garib tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “GAZZE İLE ALAKALI ANLAŞMA UFUKTA; NE DEĞİŞTİ VE NEDEN ŞİMDİ?” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

16 Ocak 2025
Gazze'de Ateşkes: Ne Değişti ve Neden Şimdi?

Hamas, geçtiğimiz dönemde zorlu ve karmaşık müzakerelere girdi. Mekik diplomasisi gereği yürütülen müzakereler başladı. Ama Hamas, net ilkeler ve sabitelerle teçhizatlıydı. Taleplerinin başında esir değişimi anlaşmasının sonuçlandırılması, Gazze’deki savaşın durdurulması, tam ve kapsamlı geri çekilme, yerinden edilmiş kişilerin dönüşü, acil yardım ve yeniden yapılanma bulunuyordu. Bu isteklere Kassam Tugayları ve Kuzey Gazze’deki direniş gruplarının özellikle Cibaliye ve Beyt Hanun’daki grupların destanları eşlik etti. Girişilen savaşta direnişçiler, kahramanlık ve cesaretin en muhteşem örneklerini tarihe kaydedip İsrail işgal “ordusunun” gücünü ve zulmünü kırdı.

Müzakere turları, Netanyahu ve ortaklarının kurnazlıkları, aldatmacaları ve her turda mevcut olan siyasi hesapları nedeniyle defalarca tökezledi; ancak Hamas’ın gönderdiği müzakere heyetinin, müzakere mekanizmalarını ve güç kartlarını kullanma ve takviye etme konusundaki bilgeliği ve inadı da masadaydı. Filistin halkının haklarının alınması lehine her turda İsrailli esirlere dair kartını ve bununla birlikte “Kanlı Ocak”ı Gazze bataklığında boğulan “İsrail ve ordusuna” karşı kullanıyordu. Ayrıca müzakere heyeti; Netanyahu’nun, hesaplarının ve generallerinin planlarının aksine Siyonist orduyu ciddi manada afallatıp unutamayacağı dersler veren ve ona art arda hezimetler yaşatan ve mutlak galibiyet hikayesini asrın yalanına çeviren Kassam Tugayları ve diğer direniş tugaylarının cesaretlerini ve saha gücünü de kullanıyordu. Evet, İsrail ordusu, sadece Gazze’nin kuzeyinde 50’den fazla asker ve subay kaybetmiş ve direnişçilerin mayın ve pusularına düşerek yüzlerce de yaralı vermiş bir halde Gazze bataklığında boğuluyordu. Hamas liderliği müzakereler sırasında işgalci İsrail’in her an savaşa dönebileceğinin farkındaydı; ancak kahramanlarının, savaş meydanında işgalci askerlerin ve subayların canlarını alırken yazdığı efsanevi kararlılık ve kahramanlık destanları ışığında, askeri saha gücünü kullanarak müzakerelerini yürüttü.

İsrail Maariv gazetesinin askeri analisti Avi Aşkenazi bu bağlamda şunları söylüyor: “Kuzey Gazze Şeridi’nde ödediğimiz kan bedeli kesinlikle tahammül edebileceğimiz bir seviyede değil. İsrail’in artık Gazze’nin hiçbir yerinde ne kuzeyde ne merkezde ne de güneyde yapacağı bir şey yok. İsrail derhal bir esir değişim anlaşması yapmalı ve Gazze’deki savaşı sonlandırmalıdır.”

İyimserliğe dair seviyenin bu defa yükselmesinin nedenleri ve Başkan Donald Trump’ın göreve başlama töreni yaklaşırken bu iyimserliğin delalet ettiği manalar hakkında dile getirilen soruların ortasında yaşanan hızlı gelişmeler, Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nde bir ateşkes sağlanmasının an meselesi olduğuna işaret ediyor.

Müzakerelerin son aşamasına geldiği ve imzalanmaya hazır bir anlaşmaya ulaşıldığı bir dönemde bahsi geçen mevzulara ek olarak Netanyahu ve ortaklarının boyunlarındaki ipin sıkılmasının ardından, müzakere süreci bağlamında önemli bir etken olan, siyasi ve uluslararası sahnede yeni bir siyasi değişken ortaya çıktı. Evet, Donald Trump ABD’nin son başkanlık seçimlerini kazandı. ABD Başkanı Donald Trump, özellikle müzakere sürecinin ilerleyişini takip etmek üzere bölgeye bir ekip yolladı. Akabinde elçisi Witkoff’u Netanyahu ile görüşmek ve ona bir esir değişimi ve ateşkes anlaşması yapmak hususunda adım atması gerektiğini ileten bir mesaj ile İsrail’e gönderdi. Trump onu yalnızca bir seçenekle karşı karşıya bırakıyordu: Gazze’de ateşkes ve oradan çekilmeye götürecek bir anlaşmayı kabul etmek ve onaylamak. Peki ne değişti ve neden şimdi?

Her an duyurulabilecek yakın bir anlaşmanın zeminini hazırlayan iç ve dış etkenler var Amerika’da. Başkan Trump, Amerika’nın en önemli şehirleri yanmadan önce Ortadoğu’yu cehenneme çevirmekten bahsediyordu. Los Angeles yangını, Başkan Trump’ın yönetimini savaşı durdurma konusunda daha istekli hale getirdi; çünkü öncelikleri değişti ve felaket gördüğümüzden çok daha büyük bir hal aldı. Yangın Amerika’daki iki iktidar partisinin art arda gelen yönetimleri arasındaki hassas denge de dahil her şeyi yuttu.  Yani ABD’nin içinde bitmek bilmeyecek siyasi savaşların başlayacağı anlaşıldı.

Dış sebeplere gelince Trump, Netanyahu’ya yalnızca bir seçenek sundu: boyun eğmek ve Gazze savaşını sonlandırmayı kabul etmek. Trump, Amerika tarafından desteklenen ve açıkça İsrail’in Gazze’den çekilmesini ve ateşkesi şart koşan BM Güvenlik Konseyi’nin 2735 sayılı kararı uyarınca bir anlaşmaya varması için Netanyahu’ya on beş günlük bir süre tanıdı. Dolayısıyla bu süreç, Netanyahu’nun ateşkes anlaşmasına varması için zorunlu hale geldi ve tavrını değiştirmemesi ise yeni Amerikan yönetiminin Ortadoğu bölgesindeki pozisyonunu, planlarını, projelerini ve hırslarını olumsuz etkileyecek bir yerde konumlandı.

Trump’ın müzakere denklemine girmesi önemli bir gelişme. Nitekim Witkoff, bölgeye varışında yaptığı açıklamada, Trump’ın statüsünün ve çizdiği kırmızı çizgilerin müzakereleri ilerlettiğini ifade etmiş ve bazıları Trump’ın Netanyahu lehine çalıştığını düşünmüştü. Ne var ki İsrail medyasının ortaya çıkardığına göre yakın zamanda İsrail’e gelen Witkoff, Netanyahu’ya Trump’ın bölgeyi cehenneme çevirme tehditlerinin İsrail’i de kapsadığı yönündeki açık mesajını ulaştırdı. Dolayısıyla bu denklem, Trump’ın müzakerelere doğrudan katılımıyla, İsrail’i Netanyahu’nun çılgınlığından uzak tutmak ve İsrail’i Netanyahu ve ortaklarının önderlik ettiği ve Ortadoğu bölgesinde durmak bilmeyen savaşlara çekmeyi amaçlayan kör aşırılıktan korumak istediği şeklinde okunabilir. Evet, Netanyahu, yeni Amerikan yönetimini sonu gelmeyen savaşlara dahil olmaya zorluyor; ancak Trump yönetimi bunu reddediyor. Siyonist işgalci varlığın bu niyetinin açık kanıtı, Biden yönetiminin son bir buçuk yıldır Gazze ve Lübnan’a yönelik savaş nedeniyle Ortadoğu bölgesinde ne kadar bitkin düştüğünü herkesin görmüş olmasıdır.

Bu bağlamda önemli bir neden daha var; o da Amerikan yönetiminin, Gazze’ye yönelik savaşın bu şekilde devam etmesinin -ne kadar devam ederse ne kadar uzun sürerse- öncelikle izole olmuş ve dışlanmış İsrail üzerinde o kadar olumsuz etkilere yol açacağının; ikinci olarak da savaşın bu şekilde devam etmesinin yanlış olduğunu düşünen ve gerek Gazze gerek Lübnan ve gerekse de Suriye ile bölgede sonu gelmez savaşlar çıkarma eğiliminden farklı gelecek planları olan yeni Amerikan yönetimi üzerinde de kötü etkiler oluşturacağının farkına varmasıdır. Hele de İsrailli esirleri canlı olarak geri döndürmek ve Hamas ile direnişin tamamen ortadan kaldırılması ana hedeflerine Siyonist varlığın ulaşamadığı bir dönemde…

Geri sayım başladı ve Netanyahu’nun seçenekleri azalıyor. İsrail’in, Başkan Trump’ın bulunduğu bu gelecek sahnesinde yaptığı hesaplamalar, ona tek bir seçenek bıraktı: Beyrut’ta olduğu gibi Gazze’de ateşkese götürecek bir anlaşmayı kabul etmek ve onaylamak. Böylesi bir boyun eğişin birkaç nedeni var. Bunlardan biri de Trump’ın seçim kampanyasında İsrail’in haritasını genişletmek istediğini açıkça belirttiği yönelimleri, projeleri ve planları doğrultusunda, Gazze savaşından daha büyük bir bedel karşılığında Trump’ın vaatlerini elde etmektir. Zira İsrail’in arzusu, üç başlığa dayalı bir bedel yerine birçok karşılık elde etme şeklinde vücut bulmaktadır.

Üç başlığa gelince ilk başlık, Trump’ın ilk döneminde Suriye’ye ait Golan Tepeleri’nin ilhakında olduğu gibi, Batı Şeria’nın, İsrail’e ilhakıdır ve bunun işaretleri, B bölgesi olarak sınıflandırılan alanlarda yerleşimlerin kurulması ve bunların tam İsrail egemenliği ve kontrolü altına alınması ile belirginleşmeye başlamıştır. İkincisi ise bölgedeki bir dizi ülkeyle normalleşme projelerinin ve anlaşmaların yeniden canlandırması ile alakalı. Bu noktada Suudi Arabistan, Pakistan ve Endonezya’dan da söz ediliyor. Üçüncüsüne gelince hedef, İran ve nükleer dosyasıyla ilgili daha katı bir Amerikan tavrını sağlamaktır.

Anlaşma gerçekleşecek ve bunun için tüm taraflar hazırlıklara başladı. Ama burada yapılması gereken tanıklık, modern çağın en iğrenç soykırımını yaşayan Gazze’nin teslim olmadığı, beyaz bayrak çekmediği, yenilmediği, Hamas’ın hâlâ bütün gücüyle işgalci İsrail’e karşı darbe indirme gücüne sahip olduğu ve 460 günden fazla bir süre sonra bile işgal altındaki Kudüs’teki yerleşim yerlerini vurmayı başardığı ve Gazze halkının efsanevi kararlılığıyla birlikte işgalci varlığa acı veren operasyonlarını sonuna kadar sürdürebildiği yönünde olacaktır.

Şu hâlde Netanyahu herhangi bir aşamada ne kadar dolambaçlı yollara girmeye veya tekrar aldatmaya çalışırsa çalışsın direniş için asla korku yoktur. Zira İsrail’in Gazze Şeridi’nde ulaştığı durum karşısında Gazze, kurtuluş ve onur savaşında zafer destanları yazarken ve kararlı ve dirençli Filistin halkının iradesi karşısında İsrail’in acizliği ve yenilgisi teyit edilirken Siyonist düşmanların da tanık olduğu üzere direnişin, “eğer dönerseniz biz de döneriz”, “elimizde asker ve subaylarınızdan müteşekkil yeteri miktarda esir var” ve “direnme gücümüzün bir sınırı yok” temelinde yenilendiği ve planlarını çeşitlendirdiği bilinmekte.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.