İsrail'e Etkisi Açısından Yemen'in Kıyamı

Rıdvan el-Ömeri tarafından alkhanadeq.org.lb adlı internet sitesinde kaleme alınan “İSRAİL’E ETKİSİ VE TEPKİSİ AÇISINDAN YEMEN’İN MEYDAN OKUYUŞU” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

10 Ocak 2025
İsrail'e Etkisi Açısından Yemen'in Kıyamı

İsrail’in Lübnan’la ateşkes anlaşması imzalamasının ve akabinde Suriye’de rejimin düşmesine yol açan olaylar ve Siyonist varlığın, Suriye’nin askeri yeteneklerinin çoğunu yok ettiği ve Suriye’nin güneyinde bir dizi bölgeyi işgal ettiği büyük bir hava ve kara saldırısı düzenlemesinin ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu çıktı ve bölgenin Ortadoğu tarihindeki yeni bir sayfayla randevuda olduğunu vurgulayarak şöyle söyledi: “İsrail, sistematik bir şekilde şer eksenini (Direniş Ekseni’ni) parçalamak için çalışıyor.”

Her zamanki gibi İsrail’in zafer coşkusu uzun sürmedi. Aksine Yemen’in, Siyonist varlığın savunma sistemini aşan füzeler ve insansız hava araçlarıyla İsrail derinliklerine doğru askeri operasyonlarını artırması ve işgal altındaki Filistin topraklarında çeşitli bölgeleri vurmasından günler sonra mevzu bahis coşku buharlaştı. Meseleyi daha da önemli hale getiren şey ise operasyonların çoğunun, işgalci varlığın siyasi ve ekonomik ağırlık merkezi olan Yafa’ya (Tel Aviv) odaklanmış olmasıydı. Dolayısıyla güvenlik tehditlerinin ve stratejik zorlukların hâlâ güçlü bir şekilde mevcut olduğu ve bu kez tehdidin merkezinde Yemen’in bulunduğu anlaşılmış oldu.

Yemen, Gazze’yi desteklemek için savaşa girdiğinden bu yana İsrail; Hudeyde limanlarını, San’a Havaalanı’nı ve Hudeyde ile San’a’daki elektrik santrallerini hedef alan dört hava saldırısı düzenledi. Buna mukabil Yemen Silahlı Kuvvetleri, işgalci varlığa yüzlerce füze ve insansız hava aracı fırlattı. Ayrıca Yemen, İsrail’in Kızıldeniz ve Umman Denizi’ndeki seyrüseferine de kapsamlı bir deniz ablukası uyguluyor.  Amerika Birleşik Devletleri, Yemen deniz ablukasını kırma görevini üzerine alıp bu amaçla 19 Aralık 2023’te Refah Muhafızı koalisyonunu kursa da koalisyon hedeflerine ulaşamadı ve tek bir İsrail gemisini bile ilgili bölgeden geçiremedi. Aksine seyrüsefer yasağı, Yemen topraklarına doğrudan saldırılarının sonrasında Amerikan ve İngiliz gemilerini de kapsayacak şekilde genişledi.

Bugün İsrail ile Yemen arasındaki operasyonların artmasıyla birlikte gerilimin tırmanmasına ilişkin senaryolar, hâlâ belirsiz ve birçok olasılığa kapı açıyor. Yemen, saldırılarının durmasını, Gazze’ye yönelik saldırı ve kuşatmanın durdurulması koşulu ile bağlantılandırıyor. Ayrıca İsrail, Yemen cephesiyle yüzleşmek için birçok engel ve zorlukla karşı karşıya. Bu raporda İsrail’in yüzleşmek zorunda olduğu ve Yemen cephesinde bir güç teşkil eden en belirgin engelleri ve olası gerilim senaryolarını ele alacağız. 

Yemen Tehdidiyle Mücadelede Siyonist Varlık İçin Tam Bir Stratejinin Bulunmaması

İşgalci Siyonist varlığın hükümetindeki askeri ve siyasi yetkililerin açıklamalarını takip ettiğimizde İsrail’in, Yemen tehdidine karşı net bir plana sahip olmadığı açıkça ortaya çıkıyor. Bazı İsrailli yetkililer, Yemen’e, saldırılarını durdurması adına baskı yapmak amacıyla, İran’a saldırmayı öneriyor, bazıları ise ABD’ye Yemen’e yönelik saldırılarını genişletmesi ve yoğunlaştırması yönünde baskı yapılmasını teklif ediyor, başka bir grup ise Sana’ya saldırmak için yeni bir uluslararası koalisyon kurmayı öneriyor, bir başka grup da Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap koalisyonuna sadık güçlerin desteklenerek San’a’ya karşı bir kara harekâtı başlatılmasını teklif ediyor, kimileri ise Gazze’de ateşkes anlaşması yapılmasını öneriyor… Bunların dışında da İsrailli yetkililer tarafından açıklanan veya askeri ve siyasi uzmanlardan İsrail gazeteleri ve internet siteleri aracılığı ile aktarılıp yayınlanan çok sayıda öneri bulunuyor.

Yemen ile bir yüzleşme planı mevcut bulunsa bile ve özellikle Lübnan’la imzalanan anlaşmanın akabinde Tel Aviv’de mevzu bahis planın uygulama durumunda başarı ihtimali yüksek görülse de Siyonist varlıktaki yetkililerin yaptığı bunca açıklama ve İsrail basınının İsrailli uzmanlardan aktardıkları bunca görüş ve öneri, Yemen cephesi ile alakalı tam bir planın olmadığını gösteriyor. Bu bağlamda, Netanyahu’nun eski medya danışmanı Aviv Bushinsky, Yemen’le yüzleşmede gaflet ve hazırlıksızlığı eleştirerek şöyle demişti: “Ordu bu tür tehditlere karşı yeterince hazırlıklı değildi ve İsrail’in, Husiler hakkında Yemenli olmaları dışında bir bilgisi de yoktu.”

Siyonist varlığın, Yemen’e karşı koymada net bir planının olmadığı görüşünü destekleyen bir başka şey de Lübnan, Gazze veya başka herhangi bir cephede yapmadığı bir biçimde İsrail’in diplomasi yoluna başvurmasıdır. Nitekim İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın 24 Aralık’ta yayınladığı bir açıklamaya göre işgalci varlığın bakanlarından Gideon Sa’ar, Avrupa’daki İsrailli diplomatlara Yemen’deki Husilerin bir terör örgütü olarak sınıflandırması için çalışmaları talimatını vermişti. Nitekim konuyu uluslararası bir boyuta taşımak, İsrail’in üzerindeki yükü hafifletmek ve Yemen’e yönelik saldırılarda mümkün olduğunca çok sayıda ülkeyi mevzuya karıştırmak adına yaptığı açıklamada Sa’ar şöyle söylemişti: “Husiler sadece İsrail için değil, aynı zamanda bölge ve tüm dünya için bir tehdit oluşturuyor.”

24 Aralık’ta Siyonist varlık, Yemen’e karşı Güvenlik Konseyi’ne bir şikâyette bulundu ve ardından aynı ayın 30’unda uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditler gündem maddesi kapsamında Yemen’in İsrail’e yönelik saldırılarıyla ilgili gelişmeler hakkında açık bir brifing oturumu düzenlendi. Konsey üyelerinin çoğunluğu Yemen’in, işgalci varlığa yönelik saldırılarını kınadı ve aynı zamanda işgalci varlığın, Yemen’e yönelik saldırılarını da kınadı. Dolayısıyla işgalci Siyonist varlığın, Yemen’e yönelik diplomatik hamleleri umduğu sonucu vermedi.

Yemen cephesiyle başa çıkmak adına eksiksiz bir plan yapabilmek için İsrail’in; Amerika ve bölgedeki ve dünyadaki müttefikleriyle her düzeyde iş birliği yapması gerekiyor. Ayrıca birkaç aydan fazla sürebilecek bir zamana ve çabaya ihtiyacı var. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Danny Citrinovitch’in şu sözleri de bunu doğruluyor: “Husilerin meydan okuması, İsrail’in, Husilere karşı girişilen hamlede mesafe ve operasyonel zorlukların, ‘hızlı bir çözüm’ olmadığı anlamına geldiğini itiraf etmesini gerektiriyor. Verilecek karşılığın bütüncül olması ve İsrail’in yalnız bırakılmaması icap ediyor.”

İşgalci Siyonist Varlığın, Yemen Cephesiyle Mücadelede Karşılaştığı Engeller Nelerdir?

İsrail’in, Yemen cephesiyle onu etkisiz hale getirecek biçimde başa çıkmasına veya en azından Gazze’ye destek için gerçekleştirdiği saldırıları durdurması adına askeri baskı yapmasına engel teşkil eden birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin en önemlileri şunlardır:

Uzaklık ve Coğrafi Durum: Yemen’in işgal altındaki Filistin topraklarına olan coğrafi uzaklığı, işgalci Siyonist varlığın, askeri yeteneklerini gerektiği gibi kullanmasını sınırlandıran büyük bir engel olarak ön plana çıkıyor. İsrail’in, Yemen’e hava saldırısı düzenlemek istediğinde savaş uçaklarının, büyük mesafeler kat etmesi gerekecek ve İsrail, lojistik destek ile sıra dışı bir çabaya ihtiyaç duyacaktır. Bu bağlamda askeri uzman Itai Gal, İsrail gazetesi Maariv’de yayınlanan bir makalesinde şöyle diyor: “İsrail ile Yemen arasındaki mesafe yaklaşık 2.000 kilometredir ve İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları normal çalışma koşullarında ortalama 900 ila 1.200 km/saat hızla uçmaktadır. Yemen’e gidiş-dönüş iyi planlanmış bir uçuş 5 ila 6 saat arası sürecektir.”

“Görevi tamamlamak ve geri dönmek için uçuş sırasında havadan yakıt ikmali yapılması gerekecektir.” “Planlanmış ikinci bir saldırı turu birkaç hafta demektir ve yakıt ikmal uçağı, kontrol uçağı ve savaş uçağı dahil olmak üzere düzinelerce farklı uçak arasında koordinasyon gerektirmektedir.”

Yemen’in topografik yapısı da Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin lehinedir. Zira mağaralar ve sıra dağlar; ağır silahları, mühimmatı ve güç ve silahlanma unsurlarıyla ilgili her şeyi gizlemek, kamufle etmek ve saklanmak için doğal tahkimatlar mesabesindedir. Ayrıca Yemen’in geniş coğrafyası, Yemen güçlerine ait birikimin karmaşık bir coğrafyaya dağıtılmasına olanak sağlamaktadır.

İstihbarat Bilgisi Eksikliği: İsrailli yetkililer ve askeri uzmanlar, Yemen ordusunun askeri yeteneklerine ilişkin istihbarat bilgilerinin ciddi şekilde eksik olduğunu defalarca dile getirdiler; bu durum operasyonel gerçeklikle de kanıtlanıyor. Zira İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği dört saldırıda vurduğu tüm hedefler, tamamen sivil hedefler. Hatta sivil hedeflerle ilgili şeylerin izlenmesinde bile bir eksiklik var. Bunu en açık bir biçimde izah eden şey bence İsrail savaş uçaklarının 26 Aralık’ta Sana havaalanını hedef alması sırasında Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’un orada bulunmasıydı. Zira Siyonist varlık, Tedros Adhanom Ghebreyesus’un havaalanında bulunduğu zamanı bilseydi başka bir vakitte havaalanına saldırırdı. Gazze ve Lübnan’da Birleşmiş Milletler’e bağlı insanları ve altyapıyı bombalayan İsrail, uluslararası hukuk ve normları önemsemiyor olsa da Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü’nün bulunduğu bir zamanda Sana havaalanını hedef almazdı; çünkü bu Siyonist varlığın çıkarına değildi. Açıktır ki bu şekilde Tel Aviv, Birleşmiş Milletleri ve Birleşmiş Milletleri desteklediğini iddia eden ülkeleri de güç bir durumda bırakmış oluyordu. Bu yüzden çoğu ülke, işgalci Siyonist İsrail’in çağırdığı son Güvenlik Konseyi oturumunda bu saldırıyı kınadı ve uluslararası yasaların ihlali olarak değerlendirdi.

İsrail medyasının, Yemen’e ilişkin istihbarat bilgilerinin yetersizliği hakkında dillendirdiği itiraflar selinin arasında Kanal 12’nin haberlerinden birinde şu ifadeler yer aldı: “İsrail’in Yemen’de karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, istihbaratla ve gerekli istihbarat bilgilerini elde etmedeki başarısızlıkla ilgilidir.” Bu konuda “Walla” isimli internet sitesi de bir güvenlik kaynağının, “Husilere saldırmanın önündeki en önemli engelin onlar hakkında bilgi toplamanın zorluğu” olduğunu söylediğini aktardı. Ancak Yemenli askeri uzmanlar, İsrail medyasının bu tür haberleri geniş bir şekilde yaymasının amacının, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin rehavete kapılmasını sağlayarak Siyonist varlığın, Yemen’e dair istihbarat bilgilerini kolaylıkla ve basit bir şekilde toplama hedefine ulaşması için San’a’yı güvenlik önlemlerini ve tedbirlerini devreye sokmada daha gevşek ve tedbirsiz davranmaya yönlendirmek olduğunu düşünüyor.

Vakıa, istihbarat bilgisi eksikliği, sadece İsrail ile sınırlı değil; aynı zamanda Yemen hava sahasına sürekli olarak MQ-9 insansız hava araçlarını göndermeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri’ni de kapsıyor. Yemen hava savunma sistemleri, geçtiğimiz 14 ay boyunca her biri yaklaşık 30 milyon dolar değerinde olan, ileri teknoloji MQ-9 insansız hava aracından 14 Amerikan uçağını düşürmeyi başardı. Ne var ki ABD, bilgi toplamak ve hedef bankası inşa edebilmek namına bu alanda kullandığı en önemli araçlarından birini göndermekte ısrar ediyor.

Halk Desteğinin Devam Etmesi: Yemen halkı, doğası gereği Filistin davasına büyük önem veriyor ve aynı zamanda işgalci Siyonist varlığa düşmanlık besliyor. Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının başlangıcından bu yana Yemen halkının milyonlarla her cuma günü, hiçbir sıkıntı emaresi göstermeden ve azalmadan; aksine artarak meydanlara çıkması bunun apaçık bir kanıtı. Söylediğimizi örneklendirmemiz gerekirse Yemenliler, geçen yıl Recep ayının ilk cuma günü yani 12 Ocak 2024’te 150’den fazla meydanda gösteri yaptı; bu Recep ayının ilk cuma günü ise 700’den fazla meydanda gösteri yaptı.

Yemenliler haftalık yürüyüşler düzenlemekle yetinmedi. Diyebiliriz ki Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye destek, genel seferberlik ve Siyonist varlıkla, Amerikalılarla ve onların vekilleriyle yaşanacak olası çatışmalara hazırlık kapsamında herhangi bir gösteri, aşiret seferberliği veya askeri yürüyüşün olmadığı bir gün geçmedi. Yani Amerikan, İngiliz ve İsrail saldırıları Yemenlilerin moralini bozmuyor, aksine birlik ve beraberliklerini, kararlılıklarını ve sağlamlıklarını artırıyor. Dahası Yemenliler, aldıkları bu tavırla teslim olma veya Gazze’yi desteklemekten geri durma kıvamına gelmekten çok; fedakârlık yapmaya hazır olduklarını gösteriyor. Tüm bunlar, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlarını destekleyen sağlam bir temeli temsil ediyor ve aynı zamanda işgalci varlığın Yemen cephesini kırmak için karşı karşıya olduğu zorlukların bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Savaş Maliyetlerinin Artması: Sınırsız Amerikan desteğine rağmen İsrail ekonomisi, Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana büyük sarsıntılara maruz kalmış ve Yemen cephesi, İsrail ticaretinin en önemli arterlerinden Kızıldeniz’deki nakliye hatlarını keserek veya İsrail’e yönelik saldırılarını artırarak İsrail ekonomisinin zayıflamasına büyük katkıda bulunmuştur. İbranice yapılan haberlere göre İsrail’e yönelik ithalatın % 21,5’i Kızıldeniz’den geçiyor. Bu bağlamda İsrail’deki Sanayiciler Derneği başkanı Ron Tomer, İsrail gazetesi Globes’te yayınlanan bir açıklamasında şunları söyledi: “Maalesef savaş sonrası yaşanan sıkıntılar son bir yıldır durmadı ve savaşın etkileri özellikle deniz taşımacılığına yansıdı. Çin’den bir konteyner taşımanın maliyeti Aralık 2023’ten bu yana neredeyse dört katına çıktı.”

Yemen deniz ablukası Eylat limanını da felç etti. Associated Press tarafından dün yayınlanan bir raporda şöyle denildi: “Kızıldeniz’deki nakliyeye yönelik Husi saldırıları Eylat limanını kapattı ve oraya giden gemileri daha uzun ve daha maliyetli bir rota izlemeye zorladı.” Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde görev yapan İsrailli araştırmacı Danny Citrinovitch de İsrail’in artık geçmişteki gibi caydırma yeteneğine sahip olmadığına işaret ederek şunları söyledi: “Husi saldırıları nedeniyle Eylat limanının tamamen devre dışı kalması, İsrail için ağır bir darbe mesabesinde.” “Mevcut durum, 1967’de Tiran Boğazı’nın kapatılması gibi stratejik krizleri akla getiriyor.” “Ne var ki İsrail bugün bu zorluklarla etkili bir şekilde mücadele edebilecek yetenekten yoksundur.”

Öte yandan Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin Tel Aviv’e yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, yatırımcıların güvenlik duygusunu kaybetmelerine ve göçü düşünmelerine neden olması bakımından da İsrail ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor. Bu bağlamda Associated Press’in haberinde şu ifadeler yer aldı: “Yemen füzelerinin fırlatılması İsrail ekonomisi için tehdit oluşturuyor ve birçok yabancı havayolunun ülkeye uçmasını ve ciddi şekilde zarar gören turizm sektörünü canlanmasını engelliyor.”

Dahası İsrail, Yemen cephesine karşı koymak için ciddi askeri harcamalarda bulunuyor. Örneğin, Yemen’e tek bir saldırı düzenlemek, operasyonu gerçekleştiren savaş uçağı filosu için işgalci varlığa milyonlarca dolarlık bir gidere sebep oluyor. Ayrıca, eğer İsrail gerilimi artırırsa aynı şekilde mukabele görecek ve bu durum İsrail ekonomisinin olumsuz göstergelerini iki katına çıkaracaktır.

Yemen cephesi ile alakalı askeri harcamalar, saldırılar düzenlemekle sınırlı değil; aynı zamanda füzeler ve insansız hava araçlarıyla mücadeleyi de içeriyor. İsrail, genellikle hedeflerine ulaşmayı başaran, Yemen balistik füzeleriyle mücadele etmeye çalıştığında her biri yaklaşık iki milyon dolara mal olan çok sayıda Arrow füzesi fırlatması gerekiyor. Yakın zamanda aktive edilen Amerikan Thaad füzelerinin her birinin değeri ise medya raporlarına göre yaklaşık 18 milyon dolara ulaşıyor. Yemen saldırıları, işgalci varlığın savunma füzesi kıtlığı çektiği bir zamanda gerçekleşiyor. Nitekim Kanal14 muhabiri Tamir Morag bu konuya değinerek şunları söyledi: “İsrail iki ana sorunla karşı karşıya. Birincisi ABD yönetiminin, Husilere karşı saldırı operasyonlarını tırmandırma isteğinin olmaması. Diğeri ise füze savunma sisteminin eksikliği; bu da Yemen saldırılarına karşı koymayı zorlaştırıyor.”

Kızıldeniz’deki Refah Muhafızları Koalisyonu’nun ve ondan önce de Suudi ittifakının önceki yıllarda Yemen’deki hedeflerine ulaşamaması, İsrail’e Yemen ile büyük bir yıpratma savaşına girişmesi durumunda kendini bulacağı gerçekliğe ve yüzleşeceği zorluklara dair olumsuz bir portre sunuyor. İsrailli yedek Tuğgeneral İsrael Ziv, İsrail’in, Sana’nın askeri yeteneklerini etkisiz hale getirmesi olasılığı hakkında şunları söylüyor: “Husilerle başa çıkmak basit bir mesele değil. Bölgesel ittifak ABD desteğiyle dokuz yıldır onlarla savaşıyor ve şaşırtıcı sonuçlar elde edemediler.”

İsrail’in, Yemen cephesiyle başa çıkma hususunda karşılaştığı genel zorluklar, İsrail’i büyük bir çıkmaza soktu ve bölgedeki güvenliğini, istikrarını ve imajını tehlikeye attı. Bunlarla yüzleşmek adına bilgi toplamak, kışkırtmak ve başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bölgedeki ve dünyadaki müttefiklerini mümkün olan en büyük sayıda bir araya getirip Yemen’e kapsamlı bir hava saldırısı başlatılmak ve eş zamanlı olarak Sana’ya karşı yerel güçlerin operasyonlarını yürütmesine destek olmak için İsrail’in daha fazla çaba ve zamana ihtiyacı var. Tüm bu tedbirlere rağmen bu senaryonun başarı şansı ise yüksek değil; çünkü Sana, bu süre zarfında boş durmayacak ve hâlâ çıkınında birçok sürpriz saklamaya devam ediyor. Söylediklerimiz, Sana’daki askeri ve siyasi liderlerin açıklamalarıyla ve ABD’nin gerilimi tırmandırmaya karar vermesi durumunda bölgedeki çıkarlarının hedef alınacağı ve başka herhangi bir ülkenin benzer bir yol tutması durumunda ise sert bir karşılık göreceği yönündeki tekrarlanan sözleriyle de tutarlı bir görüntü arz ediyor. Bu da Yemen destek cephesini durdurmaya en yakın senaryonun Gazze’ye yönelik saldırı ve ablukanın durdurulması olduğu anlamına geliyor.

Genel olarak tüm senaryolar hâlâ ihtimal dahilinde. Trump’ın 20 Ocak’ta ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından birkaç gün içinde tablo daha da netleşecek. Zira Netanyahu, Yemen cephesi ve diğer cephelerle başa çıkmak için Trump’a fazlasıyla güvenmekte.

Kudüs Haber Ajansı - KHA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.