Amerikan kuvvetlerinin Batı Asya bölgesinde (Orta Doğu’da) karşılaştığı meydan okumanın büyüklüğünü yansıtan yeni bir gelişmede, denizde bir savaş uçağının düşürülmesi sonrasında Amerikan kuvvetleri utanç verici bir durumla karşı karşıya kaldı. Olayla ilgili Amerikalıların rivayeti, olayı bağlamından çıkararak uçağın “dost ateşi” nedeniyle düşürüldüğüne işaret etti. Yalnız bu anlatı zayıf ve yanıltıcı olması nedeniyle Amerikalı gözlemciler tarafından şüpheyle karşılandı. Sonrasında ise Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin olayla ilgili yeni ve teyit edilmiş bir gerçeği ortaya çıkaran açıklaması geldi.
Teyit, Yemen Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri’den geldi ve Yemen hücumunun Amerikan-İngiliz hava saldırısıyla eş zamanlı gerçekleştiğini belirterek son Yemen askeri operasyonlarının Yemen’e yönelik Amerikan-İngiliz saldırısını engellemede başarılı olduğunu ortaya koydu: Uçaklar San’a’yı bombalarken, Yemen füzeleri ve insansız hava araçları eş zamanlı olarak Amerikan uçak gemisi USS Harry S. Truman’ı ve birkaç Amerikan destroyerini sekiz seyir füzesi ve 17 insansız hava aracı kullanarak bombalamıştı.
Operasyon sırasında Yemen güçleri, gelişmiş Amerikan uçak türlerinden bir adet F-18’i düşürmeyi başardı. Aynı zamanda ABD uçak gemisi Harry S. Truman’ı, Suudi Arabistan yakınlarında Kızıldeniz’in kuzeyine ve belki de ötesine çekilmek zorunda bırakırken düşman savaş uçaklarının çoğunu da Yemen hava sahasından Kızıldeniz’deki uluslararası sulara çekilmeye zorlamayı başardı. Mesaj açıktı: Yemen, topraklarını savunma konusunda gevşek davranmayacak, topraklarına yönelik saldırılara izin vermeyecek ve Gazze’ye destek operasyonlarını da durdurmayacaktır.
Operasyonlarının stratejik değeri
Önceki operasyonların önemine rağmen son operasyonlarda yaşananların değeri, önceki operasyonlarda yaşananlardan tamamen farklıdır. Çünkü düşmanlar, uçaklarını Yemen hava sahasına göndererek sivil hedefleri vurdular. Eş zamanlı olarak Yemen, ilk defa ortak operasyonlara ateşe ateşle karşılık verdi ve bu da ciddi bir etki meydana getirdi. Söylediklerimiz İsrail saldırılarına da mutabık. Zira Yemen operasyonları nitelik, nicelik, hassasiyet ve etki açısından İsrail’in derinliklerine uzanacak derecede arttı. Bunların sonuncusu İsrail’in savunma katmanlarının önünü kesemediği ve Siyonist varlığın kalbi olan Tel Aviv’i vuran füzeydi.
Son dönemdeki operasyonlardan çıkarılabilecek en bariz stratejik kazanımlar arasında şunlar yer alıyor:
- Yemen Silahlı Kuvvetleri artık sadece bir savunma gücü olmaktan çıkmış, saldırganları caydırabilecek bir güce dönüşmüştür.
- Füze ve insansız hava araçlarını bir araya getiren organize hücumun, Amerikan ve İngiliz kuvvetlerine eş zamanlı ve etkili bir hızda gerçekleştirilmesi, Yemen’in askeri strateji ve taktiklerindeki dikkate değer gelişmeyi yansıtıyor.
- Harry S. Truman’a yönelik askeri operasyonlar, deniz çatışmalarında jeopolitik düzeyde radikal bir değişimi temsil ediyor.
- Özellikle üç Amerikan uçak gemisinin -bir kısmı daha operasyon alanına ulaşamadan- operasyon alanından çekilmesinin ardından bu operasyonlar, Yemen’in Amerikan uçak gemileriyle mücadele etme yeteneğini doğruluyor ve bu da mevzu bahis filoları stratejik bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor.
Bu gerileme, uçak gemileri çağının sona erdiğine dair ve belki de Amerika’nın, denizler üzerindeki kontrol çağının özellikle de bir yıldan fazla süredir savaş ateşiyle yanan bu bölgede son bulduğuna dair açık işaretler taşıyor.
Siyonist düşman varlığının derinliklerine yönelik askeri operasyonlar, dikkate değer bir istihbarat ve teknik gelişme mesabesindedir
Gelişmeler sadece denizde yaşananlarla sınırlı kalmadı; özellikle İsrail’in San’a ve Hudeyde’deki sivil tesislere yönelik saldırısıyla bağlantılı olarak şafak vakti fırlatılan füzeyle Yemen Silahlı Kuvvetleri, toplamda iki hipersonik füzeyle işgalci düşman varlığının kalbini hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan ve hatta tespit edilemeden hedef alarak mevzu bahis gelişmelerden aşağı kalmayacak bir başarıya daha imza attı.
Son dönemdeki Yemen askeri operasyonları, askeri istihbarat ve teknoloji düzeyinde dikkate değer bir gelişmeyi kesin olarak ortaya koydu. İsrail hava savunmasının aşılarak İsrail’in kalbi olan Tel Aviv’in hipersonik balistik füzelerle vurulması, Yemen’in bölge üzerindeki Amerikan ve İsrail hegemonyasına meydan okumaya çalışan bölgesel bir caydırıcı güç haline geldiğini gösteriyor.
Bu bağlamda bazı İsrailli yetkililer, bu yeteneklerin gelişmesiyle ilgili endişelerini dile getirirken basında çıkan haberler, Yemen’in, Amerika Birleşik Devletleri’nin bile ulaşamadığı bir teknoloji olan, hızı Mach 12’yi aşan hipersonik füzeler geliştirdiğini doğrulandı.
Net stratejik mesajlar
Yemen askeri operasyonlarında son zamanlarda yaşanan artış, büyük düşman güçlerine, Yemen’in kendisini herhangi bir saldırıya karşı savunabilecek kapasitede olduğuna dair açık bir mesaj mesabesindeydi. Yaşananlar, Komutan Abdülmelik Bedreddin el-Husi’nin herhangi bir Amerikan veya İsrail saldırganlığına Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin karşı koymaya hazır olduğu iddiasının sahadaki tercümesi gibiydi. Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin gönderdiği mesaj, gerçekten iddia edilen şeyin tam bir tercümesi görünümündeydi ve askeri yeteneğe duyulan büyük güveni yansıtıyordu. Ayrıca mesaj, Yemen’in, düşmanların istediği zaman kolayca saldırabilecekleri bir hedef olmadığını; aksine Gazze, Suriye ve Lübnan’a karşı düzenlenecek düşman saldırıları ve devam eden işgalleri için ağır bedeller ödetebilecek kapasitede bir Arap ve İslam gücü olduğunu gösteriyordu.
Yemen: Arapların caydırıcı gücü
Araplar eliyle on yıl boyunca sürdürülen saldırılar ve kuşatmadan Yemen, her zamankinden daha güçlü, gururuna ve egemenliğine bağlı bir dev olarak çıktı. Yemen’in sunduğu model, Arap dünyası için bir gurur kaynağı olmalı; zira Yemen, kendisine boyun eğdirmeye çalışan büyük güçlere meydan okuyarak Filistin ve Suriye’de hâlâ Arapların onuru için verilen mücadelenin merkezinde yer aldığını gösterdi.
Bazı Arap ülkelerinin bölgesel meseleleri desteklemekten geri durduğu bir dönemde Yemen, durdurulamaz caydırıcı bir güç olduğunu kanıtladı. Bu noktada Yemen’in, Arap halklarının çıkarlarını koruyan, tehdit etmeyen ve dış tehditlere teslim olmayan Arap askeri gücünün hükümranlık tahtına oturduğunu söylersek abartmış olmayız.
Mutlak surette çıkarmamız gereken sonuç, ABD ve İsrail’in büyük bir stratejik ikilem içinde olduğudur. Yemen’in askeri yeteneklerinin gelişmesiyle birlikte önlerindeki seçeneklerin de sınırlı olduğu ortaya çıktı. Bu bağlamda gerek Yemen’e gerekse Gazze’ye yönelik bölgedeki askeri politikaların yeniden düşünülmesi kaçınılmazdır. Zira kuşatmanın ve saldırganlığın ağır bir bedel ödenmeden sürdürülmesi mümkün değildir.
Kudüs Haber Ajansı - KHA