Hiç şüphe yok ki İsrail, Suriye’nin düşmesinin ardından bir zafer coşkusu yaşıyor ve bu olaydan sonra daha da cüretkâr hale geldi; çünkü Suriye kapısından direnişe giden ikmal hattının durduğuna ve direnişin, doğudan ve güneyden kuşatılabileceğine inanıyor.
Ancak işgalci Siyonist varlığın ateşkesten sonra Lübnan’a yönelik saldırılara devam etmeyeceğini muhtemel kılan ve fren görevi gören başka gerekçeler de var. Bunlardan en önemlileri şunlar:
- Lübnan’la savaş, İsrail’in bir kez daha can ve teçhizat açısından çok maliyetli olan Lübnan bataklığına girmesi anlamına geliyor.
- Lübnan İslami Direnişi Hizbullah ile yapılan kara savaşında işgalci Siyonist İsrail başarılı olamıyor. İsrailliler 66 gün boyunca bu ihtimali denediler; ama Litani’nin güneyine ulaşamadılar.
- İsraillilerin daha önce elde ettiklerinden öte bir şey elde edemeyeceği çok net.
- İsrailliler Lübnan’daki hedeflerini tükettiler ve artık Lübnan’da vuracakları önemli bir hedef kalmadı.
- İsrail’in, Suriye gibi diğer cephelerde “bedavadan” elde ettiği başarılar dururken Lübnan bataklığına dönmesi için bir sebep yok.
- Gazze ve Lübnan cephelerinde verilen ağır kayıplardan sonra tükenen ordunun yeniden toparlanması ve rehabilite edilmesi ihtiyacı var. Zira Netanyahu, ateşkesi kabul edişini bu şekilde gerekçelendirmişti.
- Yerleşimcilerin kuzeye geri gönderilmesine ve onlara güvenlik hissi verilmesine dair gereklilik.
- Hizbullah’ın yenilmediği ve yenilmeye yakın olmadığı kesinleştikten sonra İsrail’in, ateşkesi kabul etmesi. Aksi takdirde İsrail savaşı sürdürür ve kendisi için tehlike gördüğü her şeyi yok ederdi. Ancak Lübnan İslami Direnişi Hizbullah’ın henüz yenilgiye uğramadığını ve İsraillilere aylarca dayanacak, direnecek ve onlara zarar verecek güce, yeteneğe ve iradeye sahip olduğunu işgalci Siyonist İsrail gördü ve bunun için ateşkesi kabul etti. Evet, Hizbullah’ın askeri gerçekliği hâlâ aynı şekilde, hatta askeri ve örgütsel yapısının çok büyük bir kısmını onarmış durumda.
- Hizbullah’ın daha önceki güvenlik açıklarını kapatması, yaşadıklarından gerekli dersleri çıkarması. Bu ise İsrail’in, özellikle Hizbullah’taki lider ve kadro değişimiyle, nispeten bilinmeyen bir düşmanla savaşmak zorunda kalacağı anlamına geliyor.
- İsrailliler, Hizbullah’ın hâlâ Tel Aviv’in derinliklerinde büyük hasarlar oluşturabilecek balistik füze ve insansız hava araçlarından oluşan bir cephaneliğine sahip olduğunu ve savaş ileri bir noktaya giderse Hizbullah’ın daha geniş seçeneklere yöneleceğini, hayati ve hassas tesisleri vuracağını biliyor. Nitekim savaşın son günlerinde İsrail bu mesajı almıştı. Böylesi bir durum hiç kuşkusuz Siyonist düşmanın iç cephesinde güçlü bir baskı oluşturacaktır.
- Ateşkes talebinde bulunan ve teklifi direnişe sunan Amerikalılar ve İsraillilerdi, direniş de değişiklik yaparak teklifi kabul etmişti, tersi olmamıştı.
- Ateşkes anlaşmasının ve 1701 sayılı Kararın uygulanmasının Amerika’nın garantisi ve arzusuyla gerçekleşmesi.
- Amerikalı bir generalin başkanlığını yaptığı uluslararası gözetim komitesinin çalışmasının aksaması ve iptal edilmesi Washington açısından kabul edilebilir değildir; çıkarına da değildir.
- Anlaşma için baskı yapan Trump, iktidarın dizginlerini eline alacağı ve Beyaz Saray’a gireceği tarih olan 20 Ocak yaklaşırken savaşa dönmek istememektedir.
- Netanyahu’ya, Lübnan’ın iç siyasetindeki değişimlerin fırsata çevrilmesi de dahil olmak üzere bazı Amerikan garantileri verilmiş olması.
- İsrail için şu anda öncelik ve en tehlikeli meydan okuma (açıklamalarına ve tehditlerine göre) Yemen ve İran’dır. Lübnan’a dönüş bir geri adımdır.
- İşgal ordusu işgal ettiği toprakların (Hıyam, Merkaba ve diğer beldelerin) % 38’inden çekildi ve çekilmesi gereken % 62’lik bir bölüm kaldı. Yani İsrail ne direnişin ne de Lübnan resmi makamlarının kabul etmediği bir oldubittiyi dayatmak istediği tüm erteleme ve anlaşma ihlallerine rağmen fiilen geri çekilme ve anlaşmayı uygulama sürecini başlattı.
- Amerikalıların görmezden geldiği süregelen ihlallere gelince onların amacı, Lübnan’ın iç dosyalarında (özellikle cumhurbaşkanının seçilmesinde) siyasi tavizler vermesi adına Hizbullah’a daha fazla baskı uygulamak.
Bunlar savaşa dönmemenin mantıklı sebepleri ama bu, İsrail’in sürekli saldırgan ve otoriter düşünce yapısı nedeniyle ateşkesin bitiminden sonra ihlallerini tamamen durduracağı anlamına gelmiyor. İhlaller mutlaka önemli ölçüde azalacaktır; çünkü direniş caydırıcılık denklemini uygulamaya ve ihlallerle tedrici ve hassas bir şekilde yüzleşmeye başlayacaktır. Nitekim Başbakan Necib Mikati, ateşkes sonrasında ilgililere ve bölge ülkelerine direnişin, anlaşma ihlallerine karşılık vereceğini bildirmiştir.
Sonuç olarak, İsrail’in savaşa dönmeme ihtimali çok yüksek ancak bu, İsrail’e güvenilebileceği anlamına gelmiyor. Netanyahu alışılmadık ve benzeri görülmemiş bir şey de yapabilir pekâlâ. Ne var ki böylesi bir durum Siyonist işgalci varlığın ve müttefiki Amerika’nın elbette çıkarına olmayacaktır.
Kudüs Haber Ajansı - KHA