Suriye’nin eski rejiminin hasımları onu Suriye’nin sadece bir kısmıyla alakadar olmakla suçlamış ve rejimin savaş sonrasına dair planının, Suriye’nin bazı bölgelerini tutmaya odaklanıp diğer bölgelerini ihmal ettiğini söylemişti. O zaman rejimin otoritesini yoğunlaştırdığı bölgeler için “avantajlı Suriye” nitelemesi ortaya çıkmıştı. Zira bu şekilde devlet, Suriye halkının yarısından fazlasıyla, özellikle de varlıkları ülkenin batı bölgelerinde yoğunlaşanlarla uğraşmak zorunda olmayacaktı.
Bugün Suriye’de yaşanan gelişmeler bizi tekrar aynı noktaya getirecek gibi görünüyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki Heyet Tahrir Şam öncülüğündeki yeni yönetim de ülkenin geri kalanına yayılmadan önce bu bölgeleri tutmakla ilgileniyor. Ahmed eş-Şara’nın gerekçesi ise Suriye’nin tek bir otorite altında birleşmesinin önünde siyasi, askeri, ekonomik ve hatta mezhepsel veya etnik engeller olduğu yönünde.
Ahmed eş-Şara’nın kendisi ve karar verici konumda olan diğer kişilerle toplantı yapan herkes, masadaki önceliklerin iki şeye odaklandığına işaret ediyor:
Bunlardan biri, Türkiye’nin müttefiki sayılabilecek herkesi gönüllü olarak bir araya getirecek askeri bir çerçevenin oluşturulmasıyla ilgili. Bu bağlamda yeni yönetimle ilişkide sorun yaşamayacak diğer grupları cezbedecek tekliflerin sunulması da mevzu bahis.
Diğer konu ise Türkiye, Körfez ve bazı Batılı fonlardan sağlanan bir mali destek programıyla toparlanma çalışmalarının başlamasına olanak tanıyan kurumsal bir çerçevenin oluşturulmasıyla ilgili. Bu da önceki aşamadan tamamen farklı ekonomik, mali ve para politikalarının geliştirilmesini gerektiren bir çerçeve.
Devam eden görüşmelerden anlaşılan Ahmed eş-Şara, orduların sahip olduğu gibi merkezi komuta ve hiyerarşiye sahip yeni bir askeri çerçeveye girmek adına öncelikle Heyet Tahrir Şam, Suriye Milli Ordusu ve Humus ile Güney Suriye bölgelerinde kendi başına mücadele eden silahlı yapıların bayrağı altında yer alan grupları ikna etmekle ilgileniyor. Böylece -belirli bir takvime bağlı olarak- birçok silahlı grubun komutanlarının liderliğinde, ordudan ayrılan subay ve askerlerin yanı sıra eski rejimin kalıntısı olarak görülmeyen ve eski ordunun saflarında yer alan binlerce subayın durumunu netleştirecek yeni yapının oturtulması çalışması başlayacak. Nitekim son tahlilde askeri idari yapıyı oluşturmada diğer askeri liderlerden daha tecrübeli olan bu insanların, orduya iadesi kaçınılmaz bir hal almış gibi gözüküyor.
Ancak tüm bu detayları bilen Ahmed eş-Şara’ın herkesi dinleyecek vakti yok. Bence, gerek en baştan beri yanında olanlardan gerekse son dönemde yanında olanlardan güvendiği kişilerden ilk aşamada yardım isteyecektir. Ahmed eş-Şara herkese açık; ne var ki birçok saha komutanını memnun edecek fırsatların, askeri ve güvenlik gücü yapısının zararına olacak biçimde ödül vermek namına kullanılmasını da istemiyor. Nitekim grup liderlerine, yeni askeri yapıya entegrasyon sürecinin tüm gereklerini yerine getirmeye hazır olduğunu, ancak kapsamlı bir eritme süreci istediğini açıkça söyledi. Dolayısıyla yeni ordu, genelkurmayda gruplardan her birinin kendi lider ve temsilcisinin bulunduğu bir topluluk olmayacak. Bunun yerine mevcut bağlılıkların ortadan kalktığı, yerini merkezi otoriteye bağlılık eğiliminin belirdiği bir ordu olacak. Bu durum, Suriye Demokratik Güçleri (Kürtler) gibi Dera ve Süveyde’den gelen grupları ve Özgür Suriye Ordusu’nu kızdırdı; çünkü bu guruplar, özellikle de liderlerinin Suriye içindeki ve dışındaki taraflarla mali ve siyasi bağlantıları varken, yeni yapı içerisinde eritilmek istemiyor. Bu grupların bazıları belirli bir kabile, mezhep veya bölgesel nitelikteki sosyal temellere dayanırken bazıları, onlara para ve silah sağlayan ve daha fazlasını da vaat eden Amerika, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün veya İsrail desteğinden yararlanıyor; dolayısıyla bu kazanımlardan ve ayrıcalıklardan vazgeçmenin, ciddi teselli ödülleriyle karşılanması gerektiğine inanıyor. Bu gruplardan bazı temsilciler, eş-Şara ile açıkça konuşmasa da Şam toplantıları sonrasında yapılan görüşmelerde, İdlib’deki deneyimlerinin de gösterdiği gibi eş-Şara’nın çalışma şekline ilişkin kaygılarını ifade ederek endişelerini dile getirdiler. Bu insanlar ayrıca eş-Şara’nın artık takasa hazır olduğunu, ancak silah kendi komutası altındaki yeni askeri güçle sınırlı kaldığında ise herkesi sileceğini söylediler. Nitekim eş-Şara, onlara açık bir şekilde, yeni orduya tam entegrasyon fırsatının mevcut olduğunu söylemiş; ama kararlı bir dille de devletin belirlediği çerçeve dışında hiç kimsenin silah sahibi olmasına izin verilmeyeceğini de belirtmişti.
Tüm bunlarla birlikte eş-Şara’nın gereksiz kavgalara girmeye niyeti yok. Bugün Türkiye’nin Suriye Demokratik Güçleri’ni derhal ortadan kaldırma arzusuna da eş-Şara, tam olarak muvafık değil. Aslında kendisi, Suriye Milli Ordu güçlerinin aksine SDG güçlerine karşı yürütülen çatışmalara şu ana kadar katılmaktan kaçındı. Ayrıca Ahmet eş-Şara hem SDG ile hem de Kürtler üzerinde nüfuz sahibi olduğuna inandığı dış taraflar ile yan diyalog kanallarına sahip. Ahmet eş-Şara, Kürt meselesini önceliklerinin ilk sırasına koymuyor. Aynı zamanda, farklı bir biçimde de olsa, Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan desteklediği “Özgür Suriye Ordusu” ile de hareket ediyor. Eş-Şara, Esad rejiminin devrilmesi ve İran destekli grupların ayrılmasının ardından IŞİD gruplarının saflarını yeniden düzenleyeceğinden korktuğunu belirterek, Suriyeli ve Suriye dışından taraflara IŞİD’e tolerans göstermeyeceğini bildirdi. Ancak kararın, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni yönetimle nasıl bir karara varacağına bağlı olduğunu ve eğer ABD, Suriye’de bir süre daha kalmayı planlıyorsa IŞİD’e karşı koymak için ABD’ye güveneceğini sözlerine ekledi. Hali hazırda Ahmet eş-Şara’nın yakınlarından kendisine IŞİD’i Amerikalılara ve Iraklılara bırakması çağrısında bulunanlar da var.
Güney Suriye’de artan İsrail etkisine yönelik meydan okuma karşısında Ahmed eş-Şara, mevzunun kendi otoritesini yerleştirme yolundaki etkisine bakıyor. İsrail’in, kendi özerk yönetimini inşa etmek için kışkırttığı Süveyde’deki Dürzi grupları endişe ile izliyor. Bununla birlikte Ahmed eş-Şara’nın temsilcilerinin bölge halkının ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerde, onları yeni orduya katılmaya ikna etme ve silahlı grupları dağıtma konusunda ilerleme sağlandı. Ahmed eş-Şara ayrıca İsrail’in Dürzilere Suriye’deki yeni siyasi otoritenin görüntüsü netleşene kadar yeni yönetimle entegrasyon konusunda yavaş hareket etmeleri yönündeki çağrılarına ilişkin bilgileri inceliyor. Aynı durum, daha önce İsrail’le iş birliği yapan ve İsrail’den mali, askeri ve acil destek alan Kuneytra bölgesindeki bazı gruplarda da yaşanıyor. Ahmed eş-Şara, ilgili herkes için açık bir biçimde durumu ifade etmişti. Eğer Ahmed eş-Şara işgalci Siyonist İsrail ile herhangi bir çatışmaya girmek istemiyorsa, güney Suriye’deki gruplarla başa çıkmak için ne tür bir anlaşmaya yöneleceği sorusu hala ortada duruyor ve Ahmed eş-Şara’nın ilgisi bu grupların Şam’a ve hatta güney kırsalına yaklaşmasını engellemeye odaklanmış durumda.
En büyük mayın ise kıyı bölgesinde bulunmakta. Bu bağlamda Ahmed eş-Şara, kendisiyle beraber çalışanlardan; yerli, Arap ve hatta yabancı arabuluculardan “Alevi mezhebinin ileri gelenlerini”, Suriye’nin kıyı kesimine karşı herhangi bir intikam savaşına izin verilmeyeceği konusunda ikna etmek için ne gerekiyorsa yapmalarını istedi. Eş-Şara bu konuda sadece kendi kararına değil; aynı zamanda yeni yönetimle yüzleşmek istemeyen büyük bir Alevi kesiminin de bulunduğu gerçeğine güveniyor. Ne var ki bu dosyadaki sorun ülke yönetiminin genel gidişatıyla ilgili.
Ulusal diyaloğun başlamasıyla durumun ne olacağı beklenirken sahadaki durum oldukça gergin ve her gün sorunlar yaşanıyor. Şu anda yürürlükte olan çözüm programlarına katılmayı reddeden çok sayıda subay ve asker var. Çünkü bu insanlar, yeni hükümete gelen gruplar arasında sırf belli bir mezhebe mensup oldukları için ya da önceki rejimin destekçisi oldukları için sahil halkına karşı suç işlemek isteyenlerin olduğuna inanıyorlar. Yeni yönetimin liderleri arasında yer alan diğer liderler gibi eş-Şara da güvencenin yalnızca sözlerle değil, ulusal uzlaşma mekanizmasına başvurulması yoluyla sağlanacağını biliyor. Çünkü önceki rejimin faillerini sorumlu tutma fikri; kararı verenleri, kararın uygulanmasına katılanları veya suç işlediğinden şüphelenilen kurum veya grubun parçası olanları ayırabilecek herhangi bir yasal çerçevenin yokluğunda belirsizliğini koruyor. Ayrıca eski rejimin destekçilerinin de iç savaş sırasında silahlı muhalif grupların işlediği büyük suçları gösteren kendi veri ve belgeleri var. Bu gruplar arasında bugün Heyet Tahrir Şam’ın merkezinde yer alan gruplar da var. Bunun anlamı şudur: Eş-Şara veya ekibi, ulusal uzlaşmaya yol açacak herhangi bir pratik adıma yönelmezse alternatif, korku ve gerilimin hakimiyeti ve bunlara eşlik eden ve sonucunu kimsenin tahmin edemeyeceği çatışmalar olacaktır.
Yukarıda zikredilenlerin tümü, Ahmed eş-Şara’nın stratejisinin, artık “avantajlı Suriye”ye otoritesini kurma mücadelesine dayanmasını öngörmeyi mantıklı kılıyor; ancak ne tesadüf ki bu, tam da Beşşar Esad’ın ilgilendiği “avantajlı Suriye”nin ta kendisi. Tüm bunlar yaşanırken Suriye’nin ülke içindeki ve dışındaki yerinden edilmiş ve evsiz barksız insanları, kendilerine güvenli ve sürdürülebilir bir geri dönüş sağlayacak kapsamlı bir uzlaşma beklentisinin kurbanı olmaya devam ediyor.
Kudüs Haber Ajansı - KHA